ÜSKÜP'TE BAYRAM NAMAZI

İHH İnsanî Yardım Derneği'nin kurban organizasyonu çerçevesinde Kurban Bayramı'nı Makedonya'da geçiren Abdülhamid Bayırbaş Kayseri Gündem okuyucuları için izlenimlerini paylaştı.

Yolculuk, sadece yolda yürümek veya araçla bir yerden bir yere gitmek değildir.
Yolculuk vardır, tatil içindir. Zevkleri tatmin eder.
Yolculuk vardır, insanların dertlerini dindirmek içindir. Allah'ı razı eder. 
Yolculuk bazen Allah'tan, Allah'ın hayata müdahalesinden kaçmak için yapılır.
Ancak Müslüman için yolculuk Allah'a doğru, Allah'ın rızasını kazanmak için yapılır. 
Yolculuklar çoğu zaman yolcuya yol-yöntem öğretir. İbret alma imkânı verir. 
Yolculuk insana,  tarihi okuma usûlü kazandırır. 
Yolculuk, insana, hayatın problemlerini çözmenin ipuçlarını verir. 


Abdülhamid Bayırbaş 

Belki bütün bu sebeplerden dolayı Yüce Allah Rum Sûresi 42. Ayette "De ki:Yeryüzünde dolaşın da önceki milletlerin sonlarının nasıl olduğuna bakın. Onların çoğu Allah’a ortak koşan kimselerdi." buyurmakta, böylece yolculuğun bir ibret ve ders olarak görülmesi gerektiğine işaret etmektedir.
İnsan yeryüzünde yolları aşındırırken, kendi içinde de bir yolculuğa çıktığını fark eder. Yolculuğun yolcuya en büyük faydası bu olsa gerek. Nihayetinde her insan bu dünya hayatında bir yolcu değil midir?
Biz de, bu Kurban Bayramı'nda bir yolculuğa çıkalım istedik. İHH İnsanî Yardım Derneği'nin kurban organizasyonu çerçevesinde yola çıktık. 
Yol, bizi Balkan ülkelerinden Makedonya'ya iletti. 
Makedonya, beş asırdan fazla bir süre (1371-1912) Osmanlı egemenliğinde kalmış bir Balkan ülkesidir. İslam dini, Makedonya ile Balkan topraklarına 14.yüzyıldan itibaren hâkim olmuş, bu hâkimiyetini 20. yüzyılın başlarına kadar devam ettirmiştir. Müslümanların bölgedeki hâkimiyeti, Osmanlı Devleti'nin Balkanlardan çekilmesi ile birlikte azalmaya başlamıştır.
Bu hakikâti, Makedonya'nın başkenti Üsküp'te İHH'nın bölgede partner kuruluş olarak seçtiği ve yirmi yıldır birlikte çalıştıkları İYİLİK BAŞAĞI isimli yardım derneğinde yapmış olduğumuz sohbet esnasında dernek başkanı Rufat Sherîfî bizzat şu şekilde dile getirdi: 
"Balkanlardaki Müslümanlar için kötü günler, Osmanlı hilafet devletinin yıkılması ile birlikte başlamıştır."
Aslında Sherîfî'nin bu tespiti, Makedonya ve Balkanlar için gerçek olduğu kadar; Filistin, Suriye, Yemen, Irak ve birçok İslam ülkesi için de aynı derecede gerçek değil mi?
Osmanlı'nın terk etmek zorunda kaldığı Arnavutluk'ta Enver Hoca (ö.1985), Yugoslavya'da Mareşal Tito (ö.1980) zulmü altında kalan Müslümanlar kötü muamelelere ve baskılara maruz kalırlar. Bunun sonucunda İslam dinini sosyal alandaki varlığı ciddi ölçüde azalır.
Osmanlı sonrası Balkanlarda yaşayan Müslümanların katledilmeleri veya göçe zorlanmaları sonucu Müslüman nüfus azınlık durumuna getirilir. 
Zulmün ve baskının arttığı tarihlerde yaşadıkları yerleri terk etmeye zorlanan Müslümanlar için Balkanlardaki âlimlerin "Müslümanların yaşadıkları toprakları terk ederek başka ülkelere gitmeleri câiz değildir" şeklinde fetva verdiklerini, seyahatimiz esnasında tanıştığımız Makedonyalı Müslümanlardan öğreniyoruz. 
İslâmî hassasiyeti yüksek Filistinli Müslüman âlimler tarafından, İsrail'in yayılmacı politikalarına karşı benzer fetvalar verildiğini hatırlıyoruz hemen. 
Keşke Suriyeli Müslümanlara da bu şekilde fetva veren şuurlu âlimler çıksaydı da, Suriye toprakları PYD ve DEAŞ gibi taşeron örgütler eliyle emperyalist kafirlere peşkeş çekilmiş olmasaydı.
***
Makedonya küçük bir Balkan ülkesi. 
Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk, Kosava ve Sırbistan sınır komşuları. 
Nüfusu yaklaşık olarak 2.100.000 civarında. 2014 yılı verilerine göre nüfusun yüzde 33-34'ü Müslüman. İslamî faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları yetkilileri, şimdilerde Makedonyalı gençlerin çalışmak için AB ülkelerine akın etmeleri neticesinde bu oranın Müslümanlar lehine değiştiğini ifade ediyorlar.
Bu değişiklikten endişe eden Makedon hükümeti, yapılan yeni nüfus sayımını, resmî olarak başlamasından sonra, nüfus sayım komisyonunu topluca istifa ettirmek yoluyla iptal ediyor. 
Mevcut resmî rakamlara göre nüfusun yüzde 64'ü Makedon Ortodoks Kilisesi'ne bağlı Hristiyanlardan oluşuyor. En büyük ikinci dinî grup ise, çoğunluğunu Arnavut kökenli Müslümanların oluşturduğu yüzde 34 oranındaki Müslümanlardır.
Üsküp’te hatırı sayılır bir Müslüman nüfusun varlığını müşahede etmemiz bizi son derece mutlu ediyor. Bu Müslümanların, özellikle Üsküp merkez çarşısı içerisinde bulunan Murat Paşa Camii etrafında yoğunlaşan esnafın, Türkçeyi rahatlıkla konuşabilmeleri hem bizi sevindirdi hem de onlarla anlaşıp halleşebilmemizi kolaylaştırdı.  
***

