Annenin ev işleri yapması ve çocuğun eğitimi ile daha fazla ilgilenmesi, babanın da dışarıda çalışıp çocuğun maddî ihtiyaçları ile daha fazla ilgilenmesi fıtratın gereğidir. Ancak biz de genel olarak yapılan yanlış, çocuğun tüm eğitiminin anneye bırakılması, babanın çocukla ilgilenmesinin, onu sevmesinin ayıp gibi görülmesidir. Bunda Anadolu’da oluşmuş kültürün etkisi yüksektir.
Büyüklerimiz anlatırlar:
“Babalar çocuklarını, onlar uyurken severlermiş. Neden efendim? Şımarmasınlar” diye! Bunun ne eğitim, ne de din açısından doğru bir tarafı vardır. Çocuk babasının sevgisini, gözlerinde, sözlerinde ve göğsünde hissetmeli, duymalı ve yaşamalıdır.
Peygamber Efendimiz (sav) torunlarını göğsünde uyuturmuş. Bu bizlere güzel bir örnektir. Çocuk babanın sıcaklığını hissetmelidir. Çocukla annesi arasında doğum öncesinden başlayarak duygusal bir bağ kurulmaktadır. Bu gayet normal bir şeydir. Ama çocuğun babasının sevgisine ve ilgisine de ihtiyacı vardır. Çünkü babasıyla arasında, başka iki kişinin arasında olmayan manevî bir bağ vardır.
Konumuza eğitim açısından baktığımız zaman; ünlü eğitimci Jean Jack Roussoeu’nun şu sözleri aklımıza geliyor.
Şöyle diyor: “Anne ile baba, eğitim sistemleri konusunda birbiriyle anlaşsınlar. Çocuk birinin elinden ötekine geçsin.” Fakat bizim toplumumuzda hiç ötekinin eline geçmiyor ki. Hep birinin elinde kalıyor. O da her zaman maalesef anne oluyor.
Roussoeu şöyle devam ediyor: “Babanın süper zekâ sahibi olmasına gerek yok. Çocuğun normal seviyede zihni kapasiteye sahip olan bir baba tarafından yetiştirilmesi, dünyanın en yetenekli öğretmeni tarafından yetiştirilmekten daha iyidir.”
Olay çok abartılmış gibi görünse de temelde doğrudur. Çünkü hiçbir çocuk için, babasının sunduğu sevgiyi kendisine sunacak ikinci bir kişi yoktur. Yeryüzünde en güzel baba-kız örneğini Peygamberimiz (sav) ile Hz. Fatıma (r. anha) arasında görmekteyiz.
Anneler genelde duygusaldır. Çocukların ruh dünyalarının oluşması için duygusal gelişime ihtiyaçları vardır. Babalar ise akılcı davranırlar ve çocuğun yetişmesi ve eğitimi için akla ihtiyaç vardır. Baba bunu esirgediği zaman toplumda kimlik problemi çıkıyor. Ailelerde huzursuzluk baş gösteriyor. Eğitim, el birliği, gönül birliği içinde verilmelidir. Anne-baba birbirlerine yardımcı olmalıdır. Annenin uyguladığı eğitimi baba, babanınkini anne bozmamalıdır. Şunu hiç unutmayalım ki, çocuğu dünyada en iyi yetiştirecek kişi anne-babadır.
“ÇOCUK VE EĞİTİM” DENİLİNCE AKLIMIZA NELER GELMELİDİR?
Hadis-i Şerifte: “Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz.” buyrulmuştur. Öyleyse eğitim, insanın doğumundan ölümüne kadar devam eden uzun bir süreçtir.
Çocuk eğitiminde “Sevgi-Bilgi-İlgi” uyumu olduğunda, gönüllere sevgi tohumu aşılandığında cefalar sefaya döner, emekler yemek olur, zahmetler rahmete dönüşür. Çocuk, anne babasını severse, onların yaptıklarından gurur duyacak, onların dedikleri doğrultuda gidecektir. Çocuk eğitiminde düzeyli, yeterli ve dengeli sevgi esas olmalıdır.
Gönüllerin fethi, önemli olan bir diğer husustur. Sahabe önce Peygamber Efendimizi sevdi, sonra O’nun verdiklerini öğrendiler. Burada kardeşlerime söyleyeceğim, eğer insanlar sizi severlerse sizin değerlerinizi de severler. Sevdirmek için önce kendi değerlerimizi sevmeliyiz.
Sözlerimi Eğitimci Yazar Sayın Halit Ertuğrul ’un şu güzel sözleriyle bitirmek istiyorum.
“Sevgi temeli üzerine kurulmayan eğitim gerçek bir eğitim değildir. Eğitimle sadece bir insan yetiştirilmiyor, bir gelecek hazırlanıyor. Sevgiyle kurulan bir dünyada yaşamak ne kadar güzel olur değil mi?”