Ramazan Mektebi ve Oruç
Abdülaziz ÖZTÜRK
Ramazan, oruç tutarak sıhhat bulan bedenler gibi ahlakın daha da güzelleşmesine vesile olan bir aydır. Ramazan, kararan kalpleri aydınlatan Kur'an-ı Kerim'in inmeye başladığı aydır. İnsanları cehaletten bilgiye, karanlıktan aydınlığa çıkaran bu değerli ayda ahlakın da kemale ermesi asıl hedeflerden biridir. Orucun bizlere kalkan olması, Bedenimizin zekatı ve Ahlak üzerindeki etkisi bizleri disiplinize eden en muazzam ibadettir.
Oruç Kalkandır
Şu var ki, İslâm’da oruç sadece yemekten, içmekten uzak durma şeklinde bedensel bir perhiz/rejim değil, aynı zamanda kötü söz ve davranışlara karşı ahlâkî bir perhizdir; kötülüklere bulaşmama yahut bunlardan arınma hususunda bir irade eğitimidir. Bunu ifade eden bir hadislerinde Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Oruç (kötülüklere karşı) bir kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu zaman kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Şayet biri kendisine sataşır, kötü söz söylerse, ‘Ben oruçluyum’ demekle yetinsin.”
Bu hadis, orucun aynı zamanda bir ahlâk eğitimi olarak anlaşılması ve yaşanması gerektiğini göstermektedir. Nitekim orucun farz kılındığını bildiren Bakara Suresi 183.âyetin sonunda onun bu eğitici yönü, “Allah’a karşı derin bir saygı ve sorumluluk şuuruyla kötülüklerden sakınma iradesi” anlamına gelen takvâ kavramıyla ifade edilmiştir. Bu bakımdan orucu, geniş anlamıyla, ahlâkî ödevleri bir araya getiren sistem olarak değerlendirmek mümkündür.
Diğer taraftan oruç, -Peygamberimiz (sav)’in tabiriyle kötülüklere karşı bir “kalkan” olduğu gibi, insan olmanın vazgeçilmez şartlarından olan şefkat ve merhamet duygularını geliştirme ve güçlendirmenin çok değerli bir aracı olması bakımından da önemli bir ibadettir.
Bedenin Zekâtı Oruç…
“Her şeyin bir zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur” (İbn Mâce, Sıyâm, 44). Her nimetin kendine göre bir zekâtı vardır. Ömrün zekâtı namaz, ilmin zekâtı bildiğini başkalarına öğretmek, bedenin zekâtı da oruç tutmaktır.
Oruç zekâtını veren, vücudunun kendi malı olmadığını, istediği zaman yiyip içemeyeceğini anlar. Oruçla vücudunun kendisinde emanet bulunduğunu, hakiki mal sahibinin kim olduğunu idrak eder.
Böylece, gerçek nimet sahibi olan Müm’in-i Hakiki olan Rabbine teşekkür eder. Nimetlerin doğrudan doğruya O’ndan geldiğini bilir.
Günün belli bir bölümünde midesini aç ve susuz bırakan insan, bir yönden Allah’ın nimetlerinin ne kadar önemli ve değerli olduğunu, onlara sahip olmadığı ya da onları hunharca kullandığı takdirde bunun kendisi için ne kadar kötü olacağını, sonuçta o nimetleri veren Allah’a ne kadar çok şükretmek gerektiğini anlarken, diğer taraftan bu nimetlere muhtaç olan insan kardeşlerinin açlıklarını ve acılarını nefsinde hissedip onlarla paylaşmanın asil bir görev olduğunu fark eder.
Oruç inanan her insana bu tecrübeyi yaşatan yüksek bir insanî ve ahlâkî erdemdir, fazilettir. Çünkü oruç, hayatının her yılının en az bir ayında kendi iradesiyle açlığa ve susuzluğa katlanarak yaşayan zengin ile belki bütün ömrünü ihtiyaçlar içinde geçiren yoksulu ve onun ailesini aynı duyguda buluşturmakta; daha doğrusu varlıklıları yoksulların, çaresizlerin dünyasına taşımaktadır. Bu sayede varlıklı bir Müslüman, oruç tutarken, yoksulların yaşadığı zorlukları gönüllü olarak paylaşmakta, onların hallerini anlama fırsatı bulmakta; sonuçta ruh dünyasında şefkat ve merhamet duyguları güçlenmektedir.
Oruç’un Ahlak üzerinde etkisi
Ramazan ve orucun bize sağladığı en büyük fırsatlardan biri, gafletimizin, kusurlarımızın farkına vararak yoğun bir şekilde Allah’a yönelmek, nefsimizin yıkıcı isteklerine göre değil, Allah’ın iradesine göre yaşamak, geçmişteki ihmallerimizi telafi etmek; uzağına düştüğümüz ruh dünyamıza, gerçek benliğimize dönerek kendimizi, gönül dünyamızı, ahlâkımızı ve vicdanımızı ilâhî güzelliklerle zenginleştirmektir. Bizleri disiplinize eden bu ay adeta bir Ahlak okuludur.
Tecrübe ile görmekteyiz ki, toplumuzda birçok insan bazı kötülüklerinden tövbe edip güzel alışkanlıklar geliştirmek için Ramazan’ı bir vesile olarak değerlendirmekte ve bundan sonraki hayatını yeni bir düzene sokmaktadır. Pek çok Müslümanın içki, kumar, sigara vb. kötü alışkanlıklarını Ramazan’da bıraktığını, tövbe ve istiğfar ederek birçok günahından kurtulmada Ramazan’ı vesile yaptığını, bazı dinî görevlerini yapmaya Ramazan’da başladığını, kısacası bu ayı kendisi için yeni bir milat olarak değerlendirdiğini biliyoruz.
Değerli okuyucularım!
Ramazan ahlakı, İslam ahlakıdır. İslam ahlakının kaynağı Yüce Kur’an, uygulayıcısı da Hz. Peygamber (s.a.v.)’dir. Peygamberimiz Kur’an’da tarif edilirken, “Onda sizin için güzel örnek var” buyurulmuştur. Peygamberimiz (sav) de görevini anlatırken; “ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur.
Ramazan ayında en üst duyarlılıkla işlenen güzellikler, İslam’ın her zaman yapılmasını istediği ve emrettiği işlerdir. Ramazan ayının güzellikleriyle oluşan ahlak, İslam ahlakının kendisidir. Ramazan ahlakı; Kur’an ve Peygamber ahlakıdır. Müslüman için bu devamlılık ister… Ramazan; güzel ahlâk sahibi olmak için bir ahlak okulu ve en güzel modeldir.