Su ve musiki ile huzur bulun
Ülkemizde ve yurt dışında su ve musiki ile insanları rehabilite eden sanatçı Hayrunnisa Mermi, 11 yaşından itibaren de hüsnü hat, tezhip ve ebru sanatıyla uğraşıyor. Müzik hayatına anne karnında başladığını savunan Mermi, şu sıralar Kayseri Kündane Sanat Evi'nde özel enstrüman dersleri ve musiki rehabilite programları sunuyor
İmam hatip kökenli konservatuar mezunu olan Musikişinas Mutrib Hayrunnisa Mermi, Türkiye'yi temsilen bakanlıklarımız destekli Arjantin, Bolivya, Şili, Uruguay, Peru, İspanya İsviçre, Almanya, Hollanda, Kosova gibi sayısı 21’i bulan pek çok ülkede konserler, seminerler ve eğitimler verdi. Müziğe anne karnında başladığını belirten Hayrunnisa Mermi, “olaylara Aşk muhabbetiyle baktığımdan Aşk bana bir tek Rabbi-i Rahim’i, Aşk-ı Vedud’u hatırlatan ifadedir. Çünkü o muhabbet etmeseydi var edilmiyorduk. İlgi üzere her biri birbirinden güzel varlıklar yaratıldı. Her şeye onun penceresinden bakmaya çalışıyorum. Annemin karnındayken başladı bu iş… Ve Ol’durtan Rabb ile yol gidildi. Çünkü duyduğum her ses her tını bir mesaj içeriyor. Bunu çok küçük yaşta farkında olmaksızın sorguladım. Hatta anneciğimin 15 yaşımda ‘kızım sen aşık mısın?’ dediğinde çok utandığımı hatırlıyorum. Müzik sayesinde, 30’lı yaşlardan sonra âşık olmanın ne olduğunu öğrenmiş oldum” dedi.
“Türk musikisi inanılmaz bir sihir”
“Tambur sesine aşık oldum”
“Su bedene, müzik ruha hitap ediyor”
“Her Enstrümanın bir karakteri vardır .O da kişiyi etkiler”
“Türk musikisi manevi değerleri uyandırmada çok etkili”
“Su ve musiki ile rahabilitenin tarihte pek çok örnekleri mevcut”
Müziğin evrensel olduğunu insanların hem ruhunu hem de bedenini etkilediğini söyleyen Hayrunnisa Mermi, “insanlar zorluklara karşısında dinlediği müzikle kendilerini ifade edebiliyorlar. O yüzden ne dinliyoruz çok önemli. Ve bu anlamda Türk musikisi inanılmaz bir sihir ifade ediyor. Şimdiye kadar 21 ülkeye gitmek nasip oldu. Tamburu Kayseri’de ‘çal da dinleyelim’ diye bir ifade varken, diğer ülkelerde tamburun tek bir sesine inanılmaz olumlu tepkiler olabiliyor. Tamburun ya da rebabın mistik derinliği çok etkili bunu Türkler olarak farkını zor anlayabiliyoruz. Çünkü her gün bal yediğimiz için baldan usanma söz konusu ve bu güne kadar farklı sunumlar oldu. Bu tarz müzikleri hep koro halinde dinledik. Son zamanlarda saray müziği adı altında bu biraz daha arttı. Bizim yaptığımız iş de saray müziği ve bunu tek tek her bir enstrümanın tınısını hissettirerek yapıyorum.” şeklinde konuştu.
Daha 11 yaşında Hüsn-ü Hatt, Tezhip ve Ebru sanatıyla uğraşan Mermi,” İmam Hatip okulunda eğitim gördüğüm dönemde Prof. Dr. İlhan Özkeçeci hocamla tanışma fırsatım oldu. Düzenlediği Hüsn-ü Hatt, Tezhip ve Ebru sergimizde ziyareti sonucu sizlere Tezhip sanatını öğretmek isterim demesiyle başladı. Aldığımız davet üzerine, sanat yolunda aile büyüğüm ablamız ile Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümüne tezhip dersi için gittik. Hocamızın kapısının önündeyken içeriden gelen bir ses duydum. Uzun bir süre o sesin etkisinde kaldım. Ses kesildikten sonra hocamın odasına girip duyduğum sesin ne olduğunu sormuş ve Tambur sesi olduğunu öğrenmiştim. Sesi ilk duyduğumda o sese aşık olmuştum. Ben bu enstrünmanı çalmayı öğrenmek istiyorum dedim ve daha sonra hocamdan altı ay özel dersler aldım.” açıklamasında bulundu.
