Feyyaz İRFAN

Fıtratla buluşan yolculuk: 'İyilik'

Feyyaz İRFAN

Hikayemizi yine yaşanmış bir olayı konu alarak işledik. 2006 yılında Elazığ’dan bir okulumuzun, bugün ve gelecekte de güncelliğini koruyacak örnek bir çalışma ile Takım Kategorisinde “Kalite Ödülüne” başvurusu, hikayemize esin kaynağı olmuştur.
……………………………………………………………………………………
 
Yıllar önce Elazığ’a düşmüştü yolumuz ve bu ildeki bir okulu “Eğitimde Türkiye’nin En Kaliteli Ekibi” adına ziyaret etmiştik. Okulda yapılan çalışmanın adı “İyilik Hareketi” idi. Okul bu isim altında yaptığı çalışma ile ödüle başvurmuştu. Ödül değerlendirme sürecinde Türkiye genelinde ilk on okul/kurum arasına kaldığı için saha ziyareti amacıyla … Yatılı bölge okulunu ziyaret ediyorduk.
 
Okul şehir merkezine birkaç kilometre mesafede ve etrafında fazla yerleşim alanı da yok. Okul müdürü Ahmet Bey ve Okul Kalite Geliştirme Ekibi Lideri Müdür Yardımcısı Veysel(*) Bey Ankara’dan gelen Değerlendirme Ekibi’ni okul bahçesinin girişinde karşıladılar. Bahçe duvarları bir metre yüksekliğinde taştan örülü ve duvar üzerine de dikenli tel çekilmiş olan okulun dört etrafı boş tarla… Okul bahçesinin bir bölümü köknar çam, ladin ve özellikle bahçe duvarının dört bir tarafı servi fidanları ile ağaçlandırılmış. Dış görünüşü itibariyle yeni olan ve oldukça geniş bir alana kurulan okul,  müştemilatı çok olan binalardan oluşmuş. Yatakhanesi, yemekhanesi, kapalı spor salonu ve derslikleri ile geniş bir arazi üzerine kurulu okulun 8-10 yıllık bir geçmişi var gibi…
 
Okul bahçesinden içeri girdiğimizde öğrenciler merakla pencerelere üşüşmüş bizlere yukarı katlardan el sallıyorlar. Bu gülen yüzler ve sallanan eller bize adeta okulumuza iyi ki geldiniz, hoş geldiniz der gibi… Biz de doğal olarak mukabelede bulunuyor, onlara el sallayarak “Hoş bulduk, Sizler için buradayız.” demeye gelen duygularımızı iletiyoruz bir şekilde…
 
Okul binasına girişte hemen sol köşede bir yazı, “İyilik Köşesi” tanıdık geliyor Ekibe… Özenle yazılmış ve hemen altına usta bir marangozun elinden çıktığı anlaşılan bir kutu yerleştirilmiş. Kutunun ön tarafı camla kapalı, üzerinde “Öneri Kutusu” yazıyor ve içinde zarflar, katlanmış kağıtlar dikkatimizi çekiyor. Sonradan öğreniyoruz, meğer bu düzenekmiş bizi oraya çekip götüren işin aslı esası.
 
Okul Müdürünün oldukça geniş olan odasına çıkıyoruz. Müdürün masasının tam karşısına 10 kişilik bir toplantı masası konmuş, üzerine de yiyecek ve içecekler özenle yerleştirilmiş. Ziyaretimizin sebebi okul tarafından bilindiği için olsa gerek, sunum için de gerekli düzenek buraya kurulmuş. Bizlere, sunulan ikramlardan tadarken Ahmet Bey genel olarak okul hakkında bilgi veriyordu. Ardından esas konu olan “İyilik Köşesi”ne gelince sözü Okul Kalite Geliştirme Ekibi Lideri olan Veysel Bey’e bıraktı.
 
Veysel Bey, “İyilik Köşesi” projesini nasıl başlattıklarını anlatırken heyecanı, mutluluğu ve gururu birlikte yaşıyordu. Çünkü uygulama sonucunda bütün Türkiye’ye örnek olabilecek bir güzellik yakalanmıştı. Projeye nasıl başladıklarını şu cümlelerle özetledi Veysel Bey.
 
