Kabe'nin inşaası
Abdülaziz ÖZTÜRK
Kâbe
Kâbe, yeryüzünde inşâ edilen ilk mâbedtir. Sözlükte “dört köşeli veya küp şeklinde olmak” anlamındaki ka‘b (كعب) kökünden gelen ka‘be “küp şeklinde nesne” demektir. Kur’ân-ı Kerîm’de adı iki defa geçen Kâbe’nin bir çok ismi vardır. Kur’an-ı Kerim’de Beyt, Beytullah, el-Beytü’l-atîk, el-Beytü’l-harâm, el-Beytü’l-muharrem , el-Mescidü’l-harâm, el-Beytü’l-ma‘mûr , el-Meş‘arü’l-harâm, Beniyye, Devvâre, Kadis, Kıble, Hamsâ, Müzheb gibi çeşitli isimler de verilmiştir; halk arasında daha çok Kâ‘be-i Muazzama tabiri kullanılmaktadır.
Kabe’nin İnşası
Kâbe’nin ilk defa ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı hususunda ihtilâf vardır. Sahabe-i Kiram’dan Ebu Zer el-Gıfari (ra) Kabe’nin ne zaman yapıldığı ile ilgili soruyu Hz. Peygamber (sav)’e sormuştur. Ebu Zer el-Gıfâri (ra) yeryüzündeki ilk Mescit hangisi deyince Hz. Peygamber (sav) de cevaben,
- “İlk mescit Mekke’de bulunan Kâbe’dir” demiştir.
Bunun üzerine Ebu Zer el-Gıfâri “Peki ikincisi hangisidir” diye sormuştur.
- Hz. Peygamber (sav)’de “Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’dır ve aralarında kırk yıl vardır” demiştir .
Gelen bazı rivayetlerde Hz. Âdem yeryüzüne indikten sonra, ilk işi meleklerin yardımıyla bu mukaddes binayı yapmak olmuştur. Kâbe, zaman zaman tamir edilerek Nûh tûfanına kadar mâbed görevini sürdürmüştür. Tûfandan sonra yeri kaybolmuş, varlığından iz ve eser kalmamıştır. Bu döneme Kabe-i Muazzama’nın ilk dönemi diyebiliriz.
İkinci dönemi ise Hz. İbrahim (as)’ın eşi Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail (as) (as)’ı Mekke-i Mükerreme’ye götürmesiyle birlikte başlamıştır. Bu dönemin başlangıcı yüce Rabbimizin emri ile başlamıştır. Allah (cc) Hz. İbrahim (as)’den, Hâcer ile Hz. İsmail (as)’i Mekke’nin bulunduğu yere götürmesini ister. Kur’an’ın ifadesiyle Hz. İbrahim (as) zürriyetinden bir kısmını Beytül-harâm’ın yanına bırakır (İbrâhîm 14/37). Hz. İsmail (as), Hz. İbrahim (as)’in ilk çocuğudur ve oraya bırakıldığında daha çok küçüktür (es-Sâffât 37/100-102). Hac Suresi 26. ayete göre, kurban imtihanından sonra Hz. İbrahim (as), oğlu Hz. İsmail (as) ile Mekke’ye dönmüş ve Kâbe’yi inşa etmiştir .
Bazılarına göre ise Kâbe, Hz. İbrahim (as)’in Hz. Hacer ve Hz. İsmail (as)’i Mekke’ye götürmesinden kısa bir zaman sonra Cebrâil’in yardımıyla inşa edilmiştir . Kâbe’nin yapımına dair yapılan abartılı yorumlara göre Allah, Hacuc adlı meleği gönderilmiştir. İki başlı olan bu melek, Kâbe’nin yapılacağı yeri temizlemiş ve Hz. İbrahim (as) ile Hz. İsmail (as) de temizlediği yeri kazarak Kâbe’yi yapmaya başlamıştır . Hacuc meleği bir yağmur bulut oluşturmuş, Hz. İbrahim (as) ve ailesi de o ize göre Kâbe’nin duvarlarını yükseltmiştir .
Makam-ı İbrahim bölgesi ile ilgili de kimisi orayı Harem bölgesinin tamamı kabul ederken, kimisi de daha da ayrıntılandırarak Arafat vakfesini, Müzdelifeyi, Şeytan taşlama mekânını, Mina’yı, Safa ve Merve’yi harem bölgesi kabul etmiştir .
Hz. İbrahim (as) Hz. Hacer ve Hz. İsmail (as)’in yardımıyla Kâbe’yi yükseltmiş ve Hacerü’l Esved’i oraya yerleştirmiştir. Rivayetlere göre Hz. İsmail (as) çıraklık yapmış, babası duvarı yükseltirken o da babasına taş taşıyarak yardım etmiştir . Duvarı yükseltirken baba ve oğulun birlikte dua etmesi mümin kul hareketidir. Nitekim onlar çabalamışlar ve işlerinin sonucunu Allah’a bırakmışlardır .
