![Abdülaziz ÖZTÜRK](https://i.kayserigundem.com.tr/c/80/180x180/s/dosya/koseyazar/abdulaziz-ozturk.jpg)
Nice az topluluklar büyük topluluklara galip gelmiştir
Abdülaziz ÖZTÜRK
İnsanlık tarihi boyunca değişmeyen ve değişmeyecek olan bir hakikat vardır ki o da hakkın tarafında olup mücadele edenler ile batıl tarafında olup bu uğurda elinden gelen her türlü kötülüğü ve zulmü yapmaya azmetmiş birilerinin veya toplulukların olmasıdır.
Geçmişten günümüze Batıl yolda olanların çokluğu, bu çokluk karşısında hak tarafında yer alanların azlığına tarih şahitlik etmiştir. Talut ve Calut mücadelesinden Gazze’ye kadar hep böyle olmuştur.
Lakin herkesin bilmesi gereken hakikat bâtılın ve batıl yolda olanların hükmü ve hükümranlığı, hak gelince ortadan kalkar, zail olur.
Yüce Rabbimiz bu hususta şöyle buyurmuştur:
“De ki: “Hak geldi, bâtıl yok olup gitti. Zaten bâtıl mahiyeti gereği yok olup gitmeye mahkûmdur!” (İsra, 81)
Çokluk veya güç çoğu zaman insanları aldatan bir etken olmuştur. Rabbimiz bu aldanış sahiplerine Rad Sûresi 17. ayetinde şöyle bir benzetme sunmaktadır:
“O, gökten su indirdi; su, vadiler dolusunca sel olup aktı. Bu sel, üste çıkan köpüğü taşıyıp götürdü… İşte Allah hak ile bâtıla böyle misal verir. Köpük atılıp gider; insanlara fayda veren şeye gelince, o dünya durdukça durur. İşte Allah böyle misaller getirir.”
Mekke döneminden günümüze kadar insanlarımızın düşüncesi güçlü ve bâtıl yolda olanların imkanları sayı ile hak yolunda olanların imkanlarını kıyaslayarak hak tarafında yer alanların hep mağlup olacaklarını düşünürler. Bu kimseler şu ayet-i kerimeye bir baksınlar da hakikati görebilsinler:
“Biz, hakkı bâtılın tepesine çarparız da onu paramparça eder ve böylece bâtıl yok olup gider…” (Enbiya, 18)
Tarih sayfaları bunun örnekleriyle doludur. Onları günümüzden geçmişe doğru sıralayalım...
1. Mescid-i Aksa Tufanı ve Gazze Direnişi
İzzetli Hamas Mücahidlerinin Siyonist-Emperyalist ittifakına karşı elde ettikleri zaferdir. 7 Ekim 2023 de başlayıp Siyonist-Emperyalist güçlere karşı direnişleri ve kısıtlı imkanlar ile her türlü imkan ve güce sahip olanların bir avuç imanlı Mücahit karşısında nasıl aciz kaldıklarını tüm dünyaya deklare etmişlerdir.
Siyonist-Emperyalist güçlerin anlaşma ile esir takaslarındaki İslami ruhu ve muameleyi tüm insanlığa göstermiş ve Siyonist-Emperyalist vahşeti de ifşa ederek insanlık dersi vermiştir.
Trump keferesinin tehditleri ve işbirlikçileri ile yaptığı planları da en kısa sürede bozacaklardır.
2. Çeçenistan ve Afganistan savaşı
Çeçenistan ve Afganistanı birlikte zikretmemizdeki sebep Rus ordusunun mağlubiyeti ve inanların zaferinin teslimiyetini ifade etmektir.
Sovyet Rus ordusunun gücü ile Afganistan ve Kafkas dağlarındaki mağlubiyet Sovyetler birliğinin sonu ve ümmetin zaferi olmuştur.
Komünist Rusya ya bağlı olan İslam topraklarında yasak olan İslam bu zaferle hürriyetine kavuşmuştur. Bir Avuç ümmet vahdet olmuş ve bu zaferle hürriyetlerine susamış insanlığa öncü olmuşlardır.
3. Çanakkale ve Kut'ul Amare savaşı
İngilizlerin Osmanlı işgalini pekiştirmek için mağlubiyeti taktıkları bu savaşlar ile imanın gücünü emperyalistler görmüşlerdir.
4. ANNUAL MUHAREBESİ
İspanyol ve Fransız askerlerine kayıplar verdiren Emir Abdulkerim, izlediği taktikler ile sömürgeci güçlerin askeri ve teknolojik üstünlüğüne karşı zaferler elde etti. Aralıklarla beş yıl süren çarpışmalarda İspanyollar ağır kayıplar verdi.
