Üniversiteye sorduk
Bizim kampüs ekibi olarak Erciyes Üniversitesinde anket yaptık. Ankette üniversite gençliğine ' Sizce üniversite gençliğinin sorunları nelerdir?' diye sorduk.
Bizim kampüs ekibi olarak Erciyes Üniversitesinde anket yaptık. Ankette üniversite gençliğine; “ Sizce üniversite gençliğinin sorunları nelerdir?” diye sorduk.
Aldığımız sonuçlara göre öğrencilerinin büyük bir kısmı Ahlaki Sorunlar cevabını verdiler. Öğrenciler gençliğin ikinci büyük sorun olarak Kendilerini Boşlukta Hissetme cevabını verdiler. Kendilerini Boşlukta Hissetmeyi diğer büyük bir sorun olarak Eğitimsizlik izledi. Öğrenciler gençliğin başka büyük bir sorunu olarak gençlerin Siyasetle Uğraşması cevabını verdiler. Öğrenciler diğer bir gençlik sorunu olarak Tembellik cevabını verdiler. Bizim kampüs ekibi olarak bu anketten çıkan sonuçları bu haftanın konusu yapmaya karar verdik. Gençliğin sorunu birde gençler olarak dile getirmek istedik.
Yaşadığımız çağda aileler çocuklarının üniversiteye gitmesi için maddi manevi bütün olanaklarını seferber ediyorlar. Ancak sınav sonucu açıklanıp gençler üniversiteye gittiklerinde bütün sorunlar çözülmüş gibi rahat davranıyorlar.
Bu, Ailerlerinde Ahlaktan çok maddi değerlere, mesleklere, dünyevi işlere daldığını gösterir.
Üniversiteye gelen her gencin aklında yaşadığı çevreye ve etkinlendiği medyaya bağlı olarak bir “Üniversite” prototipi oluşur. Bu prototip filmlerde , dizilerde, müzik kliplerinde kısaca popüler kültürün her alanınında oluşturuluyor. Gençlere manevi değerlerden çok Ahlaktan çok karşı cins ile ilgili aşırı ilişkiler, tüketim kültürünün insan nefsinin ele geçiren baskınlığı, egolu ve ben merkezci hizipçi ve ayrışmacı bir hayat aşılanıyor. Yani varlıktan çok yokluğa meyilli bir gençlik oluşturulmak isteniyor. Bu gençlik çevresine karşı, ilgisiz, hayasız, ahlaksız, hikmetsiz davrnışlarda bulunuyor.
Üniversitede, kantinlerde, sınıflarda karşılatığımız yakinen şahit olduğumuz yukardaki durumlar anket sonuçlarımızın tutarlı olduğunu gösterir açıklar.
Bizim Kampüs Gençliği- [email protected]
YAZI-2
Erciyes İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç.Dr.Şahin Güven:
“GENÇLERE REHBERLİK ETMEK GEREKİYOR”
“Üniversite Gençliğinin Sorunları nelerdir?” başlığı altında yaptığımız Ankette çıkan çarpıcı sonuçları Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç.Dr.Şahin Güven’le değerlendirdik.
Sayın hocam! Öncelikle bizlere zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Geçtiğimiz günlerde Erciyes Üniversitesindeki gençlerle “üniversite gençliğinin sorunları” üzerine bir anket çalışması yaptık. Yaptığımız bu anket çalışmasında, “gençlerin sorunları nelerdir?” sorusuna verdikleri cevapların ilk sırasında “ahlaken bozulma problemi” yer aldı. Hocam sizler de üniversite camiasının içinden biri olarak, gençlerin sorunlarının başına “ahlakî bozulma”yı koymaları size göre isabetli mi, ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle Üniversite gençliğinin sorunlarını ele alan böyle bir çalışma yaptığınız için sizlere teşekkür ederim. Sorumluluk bilincine sahip sizin gibi üniversite gençlerinin, birlikte yaşadıkları, aynı sınıfları, amfileri, kantinleri ve yemekhaneleri paylaştıkları arkadaşlarının sorunlarıyla ilgilenmeleri ve daha da önemlisi bu sorunların çözümü için çalışıp gayret göstermeleri gerçekten takdire şayan bir durumdur.
