
1918-2018 devranı mı dönüyor?
H.Ali YILDIRIM
Bir farkındalık sorusu bu, sınıf geçme sorusu değil!.. En azından gaflette olmamak adına sorulmuş bir soru… Eh, çocukların bilinçaltına “Uyusun da büyüsün” diye ninni söylersek, “Ali top at Veli sen de tut” dersek, test sınavlarla bilgi ölçersek, Hindistan’daki zeki çocuklara logaritma cetveli ezberletilmesinin altındaki sebebi kavrayamazsak, kaybetmişizdir bu farkındalığı. Batılı birey yazılımı yapamaz, zahmete giremez, şirketi kurar Hintliyi çalıştırır, yazdırır ve 100 katına dünyaya pazarlar. Hintli Batının yazılımcısı olur, parayı Batılı kazanır, Veli top atar, Ayşe ip atlar Ali ise uyur ve büyür…
Demişken kısaca geçen yüzyıla bir de farklı bir açıdan bakabiliriz; 1918-Mondros Ateşkesinden bu yana tam yüzyıl geçti. Sonuç topraklarımızın bölünmesiydi ve oldu da hem de tar-u mar biçimde. Misak-ı Milli’de yer alan Musul ve Kerkük’ü de petrol bölgeleri ile birlikte kaybettik. Wilson’un “Büyük Falanistan Devleti” projesi de yarım kalmış oldu, önce 1917 Bolşevik İhtilali, 1919 Türk Milli Mücadelesi, sonra 1939 II. Harp, derken planları aksadı. Bu arada o zamanki Irak ve Suriye de bölündü. Bugünkü Ürdün ve Lübnan Devletleri çıktı ortaya. Sadece onlar değil elbet, cetvel haritaları türedi ve 20. yüzyıl coğrafyası şekillendi. Yüzyıl boyunca da tıksıra tıksıra sömürdüler…
1908-1918 tarihleri arasında sadece 10 yıl içerisinde, tam 24 Vilayet / Bölge Osmanlı’dan Batıya geçmiş. Bunu tarihçiler söylüyor, ben tarihçi değilim. Bu bölgeler: Selanik, Manastır, Kosova, Bosna-Hersek, Girit, Cezayir-i Bahri Sefid, (Ege Adaları) Yanya, İşkodra, Bulgaristan, Doğu Rumeli, Suriye (Şam) Halep, Bağdat, Basra, Musul, Hicaz (Arabistan), Yemen, Cebel-i Lübnan (Lübnan Dağı), Kudüs, Sisam, Mısır, Libya, Tunus ve Cezayir. Hepsini almış şimdiki batılı müttefiklerimiz, pastayı bölüşmüşler. Kaynak: (http://tarihvemedeniyet.org)
Buradaki bilgilere göre; en uzun Osmanlı hâkimiyeti sıralamasına göre, 862 yıl ile Bağdat başı çekmekte, 540 yıl ile Manastır, 491 yıl ile Selanik, 402 yıl ile Suriye (Şam) ve Musul takip etmektedir. Bağdat’ın 862 yıl alması 1055-Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul’a işaret ediyor. Osmanlıyı esas alırsak bu süre 404 yıl oluyor, bu da Kanuni’nin 29 Kasım 1534’te Bağdat’ı İranlılardan Fethetmesine işaret ediyor.
Burada dikkat çekici olan bir konu var; I.Harpte Alman Kaizer’i olan II. Wilhelm ve Rus Çar’ı II. Nikolay, İngiliz Kraliçesi Victoria’nın torunları ve Kral V. George’un öz kuzenleri imiş (The Gurdian 12 09 2009). Bu akrabalığın I.Harbe olası ama gizli etkisi dikkat çekici gözüküyor… Osmanlı’nın Alman Genelkurmay Başkanı Fritz Bronsart von Schellendof, Liman Von Sanders ve diğer Generaller doğal olarak Kaizer Wilhelm’e bağlı değil midir? Kaizer Wilhelm de anneannesi İngiliz Kraliçesi’ne ve sonra gelen akrabalara bağlı olacağına göre Osmanlı kime karşı savaşmıştı, kimle müttefikti?... Şimdi bu ne demek oluyor du?... Osmanlı oyuna mı getirilmişti Alman gemileri ile I. Harbe sokularak?... Ayrıca Osmanlı Ordusunun başındaki Alman General Falkenhayn’ın 1917-1918’de Filistin’de İngiliz General Allenby’e yenilmesi, İngiliz Sarayının, Victoria torunu Alman Kaizeri’e verdiği bir talimat sonucunda olmuş olabilir mi? Anneannesinin Sarayını niye kırsın ki Alman Kaizer? Bazılarının Komplo teorisi dediğini duyar gibi oluyorum. Bu da sadece bir farkındalık sorusu…