31 Ağustos Perşembe sabahı 08:00'de İstanbul'dan hareket eden uçağımız yerel saat ile 10:30'da Üsküp havaalanında idi. (Yolculuk bir buçuk saat sürüyor ancak Makedonların AB ülkelerine uyum sağlamak için kullandıkları saat dilimi Türkiye'ye göre bir saat ilerde.) 
Havaalanından Üsküp merkezine giderken Kayseri'den beni arayan arkadaşım Ahmet Şenaltun, Üsküp çarşısında tatlıcılık yapan ihtiyar bir teyzeden bahsetti ve kendisi ile tanışıp tatlılarından yememizi tavsiye etti. 

Tatlıcı teyzeyi bulduk. Ama bir sürpriz kapıda karşılıyor bizi. Dükkanın caddeye bakan cephesinde kocaman bir Recep Tayyip Erdoğan posteri. Ve altında "Turska Baklava Angela Merkel" yazısı. 
Arkadaşlarımızdan biri "Erdoğan'ı seviyor musunuz?" diye soruyor. 
-Çok.. hem de çok.
"Neden?" diye sorduğumuzda işaret parmağını kaldırıp dümdüz tutarak cevap veriyor:
-Dik duruyor, dik.
 
Tatlıcı teyzenin dükkanının da içerisinde bulunduğu Üsküp'ün merkezindeki çarşıyı gezmeye başlıyoruz. Hiç yabancılık çekmiyoruz. Sarrafından antikacısına kadar çarşı bize çok tanıdık geliyor.
Bu eski çarşıda gezerken esnafla selamlaşmak ve konuşmak için Arnavutça veya Makedonca bilmemiz gerekmiyor. Zira çarşı esnafının büyük çoğunluğu kendileri ile anlaşabileceğimiz kadar Türkçe biliyor. Türkçeyi konuşamayanlar da rahatlıkla anlayabiliyor. 
Üsküp'ün bu eski çarşısında gerçekten samimî bir ortam hissediyor insan. Herkesin birbirini tanıdığı, birbirine selam verdiği güzel bir mahalle havasını teneffüs etmek mümkün bu çarşıda. 
Hemen her köşe başına kurulmuş olan çay ocaklarının önüne konan masalarda sımsıcak sohbetlere şahit oluyoruz. Selam verdiğimizde ayak ayak üzerine atmış kimselerin kendilerine çekidüzen verdiklerine şahit oluyoruz.
Çarşı esnafının sohbetinde, masalarda çay içen insanların bakışlarında Türkiye sevgisini ve özlemini hissetmek hiç de zor olmuyor. 
***

