Ali AKGÜN

İslâm ve Devrim

Ali AKGÜN

İran’daki devrim sürecinin başarıya ulaşmasının, ABD’de 1976 yılında Carter’in ABD başkanı seçilmesi ile gerçekleştiği ifade edilmektedir. Devrimin mimarı kabul edilen Ali Şeriati 19 Haziran 1977’de İngiltere’de öldürüldü. 7 Ocak 1978’de İran’da İttilaat gazetesinde Humeyni’ye yönelik hakaret içerikli bir makale yayınlandı. 9 Ocak 1978’de Kum kentinde Şah Rıza Pehlevi yönetimine karşı bir ayaklanma hareketi başlatıldı. Böylece muhalefet hareketi sahnesine sonradan ve hatta son aşamalarda katılan dini gruplar ve Humeyni tarafından yeni yöntemler geliştirilip uygulamaya kondu. 6 Ekim 1978’de Humeyni Irak’tan ayrılıp Fransa’ya gitti. 1 Şubat 1979’da Air France’a ait bir uçakla Paris’ten Tahran’a devrimin lideri olarak döndü. Devrimden sonra İran yönetiminin Şiilik merkezli politikalar izlemesi neticesinde İslam alemi belirgin bir şekilde Şii ve Sünni kamplara bölünmüştür. Günümüze kadar Şii kesim sürekli güç kazanmıştır.

Seyyid Kutub Yoldaki İşaretlerde Hz. Peygamber’in (sav) Mekke’de insanları ‘La ilahe illallah’ akidesine davet ettiğini, hakimiyetin yalnızca Allah’a ait olduğu fikrini kalplere yerleştirmek için gayret ettiğini belirtir. O (sav) herhangi bir biçimde Arap milliyetçiliği, sınıfsal bir savaş veya sadece ahlaki bir mücadele yürütmemiştir. Her şeyi Allah’a dayanan bir nizam kurmak istemiştir. Davetçilerin vazifesi de her işte hakimiyetin Allah’a ait olduğunu kabul etmek ve hakimiyet hakkını gasp ederek Allah’ın otoritesine ortak olmak isteyen tüm tağutları (düzenleri, görüşleri, prensipleri) yeryüzünden silmektir.

İslam akidesi ile insanlar arasına (devlet gücü, toplum düzeni, çevresel faktörler vs.) hiçbir şeyin girmemesi gerekir. İslam, ilahlık yetkisini insana veren bütün düzenlere karşı çıkıştır; her şekil ve biçimiyle insan hakimiyetine karşı tüm yeryüzünü kapsayan bir başkaldırı, arzın neresinde olursa olsun insan egemenliğine dayanan tüm sistemlere karşı bir direniştir.

İslam’ın ilk amacı, kula kulluk temeli üzerine kurulu düzenleri ve idari oluşumları yeryüzünden temizlemektir. Davetçiler evrensel kurtuluş çağrısını tüm dünyaya yaymalıdır. İslam Allah’ın krallığını dünyada kurmak ister. İslami hareket Allah Teala’nın hükümranlığıyla arasındaki engel olan siyasi otorite ile savaşır.

‘Tek bir insanın İslam akidesini kabullenmesiyle İslam toplumunun oluşumu başlar. Çünkü o insan bu akideyle harekete geçecektir. Bu akide kendisini benimseyenlerin sayısı üçe ulaştığında onlara artık bir topluluk, müstakil bir İslam cemaati olduklarını telkin ederek; bu üç kişinin cahiliye toplumlarından ayrı, bambaşka bir toplum olduğunu ifade eder. İşte o andan itibaren İslam toplumu fiilen vücut bulmuş olur.’ 

İslam toplumu sürekli hareket halinde olmak durumundadır. Hukuk sistemi ve hayat tarzı olarak İslami prensipleri tatbik eden bir İslam devleti tesis edilmelidir. Bu devrimci bir süreçle mümkündür. İslam toplumu ve devletinin kaynakları, Allah’ın kelamı Kur’an ve onun hayata geçirilmiş şekli olan Hz. Peygamber (sav)’in fiili ve kavli sünnetidir.
 

Yazarın Diğer Yazıları