Abdülaziz ÖZTÜRK

Mekke'nin Tarihi

Abdülaziz ÖZTÜRK

Mekke’nin Kuruluş Tarihi

İlk insan ve ilk peygamber olan Hz Âdem (as) ile kurulan Mekke Şehri Allah tarafından kutsal olduğu bildirilen; Kur’an-ı Kerim’de kendisinden emin belde olarak bahsedilen ve üzerinde peygamber duası bulunan tek Şehirdir. Mekke’de bulunan Mescid-i Haram, yeryüzünde yapılan ilk mabed olması, Kuran-ı Kerimde adının geçmesi, Kâbe’nin Allah’ın emriyle peygamberler tarafından bina edilmesi itibariyle Şüphesiz Müslümanlar için büyük bir önem arz etmektedir.  Hz. Peygamber (sav) orada doğmuş, büyümüş ve orada evlenmiştir. O’na (sav) Mekke’nin Hira Mağarası’nda ilk vahiy gelmiş, yirmi üç yıl süren peygamberliğinin on üç yılı burada geçmiştir. Ka‟be, Mescid-i Haram, Safa ve Merve tepeleri burada bulunur. Müslümanlar için farz olan hac ibadetinin yapıldığı Arafat dağı, Müzdelife ve Minâ, Mekke çevresinde bulunmaktadır. Müslümanlar namazlarını Kâbe’ye yönelerek kılarlar ve İslam’ın beş şartından birisi olan hac ibadeti, bizzat Mekke’ye giderek yerine getirilir. 

Yine aynı Şekilde İslam Mekke’de doğmuş ve Müslümanlık Mekke’de yayılmaya başlamıştır. Mekke, insanlar için yeryüzünde inşa edilen ilk ev, mescid olan Kâbe’nin bulunduğu ve tüm Müslümanların hac ve umre ibadetlerini yerine getirdiği kutsal bir Şehirdir.  Herhangi bir yere yahut bir şeye kutsallık izafeti ise yalnızca Allah’ın istemesi ile olur. İbn Abbas (r.a)’den gelen bir rivayete göre Hz. Peygamber (sav), hicret esnasında Mekke’ye yönelerek “Sen ne hoş bir beldesin. Seni ne kadar çok seviyorum! Eğer kavmim beni buradan çıkmaya mecbur etmeseydi, senden başka bir yerde ikamet etmezdim”  ve Adiy b. Hamrâ‟dan gelen rivayete göre “Allah’a yemin olsun ki sen (Kabe) yeryüzünün en hayırlısı ve Allah’a en sevimli olansın. şayet ben senden çıkarılmamış olsaydım terk etmezdim”   buyurmakla Şehrin kendisinde ayrı bir yerinin olduğunu bildirmiştir.

Mekke Şehrinin önemine binaen Mekke’nin kuruluşundan İslam tarihine kadar, Allah Resulü (Sav)’in Mekke döneminden Mekke’nin fethine kadar ki tarihi süreç ve dersleri köşemizde düzenli olarak paylaşacağız. Bu yazımızda coğrafi konumu ve kuruluş dönemini ele alacağız.

Mekke-i Mükerreme’nin Coğrafi Konumu

Arap yarımadası Asya, Afrika ve Avrupa‟nın kesiştiği önemli bir noktada bulunur. Doğuda Basra ve Umman Körfezleri, güneyde Hint Okyanusu ve batıda Kızıldeniz ile çevrilidir. Güneyde Bâbu’l-Mendeb Boğazı ile Afrika‟dan ayrılır. Kuzeyde Süveyş kanalı ile bu kıtaya birleşir. Arap yarımadasının batı kesiminde, Kızıldeniz kıyısında, genişliği yer yer seksen-yüz kilometreyi bulan dar bir kıyı ovası olan Tihâme yer alır. Tihâme‟nin doğusunda ise Hicaz bulunur. Vadi içerisinde kurulan Mekke Şehri önemli ticaret yollarının da yakınlarında bulunmaktadır.  Mekke Nehri ise Arap yarımadasının Hicaz bölgesinde bulunur.   

Hicaz bölgesi, tarih boyunca Kuzey Arabistan ve Güney Arabistan’a yapıldığı gibi güçlü devletlerin saldırılarına maruz kalmamıştır.  Bunda, arazinin dağlık, yollarının dar ve bölgeye asker sevkinin güç oluşunun etkisi vardır. Ayrıca Hicaz bölgesi ekonomik olarak yabancıların iştahını kabartacak bir zenginliği yoktu; işgalden elde edeceği ganimet ve vergi geliri, işgalci devletin ordusuna yapacağı masrafı bile karşılamayabilirdi. Bu sebeplerden dolayı Hicaz halkı nesiller boyunca hürriyet havasını teneffüs etmiş, nesebine ve diline yabancı unsurlar karışmadan sâfiyetini koruyabilmiştir. 

Şehrin Kuruluşu 

Mekke Şehrinin yerleşim birimi olarak ortaya çıkmasında belirleyici en önemli unsur şüphesiz merkezinde yer alan Kabe’dir. Bu bakımdan Mekke’de şehir hayatı Kabe’nin yapımı ile başlamıştır. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Al-i İmran suresinin 96.ayetinde “Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Mekke'deki (Kâbe)dir” buyurmuş ve Kâbe'nin ilk olarak Hz. Âdem (as) tarafından yapıldığı, Nuh tufanı sırasında kumlara veya sulara gömüldüğü ve sonrasında ise ayette belirtildiği üzere Hz İbrahim’in Allah’ın emri ile Kâbe’nin bulunduğu yere gittiği ve Kâbe’nin temellerini bularak o temeller üzerine bugünkü mevcut Kâbe’yi inşa ettiği kabul edilmiştir. Lakin Mekke’nin Hz. İbrahim (a.s) ve ailesinin buraya gelmesinden önceki tarihi hakkında fazla bilgi yoktur.  
Kur'an-ı Kerim'de İsmail (a.s)'in Hz. İbrahim (a.s) tarafından Mekke'ye getirildiği ve Kabe'nin inşasında birlikte çalıştıkları haber verilir. Yüce Rabbimiz Bakara Suresinin 127.ayetinde “İbrahim, İsmail ile birlikte Beytullah'ın (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor.” Buyurarak Kabe’yi temellerinden yükselterek yani Tufan’da kaybolan  temelleri ortaya çıkararak yeniden inşa etmişlerdir. 

Kabe’nin inşasını tamamlayan Hz. İbrahim (as) Mekke'ye üçüncü gelişinin ardından insanları hacca için davet edip görevini yerine getirerek Mekke’yi yeniden inşa ve imarını tamamlamıştır.  Yüce Rabbimiz Hac Suresi’nin 27.ayetinde şöyle açıklamıştır: “İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler” emri ile Kâbe’nin Hz. İbrâhim zamanından beri insanlık için toplu bir ibadet mahalli olduğu bu şekilde de Mekke şehrinin ilk  kurulduğu günde ki gibi önemini kazanmıştır.

Mekke’nin coğrafi konumu ve şehrin kuruluşunu ele aldık. Gelecek yazımızda Mekke’de Kabe başlığını ele alarak Kabe-i Muazzama’nın inşası ile ilgili tarihini ele alacağız. Selam ve Dua ile Allah’a emanet olun.
 

Yazarın Diğer Yazıları