Bayram ŞAHİN

Yazmak Üzerine Bir Yazı

Bayram ŞAHİN

Yazı iletişim kurmak için kullanılan en etkili yollardan biri. Mağara duvarlarından tutun mezar taşlarına, ağaç gövdelerinden tutun metal eşyalara kadar insanoğlu yazagelmiştir. Kimi zaman duygu ve düşüncelerini anlatabilmek için kimi zaman da duygu ve düşüncelerini sözle anlatamayıp, kağıda dökmek istediği için yazdı insan. Hala da yazmaya devam ediyor.

Teknolojinin ve iletişim araçlarının gelişmesi her birimizi biraz ucundan kıyısından yazar yaptı doğrusu. Mesaj yazmak, facebook ve twitter kullanmak , yazılanları binlerce insanla paylaşmak sanal da olsa birçoğumuzu yazan çizen konumuna getirdi. Bir düşünürün ‘Herkes bir gün on beş dakika da olsa meşhur olacak’ demesi gibi hepimiz sanal olarak yazan çizen yorum yapan meşhur insanlar olduk bu sayede. Sosyal medyanın ki ben buna popüler medya diyorum yadsınamaz yerine karşın, asıl olarak ‘yazma’ eyleminin başlı başına bir anlam taşıdığına inanıyorum. Popüler medyada beslendiğiniz malzeme yine sosyal medyanın bize sunduğu malzemeler iken bizatihi  yazma ve yazar olmada daha farklı etkenler düşünce dünyanızı besler. Kağıt kokusunu aldığınız kitaplar, gazete ve dergiler bunun başında gelir. Dolayısıyla iyi bir yazar olmak için iyi bir okuyucu ve iyi bir gözlemci olmak gerekiyor.
Köşe yazarlığı benim için farklı ve önemli bir deneyim oldu doğrusu. Üniversite yıllarında çok değerli arkadaşlarımla bir dergi çıkarmış ekonomik sıkıntılara rağmen bir süre dergiyi devam ettirmeyi başarmıştık. Aylık dergi farklı bir heyecandı doğrusu. Köşe yazısı yazmak ilk bakışta sıradan gibi gözükse de bence önemli ve ciddi bir sorumluluk yüklüyor insana. Öncelikle yazdığınız her satır sizi bağlıyor bir nokta da. Yazdığınız cümlelerin okuyucuya ne verdiği önemli. Yazılan ifadelerin gerçeğe uygun olması, hakaret içermemesi etik açıdan önemli.
Köşe yazılarını yazmadan önce kafamda karıncalanmalar başlar. Bu bir çeşit trans hali gibi. Zihnimde bir konu ön plana çıkmışsa artık gün boyunca o konu ile ilgili düşünceler dolaşır durur bilincimde. Çoğu zaman uykuya dalamam. Zihnimde şekillenen cümleleri unutmamak için bir çok kez kalkıp not aldığım olmuştur. Yazıya son şeklini verirken resmine son şeklini veren ressam edasıyla şöyle bir yazınızı okursunuz acaba bu yazı okuyuculara ne kazandırır diye düşünürsünüz. Bu noktada kötü bir huyum vardır; yazıyı yazma işine koyulduğumda etrafımda dikkatimi bozacak herhangi bir şeyin olmaması gerekir. Bir çok yazıyı bu yüzden yarım bıraktığım olmuştur.
Yazı yazmaktan amaç aslında toplumla bir şeyleri paylaşmaktır. Bu açıdan insan yaptığı işin tek taraflı kalıp kalmadığını sorguluyor doğrusu. Yazdığı konuların okuyanlar tarafından nasıl karşılandığını merak ediyor. İşin doğrusu yazım yayınlandığı zaman bayiden gidip bir okuyucu gibi Kayseri Gündem’i alıyor ve kendi yazımı birkaç kez okuyorum. Tam objektif olamasam da kendimi değerlendiriyorum. Yazı yazmanın bana çok şey kazandırdığına  inanıyorum. Her şeyden önce, güncel olayları daha yakından takip etmek ihtiyacını hissettim. İmkanlar ölçüsünde medyayı takip etmeye çalışıyorum. Hızla değişen dünyada sahip olduğum değerleri ve düşünceleri aktarmak için zihni melekelerimi zorlamaya başladım. Tekrara düşmemek için kendi kendimi kontrol altında tutmaya çalışıyorum.
Bazı zamanlar insan bir konu üzerine yazarken çok duygusal anlar yaşıyor. Yazıyı yazarken o duyguların etkisiyle duygularınızı ve düşüncelerinizi tam olarak anlattığınızı düşünüyorsunuz. Oysa daha sonra yazıyı okuyup ya da bir okuyucu ile yazdığınız üzerine konuşunca anlatmak isteğiniz şeyi tam ifade edememiş olduğunuzu anlıyorsunuz. Bu durum daha sonraki yazılarda size yol gösterdiği
gibi bazen de sınırlıyor. Yazarken yaşadığım ikilemlerden biri; etkisi altında kaldığım zor bir konuda yazmak istediğiniz o kadar çok şey olmasına rağmen konuya tam girdim derken size ayrılan alanı doldurmuş olmak. Kimi zamanda gariptir ki çok şey yazabileceğiniz bir konuda, yazıya bir kelime yazıp ta başlayamamak. Bir diğer zor durum da yazdığınız yazıya uygun başlık atamamak. İtiraf edeyim bazen yazıyı yazmadan yazının başlığını belirleyip daha sonra yazıyı kaleme aldığım olmuştur. Bu tamamen kafanızda şimşeklerin çakması ile ilgili bir durum.  Doğrusu bu durum beni endişelendirmiyor değil. Yazı yazmanın tutku hatta bağımlılığa dönüşmesinden bahsediyorum. Ne söyleyim bu endişem nedeniyle bazen kendime zaman tanıyıp şu tarihten sonra yazmayı bıraksam dediğim olmuştur kendi kendime. Aramızda kalsın zaman zaman bu bağımlılığın zararlarını da yaşıyorum. Örneğin bir konu üzerinde yazmayı düşünürsem o gün üç beş saat bir çok sorumluluğumu aksatıyor ya da savsaklıyorum. Bu hal doğrusu gerginlik yaratıyor bende. Yazı yazmakla günlük sorumluluklar arasında tercih yapmak zor bir durum. Yazmasam okuyucuyu bir şeylerden habersiz bırakmışım veya ihmal etmişim hissi oluşuyor bende. O açıdan haftada veya iki hafta da yazayım diyorum ama dedim ya yazmak artık bir tutku haline dönüşmüş bir şeyleri yazma ihtiyacı hissediyorsanız yazmak iyi geliyor. İyilik adına belki de elimizden sadece yazmak geliyor.

Yazarın Diğer Yazıları