Sanat çiledir

Eğitimci-Yazar Ali Aslım: 'Gerçek sanat eserleri ne kadar iyi olsa bile ilgi azdır. Bu sebepten edebiyat sanatına soyunanlar maddiyatı düşünmesinler sanat çiledir. Fedakrlıktır.'

Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi ile ortaklaşa düzenlediğimiz söyleşilerden bir yenisi ile sizinle birlikteyiz. Bu söyleşimizde Eğitimci Yazar Ali Aslım’ı tanıyacağız. Aslım’ın yazarlık serüvenini ve hayat hikayesini konu aldığımız söyleşide Aslım’ın yazarlığa heves edinenlere de önemli bir tavsiyesi var: “Gerçek sanat eserleri ne kadar iyi olsa bile ilgi azdır. Bu sebepten edebiyat sanatına soyunanlar maddiyatı düşünmesinler sanat çiledir. Fedakârlıktır.”

Öncelikle sizi tanıya bilir miyiz?

1944 yılında Kayseri’de doğdum. Makine mühendisi ve eğitimciyim. Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nde Fen İşleri Şefliği ve Şehirler Arası Otobüs Terminali Müdürlüğü görevlerinde bulundum. Merkez Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde Müdür Vekilliği, idarecilik ve öğretmenlikten sonra 1995’te emekli oldum. Oğlumla kurduğumuz Asansör Limited şirketim var. Halk Eğitim Merkezlerinde ilçelerde, muhtelif resmi yerlerde silahlı kuvvetlerde kalorifer ve doğalgaz ateşçisi öğretmenliği görevlerinde bulundum. Sürücü kurslarında müdürlük ve öğretmenlik yaptım. Bir inşaat şirketinde Makine Mühendisi olarak 7 sene çalıştım.

Maddi uğraşlar içerisinde yazmayı ve eserler üretmeyi senelerce ihmal ettim. Bu durum benim en büyük pişmanlığımdır. Okumayı; araştırıp gerçekçi, toplumcu ve özgün yazmayı severim.

Kayseri Büyükşehir Belediyesince 1995’te açılan yarışmada, mizah yazısı dalında ikincilik ödülünü, Erciyes Üniversitesinin ve Hâkimiyet 2000 Gazetesinin yarışmalarında hikâye dalında ödüller kazandım. 2004 yılında Kayseri Ticaret Odası’nın açtığı Kayseri slogan yarışmasına yurt içi ve yurt dışından 2 bin 500’den fazla kişi katılmıştır. Kayseri kazanır, kazandırır, sloganıyla 3.lük ödülünü kazandım.

Türkiye Yazarlar Birliğinin ulusal hikâye yarışmasında 2. oldum.

‘Bin bir Cuma, İmar müdürü, Bakan ve Kraliçe, Paşa olacaktı kurşuna dizdiler’ isimli öykü kitaplarım ve ‘Moskof zorbaları’ adıyla yayımlanan tiyatro eserim vardır. Bir zamanlar Kayseri 1 ve 2 ile Hacı Kasım Adı Kaldı Dillerde kitaplarımda geçmişe özlem, başarı öyküleri ve halk biliminden yazılmayanları, yaşadıklarımı ve gözlemlerimi yazdım.

Bir Zamanlar Kayseri dizisinden yeni konular, yeni kısa öyküler, trajik-komik olayları dosyalarında basıma hazırdır, yayınlatmayı düşünüyor ve düşlüyorum.

Yazarlık, şairlik serüveniniz nasıl başladı?

Şiirlerim azdır. Bunları çoğaltıp ilk ve son olarak bir kitapta toplamayı düşünüyorum.

Yazarlık esas uğraş alanımdır. Maalesef bizim toplumumuzda yazarları hep şair olarak algılayan insanlarımız çoktur. Ailemde değil yazar, okuma yazma bilenler bile yoktur. Ama ben okumayı, gözlem yapıp notlar almayı, seviyordum ta! Yedi yaşımda okula başladığımdan beri.

