OKUR MUSUN!

Mustafa Balaban, İyilik Temelli Yaşam Merkezi Platformunun bir projesi olan Hunat Kültür Merkezinde düzenlenen 'Okur musun' projesi ile ilgili İyilik Temelli Yaşam Merkezi Platformunun başkanı Ramazan Bayraktar ile özel bir söyleşi gerçekleştirdi.

*”Okur Musun” projesi takip ettiğimiz kadarıyla İyilik Temelli Yaşam Merkezi platformunun bir projesi. Öncelikle “İyilik Temelli Yaşam Merkezi” nedir? Hangi amaçla kurulmuştur?Ne beklentiniz var?
Varlığın merkezinde Allah, mahlukatın merkezide insan vardır. İnsanın merkezinde ise “iyilik”. Her şeyi kıvamında yaratmış olan Allah, içimize iyiliği güçlü bir şekilde kodlamıştır. Çoğunlukla bu potansiyelimiz atıl kalır. Akla, vicdana, kitaba ve içsel dürtülere rağmen bu mekanizmayı işletmeyiz. Belki de çalışma prensiplerini bilmiyoruzdur. Bir ihtimal; bu imkanı kinetize edecek ortamlardan beriyizdir. Bizim kurmaya çalıştığımız merkez bu mekanizmayı harekete geçirmeye talip.

Bir beklentimiz yok. Biz güzel bir şey yaşıyoruz dostlarımızla. Madem elimize güzel bir formül geçti; o zaman bunu herkesle paylaşalım diye düşündük. İyilik paylaştıkça çoğalır. Sayısal bir hedefimiz yok. Ekonomik ilişki biçimlerinin hiç birine prim vermiyoruz. Amacımız, bize fikren ve amelen katılan ve katkı sunan insanların her birinin kendi ortamlarında “iyilik avcısı” olmaları ve Fussilet 33’ü şiar edinmeleridir. Mutluluk ve başarı vaat etmiyoruz. Huzuru öneriyoruz. İnsanlara, kendisi hakkında doğru bilgilendirecek şahitler bulmayı tavsiye ediyoruz. Can sıkıntısı, yalnızlık korkusu, değersizlik hissi, depresyon ve diğer problemlerimizi çözelim istiyoruz.

*”Okur Musun” etkinliği nasıl doğdu? İçeriği, amacı nedir?

Gruptaki arkadaşların çoğu zaten kitap okuyan insanlardı. Neden beraber okumuyoruzdan hareketle 3 yıl önce beş kişi bir araya geldik. Bir yılda okuyabileceğimiz kitap sayısını ve kitapları belirledik. Önce evlerde, sonra bir konteynırda, son olarak İlim Hikmet Vakfı’nın kütüphanesinde üç haftada bir toplanarak okuduğumuz kitabın mütalaasını yaptık. Geçen yıl, biz bunu neden halka açmıyoruz düşüncesi Okur Musun’u ortaya çıkardı. Geçen dönem verimli geçti diyebilirim. Kitap seçimleri gayet yerindeydi. Gelen insanların samimi ve yapıcı geri dönüşleri oldu.

Sorunun ikinci kısmına gelince, yani içerik ve amaç mevzuu. Halka açık kitap okumanın, paylaşmanın, tartışmanın amacı paylaşmaktır. Okumanın önemini anlatmaktır. Kitap okuma eylemi diyolojiktir. Monolog yaklaşımlar kitabın vadettiklerine vakıf olmayı engeller. Ya yazara teslim olursunuz ya da yazılana saygı duymazsınız. Okuma işi her şeyde olduğu gibi denge işidir. Ayrıca biz, okumayı sadece kitap okumak olarak değerlendirmiyoruz. Kainatı, insanı, eşyayı, ilişkileri okumak ve hayata anlam katmak gerekir diye düşünüyoruz. Kitap okumaksa insana diğerlerini nasıl okuyacağı hakkında yöntem kazandırır. Nüfuz etmeyi kolaylaştırır. Kitap okumanın bir alışkanlık işi olmadığını ve boş zaman iştigali olarak algılamıyoruz. Kitap okumak kahvaltı gibi, giyinmek, çalışmak gibidir. Kendisine kıymet verilmeli, zaman ayrılmalıdır. Boş zamanında kitap okuyan, okumuş sayılmaz. Zira okumak insan hayatının en dolu amelidir. Belki söylenecek çok şey vardır ama bu kadarını diyelim şimdilik.

