I. Dünya Savaşı, 28 Temmuz 1914 tarihinde başlayıp, 11 Kasım 1918 tarihinde sona eren Avrupa merkezli küresel bir savaştır.
Tahminlere göre 1.Dünya Savaşında ölen insan sayısı 16 ile 19 milyon arasındadır. Ölen asker sayısı 9-10 milyon civarındadır. Hayatını kaybeden sivil sayısıda yaklaşık olarak 7 milyon ile 9 milyon arasındadır. Yaralanan asker ve sivil toplam sayının da 20 milyon ile 23 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor.
Bu Korkunç savaş sonunda galip devletler, yeni bir dünya düzeni kurdular fakat Almanya bu düzeni kabullenmedi. “Ari ırkının üstünlüğü” iddiasıyla,25 yıl sonra ekonomik ve askerî açıdan hazırlanarak yeni dünya düzenini kurmak için savaş başlattı.
II. Dünya Savaşı, 1939'dan 1945'e kadar süren küresel savaşta 80 milyonun üzerinde insan hayatını kaybetti. Savaş ve insanlık suçlarının işlendiği 6 yıllık süreçte Nazi ideolojisince sakıncalı görülen, Yahudi ve engelli bireylerin yanı sıra "Ari ırk olarak değerlendirilmeyen" Romanlar katledildi. Aslında bu savaşlarda ölenlerin çok daha fazla olması gerekir. Çünkü bombardımanlarda enkaz altında kalanlar, kayıp olmuş asker ve siviller gibi unsurlar mevcuttur.
Yukarda kısaca anlattığımız bu iki dünya savaşı aslında yeni dünya düzenini kurmak için yapılmıştır. Yeni düzeni, zaferi kazanan galip devletler kendi çıkarlarına uygun şekilde dizayn etmektedir.
2. Dünya savaşından sonra ABD en büyük güç olarak ortaya çıkmış, daha sonra Sovyetler Birliğinin güçlenmesiyle iki kutuplu dünya düzeni oluşmuştur. Sovyetler Birliğinin 1991 yılında yıkılışına kadar, dünyadaki diğer devletler bu iki süper güç arasında seçim yaparak, varoluşlarını korumaya ve kendilerini güçlendirmeye çalıştılar. Sovyetler Birliğinin yıkılışından bugüne kadar, tek kutuplu dünya oluştu ve ABD hegemonyası dünyayı kasıp kavurdu. Irak, Afganistan, Libya, Suriye ve pek çok ülke savaşlar ve işgallerle karşılaştı.
Temmuz ayında Çin, Rusya ve Hindistan yetkilileri, artık ABD hegemonyasının bittiğini ve çok kutuplu dünyanın oluştuğunu sırasıyla açıkladılar. Fakat ABD’nin 38 trilyon dolar borcuyla yani batan ekonomisi ile dünyayı tek başına yönetme alışkanlığından vazgeçmesi bir anda olmayacaktır. Her dünya düzeni, büyük savaşlardan sonra galip gelen güçlü devletlerce oluşturulmuştur. Bütün mesele, bu çok kutuplu dünya düzeni oluşturulurken ne kadar kanlı olacağıdır. Önceki dünya savaşlarına göre, çok gelişen teknolojik silahlar ve nükleer silahlar varken çok tehlikeli bir süreçten geçiyoruz.
Rusya-Ukrayna savaşında, ABD ve müttefikleri ile karşı blok olan, Rusya, Çin, K.Kore, İran ve bu bloğa yakın ülkeler adeta savaşıyor.
Avrupa ülkeleri bu savaşa dahil edilmeye ve Ortadoğu’da Gazze katliamıyla büyük savaş çıkarılmaya çalışılıyor. Ayrıca dünyanın başka bölgelerinde çatışmalar sürüyor.
Nükleer bir savaşın olması çok ihtimal dahilinde değildir. Çünkü, her başkente hedeflenmiş nükleer başlıklar hazır beklemektedir. Nükleer silahı bir ülke kullandığında, saldırdığı ülkede karşılık vereceğinden bir yok oluş anlamına gelecektir. Fakat Avrupa ülkelerinin içine çekildiği Rusya-Avrupa arasında büyüyen bir savaşa doğru gidiyoruz. Dün eski Rusya devlet başkanı ve Putin’e yakın Medvedev, X'ten yaptığı paylaşımda, Bild gazetesinde yayımlanan, "rövanşist" sözüyle nitelendirdiği makaledeki "Alman tanklarının Rus topraklarına döndüğü" yorumuna karşılık, Berlin'de yer alan Federal Meclisin (Reichstag) önündeki meydana en iyi Rus tanklarını gönderme tehdidinde bulundu. Ayrıca Ortadoğu’da ve Çin-Tayvan arasında savaş tehlikesi mevcut.
Kısaca, yeni dünya düzeni için devletler arasında savaşlar başladı. Önemli olan, çok kan akmadan çok kutuplu daha adil bir dünya düzeninin kurulması. Böyle tehlikeli bir zamanda, millet olarak birlik içinde olmamız gerekir.