Her zaman için geçerli olmakla beraber, özellikle günümüzde insanoğlu aile kurumu ile imtihan olmaktadır. Başkalarına örnek olan insanlar bazen aile sınavında sınıfta kalmaktadır.
Aileyi bir bütün olarak görmek zorundayız. Kadını ayrı, erkeği ayrı, çocuğu ve genci ayrı sınıflara ayırıp, bu sınıfları birbirinden bağımsız gördüğümüz zaman sıkıntılar artmaktadır.
Önemli olan kadını, erkeği ve çocuğu korumak değil, kutsal olan aile kurumunu korumak gerekir.
Kadın ve erkek bir bütünün iki yarım küresi, bir elmanın yarısı gibi görülmelidir. İnsan hayatında; bebeklik, çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık birbirinden bağımsız bölümler değildir.
Bu devreler bir ırmak gibi kesintisiz akan hayatın devamı olan duraklardır. Aile huzuru için eşlerin birbirini anlayışla karşılamaları gerekir. Eşler birbirine bağımlı değil bağlıdırlar.
Bu bağlılık fiziksel değil manevi ve duygusaldır. Bağlılık bağımlılığa dönüşmediği zaman aile güçlenir ve ayakta kalır. Bu bağlılık karşılıklıdır.
Bağlılığı olmayan aileler dışarıdan bir ve beraber görünseler de manen parçalanmış ve yıkılmıştır. Bunun sonucunda aile dağılır. Dağılmış ailelerin bireyleri de sağlıksız bir ruh yapısına sahiptirler.
Sağlıksız ruh hali duygu-düşünce, bilgi-eylem, madde-mana, dünya-ahiret, akıl-yürek dengesini kurmayı güçleştirir. Mutlu ailede eşler birbirinin hassasiyetlerine duyarsız kalamazlar.
Erkek hanımına karşı hassas ve hoşgörülü, kadın da kocasına karşı anlayışlı ve sabırlı olup, sıkıntısında onu sakinleştirmelidir.