Rahmet, mağfiret ve kurtuluş mevsimi Ramazan’da ve oruç sayesinde insan farkında olmasa da nefis ve irade terbiyesine sahne olur. Oruç tutanların (tuttuğu orucun önemini bilmeyenler hariç) daha sabırlı olduklarını görmekteyiz. Sabır, şükür ve ihsan güzel ahlâkın temelidir. İnsan oruçla nefse ağır gelen şeylere sabretmeyi, nimetlere şükretmeyi öğrenir. İhsan ise Allah Teâlâ’yı görür gibi bir kulluk şuurunu ifade eder. Bunlar ve benzeri kazanımlarla insan ebedî saadet yolunda önemli adımlar atmış olur.
Oruç ruhî disiplindir… Oruç, içimizdeki nefis canavarını kontrol altına alan ve böylelikle insanın içindeki merhamet ve şefkat duygularının açığa çıkmasını sağlayan ruhî bir disiplindir. Oruç, takvâya ermek ve nefsin şerrinden korunmak için emredilmiştir. Bu bakımdan Ramazan-ı Şerif, bize şüphelilerden ve haramlardan uzaklaşmayı öğreten manevî bir eğitim ayıdır. Oruç, ilâhî bir eğitimdir. Oruç, hayat mücadelesinde gerekli olan “sabır, hâle rıza, irade, azim, sözünde durma ve nefsanî arzulardan uzaklaşma” gibi durumların eğitimi ile ahlâkî durumumuzu olgunluğa ulaştırır. Oruç, nimetlerin değerini bildiren, teşekkür duyguları uyandıran, yoksulların ve çaresizlerin hâlinden anlama şuuru kazandıran, nefsanî arzuları yok eden, maddenin esaretinden kurtarıp “sabır” denilen en yüksek ahlâkî özelliğe eriştiren bir ibadettir.
Allah (cc) Ramazanda özel bir tarife uygulayarak, bizleri mânâya daha çok yaklaştırıyor. Dünyaya daha uzak tutuyor ve oruçla getirdiği yasaklar, frenler tamamen dünyaya ait ilgimizi azaltıyor. Bütün bunları Ramazan’ın sırrına, mânâsına bizi cezbetmek için yapıyor. Orucu hayatına geçirebilmesi için, insanın nefsinden gelen her türlü çalkantıyı, her türlü cereyanı gönül motorundan çıkarması lâzım. Çünkü o gönle ters yönde cereyan vermektedir. Bu ters yöndeki cereyandan kurtulmanın en kolay usulü, onunla bağlarını koparmaktır. Bu vesile ile Ramazan geldiğinde gönlümüzün dünya ihtiraslarından ayrıldığı gibi, kin, kıskançlık büyüklenme gibi çok kötü sapmalardan arınması lâzım gelir. Ramazan’da gönül açılması daha kolaylaşır. Gönlün kapalı kalması, gönlün bozulması, gönlün yıpranması, en sonunda da gönlün taşlaşmasının en etkili sebebi nefistir. Ramazan’da nefise büyük bir frendir.
Allah Teâlâ’nın yarattığında hiçbir eksiklik ve çirkinlik yoktur. Çirkinlikler ve eksiklikler bizim nefsimizin bizi aldatmasıdır. Şeytanın bizi aldatmasıdır. Hatta bir takım mahlûkatın seyrederken bazılarını güzel bazılarını çirkin görmek gibi tuhaf bir alışkanlığımız var, işte bu, gözün oruç tutamamasındandır. Eğer göz, oruç tutabilirse, bütün mahlûkatı birbirinden güzel birbirinden sevimli görür. Gönül orucu tuttuktan sonra, gönül orucunun getireceği en büyük nimet nefis huylarının körelmesidir. Bir mümin ömrü boyunca tuttuğu Ramazanlarda elinden geldiğince gönül orucuna rağbet etmesi başlı başına bir nefis eğitimidir. Ruh ve bedenden yaratılan insan, madde ile mananın birleşiminden meydana gelen bir güzelliktir. Oruç, madde ile mana arasında bir denge ve maddenin lehine bozulan dengeyi aslına iadedir. Böylece, Allah’ı tanımak ve O’na kulluk etmek için yaratılan insan, himmetini yaradılış gayesine yoğunlaştırarak Allah’ın rızasına ulaşır.
