İran İslam inkılabının lideri ve İran İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu İmam Humeyni, Ramazan ayının son Cumasını Kudüs Günü ilan etmişti. Öğrencilik yıllarımda bu günü tüm hücrelerime kadar yaşar bir gün tüm Müslümanların Kudüs’ü işgalden kurtarmak için milyonlar halinde buraya aktığını hayal ederdim. Kudüs Günü İslam dünyasında çok kabul görüp yaygınlaşmadı. Ancak ben kendi dünyamda bu günü eski canlılığında hala yaşarım sessiz sedasız. Çünkü, Kudüs hala mahsun, Filistinli Müslümanlar hala mahkum. İsrail hapishanelerinde binlerce genç ve yaşlı insan işkence altında. Çünkü Filistinli bir annenin, mahsun ve vakur hali beni kahreder. Çünkü Filistinli çocukların feryatları yakamı bırakmaz.
Kudüs özgür olmadıkça, Mescidi Aksa özgür olmadıkça, Kubbetüs Sahra ışığını özgürce yaymadıkça ben özgür olamam ben rahat olamam. Yüreklerimiz, beyinlerimiz özgür olmadıkça İslam’ın özgürleştirici ruhunu sinelerimizde nasıl hissedebiliriz. Mekke, Medine hür olmadıkça insanlığa Rahmet ışıklarını yaymadıkça ben nasıl mutlu olabilirim. Biliyorum Allah’ın arzı geniş esaret altında olmayan yerlerde de din yaşanır, ben yaşamımı devam ettirebilirim. Ama bu yalancı özgürlüğün sınırları nereye kadar uzanır. Daralan çember nerede noktalanır. Bu adım adım devam eden işgal nerde son bulur. Oysa benim düsturum ‘Fitne yeryüzünden kalkıp, din yalnız Allah’ın oluncaya kadar mücadeleye devam’ etmemdir.
İmtihan nazarı ile bakıp kendimi teselli ediyorum. Hak ediyor muyuz diyorum kendi kendime Kudüs’ü Mekke’yi Medine’yi kendisi için atların koşturulması istenen mescitleri. İmanımızda mı amelimiz de mi sorun var diye düşünmekten alamıyorum kendimi. İsrail’in bölgedeki varlığı görünüşte alt edilemez gibi duran gücü nasılda karşımıza dikiliyor. Bu güçle nasıl mücadele edilir arkasına Amerika ve Avrupa’yı almışken. İşte tamda mesele burada düğümleniyor. Zihinlerimize bu düşünce öyle nakşedilmiş ki. Yeter ki isteyelim imtihandan geçmekte bu değil mi? Tüm dünyanın karşınızda olduğu bir anda sizin Hakkın yanında olmanız, sizin adaletin ve insanlığın safında yer almanız.
Birçoğumuz için İsrail’in yaptıkları barbarlıkları ve Orta Doğu’ya hakim olma isteği çok fazla bir şey ifade etmiyor olabilir. Ancak belki on yıl belki elli yıl sonra İsrail’in sınırları Türkiye’ye dayanırsa o zaman acaba aynı duyarsızlıkta kalabilecek miyiz. İsrail’in kendisine ‘vaat edilmiş topraklar’ olarak gördüğü ve hiçbir engel tanımadan genişlettiği sınırlar nereye kadar dayanır. Müslümanların İsrail’e karşı duruşu Museviliğe olan düşmanlıkla izah edilemez. Bu tamamen İsrail’in yayılmacı, acımasız, hiçbir insani ve hukuki sınır tanımayan politikasına kaşı duruştur. Bu duruşu sadece İsrail’e yönelik askeri güç kullanmakla izah etmek mümkün değildir. İsrail’in politikaları hem bölge hem de dünya için bir tehlikedir. İsrail kendini diğer tüm dinlerden ve milletlerden üstün görmeye ve devlet terörü uygulamaya devam ettiği sürece bu böyle olmaya devam edecektir. İsrail’in Orta Doğu ve dünya üzerindeki emelleri hiçbir zaman masum olmamıştır. İsrail’in varlığı Batı tarafından, Orta Doğu Müslüman halklarının kaos ve teröre sürüklenmesi adına daima kullanılmıştır.
Gelinen bu noktada Müslümanlar ne yapmalı. Öncelikle İsrail’in kullanabileceği,Müslümanların tüm iç zaaflarıen aza indirilmelidir. İsrail’in ekonomik etkisi yapılacak bilinçlendirme çalışmaları ile zayıflatılmalıdır. İsrail’e karşı uygulanacak kontrolsüz eylemlerden ziyade caydırıcı kontrollü askeri operasyonlar yapılmalıdır. Basın yayın yoluyla İsrail’in bölgede uyguladığı terör ve şiddet tüm dünyaya duyurulmalıdır. Atılacak adımların sayısı artırılabilir. Önemli olan atılan adımların ortak akıl tarafından gerçekçi ve yerinde olmasıdır. Tüm bu eylemler İslami değerler çerçevesinde olmalıdır. Aksi takdir de İsrail mantığı ile hareket edersek onlardan bir farkımız kalmaz.
Ramazanın son Cuması Kudüs Günü. Kudüs’e dikkat çekmenin günü. Ümmetin değerlerine sahip çıkmanın tartıldığı gün bugün. Ümmetin üzerine palazlanan karabasanlardan uyanmanın günü bu gün. Bir başlangıç yapalım Bağdat’ın, Kabil’in, Kudüs’ün ve Kahire’nin kurtuluşu için bu günü. Ya da bunu sağladığımız gün Kudüs Günü olsun. Sabah çok yakın ya gerçek kurtuluşun sabahı ya da yok oluşların, pişmanlıkların göklere yükseldiği günlerin sabahı.
Süleymaniye neyse Mescidi Aksa da odur benim için, Kocatepe Neyse Kubbetüs Sahra odur benim için. Fatih Camii’nin , Selimiye’nin işgaline kim razı gelir kim seyirci kalır. İstanbul, Urfa, Ankara, Kayseri neyse Kudüs, Şam, Bağdat, Bosna, Kabil benim için odur.
Kudüs Gününde, Filistin davası uğruna şehit olanların şehadeti mübarek olsun diyorum. Kudüs Gününde Mavi Marmara şehitlerini rahmetle anıyorum. İsrail hapishanelerinde zulüm gören tüm Müslümanlara sabır diliyorum. Kudüs ve Mekke özgür olsun tüm dinleri ve gerçek inanları özgür kılsın.