Kâbe inşa edildikten sonra Hz. İbrahim (as) Ebu Kubeys dağına çıkmış ve tüm insanlara bir olan Allah’a tapınmaları konusunda seslenmiştir. Rivayetlere göre de bu sesleniş sonrasında anne karnındaki bebekler dâhil olmak üzere ‘’Lebbeyk’’ diye cevap vermiş ve Hz. İbrahim (as)’e bağlılığını ifade etmişlerdir . Bugün Hac esnasında söylenen “Lebbeyk” bu seslenişten itibaren var olmuştur .
Kâbe’ye Hz. İsmail (as)’i görevlendiren Hz. İbrahim (as), İbrahim sûresi 14/35-41’deki duasını yaparak Filistin’e dönmüştür . Hz. Hacer ve Hz. İsmail (as)’i Mekke’ye bırakan Hz. İbrahim (as) şöyle dua etmiştir :
“Ey Rabbim, burayı bu ekin ekmeye elverişsiz vadiyi güvenli bir belde yap, ahalisine meyve, tahıl, her türlü yiyeceklerden rızık ver; ama hepsine değil, içlerinden Allah’a ve ahiret gününe inananlara Ey Rabb’im Hz. İsmail (as) de Salih bir peygamber olarak Kâbe’ye sahip çıkmış, onu korumuş ve ömrünün sonuna kadar insanların burada haccetmesi için tebliğ yapmıştır .
Rivayetlere göre Hz. İshak (as)’da her yıl düzenli olarak gelmiş ve haccetmeye başlamıştır . Kâbe’yi ziyaret, Hz. İbrahim (as)’in zamanından putperestliğin yayılışına kadar Tevhid esaslarına uygun olarak sürdürülmüştür . Hz. İsmail (as), ömrünün sonuna kadar Kâbe’nin muhafazasını sağlamıştır.
Kur’ân-ı Kerîm’de Kâbe ile ilgili olarak şu âyetler yer almaktadır:
“Şüphesiz âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev -mâbed- Mekke’deki -Kâbe-’dir (Âl-i İmrân 3/96);
“Biz beyti insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de Hz. İbrahim (as)’in makamını namaz yeri edinin. Biz Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail (as)’e, ‘Tavaf eden, ibadete kapanan, rükû ve secde edenler için evimi temiz tutun’ diye emretmiştik. Hz. İbrahim (as), ‘Rabbim, burayı emin bir şehir yap! Halkından Allah’a ve âhiret gününe iman edenleri çeşitli meyvelerle rızıklandır’ dediğinde -Allah-, ‘Kim inkâr ederse onu kısa bir süre -dünyada- faydalandırır, sonra da cehennem azabına sürüklerim. O ne kötü bir âkıbettir!’ demişti. Bir zamanlar Hz. İbrahim (as) Hz. İsmail (as) ile beraber evin temellerini yükseltirken, ‘Ey rabbimiz, bizden kabul buyur! Şüphesiz sen işitensin, bilensin, demişlerdi” (el-Bakara 2/125-127);
“Bir zamanlar Hz. İbrahim (as)’e beytin yerini göstermiş -ve şöyle demiştik-: Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf eden, kıyamda bulunan, rükû ve secde edenlere evimi temiz tut” (el-Hac 22/26);
“İnsanlar arasında haccı ilân et ki gerek yaya olarak gerekse nice uzak yol ve diyarlardan yorgun argın gelen, zayıf develer üzerinde, kendilerine ait birtakım yararları müşahede etmeleri, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın ismini anmaları -kurban kesmeleri- için sana -Kâbe’ye- gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yiyin hem de fakir ve yoksullara yedirin. Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve eski evi tavaf etsinler. Kim Allah’ın yasaklarına saygı gösterirse bu, rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır” (el-Hac 22/27-29).
Bu âyetlerden de anlaşılacağı üzere Kâbe’nin Hz. İbrahim (as)’den önce de var olduğu, ancak yıkılıp uzun zaman içinde yerinin kaybolduğu ve Hz. İbrahim (as) tarafından bulunarak oğlu İsmail (as) ile yeniden yapıldığı anlaşılmaktadır. Fakat
Hz. İbrahim (as)’den önce kimin tarafından inşa edildiği hususunda Kur’an’da herhangi bir bilgi yoktur.
Hz. İbrahim (as) ve oğlu Hz. İsmail (as)’ın temelleri üzerine inşa ettikleri Kabe-i Muazzama daha sonra Cürhumiler’den Hz. Peygamber (sav)’in zamanına kadar farklı kabileler tarafından muhafazası sağlanmış, tamiratlar ve tadilatlar görmüş ve en son tamirat ve tadilatını Hz. Peygamber (sav) döneminde gerçekleştirmiştir. Kabe-i Muazzama hakkında aslolan yeryüzünde inşa edilen ilk mabet ve Mekke-i Mükerreme’nin ise etrafı mübarek kılınmış olan şehir ve Hac ibadetinin yegane yeri olmasıdır. Gelecek yazımızda Zemzem suyu, Zemzem kuyusunun kapatılması ve yeniden bulunuşu ele alacağız.
Rabbimiz bizlere ve tüm kardeşlerimize Kabe’ye gitmeyi, ibadetler etmeyi ve dualar yapmayı hepimize nasip etsin! Amin…