• Haberler
  • Ne ODTÜ, Ne de Bilkent 'Kendi modelimizi' oluşturacağız

Ne ODTÜ, Ne de Bilkent 'Kendi modelimizi' oluşturacağız

AGÜ'nün yeni Rektörü, Sabuncuoğlu ilk söyleşisini Kayseri Gündem Gazetesi'ne verdi.

 Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ)’nde ocak ayı itibariyle görevine başlayan Yeni Rektör Prof. Dr. İhsan Sabuncuoğlu gazetemize önemli açıklamalarda bulundu.    

ODTÜ yada Bilkent modeli uygulanacağı söylenen AGÜ ile ilgili konuşan Rektör Sabuncuoğlu, “ Biz hiçbir Üniversiteyi taklit etmeyeceğiz. Biz kendi modelimizi oluşturacağız” dedi. Türkiye’de ilk defa uygulanan vakıf destekli devlet üniversitesi’nin AGÜ olduğunu kaydeden Sabuncuoğlu, “ Cumhurbaşkanı’nın memleketinde onun adını taşıyan bir üniversitede yönetici olmak büyük sorumluluk. Bu sorumluluğun bilincinde olarak, AGÜ’yü Türkiye’nin en iyi İngilizce eğitim veren ve kendi modeline sahip bir Üniversite yapmak için çalışacağız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanının memleketinde onun adını taşıyan bir üniversitede görev yürüteceksiniz, bu görevi kabul etme aşamalarını ve duygularını bizimle paylaşır mısınız?

Bu çok önemli bir duygu…  Sonuçta herhangi bir üniversitenin rektörü değilsiniz. Türkiye’nin çok saygı duyduğu sevdiği büyük bir devlet adamının ismini vermiş olduğu devlet üniversitesinin rektörüsünüz. Geçmişte ve yakın zamanda çok sayıda rektörlük teklifi aldım. Dekanlık ve rektör yardımcılığı teklifleri aldım. Fakat hiç birini kabul etmedim. Hatta bazen dekanlık tekliflerini bile eşime sormadan reddediyordum.
Üniversitede rektörlük görevini üstlenmek sorumluluğu bir tarafa, aslında ciddi bir onur büyük bir ayrıcalık. Ama bu sorumluluk duygusuna sahip ve bu sorumluluğun gerekliliğini çok iyi yapabilen bir insan olduğum için çok korkmadım. Sorumluluk beni ürkütüyor gibisinden bir ifadede bulunamam. Bu görevi iyi şekilde yapacağımı biliyorum. Allahın izniyle nasıl yapacağımı da biliyorum. Ama sorumluluğumuzun da daha fazla olduğunu söyleyebilirim. 

Rektörlük teklifi direk Cumhurbaşkanı’ndan mı geldi?

Hayır, biliyorsunuz bizim üniversitemiz Abdullah Gül Üniversitesi… Aslında çok özel bir üniversite. Türkiye’deki üniversiteler tarihi açısından mihenk taşını oluşturuyor. Kurulduğu yıl itibariyle. Biliyorsunuz Türkiye’nin İlk üniversitesi İstanbul Üniversitesi 300-400 yıl Önce kurulmuş bir üniversitededir. Yani Türkiye’nin ilk vakıf üniversitesiyse Bilkent Üniversitesidir. Türkiye tarihinde vakıf destekli bir devlet üniversitesi modelini ilk hayata geçirende Abdullah Gül Üniversitesi’dir. Dolayısıyla bu bizim yalnızca cumhurbaşkanının ismini almamızdan dolayı çok saygın ve seçkin bir dünya üniversitesi olma gerekliliğimizi zorunlu kılmıyor aynı zamanda bize bir görev daha yüklüyor. Bunu en iyi şekilde yapmamız lazım. Yani biz sonuçta bu modeli Türkiye’de ilk uygulayan ilk hayata geçiren üniversiteyiz. Bu üniversitede bir devlet üniversitesi ama vakıf destekli bir üniversite dolayısıyla böyle bir teklif vakıftan geldi. Tabiî ki daha sonra cumhurbaşkanımızı ziyaret ettim. Onun vizyonunu değerli görüş ve önerilerini dinledim. Yalnız Abdullah Gül Üniversitesi kapsamında değil genel olarak tüm Türkiye’deki üniversitelerin kaliteli ve saygın üniversite olmasını istiyor. Genel olarak beni üniversitelerden beklentisi konusunda bilgilendirdi. Sürekli olarak da kendisiyle bir araya geldiğimde vizyonunu öğrenmek için gayret sarf ediyorum. Yoksa sayın cumhurbaşkanımız Türk siyasetine yön vermiş bir insan o kendi kulvarında zaten en tepede olan biri.  