*”Okur Musun” bildiğimiz kadarıyla Kayseri de bir ilk. Bu çalışmanın Türkiye genelinde kültürel ortamda ya da sanal-sosyal ortamlarda benzerleri var mı? Varsa sizi ayıran ne?

Kayseri de ilk olduğu doğru ama Türkiye çapında belki böyle faaliyetler yapılıyordur. Bizim yapıldığına dair bir bilgimiz yok lakin olmadığının delili bizim duymamış, görmemiş olmamız olamaz. Bizim ayırt edici vasfımız hakkındaki takdirleri programlarımıza katılanlara sormak gerekir. Ayrıca yaptığımız şeyin en çok kendimize faydası var. Seviyoruz okumayı, beraber sohbet etmeyi. Birbirimizin şahitleriyiz. Yanlış bir şey yapar veya söylersek diğer arkadaşımızın bizi uyaracağı eminliğindeyiz. Bu da bizi biraz cesur yapıyor. Yanlış yapma kaygısı güdülmediğinde ana odaklanılabiliyor. İmajı ve niceliği önemsemiyoruz. Bir çay ocağında bir araya geldiğimizde de aynı muhabbetleri yapıyoruz. Bu bizi rahat yapan durum galiba. Kendimizi diğerinden farklı ya da üstün görmüyoruz. Sıradanlığa da prim vermiyoruz. İnsan kendini ve dostlarını anlatırken abartma eğilimine girebilir. Bu kadarını söylemiş olalım.

*Bu etkinlik ortak kitap okuma etkinliği. Aynı zamanda kitabın kritiğinin yapıldığı bir etkinlik. Okunacak kitabı nasıl belirliyorsunuz? Hep aynı tür kitaplar mı?

İşin en zor olan kısmı burası. Yazılmış milyonlarca kitabın içerisinden seçim yapmak zor oluyor. Elbette belli kriterlerimiz var. Bir defa kitabın bizlere bir şey söylüyor, savunuyor, arkasında duruyor olması gerekiyor. Bu gereklilik yazarın bizim gibi düşünmesini şart koşmuyor. Arka planı sağlam, tezini delillendirebilmiş ve iyi ifade etmiş olması gerekiyor. Yazar kitabı yazdığı dönem ses getirmiş olmalı. Popülerlikten bahsetmiyorum. Yani bir soruna çözüm iddiası taşımalı. Yerli-yabancı ayrımı yapmıyoruz. Hakikate herkes temas edebilir, sonuçta hakikatin merkezi Allah’tır. Elbette sübjektif yaklaşımlarımız da oluyor. Sevdiğimiz, önemsediğimiz konuları işleyen kitaplar favorimiz oluyor genelde. Yazarlarla ilgili ön-yargılarımız yok genelde. Yazılanı önemsiyoruz. Katılmadıklarımızı, sohbet esnasında ifade ediyoruz zaten. İşte böyle Mustafa Hocam.

*Bu etkinlikte kitabı herkes tek tek mi değerlendiriyor. Yoksa kitabı herkes okuyor, konu ya da sayfa paylaşımı mı yapılıyor?

Kitabın yazım tekniği ile alakalı bu konu birazda. Kitap herkes tarafından okunuyor. Kitap konu konu şeklinde paylaşılmaya uygun olmaz ise sayfa paylaşımı yapılıyor. Aslında konuşmacıların hepsi bütün kitaba hakim oluyor. Konuşma sürelerini mümkün olduğu kadar denk düşürmeye çalışsakta zaman zaman kaçaklar oluyor. Arkadaşlarım bu konuda benden biraz şikayetçiler. Bazen korsanlık yaptığımı kabul ediyorum. Son yarım saati soru-cevap şeklinde değerlendiriyoruz. Bazen dinleyiciler kendi fikirlerini ya da itirazlarını rahatça beyan ediyorlar. Bu da ayrıca bir hoşluk katıyor ortama.

*Projede kimler var? Yanılmıyorsam mesleki olarak renkli bir ekipsiniz. Ekibin oluşumu bu projeyle mi oluştu? Yoksa evveliyatı var mı?

