Neden Kudüs -2
Filiz TURHAN
‘Ardından biz İbrâhim’i ve Lût’u kâfirlerin elinden kurtarıp, tüm insanlık için feyiz ve bereket kaynağı kıldığımız bir ülkeye ulaştırdık’.(Enbiya 71)
Kur’an’da kutsallığının yanı sıra bereketine de değinilen bu toprakların coğrafi ve dini konumu savaş sebebi olabilir mi? Dedikten sonra Kudüs’ün peygamberler tarihine ve Tevhit mücadelesine biraz değinelim:
Kudüs’ün tarihinde her ne kadar üç dinden bahsedilse de Kudüs’ün tarihi dinlerin değil Tevhit ’ in tarihidir. Hz. İbrahim’in Filistin’e hicreti ile başlayan bu kadim tarih günümüze kadar süregelmiştir.
Hz. İbrahim’in oğlu İsmail ile beraber Mescid-i Haram’ı yeniden inşa ettiği gibi Hz. Davut da oğlu Hz. Süleyman ile Beytü’l – Makdis’i yeniden inşa ederek Tevhit sancağını Kudüs’e dikmiştir. Hz. Davut’un Kudüs’te birleştirdiği on iki Yahudi kabilesi, Beytü’l -Makdis’in inşa edilmesiyle ilk Yahudi krallığını kurdu ve Kudüs İsrail’in başkenti olmuştu fakat İsrail oğullarının çeşitli putperest toplulukların tesirinde kalarak tevhide dayalı inançlarını bozup Tevrat’ın ilkelerinden çıkmaları ve peygamberlerini öldürmeye kadar giden taşkınlıkları ilahi gazaba davet olmuştu. “Sözlerinden dönmeleri, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve „Kalplerimiz kılıflanmıştır‟ demeleri sebebiyle (onları lânetledik, türlü belâlar verdik). Onların kalpleri kılıflı değildir, tam aksine küfürleri sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur; pek azı müstesna artık iman etmezler.‟(Nisa 4/155)
Ahdi bozan Yahudilerin uğradığı gazap Kudüs’ü yerle bir etmişti.50 yıl sonra yeniden inşa edilen Kudüs Yahudilerin elinden kurtulup Pagan yönetimine teslim oldu. Bu teslimiyet Kudüs’e sadece mimari açıdan değil inanç açısından da yenilikler getirdi.
Yahudilerin yönetimine bir kez daha yenik düşen Kudüs topraklarına, bir peygamber kanı daha aktı. Kendilerine gönderilmiş son peygamber Hz. Yahya’nın mübarek başını vücudundan ayırdılar. Kim bilir belki peygamber kanlarıyla sulanmış Kudüs’ün isyanıdır yıllarca yaşanan zulüm. Hatırlayalım, Bizans işgalinde akan kanları, hatırlayalım Haçlı seferlerinde 150 binden fazla kayıpla cesetlerin örttüğü sokakları, katliamın görgü tanığı olan tarihçi Raimundus, mabetlerin bulunduğu bölgeye (Harem-i şerif) giderken cesetlerin ve dizlerine kadar çıkan kan birikintilerinin içinden geçmek zorunda kaldığını yazmış savaş notlarına. Mabetler, mescitler, hayvanlar canlı cansız her şey katliama maruz kalmış iki yüzyıl hava, toprak kan koktu Kudüs’te…
Coğrafi konumu, tarihi, Siyonistlerin oyunları, kutsal beldeyi Yahudileştirmek adına 1861 yıllarında başlayan ve günümüze kadar devam eden yasa bilmez zulümler derken birkaç Ayet ve Hadis-i Şerifle cevap aramaya çalışalım sorumuza:
Kudüs’ün tarımsal bereketinin yanında peygamberlerin Tevhit mücadeleleriyle de bereketlendiğini birçok ayette görüyoruz. ‘’Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın arkanızı dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz.’’(Maide 5/21) Ayeti ile kutsallığını gördüğümüz Kudüs, ‘’Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.”(İsra )Ayeti ile de kutsallığını adeta taçlandırmıştır.