İHH'nın İstanbul'daki genel merkezinden aramıza katılan ekip başkanımız ve mihmandârımız Emin Emin, Üsküplü olduğu için tatlıcı teyzeyi bulmakta, çarşıda dolaşmak ve Müslümanlarla buluşup tanışmakta hiçbir zorluk çekmedik. Türkiye'de imiş gibi rahattık.
Otele uğrayıp kısa bir süre istirahat ettikten sonra öğle namazı için Murat Paşa Camisi'ne gittik. Üzerimizde İHH yeleklerini gören cemaatin büyük çoğunluğu bizleri Türkçe "Hoşgeldiniz" diyerek tebessümle karşıladılar. 
Yirmi yıldan fazla (Bosna savaşından bu yana) Balkan ülkelerinde çeşitli yardım faaliyetlerinde bulunan İHH, bölge insanı tarafından sempati ile karşılanıyor. 
İHH, Makedonya'da, yardım faaliyetlerini sadece Ramazan aylarında kumanya dağıtımı ve Kurban Bayramı'nda et dağıtımı ile sınırlamıyor, yardımları dağıttığımız kimi köylerdeki camilerin yapımı, onarımı, döşemesi ve hatta din gönüllülerinin maaşlarını bile üstleniyor.
Bütün bu faaliyetleri Makedon Müslümanların kurdukları İyilik Başağı, Ensar Derneği, Merhamet Derneği gibi yerel hayır kurumları ile birlikte yürütüyor.
Biz de çarşı içerisindeki kısa turdan sonra, bu bölgeye yakın olan, İHH'nın bölgedeki partner kuruluşu olan İyilik Başağı isimli derneğin binasına geçtik. Arefe günü olmasına rağmen, yönetim kurulu üyelerinin tümü orada ve bizi çok sıcak bir şekilde karşılıyorlar ve hoş bir sohbet ortamı oluşuyor.       
Dernek, İyilik Başağı ismini Bakara Sûresi'nin 261. ayetinden alıyor:
"Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak veren ve her başakta yüz tane bulunan tohuma benzer. Allah dilediğine kat kat verir. Çünkü Allah rahmetiyle sınırsızdır. Her şeyi tarifsiz bilendir."
İyilik Bağışı Derneği, Makedonya'nın bağımsızlığını ilan ettiği 1991 yılında kurulmuş. Faaliyetleri hakkında bize verilen bilgilerden kısaca şu notları almışız:
- Makedonya genelinde 1150 yetimin, eğitim-öğretim başta olmak üzere, her türlü ihtiyaçlarını gidermek.
- Yine Makedonya genelinde iki bine yakın ihtiyaç sahibi aileye peryodik olarak yiyecek, odun ve kömür yardımında bulunmak.
- Öğrenciler için eğitim malzemeleri, masa-sandalye, okur giderleri vs ihtiyaçları temin etmek.      
- Yetim aileleri başta olmak üzere ihtiyaç sahibi aileler için konut inşaa etmek.
Derneğin çalışmaları takdirle karşılanmış olmalı ki, Türkiye'den İHH'nın yanı sıra, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Suudi Arabistan ve hatta İngiltere'de İslamî faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarından yardım aldıklarını yine dernek yetkililerinden öğreniyoruz.
Uzunca süren bir sohbetten sonra Üsküp'e yaklaşık 40 km mesafede bulunan Kumanova şehrine gittik. Burada Kur'an eğitimi alan (çoğunluğu yetim) öğrencilerin arefe günü akşamı mezuniyet törenleri olduğunu öğrendik. 
Yaklaşık 130 bin nüfusu olan Kumanova'nın yüzde 30'u Müslümanlardan oluşuyor. Bu yerleşim yerine bağlı köylerden iki tanesinde ise tamamen Müslümanlar yaşıyor. 
En yakın köyün camisinde akşam namazını edâ ediyoruz. Caminin farklı planı ve mükemmel derecede temiz olması hepimiz hayran bıraktı. Daha sonra kurban eti dağıtmak için gittiğimiz köylerde ziyaret ettiğimiz ve namaz kıldığımız camilerin hepsinin pırıl pırıl olması dikkatlerimizden kaçmadı. 
Bu camilerde görev yapan imamlardan bir kısmının maaşlarını halen İHH'nın karşıladığını bir kez daha hatırlatmakta fayda var. 
Arefe günü Kumanova'daki Kur'an ziyafeti öncesi, Türkiye'den giden ekip arkadaşlarımız adına, bana kısa bir konuşma fırsatı verildi. 
Tercüme edilerek yaptığımız konuşmada Atavatanlarında olan Makedonyalı Müslüman kardeşlerimize, Anavatanları olan Türkiye'den kucak dolusu selamlar getirdiğimizi söylediğimizde, çoğunluğunu bayanların oluşturduğu salonda duygular sel oldu, bir alkış tufanı koptu.

Ben bu vesile ile törende yapmış olduğum konuşmayı tercüme eden Emin Emin bey kardeşime teşekkür ediyorum. 
Törende yüze yakın yavrunun okuduğu Kur'an-ı Kerim, salavâtlar ve tekbirler hala kulaklarımda çınlıyor. Doğrusu hepinizin yaşamasını istediğim duygu dolu, etkileyici bir ortamdı.
 

Devam edecek.
 

Bakmadan Geçme