
Yönetimin ihtiyacı istişare kültürü
Feyyaz İRFAN
İki binli yılların başındayız. Milli Eğitim Bakanlığı farklı branşlardan yirmi bin öğretmen alımı için duyuru yapmış ve Personel Genel Müdür Yardımcısı Haki (*) Bey ile Daire Başkanı Erçetin kafa kafaya vermiş başvuruya ilişkin prosedürü görüşüyorlar.
Erçetin,
-Hocam, uygun görürseniz Daire Başkanlığı çalışanları ile bu konuyu müzakere edelim. Bakalım onlar öğretmen alım süreci konusunda ne düşünüyorlar? Varsa önerilerini alalım.
Daire Başkanı Erçetin, Genel Müdür Yardımcısı Haki Beye genellikle “Hocam” diye hitap ediyordu. Bakanlık kültüründe “Hocam” kelimesi genellikle amir pozisyonundaki kişilere hitap ederken kullanılır ve bir saygı ifadesi olarak kabul edilir.
Haki Bey,
-Tamam… Olur… Gerçi ben pek bir şey çıkacağını sanmıyorum ama… Siz uygun bir zamanda toplantınızı yapın. Sonuçtan da beni bilgilendirin.
Erçetin,
-En azından dinleyelim Hocam… Çalışanlarımız, kendilerine değer verdiğimizi bilsinler. Belli olmaz, bakarsınız işimize yarayacak bir öneri gelir ve bizim atladığımız bir şeyi onlar görür…
Erçetin Bey, Veri Hazırlama Kontrol İşletmeni, Şef, Eğitim Uzmanı ve Şube Müdürlerini ayrı ayrı makamına davet ederek, ne yaptıklarını, yaptıkları işin öğretmen atama ve istihdamına ilişkin sürece katkısını ve yaptıkları bu işi daha hızlı, hatasız ve kaliteli nasıl yapabileceklerini soruyordu her bir gruba.
Eğitim Uzmanı grubundan Emine Hanım öğretmen alım sürecini anlatırken kendi yaşadığı deneyimini de paylaşmıştı. Özellikle Sağlık Kurulu Raporu ve savcılıktan iyi hal belgesini alırken çektiği sıkıntıyı anlatmıştı. Hatta ilk başvurduğu yıl da atanamamış ve “İstenen evrakı toplamak için yaşadığım strese mi, kaybettiğim zamana mı, atanamadım ona mı yanayım?” cümlesini kurmayı da ihmal etmemişti görüşme esnasında.
Bakanlık, önceki yıllarda öğretmen alımları konusunda duyuruya çıkıyor ve hangi branştan ne kadar öğretmen alacağını, hangi fakülte mezunlarının öğretmen olacağını bu duyuruda belirtiyordu. Duyuruyu müteakip optik okuma formları ile öğretmen alımına ilişkin kılavuz kitap Türkiye genelinde, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının SOSYOEKONOMİK GELİŞMİŞLİK SIRALAMASI çerçevesinde belirlemiş olduğu 26 il’e gönderiliyor, öğretmen adayları Bakanlığın banka hesabına belirli bir ücret yatırıyor, dekontu İl Milli Eğitim Müdürlüğüne getiriyor ve karşılığında optik formunu (tercih formu) ve kılavuzu alıyordu. Adaylar, kılavuzda belirtilen kurallar çerçevesinde tercih formunu dolduruyor, atamaya esas evrakı (Nüfus cüzdanı fotokopisi, diploma aslı veya noterden tasdikli örneği, ikametgah belgesi, savcılıktan alınacak iyi hal belgesi, Türkiye’nin her yerinde öğretmenlik yapabileceğine ilişkin Sağlık Kurulu Raporu, 3 adet fotoğraflı kimlik bilgilerinin yer aldığı güvenlik soruşturma formu, 6 adet fotoğraf vs.) hazırlayıp bu 26 İl Milli Eğitim Müdürlüğünden (MEM) birisine dilekçe ekinde teslim ediyordu. Eğitim Uzmanı Emine Hanım bunları anlatır-
ken Erçetin de ilk öğretmenliğe başvurduğu tarihe gitti ve benzer sıkıntıları yaşadığını hatırladı o an... Ve içinden, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nın kendine göre belirlediği 26 il’i MEB niçin öğretmen başvurusunda esas alıyor? sorusunu, sormaktan kendini alamıyordu. Öğretmen alma sürecini çalışanlarıyla müzakere etmiş olmasının ne kadar isabetli olduğunu düşünüyordu.
Emine Hanım öğretmen alım sürecinin arkasından o güne kadar hiç uygulanmamış olan yeni alım süreci konusunda önerisini de heyecanla belirtti.
-Yapılması gereken öğretmen başvurusunu öncelikle 26 değil, 81 ilden almak gerekir. 81 ilde il MEM olduğu halde niçin 26 il ile sınırlıyoruz? 26 il başvuru aldığına göre 81 il de alır başvuru evrakını. Başvuru için öğretmen adayından ilk etapta sadece diploma ve nüfus cüzdanı örneğini isteyelim. Diğer evrakı ataması yapılan öğretmen adayından isteyelim. Diğer türlü ataması yapılmayacak olan öğretmen adayından da bütün evrakı isteyince, ister istemez boşu boşuna savcılığı, hastaneyi ve diğer ilgili kurumları meşgul ediyor adaylar. Tabi esas bomba önerimi söylüyorum. Öğretmen adayları başvurularını internet ortamında yapsınlar. Eğer bunu gerçekleştirirsek büyük bir iş başarmış oluruz Başkanım…
Emine Hanımın atamaya ilişkin evrak ile ilgili önerileri son derece makul ve mantıklı idi. Bomba diye önerdiği yöntem, hakikaten 2003 yılı için son derece önemli ve hem öğretmen adayları hem de başvuruyu kabul eden MEM ve ardından Bakanlık çalışanları için çok büyük kolaylık sağlayacaktı.
Erçetin,
-Bu durumu Bilgi İşlem Dairesi ile görüşmek gerekir. Bu uygulanırsa gerçekten büyük iş başarmış oluruz. Ben önce konuyu Genel Müdürümüze arz edeyim. Çok teşekkür ediyorum bu önerileriniz için Emine Hanım. Bunlar son derece önemli bizim için, kamuda kırtasiyeciliğin önlenmesi için ve öğretmen adaylarına da büyük kolaylık sağlayacaktır.
Erçetin bu önerileri ve aldığı notları topladı ve doğru Genel Müdür Yardımcısı Haki Beyin makamına gitti. Haki Bey biraz istihzalı bir üslupla,
-Gel Başkanım gel… Bir şey çıktı mı arkadaşlarınla yaptığın istişareden, müzakereden bari? Erçetin,
-Evet, Hocam ilginç önerilerde bulundular… Bakanlığın tarihinde bir ilk yaşanacak eğer bu önerileri hayata geçirebilirsek.
Haki Bey,
-Allah Allah, neymiş o ilginç öneriler bakalım…
Erçetin getirilen önerileri bir bir anlatır. Haki Beyin o alaycı yaklaşımından eser yoktur yüzünde. Gerçekten getirilen çözüm önerileri oldukça mantıklı ve yerinde önerilerdir. Haki Bey yaklaşık 10 yıldır bu görevi yürütüyor ve hiç bu sürecin sorgulamasını yapmamış olmaktan büyük pişmanlık ve suçluluk duyar. Hatta “Başkanım sen hep süreç müreç derdin, sorgulamadan, sürecin kısaltılmasından bahsederdin de, ben bu ne diyor, ne süreci, ne sorgulaması diye bunları ciddiye almıyordum. Sen haklıymışsın…” itirafında bulunur.
Ardından beraber Genel Müdüre giderler ve öğretmen alımına ilişkin yeni süreci ve önerileri anlatırlar. Personel Genel Müdürü Emir Bey de önerileri son derece makul ve yerinde bulur. Erçetin’in önerisi üzerine Genel Müdür Emir Bey öğretmenlerin başvurularının internet ortamında alınıp alınamayacağı konusunu Bilgi İşlem Dairesi (BİD) Başkanına sorar. BİD Başkanı, uzmanlarıyla bu konuyu değerlendirip Genel Müdür Emir Beye döneceğini söyler.