22 Temmuz- 9 Ağustos 1921 arası Annual’da 25.700 kişilik İspanyol ordusu ile 4.000 kadar Rif mücahidi çarpıştı. “Annual Muharebesi” sonunda İspanyol zayiatı 13.000 kişinin üzerindeydi. Başka kaynaklara göre 20.000 zayiat verdi.
Rif mücahidleri tarafında ise bu muharebede 1.000 kadar şehit verildi. “Annual Muharebesi”, İspanya’da “Annual Felâketi” olarak anılır.
Annual Muharebesi’nde Avrupalı sömürgeci bir devletin yenilgiye uğraması Afrika’daki diğer milletlere Avrupalı bir devletin yenilmez olmadığını gösterdi.
5. AHULGO SAVAŞl (1839) ve DARGO SAVAŞl (1845)
Çeçen lider Şeyh Şâmil’in 1839’da Avaristan’daki Ahulgo Tepesi’nde 3.000 mücahit ile General Grabbe komutasındaki 10.000’den fazla donanımlı Rus ordusunun kuşatmasına 80 gün süreyle direnişi harp tarihine geçmiştir.
Dünya savaş tarihinde en kanlı savaşlardan birisi de Dargo Savaşı’dır. Bu savaş muazzam Rus ordularına karşı, Şeyh Şâmil’in en büyük zaferidir. “Dargo” diye anılan bu kanlı savaş, 25 Mayıs 1845’te Çeçenistan’da oldu.
Şeyh Şâmil ve büyük ve kahraman nâibi Taş Hacının 2.000 mücahitle Rus tarafından 20.000 askerin ölümüyle sonuçlandı.
6. AYN-I CALUT ZAFERİ (1260) – 43 YILLIK MOĞOL ZULMÜNÜ SONLANDIRAN ZAFER-
Girdiği yerlerde taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmamayı şiar edinmiş Moğol ordusu, Bağdat’a ulaşmış ve burada büyük bir insan kıyımı gerçekleştirmiştir. 100.000-200.000 civarında, daha fazla olduğu da kaynaklarda zikredilmektedir.
İlerleyen Moğol ordusunun Suriye ve Mısır’a doğru yönelmesi, Memlük Sultanı Seyfuddin Kutuz ve Eyyubiler’in ordu toplayarak karşılık vermesine sebep oldu.
Ordusunu hazırlayan Kutuz, ona destekte bulunan Baybars ve diğer Müslümanlar ile Moğolların karşısına çıktı. 3 Ekim 1260 tarihi Ramazan ayında Filistin’in kuzeyinde bulunan Ayn-ı Câlut mevkiinde gerçekleşen bu savaşta Moğol ordusunun kumandanı dahil neredeyse tamamı öldürüldü. Böylece bu zafer ile 43 yıllık Moğol zulmünün sonunun başlangıcı oldu.
7. HITTİN ZAFERİ (1187) – KUDÜS’ÜN 88 YILLIK ESARETİNE SON VEREN ZAFER-
Haçlıları bölgeden atmak için 1180’de büyük bir askeri birlik kurmaya karar veren Selahaddin Eyyubi, Mısır ve Suriye’den de asker toplanması emrini verdikten sonra Haçlılar da meselenin ciddiyetini anlayıp büyük bir ordu topladılar.
1187 yazında Haçlılar, 50.000 kişilik ordusuyla savaşa katılan Selahaddin Eyyûbi’ye hücum etme kararı alırlar. Ancak Hıttin’e gelen Haçlılar, büyük bir bozguna uğrarlar. Neticede Haçlı kral ve ileri gelen reislerinin çoğu esir alınır.
Haçlı orduları komutanının çadırının yıkıldığını görünce atından inerek secdeye kapanır ve “Allah’ım! Kudüs’ün yolu açıldı. Vallahi Kudüs artık çok yakın” der. Gerçekten de öyledir, Hıttin Kudüs’ün kapısı olacaktır.
Hıttin zaferi sonunda, Filistin’deki fetihlere Haçlıların işgalindeki Kudüs şehri hedef tayin edilerek devam edilir. Eyyûbi ordusunun muhâsarasına dayanamayan Haçlılar, 1187
Eylül ayı sonunda 27 Recep cuma günü Miraç gecesinde Kudüs’ü teslim ederler.
