SOSYAL AĞLARDAKİ NARSİZM: SELFİE

İnsanları estetiğe hatta intihara götürebilen çılgınlık ​Son yılların en yaygın fotoğraf çekme tekniği olan ve kişinin cep telefonu ile çektiği kendi fotoğrafı anlamına gelen Selfie'nin her geçen gün yeni bir zararı ortaya çıkıyor. Uzman Psikolog Efser Selamet Çelik,'Türkiye'de ve dünyada her geçen gün mobil cihazlara ve selfie çekmeye bağımlılık artıyor. Bu bağımlılık sanıldığı gibi yalnızca yeni kuşaklarda değil, orta ve ileri yaşta insanlarda da görülüyor. Selfie çılgınlığını son safhası ise insanları estetiğe hatta intihara yönlendiriyor olmasıdır. 'dedi.

Selfie çekmenin en temel motivasyonu kişinin onaylanma ihtiyacı. Bu davranış düşük özgüvene sahip olan insanların sanal dünyada da olsa kendi benliğini kabul ettirme çabasının ürünü. Kabul görmenin yanı sıra, özellikle gençlerin, nasıl göründükleri ve başkalarının onları nasıl algıladıkları konusundaki yoğun endişeleri de kişiyi selfie çekmeye yönlendiriyor.
Sürekli kendi fotoğrafını paylaşan kişilerde narsistik eğilim görülüyor. Kendi yansımasını nehirde gören Yunan mitolojisinin figürü olan Narikissos’un temsil ettiği bu hastalık, kişinin kendine tapması, âşık olması olarak tanımlanıyor. Selfie bağımlılarında obsesif kompulsif davranış bozukluğunun yanı sıra narsistik belirtiler de tespit ediliyor.
 
“Kişi kendi kimliğinden sıyrılıyor”
Selfienin kişinin "kendisini kutsallaştırma, önemli ve özel görme" duygularını beslediğini vurgulayan Uzman Psikolog Efser Selamet Çelik, “Selfiyi insanları çok daha fazla teknolojinin asosyalliği için çekebilmek adına bilinçli olarak yapılmış bir proje olarak düşünüyorum. İnsanların olabildiğince bu çılgınlıktan kurtarılması gerekir. Bu çılgınlık sadece gençlerde olan bir tutku da değil; bu yetişkinlerde de bulunan bir hastalık haline geldi. Sadece gençlerde olsa belki bir nebze anlayabilirim ama bir bakıyorsunuz koskoca adamlar da koskoca kadınlar da bu hastalığa tutulmuş durumdalar.
Selfiede en önemli şey görsel algının ön planda olması, Görsellikten dolayı insanlar estetiğe de dikkat ediyorlar. Estetik operasyonlar, botoks dolgular son zamanlarda had safhada yapılır hale geldi. Ameliyatla insanlar kendilerini bir başkasına beğendirmek adına bu çaba içerisine giriyorlar. Bu çaba içerisine girmek bir derece iyi olabilir; şöyle ki insan tabii ki güzel ve bakımlı olmalı ama her şeyde olduğu gibi bunun da bir dengesi, bir orta yolu olmalıdır. Selfie çılgınlığı ile insanlar bunu artık aşmış oldu. Çılgınlık kelimesinin altını doldurur hale geldi. Ve hayata o açıdan bakar hale gelmiş durumda. Nereye giderlerse gitsinler o anı yaşamak yerine ne yapsam da bunu anında kare haline dönüştürebilsemi düşünüyorlar. Beyinlerine, hafızalarına kaydetmek yerine hemen bir kare haline dönüştürüyorlar. Ve bu duyguları ortadan kaldıran bir sürece dönüştürüyor. Tamamen görsellik arıyor,  duygusallığa zıt davranışlar içinde bulunuyorlar.” şeklinde konuştu.

