'OKULLARIMIZDA ANLATILAN ÜTOPYALAR, BİRER SAPMADIR'

Araştırmacı-yazar Dursun Çiçek, 'Uluslararası Öğrenciler Akademisi'nde, Üstad Necip Fazıl'ı anlattı. Çiçek, bugün okullarımızda bir cennet ve ütopya olarak anlatılan Rönesans ve Reform gibi aydınlanma hareketlerine, Necip Fazıl'ın, dünya geleneğinden birer sapma olarak gördüğünü söyledi.

           T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve Medeniyetin Burçları Derneği’nin Kayseri’de eğitim gören uluslararası öğrencilere yönelik düzenlediği akademinin 4. Hafta konukları Yrd. Doç. Dr. Ali Aslan, Araştırma görevlisi M. Hüseyin Mercan ve araştırmacı/yazar Dursun Çiçek oldu.

“Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne 1923’te girdi!”

Cuma günü gerçekleşen seminerde konuşan Yrd. Doç. Dr. Ali Aslan, Avrupa Birliği’nin zannedildiği gibi Avrupa ülkeleri arasında yaşanan savaşlara son vermek isteğinden dolayı kurulmadığını söyledi. Asıl amacın ise Avrupa’nın dünyadaki yerini kaybetmesi nedeniyle bu birliğe gidildiğini kaydetti.

            Aslan, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne aslında 1923 yılında girdiğini,  Çünkü Avrupa Birliği’ne girmenin aslında modernleşmek olduğunu söyledi. Ayrıca Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne fiilen girmesinin de girmesi imkansız olduğunu belirtti.

“Türk dış politikasının 5 evresi”

Cumartesi günkü konuşmacılardan Erciyes Üniversitesi Öğretim Elemanı M. Hüseyin Mercan da; ‘Türk Dış Politikasının Temel Parametlerin’ni anlattı. ‘Dış politika devletlerin var olabilmesi için gerçekleştirdiği tüm çabalardır’ diyen Mercan,  dış politikayı artık bir devletin bir diğer devletle olan ilişkisi olarak tanımlayamayacağımızı söyledi. Mercan, dış politikanın klasik bir diplomasiyle elçilikler açarak ülkelerin temsil edilmesi olmadığını belirterek; “Mesela Suriye olaylarından sonra Türkiye büyükelçiliklerini geri çağırdı. Türkiye uçakları Suriye üzerinden uçamıyor. Ancak Türkiye’nin Suriye dış politikası bitmedi” dedi.

            Türkiye dış politikasının tarihsel olarak 5 evrede incelenebileceğini vurgulayan Mercan, bu evreleri şöyle açıkladı;

“Tek partili dönemin hüküm sürdüğü 1. evrede (1923-1946) teba kavramı ortadan kalkarak, vatandaşlık kavramı hayatımıza giriyor. Bu yüzden her şey yeniden kurgulanıyor.

            2. evrede (1946-1947) ise çok partili hayata geçiliyor. 1950’lilerle beraber dış politikada Avrupa devreden çıkıyor yerine Amerikanlaşma politikası başlıyor. Bu dönemde kimliğimizi inşaa edemiyoruz.

            3. evre (1967-1990): Bu dönem bir uyanış söz konusu… Kıbrıs olaylarının yaşandığı bu dönemde Kıbrıs’a girilmesi gündeme geliyor. Amerikan Başkanı Jhonson, Türk hükümetine sert bir mektup göndererek, kesinlikle Kıbrıs’a girilmemesi gerektiğini söylüyor. Mektup basına sızınca büyük bir tepki çekiyor. Türkiye bu olaydan sonra yeni adımlar atıyor. Bu süreçte Ortadoğu ülkelerin yakınlaşılarak İsrail kınanıyor. İran’da 1979’da İslam devrimi yaşanınca Türkiye ve Ortadoğu yeniden şekilleniyor. İran, ABD karşı yapılanınca, bu kez de ABD müttefik olarak Türkiye’yi seçiyor. Türkiye’de 1980 darbesi yapılıyor ve bununla birlikte Amerikancı bir yapı oluşturuluyor.

            4. evre (1990-2000): Sovyetlerin çökmesiyle Türkiye önemli bir rol sütleniyor ve İsrail ile stratejik ortaklık kuruyor.”

Mercan 5. evre olan 2000 yılından günümüze gelinen süreci ise gelecek hafta anlatacağını söyledi.

“Okullarımızda anlatılan ütopyalar birer sapmadır”

Haftanın son konuşmacısı araştırmacı-yazar Dursun Çiçek ise, konuşmasında Necip Fazıl Kısakürek’e yer verdi.  Çiçek, Necip Fazıl’ın, batının putlaştırıldığı ve doğulunun kendinden utandığı bir dönemde Büyük Doğu dediğini hatırlatarak; “Necip Fazıl, gururla ben yobazım, ben Müslümanım, demeyi öğretmiş insandır. Necip Fazıl kavramlara ruh giydirmiştir. Bunu söylerken de ezbere söylemiyorum.

            Necip Fazıl’a göre dünya, geleneğinden iki defa sapmıştır. Bunlar bugün okullarımızda bir cennet ve ütopya olarak anlatılan Rönesans ve Reform gibi aydınlanma hareketleridir” şeklinde konuştu.

Haber/Fotoğraf: Bünyamin Gültekin

Bakmadan Geçme