• Haberler
  • MODERN BİLİM VE PROFAN DÜNYA

MODERN BİLİM VE PROFAN DÜNYA

Profan sözcüğü seküler, yani kutsaldan arındırılmış anlamında kullanılmıştır. Aşağıda okuyacağınız makale modern bilim ve bilimciliği taklitçi modernistlerin görmek istemedikleri, bu sebeple de göremedikleri bir yanıyla anlatma çabasının bir ürünüdür. Bilimi ve onun ürünü olan teknik ile teknolojiyi insan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üretilen eserler olmak dışında bir konuma sokan modernist zihinlere uyarı amacıyla hazırlanmıştır.

 MODERN BİLİM VE PROFAN DÜNYA           Mehmet AYMAN

 Profan sözcüğü; seküler, yani kutsaldan arındırılmış anlamında kullanılmıştır.
Aşağıda okuyacağınız makale modern bilim ve bilimciliği taklitçi modernistlerin görmek istemedikleri, bu sebeple de göremedikleri bir yanıyla anlatma çabasının bir ürünüdür. Bilimi ve onun ürünü olan teknik ile teknolojiyi insan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üretilen eserler olmak dışında bir konuma sokan modernist zihinlere uyarı amacıyla hazırlanmıştır.

 

Batılı bilim tarihleri iki devreden bahsederler.

1-Sihir ve büyü çağı

2-Akıl çağı.

Çağımızda ise mitosun yerini ilim, sihir ve büyünün yerini de teknik almıştır. Teknik ise insanın varlık şartlarını değiştirdi. Adeta İslam öncesi cahiliye toplumuna dönüldü. Çünkü ilim ve tekniği putlaştıran çağdaş kafayla cahiliye insanının mantık anlayışı aynıdır. Her ikisi de eserini yüceltiyor. Cahiliye devri putperesti kendi elleriyle yaptığı helvadan putlara taparken çağdaş insan da kendi ürünleri olan ilme ve tekniğe boyun eğiyorlar. İşin trajik yanı şu ki, eserine boyun eğen kafalar, tabiata hâkim olma iddiasıyla ortaya çıkmışlardı.

[i]

Günümüzde çağdaş insanın bağlanmak zorunda bırakıldığı putların sayısı putperest devirlerdeki putlardan daha az değildir. Bir putperesti,  taptığı taşın kendisine fayda ya da zarar getirmeyeceğine inandırmak belki daha kolaydı. Fakat günümüz putperestliğinde, insanı nefsinin derinliklerinden yakalayan öyle putlar oluşturulmuştur ki, insanları o putlara inanmaktan alıkoymak fevkalade güçtür. Mesela İnsanların önüne “Bilim” diye büyük bir put konulmuştur. Bu büyük putun tezkiye ettiği büyük putlar ise bir biri arkasından sökün etmiştir.

[ii]

Bilim ve put kelimelerini art arda sıraladığımız zaman öncelikle farkına varmamız gereken mesele şudur: 20. Yy.ın putperestliğini doğurup besleyen etkenlerden birisi; insanların putperestliğe olan eğilimleridir. İşte tam bu sebepledir ki putperestlik hangi devirde olursa olsun gücünü kendisine tapınılan putlardan değil de ona tapınan insanın puta tanıdığı üstünlüklerden alır.

 Örneğin Hıristiyan toplumların tarihleri boyunca putperestliğe karşı köklü bir savaş verememiş olmaları ve putperestliği sadece cebri yöntemlerle ve görünüşte ortadan kaldırmış olmaları, kilisenin gücünün zayıflamaya baş gösterdiği zaman, putperestliğin ateizm kılığına girerek yeniden açığa çıkmasına neden olmuştur. Bilindiği gibi Kilise Hıristiyanlığı Avrupa topraklarında hâkim kılabilmek için bütün eski roma tanrı ve tanrıçalarının heykelleri ile tapınak ve ziyaret yerlerini muhafaza etmiş, hatta sonraları bu heykelleri Hıristiyan aziz ve azizelerine tahsis etmiş/dönüştürmüştü.

