Oruç ayı Ramazan hoş geldin

Müminlerin Özellikleri -1
Elif, Lam, Mim.
Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren Kitap’tır.
 Onlar, gayba inanırlar, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarf ederler.
 Onlar, sana indirilen Kitap'a da, senden önce indirilenlere de inanırlar; ahirete de yalnız onlar kesinlikle inanırlar. 
 İşte Rablerinin yolunda olanlar ve saadete erişenler bunlardır. Bakara 1-5

İslami bir hayat, sağlam bir tevhid inancı ile başlar ve namaz ile infakta bu yaşantının dinamiklerinden önemli iki eylemidir.

Müminlerin Özellikleri -2

Müminler saadete ermişlerdir.
 Onlar namazda huşu içindedirler.
 Onlar boş şeylerden yüz çevirirler.
 Onlar zekâtlarını verirler.
 Onlar, eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Doğrusu bunlar yerilemezler.
 Bu sınırları aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir.
 Onlar emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
 Namazlarına riayet ederler.
 İşte onlar, temelli kalacakları Firdevs cennetine varis olanlardır. Müminun 1-11

Kurtuluş reçetemiz vahye tabi olmak ve gevşeklik göstermeden istikamet üzere hayata devam etmektir.

PEYGAMBERDEN (SAV) İKTİBASLAR

 

Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

Peygamber (s.a.v), bir attan düşüp vücudunun sağ tarafı zedelenmişti. Bunun üzerine biz, ziyaret için onuna yanma girdik. Derken namaz vakti gel­di. Peygamber (s.a.v), bize oturarak namaz kıldırdı. Biz de arkasında oturarak namazı kıldık. Namazı bitirince:

İmam ancak kendisine uyulmak için (imam olmuş)tur. O tekbir alığı zaman sizde tekbir alın. Secde ettiği zaman siz de secde edin. (Başını secdeden) kaldırdığında siz de kaldırın. İmam, 'Semiallahu limen hamideh1 (Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir) dediği zaman siz de, 'Rabbena ve Ieke'1-hamd1 (Rabbimiz! Hamd yalnızca sanadır) deyin. İmam oturarak namaz kıldığında sîz de toptan oturarak namaz kılın' buyurdu.

 

(Buhârî, Salât 18, Ezan 51, Taksiru's-Salât 17; Müslim, Salât 77-81 (411); Ebu Dâvud, Saİât 68 (601); Tirmizî, Salât 150 (361); Nesâî, İmame 16, 40, İbn Mâce, İkâme 144 (1238); Ahmed b. Hanbel, 3/162)

 

Abdullah ibn Abbâs (r.anh)dan rivayet edilmiştir:

"Peygamber (s.a.v): Yedi organ; alın, iki avuç, dizler ile ayaklar üzerine secde etmekle ve saçlar ile elbiseleri toplamamakla emrolunduk.

(Buhârî, Ezan 133, 134, 137, 138; Müslim, Salât 227-231 (490); Ebu Dâvud, Salât 150-151 (889, 890); Tirmizî, Salât (273); Nesâî, İftİtâh 40; İbn Mâce, İkâmet 19 (883, 884); Ahmed b. Hanbel, 1/285, 286)

 

ESMA ÜL HÜSNA

 

EL-VEHHAB (celle celâluhu): Kullarına karşılıksız nimet veren, ihsan eden. Karşılıksız nimet veren Rabbimize sebepsiz hamd etmemiz gerekir.

RAMAZAN SÖZLÜĞÜ

Orucun Şartları

Bir insana orucun farz olması için onda üç şartın bulunması gerekir.

 Birincisi; İslâm'dır. Bilindiği gibi, bir ibadetin sahih olabilmesi için mükellefin ihlâsla tevhid akidesine bağlanması şarttır.

İkincisi; akıldır. Delilere ve ehliyet arızası bulunan kimselere oruç farz değildir. Zira teklifin mahiyetini bilmesi gerekir.

 Üçüncüsü; bulûğa ermiş olması lazımdır (Fetavay-ı Hindiyye, Beyrut 1400, I, 195)

Orucun edasının farz olması için gerekli şartlar:

Birincisi: Sıhhatli olmaktır. Ramazan ayına hasta olarak giren bir kimse, mümin ve mütehassıs bir doktora müracaat ederek, orucun kendisine zarar verip vermeyeceğini öğrenmelidir. Eğer orucun edası mümkün olmazsa, sıhhat bulduğu zamanda kaza eder veya o hastalık sebebiyle ölürse, yakınları durumu araştırırlar. Hastalıktan kurtulmuş ve nefsine mağlup olarak tutmamışsa fidye vermeleri müntahaptır.

