İslam Deklarasyonu ve Gazze
Abdülaziz ÖZTÜRK
Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç; İslami duruşu, düşünürlüğü, entelektüelliği, devlet adamlığı ve siyasetçi kimliği bir arada başarılı bir şekilde taşıyan ender kişilerdendir. Bu yönüyle, 20.yüzyıla damgasını vurmuş bir kişiliktir. Kendisinin Bosna’daki bir halkın kurtuluş mücadelesinin lideri olması yaşamış olduğumuz bu yüzyılda bağımsızlığa adanmışlık yönünden en güzel örnektir. Aliya’nın ilan ettiği “İslam Deklarasyonu” günümüzdeki yaşamış olduğumuz problemlerin çözümüne cevaplarıdır.
Esasında dün Bosna’da bugün Gazze’de belki yarın Mısır’da yaşanabilecek katliamların sebebi ve şekli değişmeyecektir. Dün Bosna’da sırf Müslüman oldukları için katledilenler 1095 yılında Haçlılar tarafından Kudüs’te, 1495 yılında Endülüs’te ve 2023 yılında ise Gazze’de katledilmeye devam ediyor. Figürler değişiyor ama zihniyet devam ediyor. Çünkü küfür tek millettir ve zihniyeti hakka karşı mücadele etmektir.
Mücadele Ruhu
Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç; Komünizm döneminde verdiği mücadele ruhu ile hayatıyla, yaşantısıyla tüm Müslümanlara örneklik teşkil eden bir lider ve şahsiyettir. 70’li yıllarda Bosna’da ilan ettiği İslam Deklarasyonu yarım asır önce Bosna’nın özgürleşmesine meşale olmuştur. Böyle bir deklarasyon aslında evrensel anlamda özgür Müslümanın şahsiyetinde çizeceği en güzel rotadır. Bu rotada olanlar bedellerini canlarıyla ödeyerek İslam’ın izzet ve şerefini her türlü şeyin üstünde tutarak mücadele ruhuna can vermektir. Aliya’nın iki önemli düsturu vardı:
HEDEFİMİZ : Müslümanların İslamlaşması
SLOGANIMIZ : İnanmak ve mücadele etmek
diye başlayan önsözü ile İslamiyet’in üstünlüğünü Hristiyan batıya ispat için Müslümanların uyanışına vesile olması için Müslüman adıyla anılan ama aslında Müslüman kimliği taşımayan, kapitalist, sosyalist ya da Batı felsefesinin ve hayatının kuklası olmuş kişilere yazdığını yani günümüz Müslüman tipine belirtir.
Aliya aynı önsözde Çin, Rusya ve Batılı ülkeler, Müslüman âleminin neresinde hâkim olacakları hususunda mücadele etmekte olduklarını; fakat bütün bu çabaların boşuna olduğunu ve zaferin İslam’ın ve kendisini Allah’a adamışların olacağını bildirmektedir.
İslam Deklarasyonu
Kitap üç başlık altında toplanmıştır:
1- Müslüman Hakların Geri Kalmışlığı
2- İslamî Düzen
3- İslamî Düzenin Bugünkü Sorunları
İlk bölümde Müslümanlar arasında büyük tartışmalara yol açan ve hâlen de her kesimin üzerinde fikir beyan ettiği iki kavramı masaya yatırmakta ve iki kavramın pozitif ve negatif yönlerini dile getirmektedir. Bu iki kavram: Muhafazakârlık ve Modernizmdir.
Bu iki düşünceyi Bilge Kral’a göre birer kelimeyle açıklamak gerekirse: “Muhafazakâr=Mistisizm, Modernizm=Saf Batıcılık” diyebiliriz.
Çözümün ise bu iki kavramın ortak değerlerde birleştirilmesi gerektiğini; böylece Müslümanları tek safta toplayabileceğini belirtiyor. Yakın tarihimizde büyük reformlar geçirmiş iki devlet misal olarak verilmiştir. Bunlardan birisi olumsuz diğeri ise olumlu manada örnek verilmiştir. Bir tanesi alfabesini tamamen değiştiren, bir gecede âlimleri cahilleştiren ve Batı’yı her yönüyle kabul eden Türkiye; diğer tarafta ise gelenek ile modernizmi birleştirmeyi başaran ve ekonomi alanında çok önemli mesafeler kat eden Japonya.
Aliya’nın soru-cevap bir arada bulunduğu sözü ise ne kadar da manidardır: “Ne olduğunu ve köklerinin nereden geldiğini bilmeyen bir ülke, nereye gideceğini ve yüzünü neye doğru çevirmesi gerektiğini bilebilir mi?”
Müslümanların güçsüz kalmasının nedenlerinin ana sebebi özü ve kökü İslam’dan uzak durup batının kültürünü ve ideolojisini kendisine rol model almasıdır.
