"Ermenilere nefretim yok, onlara acıyorum"
"Ermenilere nefretim yok, onlara acıyorum"
ERÜ Edebiyat Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevinç Üçgül, Azerbaycan sınırına çok yakın olan, Batı Ermenistan’daki Kafan şehrinde dünyaya geldi. 1984 yılında Bakü Öğretmen Enstitüsünü kazanan Üçgül’ün sonraki hayatı, 1988 yılında Fransız Parlamentosunun aldığı Dağlık Karabağ özerk bölgesinin Ermenistan ile birleşmesine dair kararın ardından kâbusa döndü. Kararın ardından Ermenistan’da, Azerilerin bulunduğu şehirlerde yoğun baskılar başladığını belirten Üçgül, "Bu olay bize film gibi, kurmaca bir olay gibi geldi. Gerçeklikle alakası olamaz diye baktık hep. Bu şekilde algıladık, bu şekilde değerlendirdik. Ama çok kısa bir süre sonra anladık ki, bu konu Sovyetler’in o kapalı yapısını bile delmeyi başardı. Ardından Şubat ayında Sumgayed olayları oldu. Mart ayında Nevruz için ailemin yanına Kafan’a gittiğimde, ki orada yüzde 30 oranında Azeriler yaşardı, ciddi bir tedirginlik olduğunu gördüm” diye konuştu.
Sumgayed olaylarının hemen ardından Kafan şehri başta olmak üzere, Azerilerin yaşadığı şehirlere çok sayıda yabancı Ermeninin yerleştirilmesiyle baskı ve olayların arttığını söyleyen Üçgül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Annem Sumgayed Olaylarından sonra şehre çok sayıda yabancı kişilerin geldiğini söyledi. Ermenistan’dan, Karabağ’dan insanlardı bunlar. Yerli ahaliye de baskı yapıp Azerbaycanlılara karşı kışkırtıyorlardı. Baskılar, yürüyüşler, gecenin bir saatinde silah sesleri, çatıların taşlanması Çok enteresan bir baskı sistemi uyguladılar. Annem kreş müdürüydü, zaten bir tane Azerbaycan kreşi vardı. O yürüyüşlerden birinde oraya baskın yapmışlar. Annemin o olayda ciddi bir travma aldığını düşünüyoruz, çünkü eve doğru gelirken kendisinde görme bozukluğu olduğunu fark etmişti. Sonra da hastalığı başladı. Hastalığı döneminde ağrıları olduğu zaman ambulans çağırdığımızda çok sorun yaşıyorduk. Bizimle hastanede ilgilenmiyorlardı. Oysa ki biz orada doğmuş büyümüş, saygın ailelerden sayılırdık. Annem de birkaç ay sonra vefat etti zaten.”
“Ermeniler ‘Büyük Ermenistan’ hayalinden vazgeçmedi”
Söz konusu olay ve baskıların sonucunda çok sayıda Azerî’nin, yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kaldığını belirten Üçgül, tüm bu sürecin kasıtlı olarak Hocalı Katliamı’na zemin hazırladığını kaydetti. Hocalı Katliamı’nın, Ermenilerin ‘Büyük Ermeni’ hayalinin önemli bir parçası olduğunun altını çizen Üçgül, "Doğal afet gibi gelen, ortalığı kasıp kavuran ve kimsenin ne olduğunu anlamadığı bu olaylar, Azerbaycan nüfusunun Ermenistan’dan çıkışını hazırladı. Yaşadıkları yerler boşaltıldı, birlikte yaşayamayız mesajları verildi. Sadece Kafan’da değil, bütün Ermenistan şehirlerinde, ilçelerinde, köylerinde yaşayan Azerbaycanlıları bu şekilde topraklardan çıkarıp belki Karabağ’a aldıktan sonra bir çatışmayı hazırlama amacı vardı. Stratejik bir şekilde planlanan bir olaydı. Dolayısıyla sonunda, yakın geçmişimizin en büyük katliamı Hocalı Soykırımı meydana geldi. Çocuklara, yaşlılara, sivil halka karşı ve ‘burası bizimdir’ şeklinde bir hülyaya kapılarak insanları acımasızca katletmeleri, işkence etmeleri ve yaşadıkları yerlerden zorunlu olarak çıkarılmaları zaten bir vahşettir. Yakın geçmişimizde yaşanan bu vahşete dünya kamuoyu da çok tepki göstermiyor. Her yıl bir ya da iki parlamentodan sözde Ermeni soykırımı kabullenmeye çalışılıyor, en son Hollanda’da böyle bir karar aldı. Ermeniler bir şekilde ‘Büyük Ermenistan’ hayalinden vazgeçmiyorlar” ifadelerini kullandı.
“Olayların nedeni Batı’da yaşayan Diaspora yanlısı Ermeniler”
Olayların nedeninin, yıllarca komşuluk yaptığı Ermeniler değil de, Batı’da yaşayan Diaspora yanlısı Ermeniler olduğunu vurgulayan Üçgül, “Benim Ermenilere nefretim yok. Aslında Ermenilerin bu şekildeki kin ve nefret dolu hallerine acıyorum” diyerek sözlerine son verdi.
İHA