 İkincisi: Mukim olmaktır, yani seferî halde bulunmamaktır. Hanefi fukahası; "Sefer halinde bulunan kimseye oruç zarar vermeyecekse, tutması menduptur. Çünkü Allahu Teâlâ (c.c): "Oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır" (el-Bakara, 2/184) buyurmuştur. Resul-u Ekrem (s.a.s)'in: "Sefer halinde iken oruç tutmak bir (itaat ve iyilik) değildir" hadisi, "güçlük durumuna hamledilir" hükmünde görüş birliğindeler. Bilindiği gibi ruhsat; kulların özürlerine binaen meşru kılınmış hükümleri içine alır. Seferî halde bulunmak güçlükten uzak olmaz. Ancak Ramazan ayında tutulan oruçla, diğer zamanlarda tutulan oruç aynı değildir.
Oruç'un edâsının sahih olmasının şartları:

Bu hususta da iki şartın bulunması gerekir. Birincisi, niyet etmek; ikincisi, kadınlar için hayızdan ve nifastan temizlenmektir. Bilindiği gibi niyet; kalbe ait olan kat'i bir azimdir. Mükellefin oruç tutacağını kalbi ile bilmesi ve azmetmesi niyet hükmündedir. Bunu dili ile söylemesi ise sünnettir.

Oruçla ilgili konuları paylaşmaya RAMAZAN SÖZLÜĞÜ bölümümüzde devam edeceğiz.

ASRI SAADETTEN İZLER

Baş tarafı dünkü Ramazan sayfamızda.

Abdullah İbn-i Mes'ud sadece Kur'an okuyucusu, ilimle uğraşan ve çok ibadet eden birisi değildi. O bunların yanında güçlü, sağ­duyulu, gayretli ve ciddi meselelerde çok atılgan birisiydi.

Bütün bunlara, yeryüzünde Rasûlüllah'tan  (s.a.v.) sonra Kur'ân'ı yüksek sesle okuyan ilk Müslüman oluşu ona yeter.

Bir gün Rasûlüllah'ın ashabı Mekke'de toplanmıştı. Sayılan çok azdı. Aralarında şöyle konuştular:

 Kureyşliler Kur'ân'ın, şu ana kadar kendilerine yüksek sesle okunduğunu duymadılar. Kur'ân'ı onlara duyuracak birisi yok mu?

Abdullah İbn-i Mes’ud: Onlara Kur'ân'ı ben duyuracağım» dedi.

Onlar: Biz, Kureyşlilerin sana eziyet etmelerinden korkuyoruz. Ancak akrabası çok olan birisini istiyoruz, eğer ona bir kötülük yapmak ister­lerse, akrabaları onu korur ve onların kötülük yapmalarına mani olur­lar.

O da şöyle dedi: Beni bırakınız, şüphesiz Allah beni korur ve savunur.

Abdullah ertesi gün mescide gidip, kuşluk vakti Makam-ı İbrahim'e geldi. Kureyşliler, Kâbe’nin etrafında oturmuşlardı. O, makamın yanın­da durup şunu okudu: Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Sesini yükselterek:

Kur'ân'ı o çok esirgeyici Allah öğretti. İnsanı o yarattı. Ona ko­nuşmayı öğretti. (Rahman:1-4) Okumaya devam etti. Kureyşliler farkına varıp: İbn-i Ummi Abd ne dedi? diye sordular.

«Allah kahretsin! Muhammed'in getirdiği bazı şeyleri okuyor.

Ayağa kalktılar, okumakta olan Abdullah'ın yüzüne gözüne vurma­ya başladılar. O da bir miktar okumuştu. Daha sonra kanlar içinde arkadaşlarının yanına gitti.

Onlar:İşte biz bundan korkuyorduk dediler.

 O da şöyle dedi:Vallahi, Allah'ın düşmanları hiçbir zaman yanımda şu andaki durumlarından daha zayıf olmamışlardır. Eğer isterseniz, yarın aynı şekilde onların yanına gideyim.

 Onlar şöyle cevap verdiler: Hayır, bu kadarı yeter, sen onlara sevmediklerini duyurdun

Abdullah îbn-i Mes'ud, Hz. Osman'ın halifeliğine kadar yaşamıştır. Ölüm döşeğindeyken, Hz. Osman ziyaretine geldi ve aralarında şöyle bir konuşma geçti.

a Şikâyetin nedir? Günahlarım,

Canın ne istiyor?  Rabbimin rahmetini.

Senelerden beri almaktan çekindiğin maaşının verilmesini emredeyim mi? Artık ona ihtiyacım yok.

 Hiç olmazsa, senden sonra kızlarına kalır? Kızlarımın fakir düşmesinden mi korkuyorsun? Ben onlara her gece Vakıa suresini okumalarını tavsiye ettim. Rasûlüllah'ın şöyle de­diğini duymuştum: Kim her gece Vakıa suresini okursa, o asla darlık görmez.

Gece olunca Abdullah İbn-i Mes'ûd Allah'ın adım zikrede zikrede ve ayetleri okuya okuya Rabbine kavuştu.

Rabbim ondan ebeden razı olsun. Bizlere de O’ mübarek (Abdullah bin Mesud) efendimiz gibi bir hayat yaşamayı nasip etsin. 

Hazırlayan: Ömer Faruk Özcan

Bakmadan Geçme