1099 yılında 1. Haçlı Seferi sonunda esir olan Kudüs, 88 yıl aradan sonra 1187 yılında esaretten kurtarılır.
8. ZELLEKA SAVAŞI (1086)
Fas’ta kurulan Murabıt Devleti’nin hükümdarı Yusuf b. Taşfin, Endülüs’te yaşanan Müslümanlar arası iç çekişmeler neticesinde Hıristiyanların ilerleyişini durdurmak için Müslümanlardan gelen çağrıya uyarak 7.000 kişiyle Endülüs’e gelir. Diğer emirliklerden gelen askerler ile Müslümanların sayısı 30.000’e ulaşır.
Diğer yanda “yenilmez” diye inanılan Kral Alfonso, 60.000 kişilik ordu hazırlar.
Karşı karşıya gelen iki ordu, Yusuf b. Taşfin komutasındaki İslam ordusunun ezici zaferiyle sonuçlanır. Alfonso’nun ordusundan 59.000 kişi öldürülür. Alfonso, bir bacağını aldığı darbeyle kaybetmiştir.
9. MALAZGİRT ZAFERİ (1071)
Tarihler 1071 yılını gösterdiğinde İslam ordularının Anadolu akınlarından rahatsız olan Bizans İmparatorluğu, yeni seçilen kralı Romen Diyojen ile bölgedeki Müslümanlar üzerine toplu bir şekilde saldırı yaparak onları Anadolu topraklarından tamamen çıkartmak amacıyla Malazgirt’te dönemin ilerleyen gücü Selçuklu’ ya karşı savaş ilan etti.
Karşı karşıya gelen iki ordudan zaferi kazanan, Muhammed Alpaslan oldu. 200.000 kişilik Dijojen komutasındaki birlik, 50.000 kişilik İslam ordusuna mağlup oldu.
10. ENDÜLÜS’ÜN FETHİ (711)
711 Tarık b. Ziyad komutasındaki 7.000 mücahitle İspanya’nın güney kıyılarına gelir.
O dönemde Kuzey İspanya’da bir seferde bulunan İspanya Vizigot Kralı Rodrigo, Müslümanların İspanya’nın güney bölgelerine ulaştıkları haberini öğrenince de büyük bir ordu hazırlayıp güneye doğru harekete geçer. Bu ordunun sayısı hakkında en çok kabul gören sayıyı tarihçiler 40.000 kişi olarak söylemiştir.
Târık b. Ziyâd’ın yardımcı kuvvet istemesi üzerine Musa b. Nusayr, 5.000 kişilik bir birlik daha gönderir. Böylece Târık b. Ziyâd’ın ordusundaki Müslüman askerlerinin sayısı 12.000’e ulaşır.
İslam ordusu, 8 günlük savaşın ardından Kral Rodrigo dahil çoğunu öldürerek büyük bir zafer elde eder.
11. MUTE SAVAŞI (629)
Medine’de İslami idarenin güçlenmesi üzerine Rasûlullah (sav), çeşitli yerlere davet mektupları gönderdi. Onlardan biri de Busra’ya oldu. Gassânî-Hıristiyan Arapları’nın reislerinden Şürahbil b. Amr, davet mektubunu getiren elçi sahabiyi şehid etti. Bunun üzerine ordu hazırlanarak, Hıristiyan Arapların ve Bizans askerlerinin de içerisinde bulunduğu orduya karşı savaş yapıldı. 15 şehid kazanan Müslümanlar, düşmana karşı büyük kayıplar verdirerek Medine’ye ganimetlerle döndüler.
12. HENDEK SAVAŞI (627)
Sayıları 10 ila 12 bin kişi arasında değişen İslam düşmanları, Medine’deki sayısı 3 bin kadar Müslüman topluluğu hep birlikte birleşerek yok etmek için bir araya geldiler. Müslümanların sayıca az olması onları düşman karşısında yıldırmadı. Hemen Medine’nin etrafında çok fazla zorlukla (açlık, yorgunluk vs.) karşılaşsalar da kısa bir zamanda hendek (çukurlar) ile kazarak, savaş nizamını aldılar.
