• Haberler
  • Gündem
  • 'O yumruk bakan Yıldız'a değil Türk sporuna atıldı'

'O yumruk bakan Yıldız'a değil Türk sporuna atıldı'

Kayseri'nin yetiştirdiği milli boksörlerden Faruk Hasetçi ile hayatı ve hayatını adadığı boks sporu üzerine konuştuk. Türkiye'deki boks sporunun eski Bakan Taner Yıldız'a bir boks antrenörünün attığı yumrukla itibar kaybına uğradığını söyleyen Hasetçi, spor adamlarıyla spor tüccarlarını birbirinden ayırmak gerektiğini belirtti. Hasetçi, boksun futboldan daha güvenli bir spor dalı olduğunun da altını çizdi.

 1974 yılında bir gösteri maçıyla ilk müsabakasına çıkan Faruk Hasetçi 1983 yılında milli oldu. Akdeniz Olimpiyatlarında, Balkan Şampiyonalarında, uluslararası turnuvalarda bulunarak Türkiye’yi en iyi şekilde temsil eden Hasetçi, 1989 yılında hac dönüşü bıraktığı sakalla birlikte bu sporu da bıraktı. Gerekçesi ise, Peygamber efendimiz Muhammed Mustafa’nın (S.A.V) simgelerinden biri olan sakala yumruk vurdurtmama arzusuydu. Ancek antrenörlüğü sürdürdü. Türkiye Boks Federasyonunda yöneticilik de yapan Faruk Hasetçi, amatör sporların istediği desteği alamadığından yakındı.

.

Bakana atılan yumruk boks sporunu geriletti

Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı Taner Yıldız’a bir boks antrenörünün yumruk atmasının Türkiye ve Kayseri’de boks sporunun üvey evlat muamelesi görmesine neden olduğunu belirten Hasetçi,” Taner beye yumruk atan maalesef bir boks antrenörüydü. Mesleğinin boks olması bu spora ağır darbe vurdu. Oysa boks karşındakine değil kendi nefsine yumruk atmaktır. Boks antrenörünün bakana yumruk atmasını kabul etmiyor ve kınıyorum. Boks, ibret alınacak kıvamda bir spor branşıdır. Bir bakana yumruk atılmasının sonrasında Kayseri’nin resmi kurumlarındaki boks sporu branşları tamamen kapatıldı. Türkiye boks sporunda dünyada istediği yerde değil. Kayseri’de de Türkiye’de de istediğimiz yerde değil. Sebepleri ise kamu kurum ve kuruluşlarının bu işe el atmamış olmasıdır. Kayseri’de bu işi idare eden arkadaşlarımızın boksu spor olarak kabul etmeyişlerinden kaynaklanıyor. Ama Türkiye’nin dünyada istenilen yerde olmayışının ana nedeni federasyon başkanlıklarının oy sistemi ile seçilip, Türk boksunu, bokstan anlamayan kişilerin yönetmesidir.  Boksun içinden gelmeyen insanların yönetici olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu sistemde seçim devam ettikçe boks için çabalayan, üreten, sporcu yetiştirenler her zaman dışarda kalıyor. Ülke olarak olimpiyatlara sporcu göndermemizin altında yatan temel sorun budur. Bütün spor branşları için geçerlidir” dedi.

Spor için projeler üretilmiyor

Ülkedeki amatör sporun geliştirilmesi için proje üretilmediğine değinen Faruk Hasetçi, ”Gençlik ve Spor Müdürlüğü’ne proje verilmiyor. Diğer bir eksiğimiz de çocukları spora geç başlatmamız ve yetenekleri ile adale yapısını …  Halbuki sporu 4-6 yaş grubundan başlatmalıyız. Türkiye’de çocuklar yetenekleri ve adale yapısı göz önünde bulundurulmadan spora yönlendiriliyor. Türkiye’de ilk olarak 7 yıl önce Kayseri Birlik ve Gençlik spor kulübü adı altında çocukların adale yapısı ve özelliklerine göre spor yapmalarını sağlayan kurum olduk. Çocukları bir dizi testlerden geçirdikten sonra yapısal ve yetenek özelliklerine göre yapabilecekleri sporlara yönlendiriyoruz. Sporu bilimsel olarak yapıyoruz” açıklamasında bulundu.

Boks futboldan daha güvenli bir spor

Hasetçi boks hakkında da şunları söyledi;

“Boksu biz amatör yaptığımız için kask kullanıyoruz. Kask ile yapılan sporlarda, sporcunun kafasına aldığı darbelerde beyninde sorun yaşamadığına dair bilimsel raporlar var.

Futbol topu karşıdan geliyor, sporcu kafa vuruyor, boksörün en güçlü yumruğu 300 kilo, ancak 300 kilometre hızla giden topa futbolcu kafa vurduğu zaman 100 tonluk etki yapıyor. Dolayısıyla futbol tehlike olarak her zaman önünde yer almıştır. Boksta darbeyi her zaman gördüğümüz için, boks sporu bu konular gündeme geldiğinde hep hedef olmuştur. Dünyaca ünlü boksör Muhammed Ali’nin Parkinson hastası olması, boksörlerin hepsinin bu hastalığa yakalanacağı hissiyatı doğmuştur. Oysa Parkinson kalıtsal bir hastalıktır. Darbeler sonucu ortaya çıkan bir hastalık değildir. Binlerce Parkinson hastasını değerlendirdiğinizde içinden iki veya üç tanesi boksör çıkıyor. Diğer 97-98 parkinsonlu hayatı boyunca yanlışlıkla dahi olsa kafasını direğe bile çarpmamış insanlardır. Bu  boks sporu hakkında yanlış bilinen bir durumdur.”