Abdullah Gül Üniversitesi kurulma aşamasında, ilerleyen aşamada AGÜ, Bilkent ve OTÜ modelini örnek alıp o seviyeye gelir mi? Bu ne kadar zaman alır?

Abdullah Gül Üniversitesi’nin rektörü olarak benim boynumun borcu olan şey birisinin modelini alıp uygulamak değil. Ben Bilkent’ten geldiğim için Bilkent modeli ve eski ODTÜ’lü olduğum için ODTÜ modelini almak ve onun küçük bir örneğini burada kurmak değil. Kendi kimliği olan kendi karakteri olan üniversitelerde ODTÜ ve Bilkent dahil olmak üzere bu üniversitelerle yarışacak bir üniversite kurmak istiyoruz. Dolayısıyla bizde Bilkent veya ODTÜ gibi bir model söz konusu değil. Geçmişte Bilkent ve ODTÜ yurt dışındaki birçok üniversiteyi incelemiş olabilir. Onlardan etkilenmiş olabilir. Biz de şuanda çok farklı üniversitelerin modellerini eğitim ve araştırma modellerine bakıyoruz. Yalnızca bu üniversitelere de bakmıyoruz. Bizim öğrencilere veya akademisyenlere sunacağımız hizmet Türkiye’de nerede daha iyi verildiğini düşünüyorsak, oraya da gidiyoruz, bakıyoruz ve inceliyoruz. Bir grup arkadaşımız Bilkent Üniversitesi’ne gitti. Ben bir vesile ile İTÜ’ye gittim. Biz diğer üniversitelerin eksilerine ve artılarına bakıyoruz. Edindiğimiz verilere göre kedi kimliğimiz oluşturuyoruz. Düzgün bir model kurabilmek için bu konuda deneyimli kurumları inceleyerek kendi kimliğimiz ortaya koymaya çalışıyoruz.

Eğer kopya bir üniversite olsaydık her şey hazırdı. Ben zaten Bilkentliyim. Bilkent’in bugüne gelmesinde benim ismimi mutlaka ilk 10 veya 20 kişi içerisinde yazarlar. Ama ben kendi geldiğim sisteminde eksiklerini bildiğim gibi her sisteminde kendi içinde eksikleri olduğunu biliyorum. Burada asıl amaç bu eksikleri ve artıları ortaya koyup kendi modelimizi oluşturmak. Biz hiç kimseye benzemeyeceğiz.

Şuanda görüştüğünüz hocalar var mı? Yurt içinden ve yurtdışından nasıl bir akademik çevre kurmayı hedefliyorsunuz?

            Şuanda yapısal çalışmamız bitmediği için büyüme ve genişleme planlarımız açık ve net değil. Bu nedenle şimdi bir şeyler söylersem yanlış olur. Bu nedenle biz hangi yıl kaç öğrenci alacağız. Önümüzde ki 5-10 sene içerisinde nereye gideceğiz. Nasıl bir gelişme eğrisi göstereceğiz bunun üzerinde çalışıyoruz. Bu yapısal modelden sonra ortaya çıkacak. Ama önümüzdeki 1-2 sene içinde ne yapacağımızı biliyoruz. Yapacağımız ilk şeylerden biri bu yıl üniversitemizi eğitim ve öğretim yılına açmak. Birkaç bölümde eğitime başlamayı düşünüyoruz. Bunlar; Makine, inşaat, endüstri, elektrik ve bilgisayar mühendisliği, mimarlık, işletme ve iktisattan oluşan 7-8 tane bölümümüzü eğitim ve öğretim hayatına açmayı düşünüyoruz. Hedeflerimiz arasında en iyi İngilizce eğitim veren bir üniversite olmak. Bizim hedefimiz, ODTÜ’den ve Boğaziçi’nden daha iyi İngilizce eğitimi vermek.