Rabbimiz bu atmosferi şöyle haber vermektedir: “Ey iman edenler! Allah’ın size şu lütfunu hatırlayın: Üzerinize düşman ordusu gelmişti de onların üzerine şiddetli bir fırtına ve göremediğiniz bir ordu göndermiştik. Allah bütün yaptıklarınızı görmekte idi. Yukarınız-dan ve sizden aşağıda bulunan bölgeden üzerinize gelmişlerdi; korkudan gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmişti; işte o zaman müminler büyük bir imtihan geçirdiler ve adamakıllı sarsıldılar.” (Ahzab, 9-11)
“Şiddetli bir fırtına ve göremediğiniz bir ordu göndermiştik.” ifadesinden de anlaşıldığı üzere Rabbimiz sayısı az İslam topluluğuna fırtına ile destek göndermiş, İslam düşmanları hiç beklemedikleri bu durum karşısında hezimete uğramıştır.
13. Bedir Savaşı
Bedir kuyularında 314 kişilik İslam ordusunun 1000 kişilik Müşrik ordusuna karşı zaferle Resûlullah (sav) nice az toplulukların büyük topluluklara karşı olan zaferini ümmetine göstermiş ve bu savaş ümmete direniş ve diriliş ruhu olmuştur.
14. TALUT’UN CALUT ORDUNU MAĞLUP ETMESİ
Musa aleyhisselâm’dan sonra kendilerine gönderilecek bir hükümdarla birlikte Allah yolunda savaşacaklarını söyleyen ancak cihad emri farz kılınınca da bu emirden geri kalan (Bakara, 246) İsrailoğulları’na Talut komutan olarak belirlenince, kafir olan Calut adındaki hükümdara karşı ordusunu hazırlayarak yola çıktı. Kalabalık bir asker topluluğuyla yola çıkan Talut, onlara imtihan olunacakları bir nehirden geçeceklerini ve bir yudum içenler müstesna diğerlerinin kendisiyle beraber yol alamayacağını söyledi. Çok azı istisna bu nehirden kana kana içtiler, bir kısmı da “Calut’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yoktur” diyerek geri kaldılar. Allah’a kavuşacaklarının bilincini taşıyanlar ise, “Nice az topluluklar Allah’ın izniyle büyük kalabalıklara üstün gelmiştir, şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir” diyerek yollarına devam ettiler ve Calut ve ordusuna karşı savaşa girdiler. Savaş sonunda Calut ve ordusu bozguna uğradı. Hz. Davud da Calut’u öldürdü. (Bakara, 249-251)
Calut ve ordusuna karşı cihad eden Talut’un ordusu 313 kişi idi ve zafer inanların oldu.
Değerli Kardeşlerim!
“Allah’a inanmış bir tek mümin karşısında bütün dünya dize gelecektir. Yardımcısının Allah olduğunu bilen ve buna iman eden bir mümin karşısında bütün dünya gelse 'Allah bana yeter' diyen bir iman görecektir.
Ey Müslümanlar! Sakın ha bulunduğunuz yerde azdık, mazlumduk, güçsüzdük, yapamıyorduk, beceremiyorduk demeyelim.
Azlığımızın ve güçsüzlüğümüzün ezikliği içine düşmeyelim.
Yardımcımız olan Allah’ın gücünü kuvvetini bir düşünün. Fetih süresinde Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak Allah’a kavuşacaklarını bilenlerse dediler ki: Nice az topluluklar Allah’ın izniyle kendilerinden kat kat sayıca fazla toplulukları yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.”
Ölüme ve şehadete inanmış olanlar dediler ki: “Biz azmışız, düşman bizim bin katımızmış ne gam? Allah’ın yardımı var ya. Allah’ın izniyle nice azların nice çoklara galip geldiğini, geleceğini biliyoruz. Allah’ın yardım ettiği insanların asla mağlup olmayacaklarını Rabbimiz vadediyor. Şehadet nasibimizse, biz nasıl olsa Rabbimize gidiyoruz, nasıl olsa öleceğiz” diyorlardı. Biz de böyle olalım inşallah.”
“Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. O sonsuz güç ve hikmet sahibidir.” (Fetih, 7)
“Galip gelenler kesinlikle bizim ordumuz olacak.” (Saffat, 173).
Gazze'deki diriliş ruhu neyse Talut ve Calut kıssasındaki inanların ruhu aynıdır.
Bedir de şehadete yürüyen Ashab-ı kiramın ümmetindeki ruh neyse Gazze'de şehadete gidenlerin ruhu aynıdır.
O dönemin Calutları, Nemrutları günümüzün Trumpları ve Netenyahularıdır. Bununla birlikte onların gücünü inanıp Allah cc nün dinine karşı onlarla işbirliği yapan Müslüman görünümlü köleleri vardır ki Gazze savaşı da onların münafıklık maskesini en güzel şekilde düşürmüştür.
Ümmet için Boykot devam ve vahdetimiz için Şuurlu olmak duasıyla...