Ebu Zer (ra) Resulullah (sav) Efendimize sordu :“Yeryüzünde inşa edilen ilk mabet neresi?
“ Mescid-i Haram(Beytullah)”
“Sonra neresi?”
“Mescid-i Aksa(Beytü’l - Makdis)”
“ İkisi arasındaki süre ne kadardır?”
“Kırk yıl” diye buyurdular.
Peygamber (sav) Efendimiz, Hz. Süleyman’ın üç dileği olduğunu söyleyerek şöyle buyurmaktadır: “Davut oğlu Süleyman (as), Beytu’l-Makdis’i inşa edince Yüce Allah’tan üç şey istedi:
Birincisi doğru ve isabetli hüküm verme yeteneğinin kendisine verilmesini istedi ki, bu kendisine verildi. İkincisi kendisinden sonra kimseye nasip olmayacak bir iktidar verilmesini istedi. Bu da kendisine verildi. Üçüncüsü Mescidin inşaatını bitirdikten sonra, “bu mescide sadece namaz kılma düşüncesi ile gelen bir kimseyi annesinden doğmuş gibi günahsız olarak oradan çıkarmasını” Allah’tan niyaz etti.” (İbn Mace, İkamet, 196.)
Hz. Muhammed’in (sav) hizmetçisi Meymune binti Saad (ra) rivayet ediyor:
”Dedim ki: Ey Rasulallah! Bize Beytü’l Makdis’i anlat.
Dedi ki: ”Orası ‘Haşir’ ve ‘Neşir’ yeridir. Oraya gidiniz ve namaz kılınız. Oradaki namazın ecri (sevabı) başka yerdekilerin bin katıdır.”
Dedim ki: ”Buna gücümüz yetmezse? ”
Dedi ki: “Kandillerini (Mescid-i Aksa) aydınlatacak yağ gönderiniz. Kim bunu yaparsa, sanki oraya gitmiş gibidir.”(Sünen-i Ebi- İbn-i Mâce)
Mescid-i Aksa’daki Hıtta Kapısı’’ hata ettik Ya Rabbi, affet bizi!(Bakara 58)’’ zikriyle mağfiret dilediğimiz saygı ve istiğfar kapısıdır, Yahudilerin gözyaşı döktükleri(!)duvar, Burak’ın Resulallah aşkı ile ağladığı duvardır. Büreyde’den (ra) rivayete göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
Beyt-i Makdis’e vardığımızda Cibril parmağıyla kayayı delerek Burak’ı oraya bağladı
Zi’l-Esabi’ Sevban b. Yemred (r.a.) dedi ki:
Ya Rasulallah! Şayet biz Senden sonraya kalıp sıkıntıya düşecek olursak bizim nereye gitmemizi emredersin?”
Efendimiz: “Sana Beyt-i Makdis’e gitmeni tavsiye ederim. Umulur ki Allah sana oradaki mescide gidip gelecek nesiller verir.” Buyurdu.
Ayet ve Hadislerden anlaşıldığı üzere; Mescid-i Aksa, Allah’u Teala’ya ibadet edilmesi için yeryüzünde inşa edilen ikinci evdir(Müslim,Mesacid,2),ilk kıblemizdir(Müslim,525),üç kutsal mescitten biridir(Buhari,Tefsir5/4479).Kudüs, kıyamette haşır ve neşir yeridir(Sünen-i Ebu Davud)Resul-i Kibriya Efendimizin göğe yükseltildiği mekandır(Müslim ,İman 279),tüm günahların affedildiği,Deccalin giremeyeceği mekanır.(Ahmed Bin Hambel 27/190)
17 ay gibi bir zaman diliminde huzura vardığımız, ilk kıblemiz kabul ettiğimiz alanı 144 dönüme yayarak Haram-ı Şerif diye vasıflandırmamız saygı ve sevgimizdendir.