Filiz TURHAN

VEDA HUTBESİ  Duyduk! (İşitmedik) Okuduk! (Anlamadık)

Filiz TURHAN

Mekke-i Mükerreme' de  140 bine yakın insandan olsan huccacların  "Lebbeyk" sedâlarıyla  dağları taşları yıkayıp geçtikleri, "Ya Rab, davetine icâbet ettik, itaatimiz Sana'dır, Senin fermanına râm olarak geldik. Gönüller Sana yönelmiştir.Hamd Sana yaraşır, her şükür Sana'dır. Her nimet Sen'dendir, bütün mülk Senindir. Senin eşin ve ortağın yoktur." Dualarıyla yeri göğü inlettikleri Hacc-ı Ekberi hatırlayalım mı? Resulü Ekremin Hicretin 10. senesinde Cuma ile taçlanmış yevm-i arefede ellerini semâya kaldırıp ;" Ya Rabbi! Bu Beyt-i Şerifin şânını a'lâ kıl duası ile vakfe durup " bu gün dininizi kemâle erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım. Din olarak, sizin için İslâm’ı seçip ondan hoşnut oldum.” (el-Mâide Sûresi, 3) âyeti ile ümmetine veda ettiği, Arafat'ta, Mina' da ümmetine tebliğ ve dualarla hutbeler verdiği ilk ve son Haccı... 

Ve Fahr-i Kâinat efendimizin bize  Hacc-ı Ekberden kalan en mukaddes tebliğini, evrensel öğretisini,  kalplerin tabibi ve devası Nur'u Ziyâ'nın bize rehberlik eden son emanetini, her harfinde buram buram  "ümmetim ümmetim" diyen Kân-ı Şefaat kokan veda hutbesini hatırlayalım mi ?

Evet her okuduğumuzda " Gel Yâ Resulallah" diye yalvarıyor, utanç ve mahçubiyet içinde haykırıyoruz. 

Bütün mü'minler kardeştirler(Hucurat S 10) ,ama biz kardeşlik nedir, aile,komşuluk ne demektir? bilmiyoruz. Zengin ile fakir, cahil ile âlim, ben ve nefsim vs vs gibi kabilelere ayrıldık çünkü. Birlikteki rahmetten kaçıp , ayrılıktaki azabı seçtik, "Şeytan insanın kurdudur. Tıpkı sürüden ayrılan koyunu kapan kurt gibi. Sakın gruplara bölünmeyin"(Hâkim, I, 73/59) dedin, biz bölündük! tekiz artık. Kardeş, komşu, yahut sokakta yanımızdan geçen birinin kanı, malı, hatta canı bize helâl olmuş, istediğimiz tasarrufta kullanıyoruz. Kur'an, can ile bezenmiş cümle yaratılmışların yaşam hakkını dokunulmaz kılan âyetler ile bezenip, haksız yere cana kıymayı yasaklarken, Allah'ın saygıya layık kıldığı cana  biz ölümü layık gördük. İnsanların, hayvanların, ağaçlarin, suların, hatta  gökyüzünde asılı bulutların ve dahi bize hizmet için verilmiş cümle emanetlerin celladıyız. Adalet de bizim zaten, hakimi, savcısı nefsimiz olan davalarımız var artık. 

Kadınlarımız,  erkeklerimiz çok eşli. Evlerimizin duvarlarını yıktık،edep odalarımız halka açık. İçimizi,dışımızı "kim ne der?" sözüyle süsledik, fâni olan şeyler mukabilinde, bâkî olan şeyleri sattık. ”Kim ki insanların yanında hoşlanacağı şeylerle süslenir, buna karşılık, Allah'ın hoşlanmayacağı hususlarda O'nunla çelişirse, Allah'a, O'nu kendisine gazaplandırmış olarak kavuşur"  buyurmuştun oysa ki.Kalplerimiz kör ve sağır, masiva ile kirlendi, bizde enaniyet hırkasını giydik. Kazanmaya odaklandığımız tek davamız benlik. Mahremiyet unutuldu, öyle şeffaflaştık ki zinayı da zina yapanı da ayan ettik, nefsimiz kalem oldu,dilimiz mürekkep çeşit çeşit soy ağaçları çizdik kütüklere, insanlar için süslenip, kendimizde olmayan hasletleri var göstermeye çalıştık.Sorgu sualden muaf, Rabbimize kavuşacağımızı unuttuk Yâ Resulallah. Mü'min elinden ve dilinden emin olunan kimseydi değil mi? Doğru söyleyen dilinden, malını koruyan elinden, imanını,iffetini koruyan canından oluyor.Gonca güller açmadan soluyor, bülbüller ötmeden ölüyor, minicik çocuklar diri diri hayvanlaşmış nefislere kurban gidiyor Ya Resulallah.

Kadınların haklarını gözetmemizi ve hususta Allah'tan korkmamızı tavsiye etmiştin, Allah'ın emaneti olan kadınlar, silüette erkek olan nefsine köle insanların elinde ya canından ya malından oluyor  Ya Resulallah. Komşumuz, kardesimiz, can yoldaşımız faiz oldu. Kadın kocasına, kocası evladına,komşu komşusuna faiz ile para veriyor.Ayağımızı yerden kesen araçlarımız faizle, gelinlerimizin duvağı, başımızın üstündeki çatı faizle olur da faiz ayaklarımızın altında olur mu? Gönüllerde taht kurdu artık. Ebu Hureyre (r.a) "Faiz  yetmiş çeşit  günaha sebeptir.En hafifi kişinin anasıyla zina yapmasi gibidir."(İbn-i Mâce: 2274) dediğini işitmiş. Zina yapmış gibi olmaktan korkmadan, faizi taç ettik başımıza.Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır." ( Zâriyat S.58) âyeti kulağımızdan girmiyor, Rezzak-ı Hüda aklımıza gelmiyor, rızkı verende, bulanda,  biz olduk Yâ Resulallah.