Her zaman bir kâğıda veya ufak bir deftere görüp, hissettiklerimden, duyduklarımdan yazıyor, yazıyorum. Okuma yazmayı öğrendiğimden beri yazdıklarım bir yığın defterde, dosyalarda ve yüzlerce kâğıtlardadır.  Yerden bulduğum yırtık, kirli bir yazı ve bir kese kâğıdı bile benim için hep bir hazine olmuştur ve bu tutkum artarak devam etmektedir. Kâğıtlara yazdım yazdım…

İnşaat için nasıl taş, kum, çimento, demir vesaire gibi malzemeler gerekirse benim yazmam içinde kâğıtlarımda ki, defterlerimde ki harf dizileri yani yazılar malzememdir.

Yazmak, okumak benim için tiryakilik derecesinde bir tutkudur. Okumadığım, yazmadığım zaman sudan çıkmış balığa dönüyorum. Yazdığım zaman deşarj oluyor içimi döküp rahatlıyorum. İslami, insani ve edebi mesajlarda veriyorum.

Yazarlık, şairlik serüveninizde sizi etkileyen isimler oldu mu?

Necip Fazıl, Sabahattin Ali, Mehmet Akif, Orhan Kemal, Ömer Seyfettin, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Saik Faik, Ahmet Rasim, Refik Halid, Anton Çehov, Lev Nikolayeviç Tolstoy, Gogol, Alfenso Daunt, Sadi Şirazi, Fiyodor Mihayloviç, Dostoyevski.

Hangi tür eserleri takip edersiniz?

Toplumsal, gerçekçi, düzeni eleştiren, muhalif eserleri severim. Taşlamalı, güldürürken düşündüren, trajik- komik olayları anlatan eserler hoşuma gider. Kıssadan hisse çıkartan, ders veren, fabllar anlatan eserleri de okurum.

Yazar şair, çalışarak mı? Yoksa doğuştan kazanılmış bazı yetenekler mi olunur?

Yazmak için çok okumak, gözlem yapmak, toplumda ki trajik çarpık, bozuk yanlış durumları bir deftere veya kâğıda not düşmek gerekir. Her kesimle düşüp kalkmak, kimsenin etkisinde kalmadan dinlemek, anlamak önemlidir.  Yazılı ve görsel medyayı takip etmek faydalıdır.

Arı, yüzlerce tatlı ve acı çiçekten faydalanıp bin bir emekle bal yapmaktadır. Yazmak çalışmakla, çile ile duygu ile emekle olur. Acılar, sıkıntılar, dertler bizi pişirir ve yazma eylemine katkı sağlar. Yetenek ve ilhamların benim için fazla önemleri yoktur.

Günümüz dünyasını ve ülkemiz yazar ve şairler için avantaj ve dezavantajlı yönlerinin sıralar mısınız?

Günümüz dünyasında bilgisayar, internet, cep telefonu, televizyon ve radyo neredeyse her evde ve herkeste vardır. Kitap, dergi ve gazete gibi yazılı basın ilgi çekmez hale geldi. Acı bir durumdur bu.

Cep telefonundan bile oyun oynar gibi sokakta giderken bilgilenenler, görsel ve sesli faydalananlar gittikçe çoğalmaktadır.

Şiir kitaplarını çoğu yayın evi zarar ederim düşüncesiyle yayınlamaktan kaçınmaktadırlar. Kitap çıkartmak gittikçe dezavantaja dönüşmektedir. Kitap fuarları, konferans, panel, kültür ve sanat toplantıları ve belediyenin bu alanlara yardımcı olması, yazar ve şair derneklerinin çalışmaları işin avantajlı tarafıdır.

Kayseri, yazar/şair olabilmek için avantajlı bir ortam sunuyor mu?

Kayseri’de de yazar ve şair olabilmek için vasat bir ortam vardır. Yazar olabilmek için heveslenenlere Türkiye Yazarlar Birliğinin Kayseri Şubemiz ücretsiz okur, yazar okulu açtığı halde ilgi çok azdır. Yine de son senelerde olumlu gelişmeler vardır. Büyükşehir belediyemiz ve başkanları sanat ve kültüre değer verdiler. Yoğun Burç Kültür Evi, Hunat Medresesi sanata, kültüre katkı sağlıyor. Kale içinde de sanatçılar için sokak ve yerler verileceğine memnun oldum.

