Hamza ÇAKIR

21. Yüzyıl Müslümanının Serencamı

Hamza ÇAKIR

İçerisinde yaşadığımız yüzyıl, Müslüman toplumları, modernleşme, dijitalleşme, küreselleşme ve değişen sosyo-politik dengeler gibi köklü etkilerle karşı karşıya bırakmıştır. Bu etkiler, Müslüman bireylerin kimliklerini yeniden tanımlamalarını ve geleneksel değerler ile modern dünyanın talepleri arasında bir denge kurmaya çalışmalarını gerektirmiştir. Bu içsel ve toplumsal çatışma, Müslüman toplumlarda birçok farklı alanda kendini göstermektedir.

21. yüzyılın baş döndürücü yenilikleri, geleneksel toplumsal normlarla ve İslamiyet’in temel ahlaki ilkeleri ile çatışmaya girmiştir. Özellikle eğitim, kadın hakları, aile yapısı gibi konularda, geleneksel değerleri benimsemiş bireyler bir anda modern dünyanın beklentileri ile karşı karşıya kalmışlardır. Türk ve Müslüman toplumlarda, örneğin, kadınların iş gücüne katılımı ya da genç bireylerin farklı kültürel kimlikleri taklit etmesi gibi durumlar toplumun geleceği ile ilgili kaygıları da beraberinde getirmiştir. Bir yanda geleneksel ahlaki değerleri koruma arzusu diğer yanda da bu yeniliklere adapte olma çabası içerisinde bocalayan 21. Yüzyıl Müslümanı nihayet feci bir kimlik çatışmasının ortasında kalmıştır.

Süreç içerisinde teknolojik yeniliklerin gelişim hızının artması ve dijitalleşmenin yaygınlaşması, Müslüman toplumların kendi kimliklerini daha geniş bir küresel bağlamda sorgulamalarına neden olmuştur. Sosyal medya, dijital platformlar ve küresel bilgi akışı, bireylerin farklı kültürel ve dini pratiklerle karşılaşmalarını sağlıyor. Bu platformlarda, geleneksel değerlerin eleştirildiği ya da farklı bakış açılarıyla yeniden yorumlandığı bir ortamda, Müslüman bireyler kendi kimliklerini savunma ya da yeniden değerlendirme ihtiyacı hissetmektedir.

Küreselleşmenin belki de en çok göz önünde olan etkilerinden biri olan ekonomik yönü, Müslüman toplumlarda yeni sosyal sınıfların ve yaşam tarzlarının ortaya çıkmasına yol açtı. Özellikle, kentleşme, tüketim kültürü ve kapitalist ekonomi sistemiyle birlikte gelen bireyselleşme eğilimleri, geleneksel toplumsal yapıları zorlamaya başladı. Bu yeni sınıfların bazıları, İslami değerleri modern ekonomik başarı ve refahla birleştirmeye çalışarak "İslami kapitalizm" olarak nitelendirilebilecek yeni bir yaşam tarzını benimsedi.

Dinin siyasi ve kamusal alandaki rolü bir önceki yüzyılın bize bırakmış olduğu çetrefilli bir miras olarak karşımızda durmaktadır. İslam dininin kimlik üzerindeki belirleyici rolü, kimi zaman siyasi kimliğin bir parçası haline gelirken, kimi zaman da sekülerleşme ve dinin kamusal alandan uzaklaştırılması tartışmaları tartışmalarını beraberinde getirmektedir. Özellikle Türkiye ve Mısır gibi ülkelerde, laiklik ve İslamcılık tartışmaları, bireylerin dini kimliklerini toplumda nasıl ifade edeceklerini belirleyen önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır.

İşte yukarıda ana hatlarını çizmeye çalıştığımız bir sorun yumağı içerisinde 21. yüzyılın Müslüman bireyi, hem modern dünyanın hızla değişen dinamiklerine adapte olmaya çalışırken hem de kendi kültürel ve dini kimliğini korumaya çalışan bir ikilem yaşamaktadır. Bu durum, bir yandan modern dünyada başarıyı yakalama arzusu, diğer yandan geleneksel değerleri muhafaza etme isteği arasında gidip gelen bir kimlik çatışmasına sebep olmaktadır. 

Bu mevcut sorunların çözümü için tabi ki kimsenin elinde sihirli bir değnek yok. Çözümü siyasi, ekonomik veya sosyal hayat alanlarından herhangi birine hasrederek sadece o alana odaklanmak veya aklımızı kiraya vererek bize ait olmayan fikirleri eleştiri süzgecinden geçirmeden kabullenmek yeni sorunların oluşmasından başka bir fayda vermeyecektir. Öyleyse başlangıç noktası olarak bütüncül bir bakış açısı ve eleştirel düşünce ile meselelere yaklaşmak son derece önemlidir. Bu sayede sorunlarımızın bir hap misali sunulan reçetelerle çözülemeyeceğini görmüş oluruz. Ayrıca hamaset sahibi söylemlerle kendimizi yüceltmek veya batı hayranı bir tavırla kendimizi hakir görmek de son derece sorunlu bir yaklaşımdır. Özetle bu yüzyıl karşısında bir duruş sahibi olmamızın yolu ancak İslami bir bakış açısı, eleştirel düşünce ve itidal sahibi bir eylem planından geçmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları