
Pet şişede süt
Feyyaz İRFAN
Aydın …. Öğretmen Okulu Müdürü Harun Bey, okul kayıtları ile ilgili süreçte sıkıntı olup olmadığını yerinde gözlemlemek üzere müdür yardımcısı Hasbi Bey’in odasına geldi. Hasbi Bey, Harun Bey’i ayağa kalkarak karşıladı,
-Müdürüm hoş geldiniz, diyerek Müdür Bey’in oturduğu misafir koltuğunun karşısındaki koltuğa oturdu ve
-Kahvenizi nasıl alırsınız, dedi.
Harun Bey,
-Hoş bulduk. Teşekkür ederim. Bir şey içmeyeceğim. Kayıtlarla ilgili durum nedir, bugün kaç öğrenci kayıt yaptırdı, merak ettim. Onun için uğramıştım.
Hasbi Bey tam soruları cevaplayacakken kapı tıklandı ve giyim - kuşamından köyden geldiği belli olan bir öğrenci,
-Öğretmenim kayıt yaptırmak için gelmiştim. Beni bu odaya gönderdiler dışarıdan, dedi.
Hasbi Bey,
-Getir bakalım evrakını, yalnız senin velin nerede, dedi.
Öğrenci,
-Velim yok. Ben aşağı Kozlu Köyü’nden geliyorum, dedi.
Hasbi Bey,
-Tamam da velin olmadan senin kaydını yapamayız. Git velinle gel, kaydını yapalım.
Öğrenci etrafına şöyle bir bakındı, üzgün bir yüz ifadesi ile döndü ve odadan çıkmak üzere kapının yolunu tuttu.
Okul müdürü Harun Bey bir anda kendi çocukluğuna gitti ve kayıt için gittiği Mardin... Yatılı İlköğretim Bölge Okulundaki (YİBO) ilk gününü hatırladı. Çok farklı duygularla gitmişti okula. Çekingen, ürkek, mahcup bir çocuktu. Köyden gelmenin ezikliğini hissetmişti ilk defa kayıt günü okulda. Çok farklı bir ortama ayak basıyordu. Okulda kayıt için onu karşılayan güler yüzlü, babacan tavırlı YİBO’nun müdür yardımcısı gözünün önüne geldi. Bunları hatırlaması birkaç saniye içinde oldu ve hemen öğrenciye seslendi,
-Delikanlı dur gitme. Gel bakalım, adın ne senin.
-Özcan öğretmenim.
Harun Bey,
-Ver o evrakını bakalım. Hasbi Bey, Özcan’ın velisi olarak beni yazın. Bu iyi bir delikanlı, derken sormayı da ihmal etmedi Özcan’a.
-Beni veli olarak kabul edersin herhalde, dedi.
Özcan bir an için ne diyeceğini bilemedi. Şaşkın şaşkın önce Müdür Yardımcısı Hasbi Bey’e, ardından Okul Müdürü Harun Bey’in yüzüne baktı. Bir şeyler kekeledi ağzında. Ve ardından,
-Teşekkür ederim öğretmenim, diyebildi.
Müdür yardımcısı Hasbi Bey evrakını aldı ve kayıt işlemlerini yaptı. Ardından,
-Haydi, hayırlı olsun. Artık bizim öğrencimizsin. Okul Müdürümüz Harun Bey senin velin oldu. Çok şanslı bir çocuksun.
Özcan, velisi olan Harun Bey’in okulun müdürü olduğunu öğrenince daha çok şaşırdı ve heyecanlandı. Bir anda dilinin, damağının kuruduğunu hissetti. Teşekkür etti ve önce okul müdürü Harun Bey’in, ardından Halis Bey’in elini öptü. Tekrar tekrar teşekkür ederek odadan çıktı. Akşam eve gidince bütün bu olan biteni ninesine anlatacaktı. Ninesi Ayşe Hanım onun okuyup büyük adam olmasını söylüyordu hep. İşte ilk adımını atmış ve koskoca okulun müdürü de velisi olmuştu.
Özcan,
-Keşke annem ve babam yanımda olsaydı da bugün olanı biteni onlara anlatsaydım, dedi kendi kendine.
