Başarılı olmak ve topluma yararlı insanlar yetiştirmek istiyorsak, çağın gereklerine uygun eğitim metotlarını hiç gecikmeden uygulamak zorundayız. Öncelikle öğretmen öğrenci ilişkilerinin en iyi düzeyde olması gerekmektedir. Karşılıklı anlayış ve hoşgörüye çok ihtiyacımız olduğunu unutmayalım. Günümüzde öğrencilerle iletişim kurmak ve onları anlamanın önemi daha iyi anlaşılmıştır.
Eskiden uygulanan emredici, mecbur tutulan bir davranış şeklinin artık uygulanamayacağı açık bir şekilde görülmüştür. Çok eskiden yayınlanan dikkat çekici bir reklâm filmi vardı. “Atın atın! Eskimiş çoraplarınızı atın! Türkiye’ye Jill geliyor!” diye. Bizim de artık eski anlayışlarımızı atmamızın zamanı gelmedi mi? Cezalandıran bir yöntemin başarısızlığı görülmüştür. Ne çok sert ne de çok yumuşak olmadan bir denge içerisinde davranmamız gerekiyor.
Öğrencilik yıllarımda değişik okullarda okuyan arkadaşlarla bir araya geldiğimiz zaman öğretmen öğrenci ilişkileri konusu gündeme gelirdi. Öğretmenlerin söz ve davranışları sohbet konusu olurdu. Ders çıkarılması amacıyla bunlardan bazı örnekler vermek istiyorum. Zaman, yer ve isim belirtmenin uygun olmayacağı görüşündeyim. Bilenler zaten biliyor. Bu anlatılanlar onlarca kişi tarafından yıllardır dile getirilmektedir. Doğru ve yanlış davranışları aktaracağım. Bizim üzerimizde çok hakları olan hocalarımızı üzüp incitmek bize yakışmaz. Hocalarımız her ne kadar iyi niyetle bizim adam olmamız için yaptıklarını söyleseler de kusura bakmasınlar ama yaptıkları davranışlar eğitimci olmadıklarını göstermektedir.
Sadece hatayı onlarda aramamız ne derece doğru olur, onu da bilemiyorum. Onlar da büyüklerinden öyle gördüler ve onu yaşadılar. Ama hatayı görerek yanlıştan dönmenin de bir erdem olduğunu unutmamak gerekir.
Aile ile okulu bir bütün haline getirerek çocuk eğitimini geleceğe bir yatırım olarak düşünerek, her çocuğun farklı bir dünyasının olduğunu bilerek onları eğitmek zorundayız. Çocuğu kazanmak, onun dünyasına girmek ve anlamakla olur. Çocuğu anlayan çocuğu üzmez. Anne-baba çocuğun dünyasına girebiliyorsa çocuk eğitimine kendini hazırlamış demektir.
Çocuğuna iyi bir eğitim vermek isteyen anne-babalar önce kendilerini eğitmekle işe başlamalıdır. Anne-babaların çocuklarını kendileri gibi değil, kendilerini çocukları gibi görmeleri gerekir. Çocuğa sen yapamazsın demek yerine birlikte yapmayı denemelidir. Çocuk bir güldür, eğer onu sevip, okşamaz, iyi bakamaz, suyunu veremezsek çiçek gibi solar ve kurur.
Eve giren babanın, sınıfa giren öğretmenin yüzünde güller açmalıdır. Çocuklarla iyi bir iletişim vücut dilini çok iyi kullanmakla olur. Çocukların problemlerine çocuk gözüyle bakabilen anne-babalar daha az problem yaşarlar. Suç işleyen çocuğa suçlu muamelesi yapma yerine onu dinlemek, anlamaya çalışmak, yardımcı olmak, yakınlık göstermek gerekir. Davranış bozukluğunda susturma, baskı, umursamama, dikkate almama şeklinde yaklaşılırsa sonuç olumsuz olur.
Çocuğu suça iten nedenleri şöyle sıralayabiliriz: Psikolojik hastalık olması, kötü çevre ve kötü arkadaş, aile huzursuzluğu, şefkatsizlik, sevgisizlik, iletişimsizlik, reddediliş, eleştiri, alay, aşağılanma ve zamanında uyarılmamadır.
Suçlu çocuklara karşı sert tepki, umursamaz tepki yerine objektif tepki gösterilmelidir. Sert davranış, baskı ve korkutma çocuğu asi eder, ya da ürkek veya çekingen yapar. Kendini ifade edemeyen çocuk yaşamı problemli görür. Değer verilen çocuk sorumluluk alır, çocuk dostluğu ve sevgiyi arkadaşlarında, sokakta değil, evinde ailesinin yanında bulmalıdır. Çocuğun dünyasına girerek onunla arkadaş olmalıyız. Çocuğun kalbine girmek zordur. Ama bundan daha zoru nasıl girileceğini bilmemektir. Değer verilen çocuk, fikri alınan çocuk güvenli ve problemsiz yaşar. Çocuğa verilen söz tutulmazsa saldırgan olup güvenini kaybeder.
Çocuğumuzda görülen başarısızlıkların sebepleri; beden veya ruh sağlığının bozukluğu okula, öğretmenine ve arkadaşlarına alışamamasıdır. Hiçbir kimsenin ilgisi ve sevgisi annenin sevgisi kadar sıcak ve samimi olamaz. Çocuk anne kucağında mutlu ve huzurludur. Çocuğun annesinden, annenin çocuğundan ayrılması onları çok etkiler. Çocuğun sevmediği davranışlarda ısrarcı olmayın. Israr uzaklaştırır. Her zaman başarılı olunamayacağı anlatılmalı, kaybetmenin de kazanmanın bir başlangıcı olduğu kavratılmalıdır. Başaramamanın bir başarısızlık olmadığı, tam tersine başarmak için başarısızlığın gerekli olduğu anlatılmalıdır. Bazen kaybedenler kazanır, bazen de kazananlar kaybeder. Büyük başarılar için, küçük başarılarla yetinmeyi öğretmeliyiz.