Bayram ŞAHİN

Saygılıyız

Bayram ŞAHİN

Bazı gazetelerde içerisinde yazar, müzisyen, yönetmen ve ses sanatçılarının olduğu ‘’aydınlar’’ın tam sayfa ilanları yayınladı. İlanın başlığı ‘KAYGILIYIZ’. Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Orhan Pamuk, Nuri Bilge Ceylan, Fazıl Say, Halit Ergenç, Sırrı Süreyya Önder, Tarık Akan, Can Dündar, Yavuz Bingöl gibi isimlerin imzasını taşıyan liste 100 isimden oluşuyor. Metin şu şekilde kaleme alınmış;
 "Sanat, hayatımızı diri tutan, bizi acılarımızdan arındıran, soluk almamızı sağlayan nefes borumuzdur. Bu ülkenin toplumsal değerlerine, acılarına her zaman yakın durmuş, sorunlarını gözlemlemiş, bu çabaları sayesinde toplumca ödüllendirilmiş veya bu uğurda acılar çekmiş sanatçılar olarak diyoruz ki:  Ortada yine bir öfke ve nefret kokusu var. Sanatı ve sanatçıyı değersizleştirme, hedef gösterme, itibarsızlaştırma, suçlama, baskı altına alma girişimleri olanca hızıyla sürüp gidiyor. 'Ayaklar baş oldu' sözünü sakınmadan söyleyen dil, topluma nefret tohumları ekiyor. 'Siz ve biz' söylemi, toplumsal kutuplaşmayı keskinleştiriyor. Biz aşağıda imzası olanlar toplumda yeni mağduriyetler yaşanmaması için nefret dilinin sona ermesini, sanatçıların ve sanat eserlerinin hedef gösterilmemesini ve toplum üzerindeki baskıların kaldırılmasını istiyoruz."
İlk bakışta gayet masum bir metin değil mi? Sanatın öneminden, toplumun değerlerinden, bu uğurda çekilen acılardan bahsediliyor. Hafızamı yokluyorum; aydın ve sanatçılarımız bazılarını tenzih ederek söyleyeyim toplumun acılarını paylaşmak şöyle dursun bundan nemalanmadılar mı? Sömürdükleri toplumsal sorunlarla günlerini gün etmediler mi? Toplumsal değerlerle çoğu zaman alay ettiklerinin farkında değiller mi acaba. Toplum diye kastedilen toplumun tamamı ise bizde mi bir anlayış eksikliği var yoksa. ‘Öfke ve nefret kokusunun olduğu’ vurgulanan ifadelerde asıl öfke ve nefret kimler tarafından ortaya konulmaktadır. İnsanları yaptığı gösterilerde yönlendirici rol oynayan insanlar nasıl oluyor da bu olaylarla hiç ilgileri yokmuş gibi hareket ediyorlar. Sanki olayları dışardan gözlemleyen ve bu durumdan üzüntü duyan sağduyulu bir vatandaş edası ile bu satırlar kaleme alınıyor. Yavuz hırsız misali. Ortada müthiş bir çifte standart var aynı metni on yıl öncesinde yayınlama cesareti gösterselerdi bugün inandırıcı olabilirlerdi. Her türlü baskının yaşandığı yıllarda sesleri çıkmayan hatta bu baskılara çanak tutanlar şimdi nasılda mağdur rolüne soyunuyorlar pes doğrusu. Ben şahsen bu ‘aydın’lardan şöyle bir ilan beklerdim; İnsan haklarına, hukuka, kamu malına, her türlü inancın meşru ölçülerde yaşanmasına SAYGILIYIZ. Millet iradesine ve tercihlerine, özgür seçimlere SAYGILIYIZ. Halkın yüzde ellisinin tercihine, yapılan hizmetlere SAYGILIYIZ. Esnafın ekmeğine, kaldırım taşını döşeyen işçinin emeğine,   eylemlere karışan çocuklarının akıbetini merak eden annelerin yüreğine SAYGILIYIZ.
Toplumsal ya da bireysel tepkilerin etik ve meşruiyet zeminin olması gerektiğini düşünüyorum. Birkaç gün önce Orta Doğu Teknik Üniversitesi mezuniyet töreninde öğrenciler yaşanan son olayları sözde protesto eden pankartlar taşıdılar. Gazeteler taşınan pankartlardaki bazı ifadeleri ahlaka aykırı bulduklarından karartmak zorunda kaldı. Düşünebiliyor musunuz Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinde öğrencilerimiz ellerinde siyasi sloganlar taşıyan afişlerle mezun oluyor. İsterdim ki bu gençler Dünya sıralamasında okullarını ilk onlara taşısın. İsterdim ki gençlerimiz bulanık ve puslu siyasi kutuplaşmanın tarafı değil doğruyu işaret eden kesim olsun. Bizde onlara ‘Helal olsun be size iyi ki varsınız’ diyebilelim. Helal olsun size 12 Eylül öncesi okullarda sergilenen oyunlara gelmediniz. İsterdim ki gençlerimiz. Bilime, aydınlanmaya, kalkınmaya, hoşgörüye, kardeşliğe SAYGILIYIZ pankartları taşısın. İsterdim ki her aydın her genç birbirimize güveniyoruz ve SAYGILIYIZ ifadesini yüreğinde taşısın. Çünkü yürekler gerçekten her işin aynasıdır. Sahip olunan idealler yapılan eylemler vicdanlarınızda yer buluyorsa korkmayın. Aklınız ve yüreğiniz verdiğiniz mücadelenin meşru olduğunu söylüyor bu mücadeleye hiçbir tezgahın karışmadığını söylüyorsa doğru yoldasınız demektir. En azından kendi adınıza. Ancak şüpheleriniz varsa ve şüpheler içinizi kemiriyorsa bindiğiniz dalı kesiyormuş hissine kapılıyorsanız o zaman biraz daha düşünün derim. Kavgamızın da kardeşliğimizin de bir anlamı olsun, insani bir temeli olsun aksi halde kardeşliğimizin de kavgamızın da kendi irademizle olmadığını anladığımız gün bizim için çok geç olabilir.  

Yazarın Diğer Yazıları