İnsanlık, tarih boyunca büyük felaketler, savaşlar, açlık ve adaletsizlikle sınandı. Teknoloji ilerledi, şehirler büyüdü, iletişim hızlandı ama insan kalbinde vicdanın sesi ne kadar güçlü kaldı? İşte bu çağın en büyük sorusu bu: Vicdanımız hâlâ konuşuyor mu, yoksa artık sessizliğe mi gömüldü?
Bugün dünyanın dört bir yanında açlıktan ölen çocuklar, savaşlardan harap olan kentler, adaletsizliğin pençesinde ezilen masumlar var. Filistin, Gazze, Doğu Türkistan, Myanmar ve daha birçok coğrafyada insanlar zulümle, açlıkla ve şiddetle karşı karşıya. Sadece izlemekle mi yetineceğiz? Srebrenitsa'da yaşanan soykırımı unuttuk mu? 1995 yılında Avrupa'nın göbeğinde, binlerce masum Boşnak insanın vahşice katledildiğini hatırlıyor muyuz? Eğer bu acıları unutursak, tarih tekerrür etmekten çekinmeyecektir.
Zulüm yalnızca savaşlarla, bombalarla, toplu katliamlarla sınırlı değil. Güçlünün zayıfı ezmesi, insanların birbirinin hakkını yemesi, adaletsizliklerin normalleşmesi de bir tür zulümdür. Her gün hakları gasp edilen, emeği sömürülen, hor görülen milyonlarca insan var. Sadece coğrafi sınırlarla değil, sosyal ve ekonomik düzenin içinde de vicdansızlık kendini gösteriyor. Güçlünün haklı olduğu, paranın değer kazandığı ama insanlığın kaybedildiği bir dünyada yaşamaya alışmamalıyız.
Bizler çoğu zaman olan biteni sadece ekranlardan izliyor, birkaç saniyelik üzüntüyle yetiniyor ve sonra kendi konfor alanımıza dönüyoruz. Peki, gerçekten insanlık bu kadar duyarsızlaşmalı mı? İnsan olmanın temel değerlerinden biri olan vicdanımız neden sessizleşti?
Vicdan, insanın en kutsal pusulasıdır. O olmadan adalet sağlanamaz, merhamet hissedilemez, insanlık varlığını sürdüremez. Bir çocuğun gözyaşı yüreğimizi sızlatmıyorsa, bir annenin feryadı kulaklarımızda yankılanmıyorsa, yolda düşen birine el uzatmıyorsak, biz hâlâ "insan" mıyız?
Artık uyanma vakti! Gözlerimizi gerçeklere açmalı, duyarsızlık zincirini kırmalıyız. Sosyal medyada bir paylaşım yapmak değil, gerçek anlamda harekete geçmek zorundayız. Bir insana yardım etmek, adaletsizliğe karşı durmak, sessizlerin sesi olmak zorundayız. Çünkü insan olmak, yalnızca nefes alıp vermekten ibaret değildir; insan olmak, vicdanı diri tutmaktır!
Bu çağın en büyük devrimi, teknoloji ya da ekonomi alanında değil, vicdanlarımızda gerçekleşmelidir. Ancak o zaman insanlık, gerçek anlamda bir medeniyet seviyesine ulaşabilir.
Bugün vicdanın haykırsın, insanlık uyansın! Bir adım at, bir iyilik yap, bir haksızlığa dur de! Çünkü dünya, senin sesine ve vicdanına muhtaç…