Oruç, nazarları maddenin ve midenin ötesine çekerek, insana yaratılış gayesini hatırlatır. Bu yüzden bütün ilâhî dinlerde oruç vardır. Kur’an-i Kerim’de söyle buyrulur: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara 183) Oruç bir korunma eğitimidir. Orucu layıkıyla tutan bir insan haram olan fiillerden, zulüm ve fenalıktan uzak durur. Rabbimizin emirlerine riayet etmekle kalmaz, yaptığı amelleri de ihlâsla, sırf O’nun rızası için yapmaya gayret eder.
Evinde her türlü nefis yiyecekler olan bir kimseyi düşünelim. Bu kimse oruçluyken karnı aç olduğu halde o yiyeceklere elini sürmez. Hâlbuki orucunu bozsa kimse görmeyecek. Fakat Allah Teâlâ görecek. Yine oruçluyken yanındaki helâline elini sürmez. Çünkü O görüyor. Oruç mümine maddî ve manevî olgunluk sağlar. Oruç, müthiş bir sabır imtihanıdır. Sabır ahlâkının bir nimet ve önemli bir enerji kaynağı olduğunu düşünürsek, orucun önemini bir kat daha anlarız. Oruçla sabretmeyi, direnmeyi, istekler karşısında hür olmayı öğreniriz. Kişinin en özgür olduğu an isteklerine, şehvetine ve kızgınlığına yenilmediği andır. Ya da, her ne kadar hoşa gitse de dünyalıklar karşısında teslim olmamadır. Dünyalıkların içerisinde olmasına rağmen onların karşısında kul köle olmadığını ortaya koyabilmesidir.
İşte oruç bu özgür iradeye kapı açar. Oruçlu gündüzün ilerleyen saatlerinde açtır. Yemeye ve içmeye ihtiyacı vardır. Vücudunun, midesinin, aklının ve duygularının yeme ve içmeden yana müthiş bir iştahı vardır. Yeme şehveti gitgide artar. Ama o Allah Teâlâ’ya söz vermiştir. Oruç, müminin duygu ve düşüncelerini inceltir, yardım duygularını artırır, şefkat ve merhamet ahlâkını geliştirir. Açlık çekmenin zorluğunu gösterir, fakirleri, zorluk ve darlık çekenleri düşünmeyi sağlar. Mümin oruçla beraber nimetlere sahip olmanın kıymetini daha iyi anlar, nimet verene şükrünü artırır. Elindeki nimetlerin değerini daha iyi anlar. Allah’ın verdiği nimetleri diğer kullarla paylaşmayı öğrenir.
Ramazan, yıllık ruh bakımıdır. Oruç, insanda, yüreğe doğru bir yolculuk gerçekleştirmenin aracıdır. Yüreğe, yani insanın kendi özüne yolculuk yapması, bir çeşit hicretidir. Eğer, yolculuğunu sürdürmeyi göze alırsa, orada karşılaşacağı, yine kendisidir. Orada en doğal, en maskesiz, en yalın haliyle öz benliğini bulacaktır. İnsan, bu yolculuğun sonunda, kendisiyle buluşacak, tanışacak ve barışacaktır; Yani barışa, teslimiyete ve selamete ulaşacaktır. Kendisiyle barışık olan, Hakikat’le barışık olur. Kendisiyle kavgalı olan başta Allah Teâlâ olmak üzere, hakikatle, doğayla, insanlıkla kavgalı olur.
İşin aslına bakacak olursak orucu tutan biz değiliz. Asıl, oruç bizi ayakta ve diri, başımızı da dik tutmaktadır. Ne mutlu, orucun başını dik tutan ve başını oruçla dik tutan hakiki müminlere… Ne mutlu, Ramazanı hakkıyla yaşayan gönül erlerine… Ne mutlu, temizlenme ayında nefsini eğiterek Rabbinin yolunda giden güzel yüreklilere…
Ramazan-ı Şerifiniz mübarek, Allah Teâlâ yâr ve yardımcınız olsun. Rabbim, sağlık ve mutluluk içinde nice Ramazanlara ulaştırsın… Âmin.