-Sayın Müdürümüzün sunumunda da görüldüğü üzere, okulun öğrenci profili oldukça heterojen bir dağılım gösteriyor. Köyden, kentten, mezradan ve parçalanmış ailelerden gelen çocuklar, okulda ortak mekanları kullanırken oldukça zorlanıyorlar. Farklı sosyo-kültürel çevreden gelen öğrenciler ortak kullanılan ortamlarda birbirlerine nasıl davranacaklarını bilmiyorlardı.  Bu sebeple özellikle alt sınıflardaki öğrencilerden sürekli şikayet geliyordu. Her gün 4-5 öğrenci mutlaka üst sınıflardaki öğrencilerin ya sözlü ya da fiili şiddetine maruz kaldıkları için bana şikayet ediyorlardı. Şiddet uygulayan çocuklarla Rehberlik Servisi birebir görüşüyor yerine göre nasihat ve yerine göre farklı caydırıcı önlemlere başvuruyorduk. Ancak pek etkili olmuyordu. Birkaç sefer gerek okul müdürümüz gerekse biz üst sınıflarla toplantı yaparak konuyu enine boyuna anlattık. Ama nafile… Şikayetlerin sonu gelmiyordu.
 
Anlattıklarının devamına göre Veysel Bey, her gün kendisine gelen şikayetlerden bıkmış durumda ve bir çare arıyor kendi kendine… Kendi deyimi ile “Rüyalarıma giriyordu öğrencilerin şikayetleri.”
 
Üst sınıflardan özellikle alt sınıflardaki öğrencilere yönelik şiddete maruz kalan öğrenciler her gün Veysel Beyin odasında şikayet için kuyruğa giriyorlar adeta. Ardı arkası kesilmeyen şikayetlere bir çözüm bulmak amacıyla bir gün Okul Kalite Geliştirme Ekibi (OKGE) olarak toplanırlar. Değişik öneriler gelir ekip üyelerinden. Ekip üyesi Hüseyin Bey, “İyilik Yapanların Ödüllendirilmesi”ni önerir. Bu öneri diğer üyeler tarafından da benimsenir ve nasıl uygulayacaklarını da tartışıp karara bağlarlar. Öncelikle değerlendirme kriterlerini belirlerler. Daha sonra kullanılacak araç-gereç ve uygulanacak yöntem dahil konuyu projelendirirler.
 
Proje, rehber öğretmenin de yardımı ile önce öğretmenlere, ardından da öğrencilere toplu olarak anlatılır. Sınıflarda da diğer branş öğretmenleri konunun önemini vurgulayarak öğrencilerle paylaşırlar.
 
Projenin uygulanmasına ilişkin OKGE üyeleri aralında iş bölümü yaparlar. Projenin görünürlüğünü sağlamak üzere öneri kutusu için yer tespitinden, öneri kutusunun yapımına, öneri formlarının geliştirilmesinden basımına her şeyi planlayarak görevleri üstlenirler.
 
Projenin uygulamasının başlatıldığı ilk hafta içinde şikayetlerin %90 azaldığı görülür. Arkasından hafta sonunda açılan öneri kutusundan çok ilginç iyilik yapma örnekleri çıkar.
 
Öğrencilerin yaptığı ve öneri kutusuna atılan iyilikler arasında; sokakta ihtiyar teyzelerin poşetini taşımadan, toplu taşıma araçlarında yaşlılara yer vermeye, öğrenciler arasında kitap defter değişiminden, ders çalışma konusunda yardım etmeye, evde anne-babasına yardım edenden, bir arkadaşına simit, çay ikram edene, sokak hayvanlarına su ve yiyecek verene varıncaya kadar bir dolu iyilik örnekleri yer alır. Tabi, okulda bu durum müthiş bir iyilik yapma yarışına dönüşür ve bütün öğrenciler bir başkasına nasıl yardım edeceğini düşünmeye başlarlar. Yardım etmelerinden duyulan memnuniyet ve haz tarifi mümkün olmayan duygular yaşatır öğrencilere. Düşüncesi karşı tarafa yardım etmek olunca bütün buzlar çözülür ve öğrenciler arasında büyük bir sevgi, saygı ve muhabbet kendiliğinden oluşuverir. Bir anda okulun havası değişir ve kalpler lokum gibi yumuşar adeta…
 