Sadece yazarlık ve şairlik yapılarak geçinebilmek mümkün mü?

Sadece yazar ve şair olarak geçinebilmek mümkün değildir. Sanatın ve kültürün başkenti İstanbul’dur. Burada ulusal yazılı ve görsel basın çok etkilidir. Sanatçıları, şairleri, yazarları Türkiye’ye ve birçok ülkeye yani milyonlarca kişiye tanıtmakta, eserlerinden bahsetmektedirler.  Kısaca eserlerin pazarlanması İstanbul’un imkânlarıyla yapılmaktadır. Türkiye’de yazar ve şair olarak geçimini sağlayan insan sayısı iki elin parmak sayısını geçmez. Kayseri’de yazar ve şair olarak bütün geçimini sağlayan kimsenin olmadığı kanısındayım.

Yazar ve şair olmak isteyenlere veya henüz yolun başında olanlara neler tavsiye etmek istersiniz?

Yazar ve şair olmak için yeteneğin ve ilhamın payı azdır. Her işte olduğu gibi burada da çok çalışmak gereklidir. Üretmek için emek verilir. Okumak, olayları analiz etmek, irdelemek sonra onları sentez edip edebi bir üslupla harmanlayıp yazmalıdır. Hem sanat, hem halk için yazmak bu hususları iyi harmanlamak çok güzel ve faydalı olur.

Şair ve yazarın okulu yoktur. Öykü, şiir, roman ve tiyatro gibi özgün eserler ortaya çıkaranlar gerçek şair ve yazarlarıdır. Daha doğrusu bunlar edebiyat sanatçısıdır.

Bilimsel, tarihi ve dini konularda kitap yazanlar araştırmacı ve derlemecilerdir. Özellikle yüce dinimizin büyükleri ve tarihimizdeki değerli şahsiyetlerle ilgili yazılmış yüzlerce kitap ve kaynaklardan faydalanıp kitap yazanlar daha fazla rağbet görüp, eserleri daha çok satmaktadır. Gerçek sanat eserleri ne kadar iyi olsa bile ilgi azdır. Bu sebepten edebiyat sanatına soyunanlar maddiyatı düşünmesinler sanat çiledir. Fedakârlıktır.

Gerçek sanatçıların yüreklerinde düzenin çirkinliklerinden yana dönen yel değirmeni olmak yerine onlarla savaşan Donkişot olmak gibi bir delilik yatar.

Özgün şiir yazanlar öykü roman tiyatro eseri ve senaryo yazarları benim baş tacımdır. Çileli ve meşakkatli, hayli yorucu çalışma ile özgün yapıtlar üretmek bazen aykırı, ezberleri bozan, şaşırtan, ilginç olayları yazmak önemlidir. Hayatın her safhasından damlalar akıtan trajediyi, dramı, çarpıklığı bozukluğu, haksızlıkları, ezilenleri, sömürüyü eserlerinde dile getirmeleri faydalı olur. Her zaman soyut değil, somut eserler iyidir. Topluma yarar sağlarlar.

Çile sabır çok okumak, düşünmek ve oturup saatlerce yazmak gerekir. Bunun için bir kâğıt ve kalem yeterlidir. Çalışmak, çalışmak.

Yolun başında olanlara son tavsiyem sabır, metanet, kimseye tanışmamak, kendi tarzını ortaya koymak. Toplumu incelemek, notlar almak, maddiyattan fedakârlık etmek.  Tabi bu arada elinin altında kompozisyon kitapları, imla kılavuzları, Türk Dili Kurumu’nun sözlüğü, gibi kitaplar bulunmalıdır ki imla hataları olmasın, noktalama işaretleri yerinde ve uygun kullanılsın.

Son olarak neler eklemek istersiniz?

Böyle güzel sorular hazırlayıp, bana söyleşi imkânı verdiğiniz için teşekkür ederim. Gazetenize başarılar diler, çalışan emekçi kardeşlerimize sağlık, mutluluk ve hayat boyu muvaffakiyetler diliyorum.   

Söyleşi: Bünyamin Gültekin                                             

Bakmadan Geçme