- Haberler
- Gündem
- Prof. Dr. Mehmet Şahin: 'Kültepe'deki Uluslararası toplantıyı 4 üniversitemizden maalesef hiç kimse takip etmedi'
Prof. Dr. Mehmet Şahin: 'Kültepe'deki Uluslararası toplantıyı 4 üniversitemizden maalesef hiç kimse takip etmedi'
Erciyes Üniversitesi Eski Rektörlerinden Prof. Dr. Mehmet Şahin TvKayseri'de yayınlanan Araştırmacı Yazar Osman Gerçek'in sunduğu Medeniyetin İzleri Programında, geçtiğimiz hafta sonu Kültepe Kaniş'te gerçekleştirilen uluslararası çok önemli toplantıya, şehrimizdeki dört üniversiteden hiç kimsenin katılmamasını eleştirdi.
Televizyon programında konuşan Erciyes Üniversitesi eski rektörlerinden Prof. Dr. Mehmet Şahin, katılmış olduğu toplantıyla ilgili, Kayseri tarihi açısından çok önemli bilgilerin paylaşıldığının altını çizerek şunları söyledi:
KAYSERİ KAMUOYU, KANİŞ KARUM’DAKİ ULUSLARARASI TOPLANTININ DIŞINDA KALDI
“Geçtiğimiz Cuma, Cumartesi ve Pazar günlerinde Kaniş-Karum’da uluslararası bir toplantı oldu. Bu bölgenin tarihiyle ilgili bütün dünyanın önde gelen bilim adamları buraya geldiler. Ve maalesef Kayseri kamuoyu bu önemli toplantının dışında kaldı. Hem haberi yok hem de hiçbir ilgi göstermediler. Oradaki bilim adamlarıyla görüşmelerimden çok önemli bazı bilgiler edindim.”
TARIM DEVRİMİ BURADA BAŞLADI
“Bir tanesi şu: Deniyor ki, tarım devrimi burada, Orta Anadolu’da başladı. Daha önce insanlar, avcılık ve toplayıcılıkla geçiniyorlardı. Kendiliğinden yetişen yabani meyveleri, sebzeleri ve tahılları topluyorlardı. Daha sonra bunları yabani bitkilerden ayırmayı ve topluca yetiştirmeyi öğrendiler. Bu şekilde refah düzeylerinin yükselebileceğini ve açlıktan kurtulabileceklerini gördüler. Bu, medeniyetin en önemli dönüm noktalarından birisidir tarımın burada başlamış olması… Yani düşünün, Kayseri insanlık tarihi bakımından ne kadar önemli bir noktada bulunuyor. Konuyu anlatan zat, tarım devriminin bu bölgede başladığı ile ilgili birçok delil takdim ediyor.”
ANADOLU 200-300 YIL KADAR KURAKLIK DÖNEMİ YAŞADI
“Konuşmacının anlattığı ikinci bir husus, bu zat Suriye’nin kuzeyinde, bizim Nusaybin’e yakın bir bölgede 30 yıldır kazı yapıyormuş. Bu kazısı esnasında geliştirdiği bir teorisi var: Milattan yaklaşık 4000 yıl önce, Anadolu’da 200-300 yıl kadar süren bir kuraklık dönemi olduğunu düşünüyor. Bu kuraklık esnasında Anadolu boşalmış. Başka yerlere çok büyük bir göç olmuş, insanlar hep gitmişler. Fakat bilahare tekrar gelmişler. Şimdi onun bu teorisi diğer arkeologlar tarafından bir hayal mahsulü gibi bir fantezi gibi değerlendirilmiş. Ama şimdilerde bu görüş gittikçe kabul görmeye başlamış. Bu kuraklığın da medeniyetin gelişmesinde çok önemli bir aşama oluşturulduğu dile getiriliyor.”
TUNÇ ÇAĞI BURADA BAŞLADI
“Daha sonra bir başka önemli olayın meydana geldiğini yine bir başka Amerikalı’dan öğrendim. O da şu: Bu Amerikalı Profesör diyor ki, Tunç Çağı burada başlamıştır. Tunç Çağı insanlık tarihinin çok önemli aşamalarından bir tanesidir. Tunçtan yapılan malzemeleri tahlil etmişler, tarihlendirmeye çalışmışlar. İnsanlık tarihinin en eski tunç malzemelerinin burada çıktığı tespit edilmiş. Tunç yapmak için bakırla kalayı karıştırmak gerekiyor. Burada kalay olmadığına göre kalay nereden gelmiş olabilir diye düşünüyorlar, uzun müddet bunun İran’dan getirildiğine kanaat getiriyorlar. İran’dan getirilen kalay’ın burada bakırla karıştırılarak tunç elde edildiği zannediliyordu.
