Hakan TOPUZOĞLU

Gerçek mi, Hakikat mi?

Hakan TOPUZOĞLU

"Hakikat ve Gerçek: Teknolojinin Işığında İnce Bir Çizgi" 

Hayat, çoğu zaman bize bir ayna tutar; ama bu aynanın gösterdiği her zaman hakikat midir, yoksa sadece gerçeğin bir yansıması mıdır? Hakikat ve gerçek, dilimizde sıkça birbiriyle karıştırılan, hatta bazen aynı anlamı taşıdığı düşünülen iki kavram. Ancak, bu iki kelimenin arasında ince ama derin bir uçurum var. Gerçek, gözle görülür, elle tutulur, somut bir şekilde varlık gösterir. Sabah uyandığımızda güneşin doğması bir gerçektir; elimizi suya soktuğumuzda ıslanması bir gerçektir. 

Peki ya hakikat? Hakikat, gerçeğin ötesine uzanır; anlam arayışının, sorgulamanın ve bazen de ruhun derinliklerinde yatan bir yolculuğun adıdır. Gerçek, "ne" sorusuna cevap verirken; hakikat, "neden" ve "nasıl" sorularını doğurur.

Hz. İbrahim’in Putlara Karşı Sorgusu

Bu ayrımı anlamak için Hazreti İbrahim’in hikayesine bakabiliriz. Hz. İbrahim, putlarla dolu bir toplumda yaşarken gerçeği sorgulamaya başladı. Gökyüzünde yıldızları, ayı, güneşi gördü; bunlar somut, gözle görülen gerçeklerdi. Kavmi, taştan ve tahtadan yapılmış putlara tapıyor, onların gücüne inanıyordu. Ama Hz. İbrahim, bu gerçeklerin ötesine geçti. “Bunlar batıyor, kayboluyor; gerçek ilah batmayan, her şeyi yaratan olmalı” diyerek hakikati aradı. Onun için gerçek, putların varlığıydı; hakikat ise o putları aşan, tek bir yaratıcının varlığıydı. Bu sorgulama, onu ateşlere atılma pahasına hakikatin peşinden koşturan bir yolculuğa çıkardı.

Günümüzün Modern Putları Neler?

Peki, Hz. İbrahim zamanındaki putlarla günümüzün putları arasında bir fark var mı? O dönemde putlar, fiziksel nesnelerdi; taştan, tahtadan yontulmuş, gözle görülen tanrılardı. Günümüzde ise putlar şekil değiştirdi ve "modern putlar" olarak hayatımıza sızdı. Modern putlar, elle tutulmasa da zihinlerimizi ve ruhlarımızı esir alabilen soyut kavramlar ya da nesnelerdir. 

Nedir bu modern putlar? Teknoloji bir put haline gelebilir; akıllı telefonlarımız, ekranlara her an bağlı olma arzumuz, hayatımızın merkezine koyduğumuz dijital dünya… Para, bir başka modern put: Daha fazla kazanma hırsı, maddi zenginliği mutluluğun tek ölçüsü sayma yanılgısı. Şöhret ve sosyal medya da öyle; "beğeni" sayıları, takipçi rakamları, sanal dünyada inşa ettiğimiz imajlar, adeta kimliğimizin zincirleri haline geliyor.

 Mesela, bir gencin tüm gününü bir sosyal medya uygulamasında geçirmesi, beğeni sayılarıyla kendini değerli hissetmesi, kimliğimizin zincirlerinin ne kadar sıkı olduğunu göstermiyor mu? Tüketim kültürü ise başka bir put: Daha çok sahip olma, daha çok tüketme dürtüsüyle kendimizi tatmin etmeye çalışıyoruz. Hz. İbrahim’in kavmi, taştan putlara güç atfederken; bizler, bu modern putlara tutsak olarak hakikatten uzaklaşıyoruz. 

Oysa kimliğimizin zincirlerini kırıp yerine Allah’a teslimiyeti, merhameti ve adaleti koyabilsek, hakikate daha yakın bir hayat sürmez miydik?