Bilge Kral kitabın ikinci bölümünde ise “İslami düzen” başlığı altında İslamiyet’in evrensel konumunu ve ruhunu ele almıştır. İslami düzen: “Din ve kanun, terbiye ve güç, ülkü ve çıkarlar, manevi toplum ve devlet, gönüllülük ve zorlamanın birliğidir.”
Bilge Kral devamla: “Hayatı sadece din ve dua ile değil, aynı zamanda çalışma ve bilimle tanzim etmek gerektiğine inanan, dünya tasavvurunda ibadethane ile fabrikanın yan yana olması gerektiğine izin vermekle kalmayıp talep eden, insanları sadece terbiye etmek değil aynı zamanda onların dünyadaki hayatlarını kolaylaştırmak gerektiğini düşünen ve bu iki hedefin birbirine kurban edilmesi için hiçbir sebebin bulunmadığı fikrinde olan kimse, o İslâm’a aittir.”
Yine aynı bölümde “Bizim zamanımızda İslam düzeni /Tezler” başlığı altında şu prensipler açığa kavuşturulmuştur: “İnsan ve toplumu, insanların eşitliği, Müslümanların kardeşliği, Müslümanların birliği, Sahiplik, Zekât ve faiz, Cumhuriyetçi yaklaşım, Allah’tan başka ilah yoktur, Eğitim-terbiye, Öğretim, Vicdan özgürlüğü, İslam ve bağımsızlık, Çalışma ve mücadele, Kadın ve aile, Hedef vasıtayı mubah kılmaz, Azınlıklar ve Diğer topluluklar ile olan ilişkiler.”
Son bölüm ise çok önemli kavramların açıklanmasına ayrılmıştır. Bu önemli kavramlar ise; İslamî düzen, Panislamizm ve ırkçılık, Hristiyanlık ve Yahudilik, kapitalizm ve sosyalizm teşkil etmektedir. Bütün bu problemlerin çözümleri hiç şüphesiz İslam birliği ile mümkün olacağı düşüncesidir.
Kitabın şu cümlelerle bitmesi ise bu risalenin kime olduğunu ve Bilge Kral’ın derin düşüncesini, olaylar karşısındaki realistiliğini ortaya koymaktadır. “Bu mesajı bütün dünya Müslümanlarına göndererek biz açıkça vaad edilmiş bir ülkenin, mucize gösterenlerin ve mehdilerin mevcut olmadığını ifade ediyoruz. Sadece çalışma, mücadele ve uğruna kurban verilen yol vardır.”
Bilge Kralın bu eseri üzerinden Bosna’nın 1970’lerdeki Gazze olduğunu söylememiz yerinde olur. O dönemin mücadeleci ruhu Komünizme karşı İslam’ın izzet ve şerefini muhafaza etmiş ve günümüze ruh vermiştir. Gazze’deki mücadelede Bosna’da ki izzetli duruşun devamıdır. Tarih tekerrür etmiş ümmetin yiğit evlatları Bosna’da olduğu gibi Gazze’de bu direnişi dirilişe çevirmiştir. Gazze’nin bedeli çok ağır oluyor ama tüm insanlık Siyonist-Haçlı ittifakına karşı gözlerini açmaya vesile oluyor. Vicdanlardaki ses İslam aleminde yankı bulmasa da Hristiyan alemde çığlığa dönmüş şekilde.
İslam alemindeki sessizlik ve eylemsizlik ise Haçlı-Siyonist ittifakının İslam ülkelerinde dizayn ettikleri sistemin birer zehirli meyvesidir. Bu zehirin panzehiri ise İslam kardeşliğini ve ümmet birliğini yaşantımıza ve ana hedefimize koymamızdır.
Bunu yaptığımız da değil karşımızda Siyonist terör çeteleri tüm dünya gelse duramaz.
Değerli kardeşlerim!
Bosna’da ki direniş nasıl dirilişe vesile olduysa Gazze’deki direniş insanlığın ve ümmetin dirilişine bu dirilişin kahramanları Aliya’lardan Şeyh Ahmet Yasin’e İsmail Heniyye’den Yahya Sinvar’a kadar tüm liderler ümmetin vahdetine vesile olacaktır. Bilge Kral Aliya’nın ifadesiylr bitirelim:
Bizim mücadelemizi insanî ve makul kılan, ona sükûn ve huzur damgasını vuran, her şeyin akıbetinin elimizde olmadığı kanaatidir. Bize ait olan, gayret etmek, uğraşmaktır; netice ise Allah’ın elindedir. Teslimiyet, hayatın çözülemezlik ve manasızlığından vakarlı tek çıkış yoludur.
Şunu hiç unutmayın! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.
Bizim hedefimiz, Müslümanların İslamlaşması; sloganımız ise inanmak ve mücadele etmektir.