1) Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. (Bakara Suresi 185)
Ramazan Kur’an ayıdır. Ramazan oruç ayıdır. Ramazan arınma ayıdır.
Kur’an ayı ramazan da, Kur’an-ı hem Arapçasından hem mealinden anlayarak okumaya gayret etmemiz gerekir. Okumak, anlamakla beraber algılanmalı ve anlamak ta hayatımıza geçirmek için olmalıdır. Özellikle sahur vaktini Kur’an okuyarak geçirmek anlamı üzerinde düşünmek ve hayatımızın düzene girmesi için Kur’an-ı rehber edinmemiz, hayatımızdaki arızaları Kur!an ile tedavi etmemiz gerekir.
Allah celle celaluhu Ramazanda bizi Kur’an ve oruçla mükafatlandırıyor. Kur’an la yol tutuyoruz, Oruçla kendimizi tutuyoruz.
2-) Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için Oruç,sizden öncekilere farz kılındığı gibi,size de farz kılındı. (Bakara Suresi 183)
Farz, Allahın kesin yapılmasını emrettiği ibadetler için kullanılır. Oruç bizim için değil sadece geçmiş kavimler için de farz kılınmıştı.
Yani her insan oruç tutacak ki, her insanı da oruç tutsun. Günahlara uzak sevaplarla hemhal olsun.
3-) Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (Bakara Suresi 184)
Bir kişi yerine üç ya da on kişiyi doyurmak, insanlara iyilik yapmak için daha çok para vermek kişinin kazancı daha da artırır. Çünkü Allahû Tealâ bunun kişi için bir hayır olduğunu ifade etmektedir. Oruç tutamayan kişi, bir yoksulu doyuracak kadar para verseydi Allahû Tealâ onun oruç tutmamış olan gününü affedecekti ve durum sıfır olacaktı. Ama kişi, bir değil de on kişiye yardım ederse o zaman günahı affedilmekten başka sevap da kazanacaktır.
PEYGAMBERDEN (SAV) İKTİBASLAR
Nu'mân b. Beşîr (r.a)'tan rivayet edilmiştir: "Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu işittim:
Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah yüzlerinizi başka başka taraflara çevirir.
Buhârî ve Müslim, bu hadisi, (bu lafızla) rivayet etmişlerdir.
Yine Ebu Davud'un başka bir rivayeti de şu şekildedir:
Peygamber (s.a.v), biz namaza kalkınca saflarımızı düzeltirdi. Biz (saflarımızda iyice) düzelince de tekbir alırdı.
Namazda saf olabilmek birliğe, safı sık ve düzgün tutabilmekte dirliğe vesile olacaktır. Bizler ise maalesef cemaate gitmekten dahi geri kaldık.
Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir:
"Namaz için kamet getirildiğini işittiğiniz zaman, sakin ve ağırbaşlı bir şekilde (namaz kılmaya) yürüyerek gelin. Hızlı bir şekilde gelmeyin. Namaza yetişebildiğiniz kadarını (imamla birlikte) kılın. Yetişemediğiniz kısmı ise (kendiniz) tamamlayın.
(Buhârî, Salât İlm 18, Salât 90; Müslim, Salât 254-257 (504); Ebu Dâvud, Salât 109 (703, 704), 112 {715, 716, 717); Tirmizî, Salât 135 (337); Nesâî, Kıble 7; İbn Mace, İkâme 38 {947, 949); Ahmed b. Hanbel, 1/347)
ESMA ÜL HÜSNA
EL FETTAH CELLE CELALUHU
Bize her türlü güzellik kapılarını açan rabbim, bize kötülük kapılarını kapat.
Bizlere muhabbet kapılarını aç ki ümmet olalım-bir olalım. Bize yardım kapılarını aç ki, o kapıdan girip aç insan kalmayana kadar koşalım, çalışalım.
RAMAZAN SÖZLÜĞÜ
Ramazan: Kameri aylardan dokuzuncusunun ismi. Müslümanların oruç tutmakla mükellef oldukları, dinimizce yüce ve kutsal ay.
Ramazan, Arapça bir kelimedir. Bu mübarek ay'a Ramazan isminin verilmesindeki hikmet şöyle belirtilmiştir:
1- Yaz sonunda, güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına "ramdâ" kelimesinden alınmıştır. Bu yağmurun yeryüzünü temizlediği gibi, Ramazan ay'ı da müminleri günah kirlerinden temizler. Nitekim bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s); Kim inanarak ve alacağı sevabı Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır" (Buhârî, Savm, VI) buyurmuştur.
2- Güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamına olan "ramad" kelimesinden alınmıştır. Böyle kızgın yerde yürüyenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi oruç tutan kimse de açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, meşakkat çeker, içi yanar. Kızgın yer orada yürüyenlerin ayaklarını yaktığı gibi, Ramazan da müminlerin günahlarını yakar, yok eder.
3- Kılıcın namlusunu veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için yalabık iki taşın arasına koyup dövmek anlamına olan "ramd" dan alınmıştır. Bu ay'a Ramazan isminin verilmesi de Arapların bu ayda silahlarını bileyip hazırladıklarından dolayıdır (bk. M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, (t.y), I, 643-4).
Ramazan ay'ına "on bir ayın sultanı" denilmiştir. Bu ayın özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
1- Kur'an-ı Kerim'de ismi açık olarak geçen tek ay Ramazan ayıdır.
2- Kur'an-ı Kerim bu ay içerisinde indirilmiştir. Yüce Rabbimiz; Ramazan ay'ı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayeti ve hakkı batıldan ayırmayı açıklayan Kur'an, bu ayda indirildi" (el-Bakara, 2/185) buyurmuştur.