 

“Yumruğu önce nefsimize atarız”

Sporda iki çeşit adam olduğunu belirten Faruk Hasetçi şunları söyledi;

 “Birincisi spor adamları,  ikincisi spor tüccarlarıdır. Biz çocuklara spor yaptırırken, karşı tarafa yumruk atmanın daha ötesinde önce kendi nefsine yumruk vurması gerektiğini öğretiyoruz. Saygıyı, sevgiyi , size yumruk atanlara bile saygı duyulması gerektiğini öğretiyoruz.

Kayseri’nin bütün varoş mahallelerinde, Eskişehir Bağları, Barbaros Hayrettin, Battal Gazi’de, Talas’ta spor salonları açtım. Sporculardan hiç para almadan bu işi yapıyorum. Valilik ve Milli Eğitim Müdürlüğü destek veriyor. Yıl içerisinde çocuklarla antrenman yaparken, milli ve manevi duyguları öğrenmeleri karşılığında eşofman ve spor malzemeleri hediye ediyoruz. 2007 yılından bu yana yaptığım bu çalışmalarla, boks sporuna hem sporcu, hem de beyefendi kimlikli sporcular kazandırdım. Siz niyetinizi halis tutunca şampiyonluklar, başarılar kendiliğinden geliyor. Yani spor adamı, kendisi de spor yapmış adamlardır.

Spor tüccarları

Spor tüccarları ise, sporcuların üzerinden siyasi, ticari iktisadi rant sağlayan şahıslardır. Kişinin sporculuğu, antrenörlüğü ve idareciliği ile kendisini ispatlaması gerekir. Kanıtlayamayan ve spordan geçinen kimselere de sporun tüccarları diyoruz. Spor camiasında bu tür insanlar hep vardır. Birilerini bu konuda isim vererek suçlamak niyetinde değilim. İyi bir spor adamı olduğumu iddia ediyorum. Sporun tüccarı değilim. Çocuğunuz spor yapması için götürdüğünüzde maalesef kayıt parası, elbise parası, kuşak parası derken piyasanın üç katı para alırlar. Bu işi ticarete dökmüşlerdir. Çocuğun ahlakı, edebi, başarısı ve sağlığıyla hiç ilgilenmezler. Ceplerine girecek paranın hesabını yaparlar.”

Tavsiyeler

Hasetçi, söyleşimizde son olarak gençlere de şu tavsiyelerde bulundu:

“Bütün gençlerimize mutlaka bir spor branşıyla uğraşmalarını öneriyorum Spor, insanı ahlaka, ayakları üzerinde dik durmaya, kişilikli olmaya yönlendirecektir. Özellikle boks branşının kendi başına karar verme yeteneğinin artmasına, özgüveninin güçlenmesine, başkalarına yardım etme psikolojine faydalı olacağına inanıyorum. Yine bir fırsat olsa, yeniden sporcu olmayı ve İstiklal Marşı’nı dünyanın her yerinde söyletme zevkini yeniden yaşamak isterdim. Kendimi bir gazi olarak görüyorum. Amerika  Barbados,  Çin,  Moskova Yunanistan, Fransa İtalya, Almanya’da milli marşımızı dinletmenin hazzını yaşadım. Milli formayla yaşadıklarımı yeniden yaşamak isterdim.”

Faruk Hasetçi kimdir?

1972 yılında ağabeyi Ali Hasetçi’nin boksa başlamasıyla bu sporla  tanıştı. 1974 yılında ilk defa bir gösteri maçına çıkarak boks hayatına başladı. 1982 yılında milli oldu. Uluslararası ve ulusal şampiyonalarda çeşitli madalyalar kazanmış olup bu şampiyonalarda pek çok defa en teknik boksör seçildi. Boks milli takımında defalarca milli formayı giymiş  olan  Hasetçi’nin kariyerinde yaptığı 79 maçta 72 galibiyeti, 7'de mağlubiyeti bulunmaktadır.  1989 yılında boks milli takım antrenörlüğüne başladı. 1996–2008 yılları arasında Türk Boks Federasyonu Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Uluslararası müsabakalarda Milli Takım idarecisi olarak Dünya'nın birçok ülkesinde İstiklal Marşı'mızı defalarca dinletti. Türkiye' ye boks antrenörü olarak Dünya şampiyonu, Avrupa şampiyonu, Dünya ikincisi, Avrupa üçüncüsü ve birçok Türkiye Şampiyonu sporcular yetiştirdi. Arapça ve İngilizce bilmekte olan Milli Boksörümüz evli ve üç çocuk babasıdır.

Halen Türkiye Boks Federasyonu As Başkanlığı görevine devam etmekte ve Kayseri Birlik Gençlik ve Spor Kulübü bünyesinde Boks, Kick Boks , Güreş , Tekvando , Wushu , Judo , Muay Thai ve Masa Tenisi branşlarında mili antrenörlerimiz tarafından çocuklarımıza ve gençlerimize eğitim verilmesini sağlamaktadır.

 

 

 

 

 

Bakmadan Geçme