Hakan TOPUZOĞLU

Yapay Zekâ ve Hukuk: Kimin Aklı, Kimin Vicdanı

Hakan TOPUZOĞLU

İnsanlık, yüzyıllardır hakkın, hukukun ve adaletin peşinde koştu. Her dönemin kendi hakikat anlayışı, kendi vicdan terazisi vardı. Ancak bugün bambaşka bir çağın eşiğindeyiz: Kararları insanlar değil, algoritmalar veriyor. Duruşmalarda robotlar söz sahibi oluyor, yazılım satırları anayasal ilkeleri zorluyor. Peki bu yeni akıl, kimin aklı? Bu kararlar hangi vicdana dayanıyor?

Bir bilişim uzmanı olarak, bu sorular artık teorik değil, hayati. Zira yapay zekâ (YZ) yalnızca teknolojik bir gelişme değil; aynı zamanda etik, sosyal ve hukuki bir meydan okumadır.

Hukuk Sistemine Kod Satırları mı Giriyor?

Bugün ABD, Çin ve Avrupa ülkelerinde adli karar destek sistemleri devrede. Estonya’da küçük çaplı anlaşmazlıklarda YZ destekli sistemler karar verebiliyor. Bazı eyaletlerde ceza puanlamasında algoritmalar devrede. Ancak bu sistemler ne kadar şeffaf? Hangi verilerle eğitiliyor, hangi önyargılarla çalışıyor?

Adaletin temel ilkesi "insan eliyle tartılmak" iken, bugün bazı davalarda “makine mantığıyla” karar veriliyor. Bu durum, sadece uygulamayı değil, hukukun kendisini de yeniden tanımlamaya zorluyor.

Sorumluluk: Kime Ait?

Otonom araç bir kazaya sebep olursa sürücü mü suçlu? Yazılım geliştirici mi? Yoksa üretici firma mı? Bu basit gibi görünen sorunun cevabı, yapay zekânın en derin hukuki krizlerinden birine işaret ediyor: sorumluluk zinciri.

Geliştirilen sistem kendi başına öğreniyor, karar alıyor ve uyguluyor. Peki bu durumda, “fail” kim oluyor? Bugünün hukuk sistemleri bu karmaşık zincire hazır değil. Yarın geç kalmamak için, bugünden çerçeveler çizmek zorundayız.

Avrupa’nın Yaklaşımı ve Türkiye’nin Konumu

Avrupa Birliği, bu konuda dünyaya yön verecek nitelikte bir adım attı: Yapay Zekâ Yasası (AI Act). Kullanım alanlarına göre risk temelli bir sınıflandırma getiriyor. “Yüksek riskli” sistemler ciddi denetimlere tabi tutuluyor, bazı kullanım alanları ise tamamen yasaklanıyor.

Türkiye’de ise KVKK ve BTK eliyle genel çerçeveler belirlense de yapay zekâya özgü bütüncül bir düzenleme henüz oluşmadı. Bu eksiklik, hem bireysel haklar hem de sektörün sağlıklı gelişimi açısından kritik bir boşluk oluşturuyor.

Etik Sorular Kapıda

Yapay zekâ, insan gibi düşünüyor olabilir ama insan gibi hissedemez. Peki “hissiz bir zekâ” adalet sağlayabilir mi? Eğer geçmiş verilerle eğitiliyorsa, o verilerdeki ayrımcılık algoritmalara da geçmiyor mu? Irk, cinsiyet, gelir düzeyi gibi hassas değişkenler sistemin kararlarını gölgeliyorsa, adil bir sonuç nasıl beklenir?

Bu sorular sadece hukukçuların değil, biz bilişimcilerin de sorumluluğunda. Çünkü bu sistemleri biz yazıyoruz. Vicdanlı yazılım olur mu? Belki de en çok bu sorunun peşinden gitmeliyiz.

Gelecek: Birlikte Düşünmek Zorundayız

Artık hukukçularla yazılımcılar masaya birlikte oturmalı. Adalet sistemlerinin dijitalleştiği bu çağda, “algoritmik şeffaflık” ve “etik mimari” olmazsa olmazdır.

Teknoloji bir araçtır; ama bu aracın hangi yöne gideceğini belirleyecek olan hâlâ insandır. Ve unutmayalım: Yapay zekâ bir akıl olabilir, ama adalet bir vicdandır. Bu vicdanı sistemin içine kodlayamazsak, dijital çağın en büyük adaletsizliğiyle karşı karşıya kalabiliriz.

Yazarın Diğer Yazıları