Yurt dışında Türkiye’den daha fazla ilgi gördüklerini söyleyen Mermi,” insan bedeninin yüzde 70’i sudan oluşuyor. Bu yüzden su ve musiki birleştiği zaman su insanın bedenine, müzik ise ruhuna hitap ediyor bu şekilde insanlar rehbilite olabiliyor. Türk Tasavvuf Musikisi, renk, din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın insanların ruhuna dokunabiliyor. İnsana söylediğiniz olumlu ya da olumsuz sözler su eşliğinde çok etkili olabilir. Biz Kur’an ya da su ve Musiki enstrümanlarımızla kişinin haleti ruhiyesine bedeninin ve ruhunun ihtiyacına binaen meşk ediyoruz. Her insan bir enstrümandır. Bizim yapmaya çalıştığımızda aslında bu su ve makam. Su sesiyle aslında kişinin kendisiyle tanışmasını, buluşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Her insanın özünde güzellikler vardır. O buluşmayla zaten o atmosferde ne hissederse gayri ihtiyari bir enstrüman alıyor. Biz kişinin mizacına uygun enstrumanla buluşmasını sağlıyoruz’’ şeklinde konuştu.
Kündane Sanat Mekan Şifahanesine gelen her kişinin karakterine göre bir enstrüman seçtiğinin ve seçtiği enstrümana göre o kişinin güçlü ve zayıf yönlerinin belli olduğunu söyleyen Mermi,” insanlar çaldıkları enstrüman kararkterini etkiliyor . Oturuş şekli bile değişiyor. Ney çalarken ise derin bir boyuta girilir. Ney çalarken duruş pozisyonunda aklın kalbe eğilişi ve sonrasında çıkan nefes ile çıkan sesi.. Pozisyonda dahi bedeni bir yontmaya ve yönlendirmeye götürüyor. Rebab mistik bir enstrümandır. Mevlana Celalettin Rumi ve Sultan Veled’in meşk ettiği mistik bir alettir. Rebab’da derin bir duruş ve derin bir dokunuşu vardır. Düşündürür. Mesela tambur meşk ederken, mızrabı alttan alır ama yine de kesin ve net konuşur. Kişiyle bütünleşir.” değerlendirmesinde bulundu.
Musikinin ölçülü nağme olduğunu ölçülü olmayan nağmenin kişiyi yanılttığını söyleyen Mermi, ”ölçülü olmayan nağme kişinin duygularını olumsuz etkileyebiliyor. Mesela batı müziğinde sadece ben dedirten ses dizeieri mevcutken; Türk musikisinde ise sol ve la notaları arasında arıza ses diye isimlendirdiğimiz, 9 ayrı ses tını yani her nevi duyguyu hissi barındıran sesler mevcuttur. Farabi, İbni Arabi sesin, musıkinin ve makamların insan üzerinde olumlu etkisini ve hatta tedavi boyutlarını bizlere aktaran kadim hazine hükmünde kitaplar dokümanlar bırakmışlardır. Şöyle bir baktığınızda bu insanlar Kuran’la meşgullerdir yani “ iksirli bir sesle…” Sürekli secde ehli kişilerdir. Hafızlardır ve müziği dünya gıdası olarak görüp beden dışında enstrümanlara dökerler. Onların notası insanlarda direk manevi duygular uyandırır. Batı müziğinde ara sesler yoktur. Bir şey beni kendi kültürümden ailemden yaşantımdan uzaklaştırıyorsa bu sorundur. Şimdiki televizyona kitlenmek, telefonlardan vaz geçememek, dokunmatik yaşamlar gibi şeyler toplumsal büyük bir sancıdır. Müzikte benim ölçütüm budur. Çünkü sesin özü Kuran’dır. Son zamanlarda TRT’nin de desteklediği makamsal Kuran okuyuşları var. Şimdi çok şükür daha hassas davranılıyor. Sonuçta Kuran’ı okumak sünnettir. Dinlemek farzdır. ” İfadelerini kullandı.
Müzik ve su ile tedavinin Türk tarihinde çok güzel örnekleri olduğunu söyleyen Mermi güzel sohbetimizi şöyle bitiriyor;
“Su ile tedavinin en büyük örneği Gevher Nesibe’dir. Kayseri, Edirne ve İstanbul’daki birçok şifahanelerde su ile tedavi uygulamıştır. Yurt dışındaki programlarımızda insanların özellikle etkilendikleri Dede Efendi’nin eserleri ve en çok da elbette iksirli aşk kitabı Kuran oluyor. Mesela bir programı bitirirken su sesiyle Kur’an’ı Kerimden bir ayeti seslendiriyorduk. Sonra herkes bir derin nefes aldı. “Muhteşemdi” “ Bu neydi? “ sorusunu sormaya başladılar. “Özellikle son okuduğunuz eser kimindi?” gibi bir soruyla karşılaştık. Kur’an’ı Kerim’den bir ayet olduğunu söyledik ve malum şaşkınlık ve hayranlık” .Ve Hatta o kadar güzel bir etkilenme ki bu Müslüman olma arzusu yaratan pek çok kişinin Müslüman kimlik olarak yol değiştirdikleri bir yoldur bizimkisi. Aşk yolculuğu….”
Haber: Tuba Köksal