“Selfie çekilirken yapılan hareketler şizofrenik vakadır”
Selfie çılgınlığının kişiyi üst düzey şizofrenik vakalara taşıdığını söyleyen Çelik.“Selfienin yanı sıra sadece yediklerini de çektikleri oluyor. Yeni bir kıyafet alıyor bunu paylaşmaya çalışıyor. Cinselliklerini ön plana çıkarmaya çalışıyorlar; ki son zamanlarda moda olan özellikle selfie çekilirken yapılan dudakları büzme hareketi var. Mesela bu üst düzey şizofrenik vakaların dudak hareketidir. Fakat bakıyorsunuz ki şimdiki nesil dudaklarını öpücük moduna getirerek daha seksi pozlar verme çabasındalar. Ve bunu tetikleyen bunu destekleyen 25. kare dediğimiz subniminal mesajlardan olayı bu tür durumlar ön plana çıkıyor. İnsanlar tamamen ben kavramının etrafında dönmeye başladılar. Birbirlerine bakarken, ‘ben ondan daha güzelim, benim fotoğrafım daha güzel olmuş’ diyorlar veya karşı cinsi gördüğü zaman ben ona kendimi beğendirmeliyim çabası içine giriyorlar. Bu dürtüsel olarak her insanın bünyesinde o an zihninde olan bir duygudur; fakat şu anda daha ön planda yani hayvani dürtüler had safhada yaşanıyor diyebiliriz…” ifadelerini kullandı

“Algı oynamaları benliğe itiliyor”
Kişinin sürekli kendisi ile yarıştığını, bu yarış sonucunda etrafında ne varsa bunu görmeme hali başladığını belirten Çelik açıklamasını şöyle sürdürdü;
 “Kişi toplumdan uzaklaşıyor. Psikolojik olarak zaten bunu yapma hali bir bunalım halidir. Bir takıntı halidir. Bir insan toplumdan ne kadar uzaklaşırsa aslında kendinden uzaklaşır. Selfie çekiyor, bir bakıyorsunuz arka planda zulme uğrayan mazlum bir kişi kareye takılabiliyor farkında bile değil, o anda sadece selfie çekiyor. Benlik algısının yani egonun üst düzeye taşındığı bir süreç ve bu taşıma noktalarına baktığımız zaman Müslüman Türk toplumunun ahlakını elinden alma çabalarının bir sonucu. Yani Siyonizm’in kasıtlı olarak yapmış olduğu 25. kare dediğimiz bilinç altına yerleştirme hadisesi. Bu tür algı oynamaları insanları benliğe itiyor. Selfienin kelime anlamı tam olarak kişinin çekimini kendisinin yapması. Yani ‘ benim kimseye ihtiyacım yok’ mesajı veriyor. Selfie çeken kişi görüntü olarak da kameranın ön planına çıkıyor. “Ben ön plandayım. Ben buranın ağasıyım, ben buranın paşasıyım” haline bürünüyor.” açıklamasında bulundu

“Sosyologlar görev almalı”
“Selfieyi sosyolojik bir vaka olarak düşünebiliriz. Psikolojik vakanın dışına çıktı artık. Bakıyorsunuz insanlar birbirlerinin suratına bile bakmıyor fakat selfie çekinecekleri zaman birbirlerine yapışıyorlar, sarılıyorlar ve gülümsüyorlar. Sahte bir gülücük olduğu zaten direk belli oluyor. Bu sahtelikten çıkmak kurtulmak gerekiyor.” diyen Çelik açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“Sosyologların bu konuda görev alıp projeler üretmesi gerekiyor. Psikologlarla, özel eğitimcilerle birlikte ciddi projeler ortaya konması gerekiyor. Aksi halde gidişat kötüye gidiyor. İnsanlar birbirlerine sadece o karede birlikte durabilmek adına ihtiyaç duyuyorlar. Yani ‘ben tek başıma görünmeyim, yanımda birisi bulunsun, ne kadar eğleniyorum görülsün’ durumu var. Çözüm olarak toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. Ebeveynler çocuklarını sadece etütlere gönderiyor fakat sosyal hayattan uzaklaştırıyor. Sosyal hayatın olduğu yer aslında vakıflar ve dernekler… Vakıflara ve derneklere insanlar gitmiyorlar. Toplum için hiçbir çaba sarf edilmiyor ki; bu büyükler içinde geçerli. Çocukları aslında kendileri bu hale sokuyorlar. Kendi egolarıyla evlatların egolarını daha da perçinliyorlar. Ben kavramının altını çiziyorlar. Hâlbuki biz bir topluluğun parçasıyız. Bu parçalar ne kadar sağlam olursa o topluluk o kadar sağlam olur. Ra’d suresi 11. ayette de dendiği üzere ‘bir topluluk kendini düzeltmediği sürece Allah o topluluğu düzeltmez.’ Düzeltmek gerekiyor. Düzelmek için de bir mücadele, bir farkındalık gerekiyor. Egonun had safhada olması maalesef haberlerde de sürekli fark ettiğimiz bir konu. Benlik algısıyla herkes kendisini korumaya başlıyor.” ifadelerini kullandı.

