• Haberler
  • 'Türk Dünyasında Alternatif Nobel Kuracağım'

'Türk Dünyasında Alternatif Nobel Kuracağım'

Gazetemiz konuşan Erciyes Üniversitesi (ERÜ) rektör adaylarından Prof. Dr. Şefaettin Severcan, 'Türk Dünyasında Alternatif Nobel Kuracağım' dedi.

İLK SÖYLEŞİ

Kayseri Gündem olarak Türkiye’nin en büyük ve en eski üniversiteleri arasında yer alan Erciyes Üniversitesi’ndeki rektörlük yarışına büyük önem veriyoruz. Bu konuda şimdiye kadar aday olan 11 profesörümüzle ilgili haberler yayınlıyoruz. Bugünden itibaren de adaylarla yaptığımız röportajları sizlere sunacağız. İlk olarak İlahiyat Fakültesi'nde İslam Tarihi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi olan Şefaettin hocamızla yaptığımız söyleşiyi yayınlıyoruz.

ALTERNATİF NOBEL

 “Rektör olduğumda evvela üniversite ölçekli sosyal, fen, mühendislik ve sağlık bilimleri gibi birkaç alanda bir üniversite ödülleri sistemi koymayı düşünüyorum. Birinci yıl üniversite çapında, ikinci yıl ülke çapında yapmayı düşünüyorum. Daha sonra gerekli iltifatı görürse Türk dünyası ile ortaklaşa yapmayı planlıyorum. Bu da oturduktan sonra ‘Nobel Ödülü’ne rakip olacak şekilde dünya genelinde böyle bir ödül tertip etmeyi düşünüyorum.”

ERÜ ‘mıknatıs üniversite” olacak!

 “Üniversitemiz öğretim elemanlarına sağladığı imkanlarla mıknatıs üniversite olacak. Mıknatıs üniversite, hem öğrenci hem de hocalar tarafından daha çok tercih edilen bir kurum haline getirmek anlamına geliyor.”

Rektörlük seçim süreci nasıl işleyecek?

Şu anda Rektörlüğe 11 aday var. 17 Aralık günü saat 09.00-17.00 arasında öğretim üyelerimizin (Yrd. Doç., Doç, ve Prof.) kullanacakları oylarla en çok oy alacak ilk 6 aday YÖK’e bildirilecektir. 22-23 Aralık tarihlerinde YÖK, rektör adaylarını inceleme komisyonunu başlatacak. Burada 6 adayı çağırıp mülakata da tabii tutabilirler. Yahut buna ihtiyaç duymayabilirler. Bu YÖK’ün tasarrufunda. Ama teamüllere göre ilk 6 adayın 22-23 Aralık tarihlerinde mülakata çağrılması gerekiyor. YÖK mülakatın sonucunda bu 6 adaydan 3’ünü eleyecek ve 3 tanesini 25 Aralık’ta Cumhurbaşkanı’na gönderecek. 25 Aralık’tan sonra Cumhurbaşkanımız, bu 3 adaydan bir tanesini rektör olarak atayacaktır. Bu kararın Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından rektörlük süreci tamamlanacaktır.

“BAŞARILI YÖNETİCİLİĞİMİ REKTÖRLÜKLE TAÇLANDIRMAK İSTİYORUM”

Siz neden rektör adayı oldunuz?

Yurtdışı tecrübelerim ve yurtiçi idarecilik tecrübelerim çok zengin. Arkadaşlarımız rektörlük seçimleri gündeme geldiğinde bana dediler ki; ‘Hocam, yaşınız kıvamına geldi. Tecrübeniz de var. Görev yaptığınız tüm idari görevlerde de huzuru ve barışı sağladınız. Başarılı bir idarecilik süreciniz yaşandı. Hatta her gittiğinizde aranan biri oldunuz. Gelin bu idari kabiliyetinizi bu defa da Erciyes Üniversitesi’ne taşıyın. Üniversitemizde bir yorgunluk var. Buna bir dinamizm katın. Problemlerimiz çok. Problemlere hep birlikte bir el atın.” dediler. Ben de ‘bir düşüneyim’ dedim.