[iii]

Çağımızda batı kültürünün genel baskın karakteri sebebiyle oluşan ilim putperestliğinin müşahhas v e belirgin sebep /sonuçlarından bir diğeri de Hıristiyanlığın teslis inancındaki gizli putperestlik eğilimidir. Hz İsa’nın çarmıha gerilmiş figür ve heykellerini yapıp kilisenin başköşesine yerleştiren insan belli ki putperestliğe eğilimli insandır. Zaten yukarıda belirttiğimiz gibi asli yapısı bozulmuş bir Hıristiyanlıkta çağdaş putperestliğe karşı açık ve net bir tavır alış mantıken de pek mümkün gözükmemektedir.

[iv]

Şüphesiz ki yukarıda bahsettiğimiz durum batılı insanın gücünü Hıristiyanlıktan aldığı emperyalist ve kolonyalist dönemlerine aitti. Günümüzde ise otoritesi ve halk üzerindeki yaptırım gücü zayıflayan Hıristiyanlığın ve kilisenin yerini modern batılı bilim almıştır. Artık Batılının yeni tanrısı bilimdir. Onun  ilme olan inancı çeşitli şekillerde açığa çıkar. Batılı bireyin hayat, din, tanrı hakkındaki düşünceleri genellikle gazete televizyon vs gibi enformasyon araçları vasıtasıyla oluşturulan sakat düşüncelerdir.

Batılı insan herhangi bir konuda zarara veya haksızlığa uğrasa çözümü için yine kendi aklına veya onun ürünü olan bilimsel yöntemlere başvurur. Onun bu tür konularda yegâne ölçüsü bilimdir. Başka şeye inanmazlar.[v] Bilim şunları, şunları yapmıştır. Bilim şu, şu hükümleri vermiştir, Bilim bize şöyle şöyle söylemiştir. Efendim bilime göre, Bilimin bize açıkladığı şu, şu gibi şeyler…

[vi]

Bütün bunlardan çıkarabileceğimiz sonuç: günümüzde modern bilimin her şeyi açıklayabileceğine inanan insanların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. İşte bu zan bilimi put haline getirmekle kalmıyor, birçok inanç sahibi bilim adamını da bilimin verileriyle dine karşı tezler geliştirenlere karşı, yine bilimin verileriyle dinden yana tezler geliştirmeye zorluyor…

Eğer bilim bir insan için put haline gelmişse ve o insan bilimin mutlak bilgiyi ürettiği inancına saplanmışsa, o insanı hâlihazırdaki bilgi seviyesinden daha ileri düzeye çıkarmaya teşvik etmeli ve çalışmalıyız. İşte o zaman bilimin put olarak zaafı belirginleşecektir.

[vii]

Modern bilimin tarihi sadece bilimsel keşifler ve onların zihinsel içeriklerinden ibaret değildir elbette. Bu tarih seküler bir din halini almış olan bir takım felsefi i sistemlerin teşkil ettiği inançlar kümesini de kapsamaktadır. Bu sebeple modern bilimi oluşturan manevi yapı, yalnızca inançla alakalı bir çerçevede kalınarak red veya kabulü mümkün olan bir dizi efsanenin temelleri üstünde yükselmiştir. Bilimin cümlelere dökülemeyen bu inançla alakalı aksiyomları bilimsel etkinlik içinde bir bilgi akt-ı olarak değil de bir inanç akt-ı olarak iş görürler.[viii] Bunun içindir ki istisnasız bütün modernist ideolojiler dinleri n tabiatüstüyle ilgili (Tanrı, Ahiret, Melek inancı başta olmak üzere) görüşlerini reddederler. Diğer bir ifadeyle dini hakikatleri anlamak için objektif, kesin hiçbir ölçü yoktur Yani varlıkları deneye tabi tutulup ispatlanamazlar diye düşünürler. Bu ideolojilere göre manevi değerler ve onlarla ilgili hakikatler izafidirler. Yürürlükte kalabilmeleri zaman ve mekâna bağlıdır.[ix](Mesela Dinlerin tezlerinin ortaçağa ait olduğu, modern bilimin icadıyla dinlerin hükmünü ve geçerliliğini kaybettiği düşüncesi gibi)