ORUÇ: MANEVÎ EĞİTİM AYI
Rahmet, mağfiret ve kurtuluş mevsimi Ramazan’da ve oruç sayesinde insan farkında olmasa da nefis ve irade terbiyesine sahne olur. Oruç tutanların (tuttuğu orucun önemini bilmeyenler hariç) daha sabırlı olduklarını görmekteyiz. Sabır, şükür ve ihsan güzel ahlâkın temelidir. İnsan oruçla nefse ağır gelen şeylere sabretmeyi, nimetlere şükretmeyi öğrenir. İhsan ise Allah Teâlâ’yı görür gibi bir kulluk şuurunu ifade eder. Bunlar ve benzeri kazanımlarla insan ebedî saadet yolunda önemli adımlar atmış olur.
Oruç ruhî disiplindir… Oruç, içimizdeki nefis canavarını kontrol altına alan ve böylelikle insanın içindeki merhamet ve şefkat duygularının açığa çıkmasını sağlayan ruhî bir disiplindir. Oruç, takvâya ermek ve nefsin şerrinden korunmak için emredilmiştir. Bu bakımdan Ramazan-ı Şerif, bize şüphelilerden ve haramlardan uzaklaşmayı öğreten manevî bir eğitim ayıdır. Oruç, ilâhî bir eğitimdir. Oruç, hayat mücadelesinde gerekli olan “sabır, hâle rıza, irade, azim, sözünde durma ve nefsanî arzulardan uzaklaşma” gibi durumların eğitimi ile ahlâkî durumumuzu olgunluğa ulaştırır. Oruç, nimetlerin değerini bildiren, teşekkür duyguları uyandıran, yoksulların ve çaresizlerin hâlinden anlama şuuru kazandıran, nefsanî arzuları yok eden, maddenin esaretinden kurtarıp “sabır” denilen en yüksek ahlâkî özelliğe eriştiren bir ibadettir.
Allah (cc) Ramazanda özel bir tarife uygulayarak, bizleri mânâya daha çok yaklaştırıyor. Dünyaya daha uzak tutuyor ve oruçla getirdiği yasaklar, frenler tamamen dünyaya ait ilgimizi azaltıyor. Bütün bunları Ramazan’ın sırrına, mânâsına bizi cezbetmek için yapıyor. Orucu hayatına geçirebilmesi için, insanın nefsinden gelen her türlü çalkantıyı, her türlü cereyanı gönül motorundan çıkarması lâzım. Çünkü o gönle ters yönde cereyan vermektedir. Bu ters yöndeki cereyandan kurtulmanın en kolay usulü, onunla bağlarını koparmaktır. Bu vesile ile Ramazan geldiğinde gönlümüzün dünya ihtiraslarından ayrıldığı gibi, kin, kıskançlık büyüklenme gibi çok kötü sapmalardan arınması lâzım gelir. Ramazan’da gönül açılması daha kolaylaşır. Gönlün kapalı kalması, gönlün bozulması, gönlün yıpranması, en sonunda da gönlün taşlaşmasının en etkili sebebi nefistir. Ramazan’da nefise büyük bir frendir.
Allah Teâlâ’nın yarattığında hiçbir eksiklik ve çirkinlik yoktur. Çirkinlikler ve eksiklikler bizim nefsimizin bizi aldatmasıdır. Şeytanın bizi aldatmasıdır. Hatta bir takım mahlûkatın seyrederken bazılarını güzel bazılarını çirkin görmek gibi tuhaf bir alışkanlığımız var, işte bu, gözün oruç tutamamasındandır. Eğer göz, oruç tutabilirse, bütün mahlûkatı birbirinden güzel birbirinden sevimli görür. Gönül orucu tuttuktan sonra, gönül orucunun getireceği en büyük nimet nefis huylarının körelmesidir. Bir mümin ömrü boyunca tuttuğu Ramazanlarda elinden geldiğince gönül orucuna rağbet etmesi başlı başına bir nefis eğitimidir. Ruh ve bedenden yaratılan insan, madde ile mananın birleşiminden meydana gelen bir güzelliktir. Oruç, madde ile mana arasında bir denge ve maddenin lehine bozulan dengeyi aslına iadedir. Böylece, Allah’ı tanımak ve O’na kulluk etmek için yaratılan insan, himmetini yaradılış gayesine yoğunlaştırarak Allah’ın rızasına ulaşır.