Konu, Elazığ il çapında o günlerde günlerce gündemde kalır ve mahalli basında yer alır. Hatta ulusal basında bazı gazetelerin köşe yazarları da okulun bu projesini köşelerinde işlerler. Sonraki yıllarda Türkiye genelinde birçok okul tarafından aynı isimle projeler yapılır. Bu da okula ayrı bir hava ve kimlik kazandırır adeta. Adı iyiye çıkan okul, bu sefer çıtayı aşağı düşürmemek ve hatta daha da yukarı taşımak için personeli ile birlikte bütün öğrenciler büyük bir iyilik yapma yarışı içine girerler. Doğal olarak sonraki günlerde şiddet konusunda hiçbir şikayet mevzubahis olmaz.
 
Bunları dinleyen Değerlendirme Ekibi alınan sonuçtan son derece memnun olurlar. Bununla birlikte konunun sürdürülebilirliğini ve yaygınlaştırılmasını değerlendirmek amacıyla notlarını alır, sorularını hazırlarlar. Ayrıca okulun diğer paydaşları olan öğretmen, öğrenci, veli ve STK temsilcileri ile görüşmelerini yapmak üzere hazırlıklarını gözden geçirmeye başlarlar…
 
Ekipte yer alan Serkan, o gün not defterine; “Yönetim, amaçları gerçekleştirmek için eldeki kaynakları en verimli şekilde kullanma ilmi ve sanatıdır. Burada insan kaynağı iyi değerlendirilmiş ve insanların önerileri dikkate alınarak, katılımcı bir anlayışla geliştirilen ve uygulamaya konulan projeden beklenilen sonuç alınmıştır. On dört asır öncesinden günümüzü aydınlatan “İyiliği emretme, kötülükten alıkoyma…” ilahi düsturunun işletilmesi bir şekilde ve bir anda okulu ve bir ili kuşatmıştır. Bu yönüyle problemin çözümü için geliştirilen sistem insan fıtratına uygun olduğunda, çözülmeyecek problem, aşılmayacak engel yoktur.” notunu düşmüştü.
 
Aradan tamı tamına 10 yıl geçmiş ve Serkan’ın yine bir şehirlerarası yolculuğunda bir asma köprüye yerleştirilmiş olan Türkiye Diyanet Vakfının “Uluslararası İyilik Ödülü” afişi dikkatini çeker. 2006 yılında Elazığ’ın bir okulunda çok mütevazı bir şekilde başlatılmış olan “İyilik Hareketi”nin, 2015 yılında Türkiye Diyanet Vakfı’nın bir ilki başlatarak, Türkiye sınırlarının da dışına çıkıp uluslararası boyuta taşımalarına, ilahi mesajın yanında, yukarıdaki okulun çalışmasının da esin kaynağı olup olmadığı konusunu düşünmekten kendini alamaz Serkan Bey...
 
_________________________________
(*) Hikayede geçen Veysel gerçek isim, diğerleri müstear isim.
 
 

Yorumlar 2
Zülfikar 05 Aralık 2017 22:58

Sa. Merhaba Hocam. sizleri yazılarınızdan dolayı tebrik ederim. Başarılarınızın devamını dilerim. Selametle.

Taşkın Boz 22 Kasım 2017 17:09

Yazı akıcı ama biraz zorlama uzatmalar var... İşin aslı iyilik yap iyilik bul, herhalde...Tabi ben bunu bu kası cümle ile ifade ediyorum da bu kısa cümleye gelmek için nasıl bir yol, yöntem takip etmek gerekir. Feyyaz Bey bunu göstermek istemiş ve onun için uzatmış herhalde... Güzel...

Yazarın Diğer Yazıları