Üniversite gençlerinin önemli bir kısmının gün geçtikçe ahlak bakımından dejenere olması, çoğu insan gibi bizlerin de gözlemlediği bir durumdur. Çünkü insanların sahip oldukları ahlaki değerler, onların tavır ve davranışlarında kendisini ele verir. Hoca-öğrenci ilişkisinden tutun da öğrencilerin kendi aralarındaki tutum ve davranışlarını gözlemlediğimizde, sevgi, saygı, fedakârlık, diğerkâmlık vb. ahlaki değerlerde bir aşınmışlık haliyle karşılaşıyoruz. Ancak bu durum sadece üniversite gençliğine has bir durum değildir. Zira toplumun hemen hemen bütün katmanlarında bu ahlaki yozlaşmanın az ya da çok olduğunu müşahede ediyoruz.
Hocam, anket sonucunda çıkan aşağıdaki şu tabloyu nasıl yorumlarsınız?
Gençlerin, özellikle de üniversitede öğrenim görmekte olan gençlerin, sorunlarının başına “ahlaki yönden bozulma”yı koymaları önemli bir tespittir. Demek ki gençler bunun farkındadırlar. Bu tespit bile aslında sevindirici bir durum arz etmektedir. Çünkü sorununun farkında olan genç, bugün ya da yarın, ama mutlaka bir gün, kendisini bu sorunuyla yüzleşmek zorunda hissedecektir. Zira derdini bilen dermanını arar.
Sizin gerçekleştirdiğiniz anket sonucuna baktığımızda, aslında gençlerin ikinci sırada problem olarak gördükleri “kendini boşlukta hissetme” cevabının da yine ahlakla sıkı sıkıya ilişkisinin olduğunu görmekteyiz. Çünkü insanın iç dünyasını imar eden ve onu boşlukta hissetmekten kurtaran en önemli hususların başında inanç ve moral değerlerin yokluğu ya da dejeneresi gelmektedir. Moral değer dediğimiz şey ise ahlakın ta kendisidir.
Pekâlâ hocam, gençliğin bu noktaya gelmesinde ne tür etkenler var, neler etken?
Bu sorunuzun cevabını, öncelikle 12 Eylül 1980 darbesi sonrası üniversiteleri dizayn eden güç odaklarının gençliğe biçtikleri rolde aramak gerekir diye düşünüyorum. Bilindiği üzere seksen öncesi üniversite gençlerinin önemli bir kısmında, hak ya da batıl, iyi ya da kötü bir davası ve ideolojisi vardı. Bunun için de çaba ve gayret sarf ediyordu. Yani genç, “davası olan adam”dı. Darbe sonrası gençliğine gösterilen hedef ise “savaşma, seviş!” ideolojisiydi. Bunun neticesinde üniversite gençliğinin önemli bir kısmı, bireysel menfaatlerini önceleyen ve şehevi arzularını tatminden başka bir amacı olmayan bireylere dönüştü. Tabii bu arada ülkemizde son yıllarda artış gösteren ekonomik refah ve bolluk da, gençlerin her arzu ettiklerini elde etmelerine bir tür imkân sağladı. Yine çok kanallı televizyonlar, internet, facebook, twitter vb. yazılı ve görsel medya alanındaki gelişmeler, genelde gençliğin ahlakını bozmaya yönelik yayınlar yaptılar. Neticede bu ve buna benzer sebeplerle başta üniversite gençliği olmak üzere ülkemiz insanlarının ahlaki yönden sorunlar yaşamalarına sebep oldular.
Üniversiteli gençler, sorunlarının başına “ahlak sorunu”nu koyuyor. Eğer geleceği gençler inşa edecekse, sizlerin “erdemli toplumun inşası“ isimli kitabınızı esas alırsak, bu durumda umudumuzu bağladığımız gençlik nasıl erdemli toplumun yapıtaşı olabilir?
Cevap: Öncelikle sorunlarının farkında olan gençlere el uzatmak, onlara bu sorunlarının çarelerini bulabilmeleri yolunda rehberlik etmek gerekir. Bu rehberlik işi de başta aileler olmak üzere, Üniversite hocaları, çeşitli eğitim kurumları, sivil toplum kuruluşlarına düşen bir görevdir. Ancak sorumluluk sahibi siz gençlere de büyük görevler düşmektedir. “Akran akranı etkiler” derler. Bu sebeple sizler, dostluk kurarak ve arkadaşlık yaparak bu gençlere pekâlâ yardımcı olabilirsiniz.
