Şehitler Kervanına bir şehit daha katıldı: İsmail Haniye
Ensar ŞAHİN
31 Temmuz 2024 tarihinde HAMAS’ın siyasi lideri İsmail Haniye, İran’ın başkenti Tahran’da Katil İsrail tarafından şehit edildi.
İnna lillahi ve innâ ileyhi raciûn.
Biz Allah’tan geldik, yine O’na döneceğiz. (Bakara, 156)
Hepimiz Adem ile Havva’nın çocuklarıyız, tüm insanların ilk atası birdir fakat biz ilk şehit Habil’in soyundayız, Siyonistler ise ilk katil Kabil’in soyundalar.
Bizim mayamızda iyilik, güzellik, merhamet, yardımlaşma, erdem… gibi değerler var.
Onların mayasında öldürme, yok etme, katliam, soykırım, alçaklık, korkaklık, cinayet, tecavüz… gibi kötülükler var.
İsmail Haniye suikastı ilk değil, son da olmayacaktır.
Bu aşağılık Siyonistler, tekerlekli sandalyede yaşayabilen ve sadece kafasını oynatabilen Şeyh Ahmet Yasin’i bile korkusundan şehit ettiler.
Bir yaşındaki bebekleri bile silahla öldürebiliyorlar. Çünkü o bebek büyüdüğü zaman Filistinli direnişçi olacak ve Mescidi Aksa’yı savunacak.
Müslüman olan herkes, bu Siyonistlere göre potansiyel suçlu ve yok edilmesi gereken varlıklardır.
Bu Siyonist Yahudiler’in Müslümanlara bakış açısı böyleyken, biz de kaliteli diye onların ürünlerini her gün almaya devam ediyoruz. Marketlerdeki yüzde 50 indirim cazibesine yenik düşerek imanımızı ve dava’mızı tehlikeye atıyoruz.
Şehit olan İsmail Haniye’nin cenaze namazını Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Başkanı Ali Muhyiddin el-Karadağı kıldırdı. Cenaze namazına Katar Emiri Al Sani’nin yanı sıra TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı İbrahim Kalın, Ahmet Davutoğlu, Mustafa Destici, Zekeriya Yapıcıoğlu ve Fatih Erbakan başta olmak üzere çeşitli siyasi partilerden temsilciler ve milletvekilleri de katıldı.
İsmail Haniye 1963 yılında Gazze Şeridi'ndeki Eş-Şati mülteci kampında doğdu. Yıllar içinde Filistin davasının kilit isimlerinden olan Haniye, 1980'li yıllarda direniş hareketinin içinde yer aldı.
1989'da Birinci İntifada'ya katıldığı ve Hamas üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı, 3 yıl cezaevinde kaldı. Ardından birçok direnişçiyle beraber, 1992 yılında serbest bırakılarak Güney Lübnan'a sürüldü. Sürgünün ardından Gazze'ye geri döndü. Gazze'ye döndükten sonra Filistin davası için mücadeleye devam etti.
Filistin'de yapılan seçimleri Hamas'ın kazanmasının ardından Haniye, hareketin Başbakan adayı olarak açıklandı. Bir yıl sonra evine düzenlenen füze saldırısından sağ kurtuldu.
İsmail Haniye, 2018’de ABD'nin terörist olarak tanımlamasının ardından Katar’a gitti.
Filistin’in haklı davasını Hamas Siyasi Büro Başkanı olarak sürgünde yürüttü. Bu süre zarfında İsmail Haniye’nin sadece kendisi değil ailesi de hedefteydi. İsrail'in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarında 3 oğlu, 4 torunu ve kız kardeşini kaybetmişti.
İsteseydi ailesini Katar’da, Dubai’de, en lüks şehirlerde yaşatabilirdi. Ama o, samimiyetinin bir göstergesi olarak kanının son damlasına kadar ailesiyle beraber mücadele etti.
Hamas lideri İsmail Haniye, İran’ın başkenti Tahran’da düzenlenen alçak saldırı sonucu şehitler kervanına katıldı.
Haniye, Filistin davası için verdiği mücadelede Türkiye'yi hep yanında buldu. Son olarak Nisan ayında Türkiye'de, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmüştü. Erdoğan'a Hamas hareketini Kuvay-ı Milliye'ye benzettiği için teşekkür etmişti.
Yeni Akit yazarı Ali Akben, "Şehid Haniye Türk mü?" başlıklı yazısında Haniye’nin Türk olma ihtimalini şöyle aktardı: "Haniye’nin bir röportajında kökenleri ile ilgili yaptığı açıklamada, Osmanlı torunu olduğunu ve atalarının yiğidin harman olduğu Yozgat ilinden Filistin’e göç ettiğinden bahsetmiş.”
Başka yazılarda da İsmail Haniye’nin Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi’nin torunu olduğundan bahsediliyor. Bu şehidin soyu kime dayanırsa dayansın bunun Allah katında bir önemi yoktur.
Önemli olan İsmail Haniye’nin Kudüs ve Mescidi Aksa’nın izzet ve şerefi için mücadele eden ve ailesiyle birlikte hayatını Allah yolunda şehit olmaya adayan “Muvahhid, Mücahit ve Mü’min”dir.
Oğluna nasihat ederken “İnşallah izzet ve şerefle öleceğiz” demişti, öyle de oldu. İzzetin ve şerefin yücesi, şehadetten öte ne olabilir ki? Yine kendisi haykırmıştı: “Size dürüstçe söylüyorum. Allah’ın huzurunda sorguya çekileceğiz. Halkımızın kararlılığı ve şehitlerin ahdiyle İsrail’i tanımayacağız.”
Katar’da şehidin cenaze namazını kıldıran imam: “Filistin meselesi belli bir ırkın, halkın, örgütün meselesi değil; onu bir araya getiren, birleştiren tüm bir ümmetin meselesidir.”
Özü ve sözü bir olan şehit, şehâdetin kabul olsun. Cennette şehitlerin efendisi Hz. Hamza, Musab bin Umeyr, Hz. Hüseyin ile komşusun inşallah.
Sen bir Müslüman olarak görevini yaptın ve sorumluluğunu yerine getirdin.
Cenazende tüm Müslümanları vahdet üzerine birleştirdin. Binlerce camide cenaze namazın gıyabi olarak kılındı. Mekânın Cennet olsun.
Biz, senin kutlu dava’mız Kudüs ve Mescidi Aksa için mücadele ettiğine ve şehadetine şahit olduk.
Rabbim, senden ve senin gibi cesurca Siyonistler ile cihat eden kardeşlerimizden razı olsun.