Teknolojinin Çift Yüzü

Günümüz dünyasında teknoloji, bu modern putlarla hem bir bağ kuruyor hem de hakikat arayışında bize bir nimet sunuyor. Bir bilişim uzmanı olarak şunu fark ettim: Teknoloji, bize hakikati bulma fırsatı sunarken, aynı zamanda bir tuzak da kurabiliyor. Bilgiye erişim hiç olmadığı kadar kolay. Sosyal medya, haber siteleri, yapay zeka araçları, veri analizleri… Hepsi bize "gerçek" diye bir şey sunuyor.

 Bir doğal afetin sebeplerini anlamak için uydu görüntülerine bakabiliyor, bir iddianın doğruluğunu teyit etmek için dijital arşivleri tarayabiliyoruz. Teknoloji, gerçeği elimize bir tepside sunarken, hakikati bulma sorumluluğunu da bize bırakıyor. Ancak, tıpkı Hz. İbrahim’in putlara tapan kavmi gibi, biz de teknolojinin sunduğu yüzeysel gerçeklere kapılıp derinliği gözden kaçırabiliyoruz. 

Algoritmalar, bize yalnızca ilgimizi çeken şeyleri gösterirken, sahte haberler ve manipüle edilmiş görüntüler, modern putların yeni yüzleri olarak hakikatin önüne set çekiyor.

Hakikatin Bedeli

Hakikati aramak, kolay bir yol değil. Cesaret ister, çünkü bazen hakikat, konfor alanımızın dışına çıkmamızı gerektirir. Önyargılarımızla yüzleşmek, bildiklerimizi sorgulamak, hatta yanıldığımızı kabul etmek zorundayız. Hz. İbrahim’in ateşe atılmayı göze alması gibi, hakikat bazen bedel ödemeyi gerektirir. Teknoloji ise bu yolculukta bize bir pusula olabilir; yeter ki onu bir put haline getirmeyelim.

Bir Yolculuk Olarak Hakikat

Peki, hakikat her zaman bulunabilir mi? Belki de değil. Belki hakikat, mutlak bir varış noktası değil, sonsuz bir yolculuktur. Bu yolculukta, her birimiz gerçeğin parçalarını toplarken, kendi hakikatimizi inşa ederiz. Teknolojinin sunduğu araçlar, bize bu yolda ışık tutabilir; ama asıl rehber, içimizdeki sorgulama isteği ve Allah’ın bize bahşettiği akıldır. 

Hakikati aramak, aynı zamanda kendimizi tanımaktır; zira kimliğimizin zincirlerinden kurtulduğumuzda, özümüze döneriz. Hz. İbrahim’in yıldızlara bakıp ‘Yaratan’ı bulması gibi, biz de modern dünyanın karmaşasında hakikati bulmak için durup düşünmeliyiz: Gerçekten özgür müyüz, yoksa görünmez zincirlerle mi bağlıyız?

Son Söz

Sonuç olarak, gerçek bize hayatın ham halini sunar; hakikat ise o ham malzemeyi işleyip anlamlı bir bütün haline getirme çabasıdır. Hz. İbrahim’in taştan putları kırıp hakikate uzanan yolu, bize bir ilham olmalı. Günümüzde modern putların gölgesinde kaybolmak yerine, teknolojinin nimetlerini bir köprü gibi kullanıp derinlere inebiliriz. 

Gerçeği görmek için gözlerimiz yeter; ama hakikati anlamak için kalbimiz, aklımız ve çağın araçları bir arada çalışmalı. Kimliğimizin zincirlerini kırıp Allah’a yöneldiğimizde, hakikat bize bir adım daha yaklaşmaz mı? Peki, ya siz? Kimliğinizin zincirlerini kırmaya hazır mısınız, yoksa modern putların gölgesinde kalmayı mı tercih edeceksiniz?

Yazarın Diğer Yazıları