            Başka bir dil öğrenimi de düşünüyor musunuz?

Tabi başka bir dil daha düşünüyoruz. Bu bir Çince, Almanca veya Rusça olabilir. Ama ben daha çok uzak doğuda ki gelişmeleri önemsiyorum ve o yüzden buna yönelik bir dil eğitimi verip öğrencilerimizi bu yönde teşvik etmeyi düşünüyoruz. Bununla ilgili kaliteli programlar oluşturulabilir. Ama esas söylemek istediğim şey şu; üniversitemize gelen hiçbir şey öğrenmese de hakikatten adam gibi İngilizce öğrendim ve yurtdışına çıktığım da dil konusunda hiçbir sıkıntı yaşamıyorum diyebilmeli. Bu nedenle benim üzerinde çalıştığım ilk proje İngilizce hazırlık okulu oldu. İngilizce hazırlık sınıfına da son derece deneyimli bir İngiliz yönetici bulduk ve kendisi ile de anlaşmayı yaptık. Yöneticimiz 1 Mart itibariyle görevine başlayacak. O da ekibini oluşturup eğitime başlayacak. Çok sayıda da yabancı okutmanımız olacak.

            Yurtdışındaki birçok yerli ve yabancı eğitmen ile görüşüyoruz. Ben ocak ayında futbol deyimiyle ‘sezonun ortasında’ göreve geldim. Kaliteli insanlar öyle kısa zamanda çıkmaz. Bu biraz zaman alacaktır. Biz gerekli kaliteye ulaşmak için vakfında desteğiyle çalışmalarımızı yapıyoruz. Standardın artığını zamanla herkes görecek. Bu Türkiye’de örnek olacaktır diye düşünüyorum.

            Kampusların durumu nasıl? Kampuslar halka açık olacak sanırım. Bu konuda biraz bilgi alabilir miyiz?

            Sümer kampusu şehrin tam ortasında ve ayrıcalıklı bir noktada. Gelişmeye açık çok önemli bir bölgede. Burası New York’un Manhattan’ı olabilir.  Orada Ağustos ayında kampus inşaatının önemli bir kısmını en azından yarısını bitirmeyi düşünüyoruz. Dolayısıyla eğitimimiz orada başlayacak. Sümer Kampusu birçok kampustan farklı olarak açık bir kampus olacak. Şehirle entegre bir yer olacak. Sosyal yaşam alanları, sanatsal ve kültürel bir takım etkinlikleri de olan üniversite-sanayi işbirliği merkezi vb. daha çok toplumla ve iş dünyası ile ara yüz teşkil eden bir kampus olacak.

 Kampus projesi geçtiğimiz sene dünyanın en iyi mimarlık projesini aldı. İstanbul’da Ekonomist ve Capital Dergileri’nin ve Hürriyet Emlak.Com’un birlikte düzenledikleri etkinlikte en iyi kampus ödülünü aldı. Kampus içinde bazı sürprizlerimiz de olacak. Ama şuanda bunları gizli tutuyoruz. Diğer kampusu beklemeye aldık. Daha önce de bahsettiğimiz gibi yapısal çalışma bitmeden akademik ve idari yapılanma netleşmeden ne kadar öğrenci alacağımız çok bilinmeden bir inşaata devam etmenin çok doğru olmayacağını düşünüyorum.

            Sümer Kampusu bittiği zaman tarihi restorasyonu yapılmış Türkiye’nin en büyük kampusu olacak.

            Söyleşinin devamı yarın gazeteniz KG’de… Söyleşinin ikinci bölümünde Rektör Sabucuoğlu'nun, Kayseri ile ilgili önemli açıklamalarını ve AGÜ’ye alınacak öğrencilerin faydalanacağı imkanları bulabilirsiniz.

Söyleşi: Erkinbeğ Uygurtürk-Bünyamin Gültekin

Bakmadan Geçme