Bir de sorunlarının farkında olmayan gençler var. Bunlar da önemli bir yekûn tutmaktadır. Dolayısıyla bunlar için yapılacak öncelikli şey ise, sorunlarının farkına vardırmaktır.
M.SAFA ASAROĞLU- [email protected]
YAZI-3
Allah ,Halak, Ahlak!
Bu üç kelime. Kurtuluştu belki .Bilemedik. Bilseydik kanar mıydık dünyaya!
Aslında ne suçu vardı gençlerin? Bizler sadece dünyaya ayak uydurduk. Sonra şeytan ayaklarımızı iyice kaydırdı. Aldandıkça aldandık. Bir nefis vurdu sağdan, bir şeytan yanaştı soldan. Ve bir ayet damladı kalbimize semadan;
Kadınları, çocukları, yığınlarla altın ve gümüşü, eğitilmiş atları, davarları ve ekinleri sevmek gibi zevkler insanlara alımlı görünür. Bunlar dünya hayatının nimetleridir. Oysa gidilecek en güzel yer ALLAH katındadır. Al-i İmran 14
Ve ana baba aldandı. Evlatları okudukça okudu. Yığıldı diplomalar. Gururlandı anne. Ve büyüdü çocuk. Bilmedi Rabb'i kim Bilmedi Önderini. Dünya hayatına aldandıkça azgınlığı da arttı Hoş geldi dünya hayatı. Yaşadı hayatını ve yaratılışına-ahlakına karşı geldi. Neydi ahlak?
Yaratılışa uygun davranmaktı.
Unuttuk bizler Allah'a karşı olan ahlak vazifemizi. Yerden buğday toplayan tavuklar misali kıldık namazlarımızı. Anlamadan O Rahman'a erişemeden. Önce dinin direği namaza ahlaksızlık yaptık. Sonra yıkıldı iman binası ve yakındık gençliğin haline.
Bir tesettürümüz vardı. Ahlaksızlık ettik ona. Yanlış anladık ve saçımız hariç, açtık bütün mahremimizi. Ne dilimize ahlakı öğrettik, ne gözümüze ne de gönlümüze öğretebildik.
Yaradılışa karşı geldik ve ahlaksızlık ettik Cihad'a. Klavye mücahitliği yaptı gençlerimiz .Ancak boştu meydanlar. Bizler bir ölür bin doğardık oysa yine bilemedik. Bilseydik günbegün ölür müydü Suriye?
Bizler ahlak'a çok ahlaksızlık ettik ve aldandık dünya hayatına. Önce Allah sonra halak ve, ahlak dedik. İnsan önce Rabbinden başlamalı tanımaya ve yaratılışını sorgulamalı. Belki bir ayet yetişir imdadımıza, "Arş'ı sudan ibaret olan kainat üzerinde her şeyi kuşatmışken, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde/devirde yaratan O'dur.." Hud 7
Ahlak timsali Rasul'ün, hayatlarının her anına peygamber ahlakını nakşeden sahabenin ve yaratılışa karşı gelmeden inci taneleri gibi sakına peygamber hanımlarının ahlakından Rahman'ın biz gençleri nasiplendirmesini niyaz ederim. Selam ve dua ile.
sena beyza polat –[email protected]
YAZI-4
KÜLTÜR SANAT
Erciyes üniversitesi İlahiyat Fakültesi tefsir anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Şahin GÜVEN Hocanın “Erdemli Toplumun İnşası” isimli bu eser, aslında müstakil bir sûre tefsiridir. Bu kitapta tefsiri yapılan sûre Hucurât sûresidir. Medine döneminin son üçte birlik zaman diliminde nazil olan sûre, vahyin rehberliğinde oluşmakta olan İslâm toplumunun ahlaki yönünü inşa eden ayetleri içermesi bakımından dikkat çekmektedir.