“Selfie çılgınlığının bir üstü intihar”
“Selfie çılgınlığının altı o kadar dolu ki; örneğin evine perde alıyor ve bakıyorsunuz o perdeyi kapatmıyor bile neden? Dışarıdan bakan bir insan ‘avizesi ne kadar güzelmiş. Salonu ne kadar şaşaalıymış’ görsün diye… Kayseri’deki evlerin yüzde 80’ninin perdeleri açıktır. Çok rahat bir evin içerisini görebilirsin. İşte bu tür ahlaki çöküntüler, insanı benlik algısına götürüyor. Benlik algısı da selfie çılgınlığına götürür. Allah korusun selfie çılgınlığının bir üstü intihar. Canlı yayında intihar eden insanlar var. Çünkü hayatı boyunca yapıp yapabileceği en popüler iş o olacak. İnsanların doğasında ön planda olmak vardır. Şöhret olmak vardır. Birçok şey benim olsun isterler. Benim de 4 yaşında bir kızım var diyor ki; ‘baba bana bütün arabaları al.’ Bu dürtü doğuştan bizim içimizde var. Dünyaya geliş sebebimiz bunu eğitmek, düzeltmektir. İnsan doğasında şehvet de vardır. Yani beğenileyim, sevileyim, kıymet göreyim duygusu vardır. Fakat bunların törpülenmesi, eğitilmesi gerekir. Bu ancak eğitim ile olur.  Eğitim ne demektir? Eğilmek demektir. Ama biz dimdik bir şekildeyiz. Selfilere bir bakın herkes dimdik, burunlar havada, kim burnunu daha çok kaldıracak acaba diye bir yarış var. Bu da kibirdir, kibirse şeytandandır.” diye konuştu

“Kınamak yerine çözüm üretelim”
 Çelik sözlerini şöyle sürdürdü;
“Fotoğrafçılığa karşı değilim. Ama bu fotoğrafçılık değil kapitalizmdir. Kapitalizmi ortaya koyan ise Siyonizm’dir. Maddenin ön planda olup madde dışındakilerin önemsizleştirilmesi…  Bu tür kişileri kınamıyorum, kınamak yerine çözüm üretmeye çalışıyorum. Gerek danışanlarıma, gerek radyo programımda, televizyon programında beni dinleyen kardeşlerime bunu anlatmaya çalışıyorum.

“Aidiyet hissi öne çıkarılmalı”
Bir kişi kendini beğenmeyip estetiğe yöneliyorsa özgüven eksikliği vardır. Bu eksikliği giderebilmek için kişinin başarılar elde etmesi, ortamlara girmesi gerekir. Mesela bir vakıfta, dernekte görev aldığı zaman kişi bilindik hale gelir. Aidiyet hissini yaşar ki, insanların çoğunda bu his vardır. Bir yere ait olduğunu hisseden kişi dikkatini kendine değil topluma yöneltir. Selfie çılgınlığına literatür olarak baktığımızda takıntı diyebiliriz. Saplantılı takıntılı davranış bozukluğuna girer. Bunun daha çocuk yaşta önüne geçmek gerekir. Ebeveynler çocuklarına akıllı telefon yerine sadece konuşma yapabilecekleri normal bir telefon alabilir. Onları spor gibi, müzik gibi daha faydalı aktiviteler ile meşgul edebilirler. Bu sayede selfie ile uğraşmaya vakit kalmaz.”
Haber: Tuba Köksal

Bakmadan Geçme