Bu durumu muhtelif fakültelerde dostlarımla görüştüm. Görüştüğüm dekan olan 10 arkadaşımdan 7 tanesi; ‘Hocam, aday ol, olabiliyorsan da rektör de ol’ dediler.  2 tanesi de çok dikkatli bir tercih yapmam konusunda uyardı. Bir tanesi de ‘rektörlük sıkıntılı bir iştir, senin keyifli bir hayatın var. Bu yüzden aday olma’ dedi. Diğer dostlarımla da yaptığım görüşmelerde benzer tepkiler aldım. Biz de ‘sorumluluktan kaçmayalım’ dedik. Her zaman bir şeylerden şikayet etmek yerine elimizi taşın altına koyalım istedik ve adaylığımızı ilan ettik.

Adaylığımızı ilan ettiğimizde içimizde bazı tedirginlikler vardı. Ama hocalarımızı ziyarete başlar başlamaz bu tedirginlik gitti. 1 haftalık ziyaretlerim sonrasında edindiğim izlenim isabetli bir karar aldığım yönünde oldu. 1 ay sonra ise böyle bir karar aldığıma çok memnun oldum. Çünkü görüştüğüm pek çok hocamız, hep memnuniyetlerini ifade ettiler.

Akademik personele yönelik ne gibi projeleriniz var?

                Çok özgün projelerim var. Bir üniversitenin kalitesinin artması akademik personelinin niteliği ile alakalıdır. Bizim Erciyes Üniversitesi olarak iki konuda çok önemli avantajımız var. Birincisi fiziki mekanlarla ilgili; ‘Çok güzel fiziki mekanlarımız var’ Allah bunu yapıp, üniversitemize hediye eden hayırseverlerden razı olsun. İkincisi, öğretim üyesinin hem niceliği hem de niteliği bakımından Türkiye’deki üniversitelerin ortalamasının üzerinde bir yapıya sahip. Dolayısıyla bu bir şans. Biz bu avantajları daha verimli bir hale getireceğiz.

                Sabancı Kültür Sitemizin tam karşısında ve yapımı tamamlanmayan kongremizin lojmanlar tarafında bizim üniversitelerimizin arsaları var. Talas Bulvarı üzerinde çok stratejik ve ticari değeri olan üniversite arsalarımız var. Bu arsalara iki tane ‘yap işlet devret’ modeli ile AVM v.b. ticari ve sosyal alanlar içeren iki bina yaptıracağım. Bu binalardan yıllık minimum 6 milyon TL bir gelir bekliyoruz. 2016 yılında bunun hukuki zeminini oluşturacağım. 2017 yılında ihaleye çıkacağız. Ben kıran kırana bir ihale olacağını düşünüyorum. Bu arsaları bağışlayanlara da şükran ve minnetlerimi arz ediyorum. 2018 yılından itibaren kira gelirleri başlayacak şekilde buraları ihale edeceğim. Buradan gelecek 6 milyon TL’yi tamamen hiçbir kuruşunu başka bir yere ayırmaksızın hocalarımızın bilimsel faaliyetlerine teşvik, ödül ve ihtiyaç olarak nitelikli bir adalet sistemi içerisinde dağıtacağız. Bu yurtdışı kongre ve sempozyumlara gitmeyi de rahatlatacaktır.

ERÜ ‘MIKNATIS ÜNİVERSİTE” OLACAK!

                Üniversitemiz öğretim elemanlarına sağladığı imkanlarla mıknatıs üniversite olacak. Mıknatıs üniversite demek, hem öğrenci hem de hocalar tarafından daha çok tercih edilen bir kurum haline getirmek anlamına geliyor.

                Öğretim üyelerimiz ömürlerinin önemli bir kısmını üniversitede geçiriyorlar. Bu nedenle Üniversiteyi öğretim elemanlarının keyif ve huzurla çalıştığı bir mekan haline getirmeliyiz diye düşünüyorum. Bunu insanı merkeze alarak başaracağız.

                Büyük hedeflere merdiven dayamak istiyorum. Bugün Batı’da itibarı yüksek bir ‘Nobel Ödülü’ var. İnsanlar; kendi vatandaşları, bilim adamları ve sanat adamları bu ödüllerden biri ile muhatap olduğu zaman adeta seviniyorlar ve bayram ediyorlar.

