Gölge oyununda ışık perdenin arka tarafından yansıtılır. Seyirciler sahneden sadece perdeye yansıyan gölgeleri izler. Bu belli belli belirsiz gölgelere perde arkasından bu işte uzmanlaşmış ustalar ses verir adeta can verir. Oyun büyük oranda kuklaları oynatan ustanın maharetli ellerinde şekillenir. Sahnenin ön tarafı yani seyircinin olduğu bölüm yarı karanlıktır. Maazallah ışığın yönü bir değişse sahne gerisinde ne var ne yok ortaya çıkar. Yani oyun biter.
Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler kaygı verici. Mısır nerdeyse bir aydır darbeye direniyor. Her gün özellikle de Cuma günleri onlarca kişinin öldüğü haberleri geliyor. Mısır halkı bu darbeye ne kadar direnebilir doğrusu emin değilim. Darbeciler halkı galeyana getirip şiddet uygulamaları için sürekli kışkırtırken darbe karşıtları bu tahrik ve ölümlere nasıl sabreder doğrusu kestirmek zor. Darbeciler halkı şiddete zorlayarak yaptıkları hak ihlallerine bahane üretmeye çalışıyorlar. Aslında şu aşamada darbecilerin sağlıklı düşünemediklerini tahmin ediyorum. Bir telaş hali var. İşin kötü tarafı da bu. Halkın Mursi’ye sahip çıkması beklemedikleri gösteriler darbecileri şaşırttı bence. Ne var ki hiçbir kural ve sınır tanımaz darbe. İnsanlığa, hak ve özgürlüklere darbe indirir. Kimi zaman bildiğini, kimi zaman kendine verilen metni okur.
Mısır’daki darbenin ekranlara yansımayan boyutlarının olduğunu düşünüyorum. Bunların başında Mursi’nin akıbeti var. Acaba yaşıyor mu ben bundan endişeliyim. Bir başka endişem İhvan üyelerine yapılan tutuklamaların sayısının çok fazla olması. Mısır’dan gelen haberlerin sınırlı olması bu konudaki endişeleri bir kat daha artırıyor.
Kanımca darbeciler daha da sertleşecekler. Darbenin ilk günlerinde ‘yumuşak ve kansız darbe’ görüntüsü veren Sisi ve ekibi yaptıkları işin yarım kaldığını düşünüyor olabilirler. Sahnedeki ışıklar yanmazdan evvel kontrolü tamamen ele almak isteyecekler. Ne pahasına olursa olsun bu işi kendi bildikleri gibi tamamlamak isteyeceklerdir. Bu işin başka yolu yok ya bu nokta da ülkeyi terk edecekler ya da kendilerine ısmarlanan görevi tamamlayacaklar.
Mısır ve Orta Doğu’daki gelişmeler bizim için ne anlam taşıyor ve neden önemli. Bunun birkaç sebebi var. Öncelikle insani haklardan mahrum bırakılan, özgürlükleri ellerinden alınmış bir halklar var ortada. Ayrıca bu bölgelerle bizim tarihi, ekonomik ve kültürel bağlarımız var. Bir diğer önemli etken batı nazarında biz bu toplumlarla aynı fay hattı üzerinde bulunuyoruz. Her ne kadarda Türkiye bu ülkelerden bir çok anlamda ileri de olsa batının mevcut algısı artık bir sabite haline gelmiştir. Dolayısıyla aynı ayak oyunlarına ve müdahalelere maruz kalmak söz konusudur. Yaşadığımız iki yüz yıllık süreçte bunun farklı versiyonlarını gördük. Bu oyunlar bu tezgahlar bir vakıadır. Burada önemli olan biz evrensel manada ne yapmalıyız, neredeyiz, nerde olmalıyız, neye yaslanmalıyız sorularına cevap aramaktır. Bu manada batı ve emperyal güçler kendilerinin çok iyi konumlandırmıştır. Dünya üzerinde kendini güç ve fikri planda iyi konumlandıran daima hakim konumda olmuştur. Bu göreceli bir üstünlüktür ancak sonuçta belirleyici olanda bu güçlerdir. Bu olaylara kayıtsız kalamama nedenlerinden biri de bu kabul edilemez muameleye maruz kalanların mazlum, mağdur ve Müslüman olmalarıdır.
Peki Mısır için somut olarak ben ne yapabilirim. Orta Doğu için ne yapabilirim oturup ciddi manada düşünmeliyim. Yapabileceğim elbet bir şeyler vardır. Ortada bir haksızlık ve kötü durum varsa ben orada sessiz kalamam seyirci kalamam. Elimle, dilimle, kalemimle haksızlığa zulme sömürüye karşı çıkarım düzeltmeye çalışırım. Hiç mi bir şey yapamıyorum. Kalbimle buğuz ederim. Tüm yüreğim ve samimiyetimle mahrum, mağdur ve mazlumlar için dua ederim. Bilirim ki onların bir oyunu varsa Allah’ında bir hesabı vardır. Bilirim ki onların oyunları örümcek ağı gibi zayıftır. Bilirim ki Rabbim dilerse zalimleri göz açıp kapanıncaya kadar yok eder.
Yaşanan sorunlar nasıl çözülür üzerinde kafa yormak gerekir. Yüzlerce yıldır birikmiş karmaşık sorunlar var ortada. İslam Dünyasının onlarca açmazları çıkmazları. Bizim bu satırlardan yapacağımız serzenişler ne ifade eder bilmiyorum ancak kısa vade de İslam aleminin kendine gelmesi için bir an evvel harekete geçmesi gerekir diye düşünüyorum. Öncelikle kendi aralarındaki siyasi, sosyal ve dini farklılıkları bir kenara bırakarak insani ve İslami müşterek değerlerden hareketle dünya genelinde İslam’ın ortak ve güçlü bir sesinin yükselmesi için harekete geçilmelidir. Mezhebimizi meşrebimizi değil Kur’anı ve evrensel değerleri önceleyen, insanlığa mesajı olan güçlü bir duruş sergilenmelidir. İnsanlık için çıkarılmış hayırlı ümmet olma müjdesine kim layık olmak istemez ki. Yaşanan olaylarda hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum. Allah inanların yardımcısı olsun.