Filiz TURHAN

Unuttuk

Filiz TURHAN

Kırgınlık ve hüzün tahribatı ağır  nasıl da zor duygular öyle değil mi?

Arz gücenip küsünce toprak yarılıyor, Fezâ gücenince  sema yarılıyor. İnsan insana kırılınca  ne oluyor? .... Neler olmuyor ki?   Gönlümüz arza benzer, gözümüz semaya. Hadisi Kutsi de buyurur ya âlemleri Rabbi "Yarattığım alemlere sığmadım da mahsun kulumun gönlüne sığdım". Bu müjdeden ötürü Hakk dostları aman ha! kalp kırmayın hangi kalbe Hakk nazar etti bilemeyiz derler. Aman ha sakınalım! gönlün enkazından çıkamayız, gözden akan yaşda boğuluruz. 

Çocukluğumda şiddetli yağmurlarda söylenen sözleri şimdi idrak ediyorum "Subhanallah, maşaallah mübarek nasıl da yağıyor gök delindi tevbestağfirullah" ne güzel bir hayret  bir korku,ne güzel bir ikâz verene övgü, özür, şükür dolu bir hâl bir  ibret... Sahi yeri gelmişken ne kadar az şükrediyoruz değil mi? Alabildiğimiz nefesi verebildiğimize dahi şükretmemiz gerekinden şükrü azalttık hatta unuttuk, bu sebeptendir belki Kur'anın farklı birçok  ayetinde, şükrümüzü az yaptığımıza yada hiç yapmadığımıza dair uyarıların oluşu. Yer yada gök yarıldığında varsa üzerimizde bir libas(elbise) onunla yoksa doğduğumuz günki gibi kalsak anlarmıyız ne kadar çok nimet bahşedildiğini. Bu hususta Mü'minin olması gerekti hâl üzere tutmak istiyorum kalbimi, biraz ümit, biraz korku ikisinin arasında bir yerde durup  biraz sitem ve dua ile olmak  istiyorum.

Son zamanlarda ard arda gelen  ikâzlar aldık milletçe, gripten ne olur ki dediğimiz hastalık adını duymadığımız bir silahla canlar aldı, sonra dağlar yarıldı, tabiri caizse yer yerinden oynadı, yollar ovalar sanki bir kilim gibi silkelendi, binalar döne döne yıkıldı tavaf edercesine, ne ağaçlar kaldı devrilmedik ne hayvanlar kaldı ezilmedik, sonra eskilerin deyimiyle gök delindi oluk oluk sular aktı herşeyi önüne katarak, biz galiba minicik hatta zerrecik  bir kıyameti yaşadık, seyrettik. Biz ne kadar da gücendirmiş incitmişiz bu toprağı aman yarabbim, ay oldu halen sallanıyor, yağmur bulutları sanki şartlı yağıyor . Belliki biz çok şikayet edildik âlemlerin Mâlikine,ayıbımız çok suçumuz ağır, kırdığımız incittiğimiz bağrın yarasını sarmaz özrümüzü yapmazsak daha çok ikâzlar alacağız . Ayetler vücut buluyor dirilip gözümüze kulağımıza aklımıza gönlümüze sirayet ediyor da ibret almıyoruz. Tıpkı tarihte uyarılıp mühlet verilen kavimler gibiyiz, kimimiz kendimize gelme gayretindeyken kimimiz kör bakıyor, kimimiz kulak tıkıyoruz, kimimiz de anlamak istediğimizi anlıyoruz. Oysa Yunus A. S. kavmi gibi topluca iman ve  yakarış ile topyekun bir aslına  dönüş gerek bu millete. Çünkü İslâm'a en büyük  hizmeti yapmış ecdadımız var, vallahi onların vebalini de ödeyemeyiz . Omzumuzdaki yük ağır değil biz cehaletimizle ağırlaştırdık halen de hafifletme çabasında değil atma çabasındayız. Kendimize gelmemiz lazım bize bahşedilenler ecdadımızın mirasıdır bu miras ki Hakkın bize lütfûdur. 