Batılı insan dini sistemlerin ortaçağa ait arkaik sistemler olduğunu bilimin icadıyla birlikte geçerliliklerini kaybettikleri düşüncesine Reform ve Rönesans hareketlerinden sonra kapılmaya başlamışlardır. Rönesans(Reneissance) yeniden doğuş demektir. Bu hareket doğrudan antik yunan uygarlığının diriltilmesi ve ortaçağ karanlığı karşısına Yunan mucizesini bir alternatif olarak çıkarma amacını taşıyordu. Bu durum Yaratma (Creation/kreasyon) eyleminin Altan alta tanrısal olmaktan çıkarılıp insanileştirme eğilimini beslemekteydi. Sonuçta bu düşünce giderek insana, topluma, tabiata biçim/şekil verme ve yönetme yetkisinin tanrıdan alınıp bu yaratıcı yeteneğinden dolayı insana devredilmesi anlamına geliyordu. Rönesans’ta sanatsal yaratma (Creation Artistique) tanrısal yaratmayı taklit etme ve tanrıya benzemeye çalışmak değil, doğrudan doğruya tanrılaşma emellerinin bir ifadesi olmuştur.[x] Sadece sanatta değil ilim ve teknolojideki göz alıcı ilerlemenin arkasındaki hakiki etken de batılı insanın içindeki tanrılaşma eğilimidir. Evet batılı insan tanrı olmak istiyor. Onlar inanıyorlar ki ilim bir defa insan ırkını tabii/fıtri bağlarından bağımsızlaştırıp tabiat kuvvetleri üzerindeki kontrolünü tamamlarsa kendilerini, kendilerinden daha üstün bir güce hesap vermeye mecbur hissetmeyeceklerdir.[xi]Yine bu bağlamda düşündüğümüzde Tıbbi ve teknolojik bütün modern keşiflerin arkasında onları tahrik eden muharrik sebep; insanı uluhiyete mahsus güçlerle donatmaktır.(Öldürmek veya sağaltmak doktorların elindedir düşüncesi gibi. M.A) Bu itibarla hayatı veren ve geri alan Allah değildir.(Haşa)Belki modern tıp ve cerrahi dir. Bunun içindir ki ilim adamları tıp aracılığı ile insan hayatını namütenahi (sınırsız)uzatmayı tahayyül ediyorlar ve şimdi test tüpleri içinde suni hayat yaratmaya çalışıyorlar.[xii] İşte bu sebeple  modern ilim ve teknoloji insanın uluhiyete mahsus bütün güçleri iktisab ederek insanın kendisinden daha büyük tüm güçlerden müstağni kalma çabasının vasıtaları olarak karşımıza çıkıyor.[xiii]

Neticede önce insan ürünü olan bile sonra da bilimin üretiminde yegane güç olan insan aklına tapıcılık bütün modern ideolojilerin mümeyyiz vasfı olarak ortaya çıkıyor,yani insana tapınma genellikle ilim kisvesi altında ilme tapınma şeklinde tecelli ediyor. “Kibbuts’un çocukları” adlı eseriyle İsrail’de tipik bir kollektif çiftlikte antropolojik bir araştırma yapan Melford A.spiro’ya göre İsrailli öğretmenler öğrencilerine, tabiat üstü varlıklara inanmanın, tabiat olaylarının ilmi açıklamalardan önce ilkel kavimler arasında açığa çıktığını ve hatta bu gün bile cahil insanların bu itikadı, akıl erdiremedikleri olayları açıklamakta kullandıklarını öğretiyormuş. Modernistler ilmi alanda ilerlemenin insana bütün ilahi güçleri kazandıracağına inanmışlar.

[xiv]

Meryem Cemile’nin söylediği bu durum 19.yy .ın sonlarında ve 20.yy.ın başlarında Türkiye’de batılılaşma ve modernleşme sürecinde de en uç düzeyde yaşanmıştır.Özellikle cumhuriyetle birlikte modernleşme pozitivizm ve materyalizmle özdeşleştirilmiş şekliyle Türkiye’ye girmiş sonuçta da bir çok trajik olayın yaşanmasına sebep olarak Müslüman Türk toplumunun hafızasında onulmaz derin yaralar açmıştır.

