Yeni Bir Dünya Kurmak
Ali AKGÜN
Müslümanların dünyadaki varlığının, son birkaç yüz yıldır, Batıyla karşılaştırıldığı zaman elbette sönük kaldığını görüyoruz. Bugün İslam ümmeti yeryüzünde rüzgarını kaybetmiş ve yolunu gösteren bir hidayet rehberi de olmaksızın, mümin kimliğinden uzak bir konumdadır. Müslümanlar mağlup sayıldı ve kitleler sömürgeleştirildiler. Aslında ‘Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz, iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirirsiniz.’ (3/10) ve ‘Eğer mümin kimseler iseniz en üstün olanlar sizsiniz’ (3/139) ayetleri İslam toplumunu tanımlar. Allah’ın hükümranlığı için cihadı ve tevhidi yaşamayı unuttuğumuz için bu durumdayız. Tıpkı geçmişte başka bir ümmetin de Tih ile müptela kılındığı, sınandığı gibi, İslam ümmeti de sınanmaktadır. Muhammed Kutub şöyle söyler: ‘Gelin Tih Çölünün karanlıklarından çıkalım.’
İslam aleminin yaşadığı bunalım giderek düzelmemekte, aksine görünür bir şekilde yoğunlaşmaktadır. Bugün Müslüman ülkelerdeki hayatı karartan zulüm batıdan kaynaklanmaktadır. Teoride örtük olarak varsayılan düşmanlık fikri, düşüncenin zorunlu olarak geçmişi de içermesi olgusuna dayanır. Haçlı seferleri ve Moğol istilaları gibi yıkıcı bir dış etken olarak Batılı şer güçler Müslümanların sosyal, kültürel, iktisadi ve askeri olarak geri kalmalarında önemli bir faktördür.
Ortadoğu’da daha bariz bir şekilde görülmekle birlikte bütün İslam dünyasında etkileri tespit edilen bu sistemli kötülüğün nedeni nedir?
Temel bir sebep din ve medeniyet anlayışımızın batıdan farklı olması ve Batının İslam’a karşı beslediği duygulardır. 15. yüzyılda rönesans hareketiyle başlatılan batı medeniyeti dinden koparılmış akli bir temel üzerinde yükselmiştir. Çünkü Hıristiyanlık tarihte kilise aracılığıyla aklın ve bilimsel gelişmenin önünde durmuştur. Orta çağda Avrupa ancak dinin kurumsal kısmına (kiliseye) karşı çıkarak ve Endülüs’te Müslüman bilginlerin çalışmalarından deney, gözlem ve ölçmeye dayanan araştırma metodolojisini öğrenerek bilime yönelmiştir. Hıristiyanlık teslis, enkarnasyon, ilk günah gibi makul olmayan inançlar nedeniyle bozulmuş ve zayıf bir durumdadır. Eldeki İnciller Hz. İsa’dan çok sonra kaleme alınmış ve birbirini tutmayan dört farklı metin ortaya çıkmıştır. İncil ve Tevrat’ta çelişkili ve ahlaki olmayan ifadeler pek çoktur. Oysa Kur’an Hz. Peygamber zamanında yazılmış ve ezberlenmiştir. Kur’an’da ahlaki olmayan ve tutarsız tek bir cümle yoktur. ‘Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, Muhammed Allah’ın elçisidir.’ İşte bu büyük söz (tevhit kelimesi), İslam ümmetini yeryüzünde en üstün konuma yükselten sözdür. Bu nedenle bizim için İslam, medeniyetimizin biricik kaynağıdır. İslam’ın iman ve bilgi anlayışı kusursuz ve eşsizdir. Kur’an-ı Kerim’in İncil’den her hususta üstünlüğü apaçık olduğu ve bu nedenle Hıristiyanlık doğruluk ve evrensellik vasfını kaybettiği için, Batının İslam’a bakışı düşmancadır.