Hucurât sûresinin içerdiği konulara yakından baktığımızda şunları görürüz:
Hucurât sûresi toplam on sekiz âyetten oluşan kısa bir sûredir. Ancak onca îcâzına/kısalığına rağmen ihtiva ettiği konular itibariyle erdemli bir toplum için gereken birçok ahlâki kuralı içermekte ve derli toplu bir şekilde sunmaktadır. Her bir pasajı, her bir âyeti, İslâm toplumunun uyması ya da sakınması gereken ahlâk ilkelerini barındırmaktadır. Bu sûre, hem “yönetici-toplum ilişkileri”ne dair ahlâk kurallarını, hem “sosyal ahlâk” ilkelerini hem de “inanç ahlâkı” diyebileceğimiz ilke ve kuralları bünyesinde toplamaktadır.
Bu sûre aslında, Müslüman bireyin içe dönük ahlâkını inşa etmesinin yanı sıra, aynı zamanda onun dışa dönük yönünü de inşa etmeyi hedefleyen “sosyal bir inşa” projesidir. Bir başka ifadeyle bu sûre, tam anlamıyla erdemli bir toplumu oluşturmayı hedeflemekte ve bunun için gerekli olan kimi ahlâkî ilkeleri koymaktadır. Çünkü bu sûre bir bütün olarak İslâm toplumunun yaşantısında karşılaştığı bazı sorunlara çözüm önerileri getirmekte ve hataya düştüğü hususlarda da doğruyu göstermek için kılavuzluk etmektedir. Hatta bu sûre, Müslüman toplumun karşılaşabileceği kimi sorunları nasıl çözüme kavuşturabileceği ve yaptığı (ya da yapması muhtemel) hataları nasıl bertaraf edebileceğine dair ilke ve prensipler getirmektedir.
Kur’ân’ın inanç ve ahlâka dair bütün âyetleri/mesajları evrensel nitelik taşımaktadır. Bu mesajların, ilk hitap çevresinin yaşadığı şartlar da göz önünde bulundurularak indirilmesi; bazen yöresel ve tarihsel kalıplara ve zarfa sokularak sunulması, onun evrenselliğine hiçbir zarar vermez. Dolayısıyla Hucurât sûresinin işlediği ahlâk sorunları, dönem insanının sorunları olmanın ötesinde daha büyük bir anlam taşımaktadır. Çünkü bunlar, tarih boyunca farklı şekillerde tezahür eden insana dair çeşitli ahlâk sorunları arasında yer alır.
Bu sûre öncelikle ve yoğunluklu olarak “pratik ahlâk” olarak niteleyebileceğimiz ameli ahlâk konularını işlemektedir. Onun için nazil olduğu hayattan bigâne kalmamıştır. Bir anlamda yaşanan olayları âyetlerin inişine bir sebep ve vesile kılmıştır. Bu ise sûrede anlatılan ahlâk ilke ve kurallarının hem daha iyi anlaşılmasını, hem de daha iyi yaşanmasını kolaylaştırıcı bir unsur olmuştur. Hatta bir ahlâk kuralını söylemekle kalmamış, bazen o ahlâk kuralına gönülden bağlanan ve uygulayanlar övülmüş; böylece mü’minler söz konusu ahlâk kuralına uymaları konusunda teşvik edilmişler, bazen de yasakla yetinmemiş o ahlâk kuralını ihlalin ahlâken, şer’an ve fıtraten menfur bir davranış olduğunu ifade etmek için temsili anlatım yolunu tercih etmiştir. Böylece konan o ahlâk kuralının ihlâlinde nasıl bir çirkefliğin ortaya çıkacağı muhatapların zihninde canlandırılmış ve gözlerinin önünde adeta sahnelenmiştir.