Düşünelim, 1914’teyiz ve kendimizi İngiliz Hanedanı yerine koyalım; 1. Almanya’yı Küçültmek istiyorsunuz ve başında Victoria torunu Kaizer II.Wilhelm var. Torun istese bile kendi başına küçülemez. Hiçbir lider hadi küçülelim çok sıkıldım diyemez. Ancak gizli rıza gösterebilir… 2. Osmanlı’yı da küçültmek istiyorsunuz ve diğer torun Rus Çarı II.Nikolay 36 yıldır Doğu Anadolu’yu işgal altında tutmakta. Eh anneannesinin hanedanlığı batıdan saldırıyorsa torun destek olur mu olmaz mı?... 3. Şimdi küçülme fermanı kesilmiş bu iki devleti birbiri ile müttefik yapın, torun Kaizer aracılığı ile Osmanlı Ordusuna Alman Generaller atayın, Genel Kurmay başkanı ve Ordu Komutanı makamlarına gelsinler… 4. Bu durumda gireceğiniz harbin kaderi sizin elinizde olur mu olmaz mı? Sonuçta Osmanlı’nın Alman Komuta Kademesi Alman Kaizeri’ne o da İngiliz Anneannesinin sarayına sadık olur mu olmaz mı? Osmanlıdaki Alman Generaller Kaizer’in göz kırpışlarını buyruk kabul eder mi etmez mi? 5. Rus olan diğer torun Doğu Anadolu’yu 36 yıldır işgal ediyor olması size avantaj mı değil mi? 6. İngiliz General Allenby’ye Filistin’de yenilen Osmanlı Ordusunun Alman Komutanına Kaizer tarafından göz kırpılmış olabilir mi olamaz mı? Meşhur soru; Kime yaradı bu Alman-Osmanlı ittifakı? Sonuca göre Osmanlı’ya yaramadığı kesin… Nitekim Almanya’dan gelen iki savaş gemisi Karadeniz’de Rusları topa tutunca harbe girmiş oluyoruz. Bu olay varsayımımızı doğruluyor…. II. Wilhelm’in yenilgi sonrası Hollanda’ya sığınıp orada ölmesi, Savaş Sorumlusu olarak iadesi talebine ret cevabı verilmesi de bu yaklaşımı destekliyor… Bu planın savaşın başlangıcı olan 1914’ten çok önce yani Victoria zamanlarında yapılmış olması gerekir… Düşünsenize; Ya Çar 1917’de devrilmeseydi de onun 40 yıllık (1878-1918) Doğu Anadolu işgali sonlanmasaydı ve Mondros Mütarekesi (1918) bu şartlar altında imzalansaydı!.. Doğuda Rus, batıda İhtilaf Devletleri işgal halinde!... O zaman nasıl gelişirdi tarih? 1989’da Doğu Bloku çöktü, Berlin Duvarı yıkıldı, dava yeniden hortladı. Demek ki engel SSCB yani Ruslar imiş. ABD 2 yıl sonra Irak’ta, 10 yıl sonra Afganistan’da, 20 yıl Sonra Suriye’de, eh sonra da sıra bizde idi ama iki yıl önce işgali denediler olmadı. Dava bitti mi? Tabi ki hayır… Görünen o ki, şimdi 21.Yüzyıl sınırlarını çizmek istiyorlar. Bizim sınırlar da buna dahil. Güya özgürleştiriyorlar, hem de nasıl! Irak maazallah 1991’den beri fena halde özgür! Suriye özgürlükten çıldırmak üzere! Hele Afganistan 2001’den beri özgürlük komasına girdi girecek. Libya başka bir mutlu şimdi!…
Şimdi akılda şu soru var; Irak’ın işgali ile Irak’ta garantörlük hakkımız doğmuş muydu acaba? Türklerin Afrin’de ne işi var dı? Yoksa Misak-ı Milli miydi mesele? Bu sıralarda arada bir homurdanan Yunanistan, zihinsel çağrışım yöntemi ile bunu sezmiş ve aklı buna takılmış mıydı? Bu yüzden mi tedirgin sesler çıkarıyor, Ege lafları ediyor du? Aklında ki neydi? Osmanlı toprakları olan Ege Adalarının, 1912’de işgalle, 1923’te Antlaşmayla İtalyanlara, 1943’te işgalle Almanlara, 1945’te işgalle İngilizlere ve 1947’de de oldubitti (Fait a compli) ile kendilerine geçmiş olmasının haklı endişesi olabilir mi? Hani hırsız, “Hırsız Var!” diye bağırmış ya numaradan, ruh hali öyle mi acaba?... 1918 tarihli büyük çöküşten bu yana yüzyıl geçti şimdi 2018’deyiz, iki yıl önce bir kez daha tecavüze yeltendiler Anadolu topraklarını. Bu kez tutmadı ve aslan kafesten çıktı, Türkiye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı ile ben de varım dedi ve durmayacağım diyor, bu yüzyıla farklı girmek istiyor, en iyi savunma taarruzdur demiş oluyor, terörün kalbine dalıyor… Böyle bakınca durum farklı gözüküyor, bakalım devran ne yapıyor?…