Tarıma geçiş dönemi veya tunç elde etmek gibi olaylar, yakın zamanlardaki bizim için, sanayi devrimi, bilgisayar çağı veya bugün konuşulan yapay zeka dönemi ne kadar önemliyse, bunlar hayatımızı ne derece etkilemiş veya yapay zeka gibi etkilemeye aday görünüyorsa, o zaman da tarım devrimi veya tunç çağı aynı derece hatta ondan daha fazla bir öneme sahip.”
TUNÇ ALAŞIMI İÇİN KALAY HİSARCIK’TAN ELDE EDİLMİŞ
“Burada Kayseri için en önemli konulardan birisi şu: Bu ikinci bahsettiğim Amerikalı Profesör diyor ki, Niğde’nin Kestel Bölgesi’nde ve Hisarcık’ta kalay bulundu. Bizim Hisarcık’ta. Ben Hisarcık’lıyım, doğrusu iyi kötü de okuyan yazan bir insanım. Böyle birşeyi hiç kimseden duymadım. Dolayısıyla bu profesör tebliğini sunduktan sonra, oturdum kendisiyle uzun uzun konuştum. Bu iş nasıl oldu? Gelmişler araştırmışlar, bu bölgeyi, Erciyes’in etrafını. Çünkü İran’dan gelen kalay çok pahalıya mal olması lazım. Dolayısıyla oradan Kalay’ın gelmiş olması pek makul gözükmüyor. Buralarda bir kalay olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Niğde Bölgesinde Maden teknik Arama (MTA) galiba, bir altın madeni veya diğer kıymetli madenler araması yaparken, orada kalay da bulmuşlar. Bunun üzerine bu bölgede başka yerlerde de kalay olabileceği düşüncesi belirmiş. Ve bizim Hisarcık’ın içinden geçen derenin üst kısmında bulunan kanyonda araştırma yapmışlar, bakmışlar ki oralarda bir takım oyuklar, mağaralar falan var. Oralarda araştırmalar yapmışlar ve kalay bulmuşlar. En enteresanı da bu kalayın arsenikle bir arada olduğunu görmüşler. Ve işte o beraber olması dolayısıyla Tunç Çağı’nın bu bölgede başlayabildiğini iddia ediyorlar. Başka bir yerde arsenikle kalay’ın buşekide aynı damar üzerinde olduğu bir beraberlik yokmuş.
Şimdi bunu öğrenmek bana hem mutluluk verdi, hem memnun oldum. Benim doğduğum Hisarcık'ta, çocukken derenin önünü keserek yüzdüğümüz yerde, Yallıgölek veya Dilkici diye at taktığımız göletlerin olduğu yerde, meğer insanlık tarihi için çok önemli olaylar cereyan etmiş.”
“BU MEMNUNİYETİN YANINDA NEDEN UTANDIM?”
"Ama bu memnuniyetin yanında da utandım. Neden utandım. Çünkü bilim insanlarının onbinlerce kilometreden gelip insanlığın izlerini bulmaya çalıştığı o mağaralarda benim insanım çocukluğumdan beri altın arar, define arar. Bunun utancını yaşadım. İki, Amerikalı geliyor bunları araştırıyor da biz üstünde yaşadığımız hâlde niye araştırmıyoruz. Bizim kafamız neden böyle şeylere çalışmıyor? Halkı bırak, iyi kötü okumuş bir insan olarak ben neden böyle şeylerden bihaberim. Veya Kayseri’deki tüm okumuş insanlar, konunun uzmanları neden bihaber?…
Çok üzülerek ifade edeyim yine. Kültepe Kaniş’te dört güne yakın toplantı sürdü. Kayseri’de dört tane üniversite var. Bir tek tarihçi, konuyla ilgili bir kişi bile gelip o toplantıyı izlemedi. Sadece fizik profesörü Osman Özsoy ve eşi psikiyatri profesörü Saliha Özsoy’u gördüm orada… Amarikalısı var, İtalyanı var, Fransızı var, İngilizi var, Almanı var, Belçikalısı var ama Kayseri'den tebliğ sunan, soru soran veya tartışmalara katılan kimse yok. Bizimkilerin en başta dil sorunu var. Çünkü toplantı İngilizce yapılyor. Siz bir öğretim üyesinin İngilizce bilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırırsanız, olmaz işte. Bir üniversitedeki öğretim üyesinin mutlak surette konusuyla ilgili araştırmaları takip edecek, yayınları okuyacak kadar İngilizce bilmesi lazım. Bunun hiçbir şekilde mazereti olamaz."
Şimdi herkes mal mülk peşinde. Kayseri'de 4 üniversite var da bu konuda 4 tane Kayserili var mı ? Buraya kendini adamış kaç kişi var? Sunumlar İngilizce yapılmış. Türkçe de yapılabilirdi. Türkçenin neyi eksik? Siz İngilizceyi Türkçenin önüne koyarsanız, millet de kongreyi önemsemez. Her şey dengeli ve yerli yerinde olmalı.