                Rektör olduğumda evvela üniversite ölçekli sosyal, fen, mühendislik ve sağlık bilimleri gibi birkaç alanda bir üniversite ödülleri sistemi koymayı düşünüyorum. Birinci yıl üniversite çapında, ikinci yıl ülke çapında yapmayı düşünüyorum. Daha sonra gerekli iltifatı görürse Türk dünyası ile ortaklaşa yapmayı planlıyorum. Bu da oturduktan sonra ‘Nobel Ödülü’ne rakip olacak şekilde dünya genelinde böyle bir ödül tertip etmeyi düşünüyorum. Bu eminim çok rağbet görecektir. Çünkü Nobel Bilim ödülleri ilgili zaman zaman çeşitli dedikodular çıkıyor. Siyasi tercihler yapıldığı noktasında yazılar yazılıyor, demeçler veriliyor. Bu eleştiriler, kuru yazı ve demeçler değildir.

                Ortak aklı ortaya çıkaracağım. Her yenilik ve problemin çözümünde mutlaka o problemin ilgili birimleri ile ya da o yeniliği yapacağımız ilgili birimlerle danışarak, görüşerek, ortak aklı harekete geçirerek bir hizmet yapacağım. Somut bir örnek verecek olursak, mesela dekan ve müdür atamalarında görev süresinin sonu gelmiş dekanın bulunduğu fakülteye bir çay içmeye ziyarette bulunacağım. Hocalar toplu haldeyken onlarla fakültenin problemleri ile ilgili dertleştikten sonra onlara yöneticilerinin kim olmasını istediklerini soracağım. ‘Bana birer isim yazın’ diyeceğim. Sonra anında orada en çok ismi yazılan ilk 3 sıradaki ismi YÖK’e aynı sıralama içerisinde göndereceğim. Bu isimleri orada açtırarak, orada belirleyeceğim. Yani ben kullanılan oyları alıp başka bir yere gitmeyeceğim. Böylelikle seçim atmosferine sokulmadan şeffaf bir seçim olacak.

Üniversitenin sanayi, yerel yönetimler ve toplumla işbirliğini sağlama noktasında ne gibi projeleriniz var?

                Üniversitenin bilim üretimi halkı ile iç içe olmalıdır. Yani o bilimi halk kullanmalı. Halkın davranışlarını, ekonomik girdilerini ve yaşamını doğrudan etkileyecek bir bilim üretiminden yanayım. Öyle bir bilim olmalı ki satırlardan sudurlara yani kalplere inmeli. Bizim üniversiteler olarak gençlerimize davranışlarını geliştirici, hayatlarını değiştirici bir iki hamasi nutkun dışında söyleyecek ne sözümüz var. DAEŞ ve PKK’ya katılan bir grup gence üniversitedeki bilim üretimi itibari ile özellikle sosyal bilimler alanında ne verebiliyoruz? Bu bizim sorumluluğumuz değil mi?

Fiziksel olarak ne gibi bir hizmet sunmayı planlıyorsunuz?

                Önceliğimiz üniversitedeki sosyal alanları artırmak. Diğer yandan üniversite içi ulaşım belli saatlerde ciddi problemlere neden oluyor. Hem araç trafiği bakımından hem de öğrencilerimizin fakültelerine gitmeleri açısından zorluklar yaşanıyor. Mesela kış günü öğrencilerimiz tramvay ile geliyor. İnecek yerleri belli. Oradan fakültelerine yürüyerek gidiyorlar. Eski rektörlerimiz ve şimdiki vekil rektörde iç dağıtım için bir çaba içerisinde ama bu yetmiyor. Bunu daha rahat bir hale getirmek için imkanlar arayacağız.

                Otopark sorununu çözmek için 5-6 katlı otoparklar yapacağız. Otopark ücretleri de çok pahalı olmayacak. Bunlara bir gelir olarak bakılmayacak. Bir sosyal hizmet alanı olarak bakılacak. Gelir olarak bakınca fiyat yüksek oluyor. Parkta asansörler olacak ve her asansörden hastaneye gidecek merdivenler bulunacak. Böylelikle hem park sıkıntısı giderilecek, hem de trafik kirliliği önlenecek.