 



[i] Saadettin Elibol; İlim ve İdeoloji. s,39, Ankara,1980

[ii] Rasim Özdenören; Müslüman’ca Düşünme Üzerine Denemeler; s,117, İst,1985

[iii] İsmet özel; Üç Mesele(Teknik, Medeniyet. Yabancılaşma) , İst, 1978, s,140

[iv] Elibol: a,g,e s,39

[v] Meryem Cemile Batı Uygarlığı ve İnsan, s,53, ist. 1986

[vi] İlhan Kutluer a.g.e, s, 26

[vii] İsmet Özel Üç Mesele, s,141,142

[viii] İlhan Kutluer; Modern Bilimin Arkaplanı, s,28,İst,1985

[ix] Meryem Cemile; Garp Materyalizmi karşısında İslam; C,2,S,96 (Terc, Kemal Kuşcu) İst; 1965.

[x] İlhan Kutluer; a,g,e. s,32

[xi] Meryem Cemile; Garp Materyalizmi; S.101

[xii] Not: Meryem Cemile [(23 Mayıs 1934 New York, ABD - 31 Ekim 2012 Lahor, Pakistan) İslam kültürü ve tarihi hakkında yazmış olduğu otuz civarında eseri olan bir yazardır. Alman göçmeni Musevi bir ailenin çocuğu olarak New York'ta doğan Margret Markus, ortaöğretiminin sonuna kadar çeşitli dinleri inceler ve nihayetinde İslam'ı seçerek Müslüman olur. Markus 1961 yılında Pakistan'ın Lahor kentine taşınır ve vefatına kadar orada yaşar.] nin kitabının Türkçe tercümesi Kemal Kuşçu tarafından yapılıp 1965 yılında yayınlanmıştır. O günden günümüze 50 yıla yakın bir zaman geçmiştir. Meryem Cemile Hanımefendinin o zaman söylediği şeyler günümüzde fazlasıyla aşılmış ve modern tıp o’nun düşündüğünden çok daha ileriye gitmiştir.

[xiii] Meryem Cemile; Garp Materyalizmi… s,22

[xiv] Meryem Cemile; a.g.e s,95

[1] Saadettin Elibol; İlim ve İdeoloji. s,39, Ankara,1980

[1] Rasim Özdenören; Müslüman’ca Düşünme Üzerine Denemeler; s,117, İst,1985

[1] İsmet özel; Üç Mesele(Teknik, Medeniyet. Yabancılaşma) , İst, 1978, s,140

[1] Elibol: a,g,e s,39

[1] Meryem Cemile Batı Uygarlığı ve İnsan, s,53, ist. 1986

[1] İlhan Kutluer a.g.e, s, 26

[1] İsmet Özel Üç Mesele, s,141,142

[1] İlhan Kutluer; Modern Bilimin Arkaplanı, s,28,İst,1985

[1] Meryem Cemile; Garp Materyalizmi karşısında İslam; C,2,S,96 (Terc, Kemal Kuşcu) İst; 1965.

[1] İlhan Kutluer; a,g,e. s,32

[1] Meryem Cemile; Garp Materyalizmi; S.101

[1] Not: Meryem Cemile [(23 Mayıs 1934 New York, ABD - 31 Ekim 2012 Lahor, Pakistan) İslam kültürü ve tarihi hakkında yazmış olduğu otuz civarında eseri olan bir yazardır. Alman göçmeni Musevi bir ailenin çocuğu olarak New York'ta doğan Margret Markus, ortaöğretiminin sonuna kadar çeşitli dinleri inceler ve nihayetinde İslam'ı seçerek Müslüman olur. Markus 1961 yılında Pakistan'ın Lahor kentine taşınır ve vefatına kadar orada yaşar.] nin kitabının Türkçe tercümesi Kemal Kuşçu tarafından yapılıp 1965 yılında yayınlanmıştır. O günden günümüze 50 yıla yakın bir zaman geçmiştir. Meryem Cemile Hanımefendinin o zaman söylediği şeyler günümüzde fazlasıyla aşılmış ve modern tıp o’nun düşündüğünden çok daha ileriye gitmiştir.

[1] Meryem Cemile; Garp Materyalizmi… s,22

[1] Meryem Cemile; a.g.e s,95

Yorumlar 3

Bakmadan Geçme