Kalp ile bakan kullar halk icerisine girdiği zaman, heva peşinde koşan insanların nefislerini, ürkütücü hayvanlar suretinde gördükleri için başlarını eğdikçe eğermiş, ahir zamanda kalp gözleri ile bakanlar hayvanı insan suretinde görüyor, hayvanlar insanlardan daha insan oldu Ya Resulallah ."O bir peygamber" fitnesine sığınmayalım diye tevâzundan " ben de beşerim " dedin, evet Sen bir beşerdin bize ve  biz sana yaklaşabildiğiniz kadar insandık, ama biz nefsimizin fitnesine kulak verdik, emanetlerine sarılmadık; ne Kur'an kaldı elimizde ne sünnetin kaldı içimizde, sırat-ı müstakimden saptık,Tevhîd sancağını indirdik; İslâm Âleminin güneşi yurdumuzu balçıkla sıvadık, kendisine tapınılmasından ümidini kesmiş şeytanın ümidi olduk ; insanlıktan uzaklaştık. ” Benim sözlerimi iyi dinleyin ki, izzet ve şerefle huzurlu yaşamaya devam edesiniz. Sakın haksızlık yapmayın ve zulmetmeyin. Sakın baskı, zulüm ve işkenceye alet olmayın. Sakın zulme boyun eğmeyin. Haksızlığa rı­za göstermeyin" dedikten sonra  İyice anlatabildim mi?  diye bir de pekiştirme yaptın ,biz de zulmü yeryüzüne öylesine yaydik ki Hakkı zikreden cümle kâinat zulmümüzden payını aldı. Ne insan, ne hayvan, ne ağaç ne toprak kaldı zulmetmediğimiz. 

"Ey Müminler, benden sonra küfre dön­meyin”dedin biz döndük! " birbirinin boynunu vuran kafirler haline gelmeyin" dedin biz onlardan beter olduk!  "Size, sımsıkı sarıldığınız sürece asla Hak yoldan uzaklaşmayacağınız apaçık dinî, ilmî, idari, siyasi kuralları içe­ren Allah’ın kitabı Kur’ân’ı ve Rasûlü’nün sünnetini bıraktım. Bunlarla amel ediniz, davranışlarınıza Kur’ân ve sünneti yan­sıtınız" dedin, biz kim ne der kitabına ve nefsimize uygun ameller edindik. " Bir de soyumdan yakınlarımı, Ehl-i beytimi bıraktım." dedin biz Ehl-i Beyt kimdi unuttuk.

Sen' den, Hakk' tan,kendimizden yüz çevirdik.  
Sen bize veda hutbende, 63 yıllık ömründe uğruna mücadele ettiğin İslam dininin emir ve yasaklarını tebliğ ettin, Hakk şahitti Ya Resulallah.

Yunusca dua etsek " Yâ Rab biz bizi bıraksak da Sen bizi bırakma " desek,Veysel Karani hırkası düşse omzumuza kokun dolsa sinemize. Kapına gelsek Yâ Resulallah.....

Haykırsak özümüze; Ey İzzet ve Celal sahibi Hakk'ın Resulünü ve gelmiş geçmiş bütün büyükleri tanımayan cahil ve gaflet uykusunda uyuyan nefislerimiz, bilin ki bizi yaratan uyumuyor. Ey Hak'tan yüz çevirmiş nefislerimiz haberiniz olsun ki O bizden yüz çevirmiyor.Ey Allah'ı unutan nefislerimiz bilin ki Allah bizi unutmuyor.Ey Allah'ın yolunu terk eden nefislerimiz bilsin ki Allah bizi terk etmiyor.

"Benim dışımda benden sonra peygam­ber görevlendirilmeyecektir. Sizin dışınız­da ümmet de olmayacaktır. Rabbinizi ilah tanıyın, candan Müslümanlar olarak Rabbinize teslim olun, saygıyla Rabbinize kulluk ve ibadet edin. Rabbinizin şeriatine boyun eğin, adabına, erkanına riayet ederek beş vakit namazı aksatmadan aşikare kılın. Vicdanı, serveti, sosyal bünyeyi arındıran, berekete vesile olan zekatı verin. Ramazan orucunu tutun. Yöneticilerinize itaat edin ki Rabbinizin cennetine girersiniz." diyerek karşılasan bizleri....

Aşk söyletir, hâl iniletir, miske sır olmuş kokun dolar sineye, tüm kelimler soyulur manadan, söz gizlenir gönle... Biz aciz, gizlenmiş sözü bırakalım yerinde Arif Nihat Asya'nın  naatı ile anlatalım meramımızı;

Kapına gelenler ya MUHAMMED,- Uzaktan, yakından -Mümin döndüler kapından!
.............
Konsun yine pervazlara güvercinler
"Hu hu"lara karışsın Aminler..
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!
........
Gel, Ey MUHAMMED, bahardır.Dudaklar ardında saklı Aminlerimiz vardır! ..Hacdan döner gibi gel;Mirac’dan iner gibi gel;Bekliyoruz yıllardır!
Veda hutbesini vird edinip okuyan okutan bir İslam toplumu olmamız duasıyla...

Yazarın Diğer Yazıları