“ÜNİVERSİTEYİ MARKALAŞTIRACAĞIM”

Son olarak neler söylemek istersiniz?

                Üniversitemizi markalaştırmayı düşünüyorum. Bu çok kısa bir sürede yapılacak bir şey değil. Ama ben bunun temelini atmak istiyorum. Erciyes Üniversitesi diploması denildiği zaman buna bir irtibat sağlanacak kurumsal güvenirliliği sağlamak istiyorum.

                ‘Erciyes Villa Köy’ adı altında nitelikli bir hayatı akademisyen arkadaşlarımıza sunabileceğimizi söyledim. Pek çok öğretim üyemiz dört gözle bu nitelikli hayata kavuşulması noktasında bir güzel beklentinin içerisinde. Bunların hepsi biraz gayretle olacak şeyler.

                Son olarak 11 rektör adayımız içerisinde üniversitemize, ülkemize ve medeniyetimize kim hayırlı olacaksa rabbim o adaya bu hizmeti yapmayı lütfetsin.

Söyleşi: Bünyamin Gültekin

…………………………………………………………………………………………………………..

Prof. Dr. Şefaettin Severcan kimdir?

1956 Kayseri’de doğumlu. Kayseri İmam-Hatip Lisesi ve Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. İmam Hatip Lisesi'nde iki yıl görev yaptıktan sonra, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü İslam Tarihi Anabilim Dalı'na araştırma görevlisi olarak girdi. 1992’de İslam Tarihi ve Medeniyeti alanında “Doktor” ; 1996’da Doçent;  2001’de Profesör oldu. 

Yurtdışı ve yurt içi çalışmaları ile pek çok ödül almış olan Severcan, halen Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde İslam Tarihi Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak bilimsel çalışmalarına devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Yurt içi ve yurt dışı idarî hizmetlerinden kareler

1997 Ekim’inde dekan yardımcılığı ile başlayan idarî hayatı 2009 Ekim’ine kadar devam etti. Bu süreçte, iki yılı yurt dışında olmak üzere, beş yıl dekanlık ve yurt dışında bir yıl Rektörlük yaptı.

2002-2004 yılları arasında Türkiye’de YÖK’e, Kazakistan’da Eğitim Bakanlığı’na bağlı Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinde Tarih-Felsefe Fakültesi Dekanlığı yaptı.

2004-2005’de aynı üniversitede Rektörlük görevine atandı. Bir yıl sonra, dönemin Devlet, Millî Eğitim ve Adalet Bakanları tarafından Rektörlük görevine devam etmesi istenmesine rağmen, ailevi sebeplerden dolayı Türkiye’ye dönmek zorunda kaldı.

2006 - 2009 yılları arasında İlahiyat Fakültesi Dekanlığı ve ERÜ Soruşturma Üst Kurul Başkanlığı görevlerinde bulundu.

Yurt içi ve yurt dışı ilmî çalışmalarından kareler

1993’de, doktora tezindeki başarısından dolayı kazandığı bir burs ile İngiltere’de Leeds Metropolitan Üniversitesi ve Birmingham Üniversitesi, School of Oriental and African Staudies, British Library ve Oriental and India Office Collections Requisitions kütüphanelerinde alanıyla ilgili çalışmalar yaptı.  

Din Müşavirlerinin davetiyle Paris, Köln, Stuttgart, Amsterdam ve Zagrep başta olmak üzere pek çok Avrupa şehrinde; Astana, Almatı, Çimkent, Türkistan, Bişkek, Oş ve Taşkent gibi şehirlerde lisansüstü dersler ve konferanslar verdi.

Kazakistan’da yapmış olduğu bilimsel ve idari başarıları sebebiyle pek çok ödül aldı.

10’un üzerinde kitap; 50 civarında ilmî makale, bir o kadar uluslararası ve ulusal tebliği yayınlandı. Kitaplarından 5 tanesi Kazak Türkçesine çevrilmiş, makalelerinden bazıları da İngilizce ve Kazakça yayınlanmıştır. Ayrıca pek çok kitap bölümü yazmıştır.

Halen Türk Tarih Kurumu Raportörlüğü ve bazı ansiklopedik eserler için editörlük görevleri yürütmektedir.

Bakmadan Geçme