Miraslarımıza bir bakalım mı göz ucuyla? Biz neleri imhâl neleri ihmâl etmişiz. 
Veda hutbesinden başlayalım misal,

Ne diyordu âlemlere rahmet olan sevgili ; bütün insanlar Âdem oğullarıdır, her müslüman diğer müslümanın kardeşidir, bir kimseye kardeşinin malı gönül rızası ile verilmemiş ise helal olmaz, kendinize zulüm etmeyin. Hatırlayalım; 11 yıl önce Hatay Reyhanlı'dan başlayan mülteci akımı halkın bazı kesimlerinin  tepkisine  rağmen ülkemizin hemen her yerine  yayıldı. Kimileri Ensar muhacir ilişkisi kapmasında görürken kimileri tehdit unsuru görerek tepki koydu, (bu arada kimileri de bunu fırsat bilip bölücülük yaptı) tepkiler yerli yada yersizdi bilemiyorum İbrahim A. S. sofrasına misafir ettiği mecusi ile olan menkıbesi aklıma geliyor hakikat şu ki Rezzak'ı Hüda mü'min, fasık, münafık, kafir diye ayırt etmeksizin her kuluna rızkını veriyorsa bizim haddimiz değildir mültecileri rızkımıza ortak görmek, biz onları ötekileştirdik, sadece mültecileri mi? Kimimiz komşumuzu, kimimiz akrabamızı, kimimiz zenginleri, kimimiz yoksulları ötekileştirdik, hatta daha ileri gidip eşlerimizi, evlatlarımızı, anne babalarımızı dahi ötekileştirdik ayrımcılık yaptık oysa  6 Şubat(2023) depremi sonrası ebatları, renkleri, imkanları aynı olan çadırlarda yan yana kaldık , çadır kentlerde kurulmuş mutfak konteynerlerde aynı yemeği yedik aynı kaderi aynı mezarı paylaştık ayrıldığımız insanlarla.Oysa Rabbiniz birdir, babanız birdir, hepiniz Ademin çocuklarısınız. Arabın Arap olmayana kırmızı tenlinin siyah tenliye üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takvada Allah'tan korkmaktadır diyordu âlemlere rahmet sevgili.Bizse Hakk korkusunu bir yana bıraktık dünyevi nimetleri kaybetme korkusuna büründük gaflette ve bize verilen uyarılarda  halimiz nasıl da Hz. Musa'nın kavmine benziyor, bize o kadar nimet verilmişken elimizdekileri kaybetme korkusuyla cahiliye dönemini canlandırıyoruz,  Resûlallah’ın veda hutbesinde ki nasihatı gayet net idi,"Vefatımdan sonra cahileye dönemine  dön­meyin, birbirinin boynunu vuran kafirler haline gelmeyin. Size, sımsıkı sarıldığınız sürece asla Hakk yoldan uzaklaşmayacağınız apaçık dinî, ilmî, idari, siyasi kuralları içe­ren Allah'ın kitabı Kur'ân'ı ve Rasûlü'nün sünnetini bıraktım. Bunlarla amel ediniz, davranışlarınıza Kur'ân ve sünneti yan­sıtınız. " Biz Kur'ân 'ın gölgesinden uzaklaştık, sünneti terkettik, emanetlerimize sahip çıkamadık elimizden dilimizden  korkulan olduk zulmümüz öyle devasa hâl aldı ki sonunda semayı da ağlattık.....

Şüphesiz bizler  kendine zulmedenlerden olduk, her türlü noksanlıktan münezzeh olan Cenâb-ı Hakk akıbetimizi Hz. Yunus'un  tövbe eden kavminin akıbeti gibi selâmete çıkartsın inşaallah.

Yorumlar 1
Savaş uca 04 Nisan 2023 02:12

Eyvallah

Yazarın Diğer Yazıları