Yaratılış bakımından insanların kardeş olduklarını hatırlatan Allah Teâlâ, gerçek üstünlük ölçüsünün “takvâ” olduğunu, bunun dışındaki kimi farklılıkların ise sadece ve sadece tanı(ş)ma vesilesi olması gerektiğini bizlere bildirmiştir. Sûrenin kalbi niteliğinde olan 13. âyet, insanları Allah’a karşı sorumluluk bilincini taşımaya (takvâ) davet etmiş; bir anlamda, sûrede yasaklanan tavır ve davranışların temelinde bu sorumluluk bilincinin olmamasının yattığını düşünmemizi sağlamıştır. Sorumsuzca davranmanın adı olan “fısk” ise, iman ettikten sonra bir Mü’minin alabileceği en kötü vasıf olarak nitelendirilmiştir. Çünkü kişinin sahip olduğu inanç ile yaşamında sergilediği ahlâki tavır ve davranışlar arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Evet, iman etmek bir inanca sahip olmak için atılması gereken ilk adımdır. Ancak İslâm’da iman, salt teslimiyet ve taklitten ibaret değildir. Aksine o bir hayat tarzıdır; kalbe kök salan iman, inanan kişinin hayatına ahlakî tavır ve davranış olarak yansır. Bir diğer ifadeyle iman, mü’minin öte dünyasına sevap ve Cennet olarak yansırken, bu dünyasına da “güzel ahlak” olarak yansır.
Evet, bütün bu özelliklere sahip olan sûre, hem ideal bir İslâm toplumunun inşasında gerekli olan temel prensipleri koyan, hem de bu ideal uğrunda yol alırken karşılaşılabilecek bazı problemleri ve çözüm yollarını bizlere en veciz şekilde bildiren bir sûredir. Getirmiş olduğu îmânî ve ahlâkî ilkelerle iç dünyamızı imar ederken, hukûkî ilkelerle de dış dünyamızı ve toplumsal yapımızı inşa etmektedir. Dolayısıyla sûrede iman, ahlâk ve hukuk konuları iç içe geçmiş bir şekilde anlatılarak bunların birbirinden ayrılmaz unsurlar olduğu ortaya konmaktadır.
İşte kendi içinde insicamlı bir yapıya sahip olan ve konuları arasında da eşsiz bir ahenk bulunan Hucurât sûresini, bir bütün olarak değerlendirip genel bir isim koyan müellif, en uygun ve kapsayıcı ismin “Erdemli Toplumun İnşası” olduğunu söylemektedir. Çünkü sûre bir bütün olarak iman edenleri (ya da iman iddiasında bulunanları) muhatap almakta ve onların önderleri ve hemcinsleriyle ilişkilerini düzenlemektedir.
YÜREKTEN KAĞIDA DÖKÜLENLER
Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim. HZ. MUHAMMED (SAV)
Asıl yetimler anadan babadan değil ilim ve ahlaktan yoksun olanlardır. HZ. ALİ (R.A)
Hep söylüyoruz namaz beş vakit, ahlak ise yirmi dört saat farzdır. İBRAHİM TENEKECİ
Bir milletin ahlakı dişleri gibidir. Çürüdüğü nispette acısını hisseder. BERNARD SHAW
Ahlak olmayan yerde kanun bir şey yapamaz. NAPOLYON
HAZIRLAYAN: M.FURKAN ALAT [email protected]
YAZI-5
HERŞEYE RAĞMEN
Hasan El Benna’nın gençliğe söylediği gibi;
Ümitsizliğe düşmeyiniz. İnananların ahlakında ümitsizlik yoktur. Bugünün hakikatleri dünün hayalleriydi. Bugünün hayalleri de yarının hakikatleri olacaktır.
Hala vakit vardır. Bütün bozulma ve çürüme görüntülerine rağmen inanan halkların benliklerinde bu unsurlar dipdiri ve sağlamdır.
Zayıf hayatı boyunca zayıf kalmaz. Güçlü de gücünü sonsuza dek sürdüremez. Yeryüzündeki zayıflara yardım etmek istiyoruz. Onları yeryüzünün efendileri ve gücün varisleri kılmak istiyoruz. Zaman birçoğunu büyük olaylarla yerinden edecek ve büyük işler yapmak için fırsatlar doğacaktır.
Dünya sizin davetinizi beklemektedir. Yaşanan acıları dindirecek barış, kurtuluş ve hidayet çağrınızı beklemektedir. Halklara yol gösterme ve önderlik etme sırası size gelmiştir.
“Zira böyle [iyi ve kötü] günleri insanlara sırayla paylaştırırız.” (Ali Imran, 140)
“Allah’tan onların ümit edemediklerini [alacağınızı] ümit ediyorsunuz.” (Nisa, 104)
Hazırlanın gençler!
Yarın yapamayacaklarınızı bugün yapın!