Özcan, anne ve babasını çok küçük yaşta bir trafik kazasında kaybetmişti. Tek bildiği, gördüğü ve baktıkça içinin acıdığını hissettiği, düğünde gelinliği ile çekilmiş olan ve zaman zaman duvardan indirip baktığı o güzel yüzlü annesi ve uzun boylu, saçları geriye taranmış, geniş omuzlu, kemer burunlu, elmacık kemikleri çıkık ve ince bıyıklı babasının fotoğrafı idi.
……………
Okula kaydının üzerinden dört yıl geçmiş ve mezuniyet törenine ninesini de getirmişti Özcan. Ayşe Nine birkaç kere pet şişesine doldurduğu sütü, okul müdürü Harun Bey’e göndermiş ve Özcan da onu Müdür Bey’e getirmişti.
Harun Bey Özcan’a
-Bu son olsun, Ayşe Nineye de benden selam söyle, bir daha göndermesin, almam. O zaman da Ayşe Nine üzülür. Onu üzmek istemem, demişti.
Ayşe Nine, pet şişesi ile gönderdiği sütün dışında bir de portakal toplamaya giderken, traktörün römorkundaki bütün kadın işçilere okul müdürü Harun Bey ile torunu Özcan için dua etmelerini istemişti. Bunu da torunu Özcan, Harun Bey'e anlatmıştı. Harun Bey Özcan’ı görünce, Ayşe Ninenin kendisine gönderdiği pet şişesindeki sütü ve işçi kadınlara kendisi için yaptırdığı duayı hatırlıyordu.
Ayşe Nine, Okul Müdürü Harun Bey’i görmek ve ona, torunu için yaptıklarından dolayı teşekkür etmek istiyordu hep. Ayşe Ninenin ağzı dualı idi. Her namazdan sonra ve aklına geldikçe torunu Özcan ve okul müdürü Harun Bey için hep hayır dualarda bulunuyordu. Ayşe Nine Anadolu kadını, çile ile yoğrulmuş asaletinde, mayasında, nankörlük, kadir kıymet bilmezlik yoktu onun dünyasında. Bu, bozulmamış Anadolu insanının, kadir kıymet bilmesi, saflığı, minneti, diğerkâmlığı ve vefasıydı…
Törende, ilin mülki amiri olarak vali yardımcısı, öğretmenler, Özcan’ın da içinde bulunduğu derece ile mezun olan öğrencilerin velileri özellikle davet edilmiş ve öğrenciler toplantı salonunu hınca hınç doldurmuşlardı. Derece ile mezun olan öğrenciler teker teker sahneye çağrıldı. Özcan okulun ikincisi olarak sahneye çağrılırken, Ayşe Nine gözyaşlarını tutamadı. Bu gözyaşları onun sevinç gözyaşları idi. İçinden, keşke oğlum ve gelinim de şimdi bu durumu görseydi derken hıçkırıklara boğulmuştu yaşlı Nine.
Okul Müdürü Harun Bey, dinleyicilere hitaben duygusal bir konuşma yaptı ve öğrencilerini gelecekte çok önemli mevkilerde görmek istediğini belirtti. Önceki mezunlardan örnekler verdi. Öğrencilerini, gelecekte büyük sorumluluklar üstlenmiş ve önemli mevkilere yükselmiş olarak görmek, her okul müdürü gibi, Harun Bey için de büyük bir gurur kaynağı idi.
Özcan’ın ikincilik ödülünü okul müdürü olarak bizzat Harun Bey verdi. Harun Bey, Özcan’ın ödülünü verirken, onun üniversite hayalini de söyledi. Türkiye’nin en prestijli üniversitesinde işletme okumayı hedefine koyduğunu söylerken, okula kayıt yaptırmak için geldiği o ilk günü de dün gibi hatırladığını, daha sonra Ninesinden kendisi için işçi kadınlara nasıl dualar ettirdiğini de sahneden paylaştı. Bu paylaşım salonda “Yaşaaa!!! Varoool!!!” sesleri arasında çılgınlar gibi alkışlandı. Bu manzara karşısında yaşlı Ayşe Nine, pür heyecan ve dili damağı kurumuş vaziyette, bütün dikkatini torunu Özcan’ın üzerine yoğunlaştırmış ve oturduğu yere yığıla kalmıştı adeta…