Oruç, nazarları maddenin ve midenin ötesine çekerek, insana yaratılış gayesini hatırlatır. Bu yüzden bütün ilâhî dinlerde oruç vardır. Kur’an-i Kerim’de söyle buyrulur: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara 183) Oruç bir korunma eğitimidir. Orucu layıkıyla tutan bir insan haram olan fiillerden, zulüm ve fenalıktan uzak durur. Rabbimizin emirlerine riayet etmekle kalmaz, yaptığı amelleri de ihlâsla, sırf O’nun rızası için yapmaya gayret eder.
Evinde her türlü nefis yiyecekler olan bir kimseyi düşünelim. Bu kimse oruçluyken karnı aç olduğu halde o yiyeceklere elini sürmez. Hâlbuki orucunu bozsa kimse görmeyecek. Fakat Allah Teâlâ görecek. Yine oruçluyken yanındaki helâline elini sürmez. Çünkü O görüyor. Oruç mümine maddî ve manevî olgunluk sağlar. Oruç, müthiş bir sabır imtihanıdır. Sabır ahlâkının bir nimet ve önemli bir enerji kaynağı olduğunu düşünürsek, orucun önemini bir kat daha anlarız. Oruçla sabretmeyi, direnmeyi, istekler karşısında hür olmayı öğreniriz. Kişinin en özgür olduğu an isteklerine, şehvetine ve kızgınlığına yenilmediği andır. Ya da, her ne kadar hoşa gitse de dünyalıklar karşısında teslim olmamadır. Dünyalıkların içerisinde olmasına rağmen onların karşısında kul köle olmadığını ortaya koyabilmesidir.
İşte oruç bu özgür iradeye kapı açar. Oruçlu gündüzün ilerleyen saatlerinde açtır. Yemeye ve içmeye ihtiyacı vardır. Vücudunun, midesinin, aklının ve duygularının yeme ve içmeden yana müthiş bir iştahı vardır. Yeme şehveti gitgide artar. Ama o Allah Teâlâ’ya söz vermiştir. Oruç, müminin duygu ve düşüncelerini inceltir, yardım duygularını artırır, şefkat ve merhamet ahlâkını geliştirir. Açlık çekmenin zorluğunu gösterir, fakirleri, zorluk ve darlık çekenleri düşünmeyi sağlar. Mümin oruçla beraber nimetlere sahip olmanın kıymetini daha iyi anlar, nimet verene şükrünü artırır. Elindeki nimetlerin değerini daha iyi anlar. Allah’ın verdiği nimetleri diğer kullarla paylaşmayı öğrenir.
Ramazan, yıllık ruh bakımıdır. Oruç, insanda, yüreğe doğru bir yolculuk gerçekleştirmenin aracıdır. Yüreğe, yani insanın kendi özüne yolculuk yapması, bir çeşit hicretidir. Eğer, yolculuğunu sürdürmeyi göze alırsa, orada karşılaşacağı, yine kendisidir. Orada en doğal, en maskesiz, en yalın haliyle öz benliğini bulacaktır. İnsan, bu yolculuğun sonunda, kendisiyle buluşacak, tanışacak ve barışacaktır; Yani barışa, teslimiyete ve selamete ulaşacaktır. Kendisiyle barışık olan, Hakikat’le barışık olur. Kendisiyle kavgalı olan başta Allah Teâlâ olmak üzere, hakikatle, doğayla, insanlıkla kavgalı olur.
İşin aslına bakacak olursak orucu tutan biz değiliz. Asıl, oruç bizi ayakta ve diri, başımızı da dik tutmaktadır. Ne mutlu, orucun başını dik tutan ve başını oruçla dik tutan hakiki müminlere… Ne mutlu, Ramazanı hakkıyla yaşayan gönül erlerine… Ne mutlu, temizlenme ayında nefsini eğiterek Rabbinin yolunda giden güzel yüreklilere…
Ramazan-ı Şerifiniz mübarek, Allah Teâlâ yâr ve yardımcınız olsun. Rabbim, sağlık ve mutluluk içinde nice Ramazanlara ulaştırsın… Âmin.