………….
O gün akşamüzeri BİD Başkanı, iki uzmanı ile birlikte Genel Müdür Emir Beyin makamına gelirler ve öğretmen adayı başvurularının internet ortamında alınmasının riskli olduğunu, sistemin çökme ihtimalini anlatırlar. Genel Müdür, Erçetin ile Haki Beyi makamına çağırır ve BİD Başkanı ve uzmanlarının söylediklerini aktarır ve durumun riskli olduğunu söyler. Ancak, Erçetin daha önceden BİD Başkanlığında çalışan bir uzmanla konuyu görüştüğünü ve başvuruların internet ortamında alınabileceğini söylediğini arz eder Emir Beye.
Genel Müdür Emir Bey.
-Bu konuyu şimdilik fazla dillendirmeyin. Ben bu akşam Sayın Bakana arz edeyim. ………….
Bir gün sonra iki gazete manşetten şu haberi vermiştir. “MEB 20 bin öğretmen alacak. Öğretmenlerin başvuruları 81 ilden ve internet ortamında alınacaktır. Başvuru için öğretmenlerden eskiden olduğu gibi para alınmayacaktır.” Gazete haberi bir anda bakanlıkta ve kamuoyunda bomba etkisi yapar. BİD Başkanlığı bu haber üzerine bütün hazırlıkları sistemin çökmemesi için ne tür tedbirlerin alınması gerektiği üzerine yoğunlaştırır.
O sene öğretmen olmak isteyen 58 bin civarında aday, 81 il’den ve internet üzerinden başvurusunu yapar. Öyle ki sistem 24 saat açıktır ve adaylar evlerinden başvurularını yapar ve ertesi gün bulunduğu il MEM’ne gider ve diploması ile nüfus cüzdanı fotokopisini teslim ederek başvurusuna ilişkin belgeyi sistemden çıktı olarak alır. Kamu yönetimi için bu uygulama önemli bir atılımdır ve başta öğretmen adayları olmak üzere bütün eğitim camiasında ve kamu yönetiminde büyük yankı uyandırır.
Bu uygulamada bir başka kolaylık, ataması yapılamayan 38 bin civarındaki öğretmen adayının da boşu boşuna Sağlık Kurulu Raporu, savcılık belgesi vb. belgeleri de hazırlamadıkları için hastaneler ve savcılıklar meşgul edilmemiş olur.
Bakanlık öğretmen alımı konusundaki bu uygulaması ile TÜSİAD ve Türkiye Bilişim Vakfı tarafından, “e-Devlet uygulamalarına dikkat çekilmesi, yenilikçi girişimlerin kamuoyuna tanıtılması, başarılı girişimlerin desteklenip özendirilmesi ve bu yöndeki uygulamaların yaygınlaştırılması amacıyla her yıl verilen eTürkiye (eTR) ödülü”ne başvuruda bulunur. Ödül törenine davet edilen Genel Müdür Emir Bey, “Bilgi teknolojisinin kullanımı ile MEB yıllardır yapa geldiği iş yapış biçimini değiştirmiş ve insan dostu bir yaklaşımla kamuda örnek bir uygulama gerçekleştirerek bu ödüle layık görülmüştür.” diyen vakıf başkanının elinden eTR ödülünü alır.
Kamu yönetiminde amatörce yapılan bir istişarenin sonucu yapılan uygulamanın, insanımıza sağladığı kolaylık bizatihi yaşanarak tecrübe edilmiştir. Oysa istişare kültürü yönetimin alfabesidir. Bir de yönetimde adalet ve ehliyet ilkesi çalıştırılmış olsa, ortak akıl kullanılsa kamu yönetiminin hizmette kalite olarak insanımıza yansımasına, ülkemizin kalkınmasına ve gelişmesine getirisi fevkalade olacaktır. Vatandaşımız o zaman gelişmiş ülkelerde eğitimden sağlığa, sosyal hizmetlerden güvenliğe sunulan hizmet standartlarına imrenmez, dünyaya da örnek olunur herhalde...
(*) Müstear isimler kullanılmıştır.