Moderatörümüz Veysel Tüfekçi(İşletmeci), Bünyamin Zeran(Esnaf-yazar), Ali Değirmendereli(akademisyen), Faruk Keklik(vakıf yöneticisi), Ramazan Bayraktar(eğitimci), Orhan Sağır(eğitimci). Ayrıca bu yıl kadromuzu genişletiyoruz. Osman Akdemir(eğitimci), Yusuf Lale(mühendis), Adnan Kuş( eğitimci) ve belki bir iki kardeşimiz daha bize dahil olabilir. Ekipteki arkadaşlarla tanışıklığımız farklıdır herkes için. Kimisi orada tanıştı, kimisi lise arkadaşı. Ama kurulan ilişkiye bu okumaların ciddi anlamda katkısı oldu. Hatta bu Ramazan’da birlikte itikafa girdik bu ekip ve diğer dostlarla birlikte. Şahitliğimiz arttıkça ilişkilerimizde teklifsiz hale geliyor. İyilik Temelli Yaşam Merkezi’nde ki arkadaşlarımızla bir yıldır “Benlik İnşaası” dersi yapıyoruz. Ayrıca aylık “film okuma” etkinliklerimiz oldu ve devam edecek. Uzun bir yürüyüşe çıktık, Allah daim eder inşallah.

*”Okur Musun” etkinliğinin ismine okuyucu-dinleyici tepkileri nasıl oldu?

Etkinliğin isim babası Faruk Hocam. Doğrusu bu konuda olumsuz bir yaklaşım almadık. Hatta beğenilerini ifade edenler oldu. Maksat okumayı hem teşvik ve teklif hem de bir soru. Mustafa Hocam aslına bakarsanız ismin de bir önemi yok. İsim sonuçta bir adrestir. Asıl olan eylem!

*”Okur Musun” çok naif bir teklif. Bu etkinlik size ve Kayseri’ye ne kattı?

Bize katkılarını yaşayarak bizzat hissediyoruz. Besmele ile başlayacağımız bir iş yapıyor oluşumuz bizi mutmain kılıyor. Kitap okumak gibi zihinsel dekarasyona kapı açan bir etkinliğin parçası olmayı çok önemsiyoruz. Kayseri’ye ne kattı sorusu tehlikeli. Zira bu çok ciddi bir iddia olur. Biz mütevazi bir iş yapıyoruz. Sonucunu düşünmeden, sürece talibiz. Eğer tek bir insanın kitapla samimiyet kurmasına vesile olabilirsek maksat tamam olur bizim için. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim; böyle bir etkinliğin yapılabilirliğini göstermiş olduk. Bundan sonra, benzer düşüncelere sahip olan insanları cesaretlendirebilir.

*Bir de sanırım bu etkinliğin bir yansıması olarak ve aynı ekiple bir dergi çalışmanız oldu. Derginizin ismi; “Birr” bu ne demek? Bu dönem “İkii” mi olacak?

Buraya bir gülücük koyabiliriz. Benzer esprilerle karşılaştık. Birr malumunuz “iyilik” demektir. Dergi-bülten karışımı çalışmamızın adının Türkçesi Birr’dir. İlk sayımızın konusu “bilgi” idi. İkinci sayımız “ahlak” konusunu işleyecek. Etkinliğimiz devam ettiği müddetçe her ay dergimiz de çıkacak ve ücretsiz dağıtılacaktır. Derginin yazar kadrosu da İyilik Temelli Yaşam Merkezi dostlarıdır. Bu sayımızda ve kısmet olursa sonraki sayılarda sizden de bir yazı bekliyoruz Mustafa Hocam.

İnşaallah Ramazan Hocam. *Okur Musun” etkinliği sanırım geçen dönem Ocak-Haziran ayları arasında gerçekleşti. Bu zaman diliminde neler okundu?

17 Ocak 2014    İnsanın Dört Zindanı-Ali Şeriati

14 Şubat 2014   Üç Mesele-İsmet Özel

14 Mart  2014   Kitleler Psikolojisi-Gustev Le Bon

02 Mayıs 2014  İnsanın Anlam Arayışı-Victor Frankl

23 Mayıs 2014   Mekkeye Giden Yol-Muhammed Esed

20 Haziran 2014Yürek Devleti-Mustafa İslamoğlu

*Yeni dönem ne zaman başlıyor? Yeni dönemde yenilikler olacak mı?

Ekim ayından itibaren başlayacağız inşallah. Yenilik olarak başlangıç programımıza Yazar Serdar Demirel’i davet edeceğiz. Konuşmacılardan birisi O olacak. Kendisinin kitabını konuşacağız. Belki ilerde bir başka yazarı da davet durumumuz olabilir.

*Son olarak ilk hangi kitapla başlıyorsunuz? Şimdiden okumaya başlayalım..

Pınar Yayınlarından Serdar Demirel’in Din Algımız-Farklı Perspektiflerden Düşülmüş Notlar kitabını okuyacağız İnşaallah.

 

Söyleşi: Mustafa BALABAN

 

 

 

 

Bakmadan Geçme