3- Kur'an-ı Kerim'de, "bin aydan daha hayırlı" olduğu belirtilen Kadir gecesi bu ay içerisindedir.
4- Dinimizin beş temelinden biri olan oruç ibadeti bu ayda üzerimize farz kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim'de; "Sizden kim bu aya yetirirse oruç tutsun” (el-Bakara, 2/185) buyurulur. Ramazan ay'ı girince şartlarını taşıyan kimselere oruç farz olur.
5- Fıtır sadakası vermek bu aya mahsus bir ibadettir.
6- Teravih namazı da bu ay'a mahsus ibadetlerimizdendir
7- İtikafa girmek: Ramazan ay'ının son on gününde itikafa girmek sünnettir. Hz. Peygamber (s.a.s) Ramazan'ın son on gününde daha çok ibadet ve taatta bulunurdu
Ramazan ay'ı dinimizce en faziletli ve mukaddes bir aydır. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.s)'den bir takım hadis-i şerifler rivayet edilmiştir:
Ebû Hureyre (r.a)'dan Resulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Ramazan ay'ı girince göklerin kapısı (başka bir rivayette Cennetin kapıları) açılır, Cehennemin kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur" (Buhari, Savm, V).
Sevgili kardeşim, zaman şimdi Ramazanla sultan olma zamanı. Her türlü günahtan kurtulup rahmete erme ayı. Sonra an bir ayı ramazan etmek için enerji toplama ayı.
ASRI SAADETTEN İZLER
HZ. ZEYD B. SÂBİT (r.anh)
Peygamber (s.a.s.)'in ashabının ileri gelenlerinden biridir. Ensâr'dan, Hazrec kabilesinin bir kolu olan Neccâroğulları'na mensuptur. Annesi, en-Nevâr bint Mâlik b. Muâviye b. En-Neccâr'dır. Zeyd'in künyesi Ebû Hârice'dir, fakat, Ebû Saîd ve Ebû Abdi'r-Rahmân olarak da çağrılıyordu
Zeyd b. Sâbit, çok akıllı, zeki ve hafızası güçlü bir sahabe idi. O'nun bu meziyetini fark eden Peygamber (s.a.s), Zeyd'ten İbranice ve Süryaniceyi öğrenmesini istedi. Zira, Rasûlullah (s.a.s)'a çeşitli yerlerden, bu dillerle yazılmış mektuplar geliyor ve bunların okunup anlaşılması, gerektiğinde cevap verilmesi icap ediyordu. Allah Rasûlü, okuma yazma bilmediğinden, bunları başkalarına okutmak durumunda kalıyordu. Hâlbuki mektupların içeriğini başkalarının öğrenmesini istemiyordu. Bunun üzerine Zeyd, hemen işe koyularak çok kısa bir sürede, hem İbranice hem de Süryanice okuma-yazmayı öğrendi. Bundan sonra Rasûlüllah'a gelen mektupları kendisi okuyor, cevap gerekiyorsa yazıyordu. Bu arada asıl görevi olan vahiy kâtipliğini de sürdürüyordu
Zeyd, hicretten yaklaşık on bir yıl önce dünyaya gelmiştir. Babası Sabit, Buâs Günü öldürüldüğü vakit Zeyd, henüz altı yaşlarında bir çocuktu. Rasûlullah (s.a.s), Medine'ye geldiği zaman Zeyd, hâlâ küçük sayılabilecek bir yaştaydı. Kaynaklar, O'nun bu sırada on bir yaşlarında olduğunu bildirmektedir. Nitekim Rasûlullah (s.a.s), Bedir cihadına katılmak isteyen birkaç genci, yaşları küçük olduğu için geri çevirmişti ki, Zeyd de bu gençler arasındaydı (İbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 278; İbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 537: el-Askalânî, a.g.e., III, 22).
(İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, II, 358; İbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 538; İbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 579).
Rivayete göre yaşının küçük olması nedeniyle Zeyd, Bedir ve Uhud cihadlarına katılmamıştır. Katıldığı ilk cihad Hendek cihadı olup, cihada hazırlık kabilinden, Müslümanlar Medine'nin etrafında hendek kazarlarken Zeyd, çıkan toprağı taşıma işinde yardım ediyordu. Rasûlullah (s.a.s) O'nu bu durumda görünce: "Ne kadar iyi bir çocuk" diyerek takdir ifadelerini dile getirmiştir.
Zeyd b. Sâbit, ashâbın en âlimlerinden biriydi. Sadece Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemekle kalmamış, mirasla ilgili feraiz ilmini de çok iyi öğrenmişti. Öyle ki, ashâb arasında bu ilmi O'ndan daha iyi bilen yoktu. Rasûlullah (s.a.s), ashâbına: "Feraizi en iyi bilen Zeyd'dir" diyordu. İmam Şâfiî de, feraiz hususunda bu hadisle amel etmiştir
(İbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 279; el-Askalânî, a.g.e., III, 23).
Hz Zeyd hem Kur’an ın kitap haline getirilmesinde, hem de çoğaltılmasında en büyük hizmeti eden sahabelerin başında gelmekteydi.
Bizlerde Kur’an a bu kadar büyük hizmetler eden efendimiz Zeyd b Sabiti Kur’an ayı Ramazan da ilk sırada sizlerle buluşturalım istedik.
Rabbim bizlere de Hz Zeyd gibi Kur’an-a hizmet etmeyi nasip etsin.