Kutü'l Amare esirleri

Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mücahit Özçelik Kut'ül Amare Zaferi sonrasında esir alınan İngilizleri yazdı.

 29 Ekim 1914 Karadeniz Hadisesi ile kendisini Birinci Dünya Savaşı’nın içinde bulan Osmanlı Devleti; İtilaf Devletlerinden toplam 26.000 civarında esir almıştır. Bu esirlerin 13.500’ünün Kutü’l Amare’de alınması bu zaferin büyüklüğünü ortaya koymaktaydı. Savaşın ilerleyen günlerinde farklı cephelerde İtilaf Devletleri askerlerinin esir alınmasıyla birlikte ülkenin değişik yerlerinde esir kampları yani “Üsera Garnizonları” kurulmaya başlanmıştır. Osmanlı ordusu tarafından alınan harp esirleri için Anadolu’da kurulan garnizonlar ekseriyetle askerî yolların güzergâhında bulunmaktaydı.

General Townshend ise araçla Bağdat üzerinden Halep’e sonrasında ise trenle Pozantı üzerinden 3 Haziran 1916’da İstanbul’a getirildi. Osmanlı hükümeti, İngilizlerin ortaya attığı ve Amerikan Büyükelçiliğinin bilgi almak için gündeme getirdiği esirlerin çölden geçerken öldüğü iddialarını kesin bir dille yalanlamıştır.

Toros tünellerinde çalıştırıldılar

Kutü’l Amare bölgesinin ele geçirilmesiyle esir alınan beş yüz komutan ve on üç bin erden oluşan İngiliz esirlerin çoğu yaya olarak Bağdat’tan Musul’a oradan da Anadolu’ya gönderilmiştir.  Bu esirler değişik esir garnizonlarında kayıtlı görünse de çoğunluğu Toros Tünelleri inşatlarında çalıştırılmaya gönderilmiştir.

 Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’deki İngiliz esirlerin bulundukları garnizonlar şu şekildeydi:
                                                                           
 

YER

SUBAY

ASKER

İngiliz Esirler

 

 

Eskişehir

70

848

Ankara

 

460

İzmit

 

88

Bursa

6

342

İstanbul

4

32

Kastamonu

131

40

Kırşehir

 

4

Yozgat

30

99

Musul

 

1

Toros

 

1.011

Amanos

 

2.490

Şam

 

8

Halep

 

378

Adana

 

55

Tarsus

 

60

Nusaybin

 

8

İstanbul Hastaneleri

 

32

Konya

 

45

Toplam İngiliz Kökenli Esir

241

6.001

Hint Kökenli İngiliz Esirler

 

 

Eskişehir

70

36

Afyonkarahisar

2

336

Samatya

 

3

Bursa

 

329

Konya

139

45

Toros

 

728

Resuleyn

 

4.044

Amanos

 

2.428

Halep

 

343

Adana

 

20

Nusaybin

 

7

İstanbul Hastaneleri

 

7

Toplam Hint Kökenli İngiliz Esir

211

8.326

Toplam İngiliz Esir

452

14.326

 


Esirlerin ibadet özgürlüğü
Esirler garnizonlara getirildikten sonra ise kamp doktoru tarafından sürekli kontrol altında tutulmakla birlikte durumu ağırlaşan esir hastalar hastanelere sevk edilmekteydi. Askerî hastaneler, sivil hastaneler, Hilal-i Ahmer hastaneleri ve gerektiğinde yabancı hastanelerde de esirlere sağlık hizmetleri verilmekteydi. Esir garnizonlarının çoğunluğunun şehir merkezlerinde kurulması, esirlerin sağlık hizmeti almasını kolaylaştırmaktaydı. Esirler arasında bulunan doktorlardan da sağlık hizmetlerinde yararlanılmaktaydı. Hasta ve sakat esirler için Denizli ve Bor Üsera Garnizonları kurulmuştur.

         Esirlerin inançlarının gereğini yerine getirmesi için gerekli ortamı ve imkânı sağlamak, Osmanlı hükümeti adına çok önemliydi. Esirlerin ibadetlerini özgürce yapabilmeleri için garnizonlarda rahip bulundurulmuş, bu arada rahiplerin mezhebi dahi dikkate alınmıştır. Pazar günü tüm garnizonlarda tatil ilan edilerek “Miladı İsa Yortusu” gibi özel günlerin esirler tarafından kutlanmasına izin verilmiştir. Esir garnizonlarında özellikle de Eskişehir ve Konya’da bulunan Hint esirler arasında Sih inancına sahip askerlerin saç, sakal ve bıyıkları kestirilmemişti ve diğer bazı gruplara da inançlarından dolayı sığır eti verilmiyordu. Ölen esirler için inançlarına uygun dinî merasimler yapılmasına izin verilmiştir.

 

Esirlere mektup, koli ve para gönderilmesi

Savaş esirleri sadece beyaz kâğıt ve kart üzerine mektup yazabilmekteydi. Tüm haberleşme sansüre tabi tutulmaktaydı. Türkiye’deki esirlere ayda dört kart veya iki mektup yazma hakkı verilmekteydi. Esirlere gönderilen tüm kâğıt, baskı ve kitap çeşitleri ise İstanbul’da denetleme yapıldıktan sonra esir garnizonlarına gönderilmekteydi. Fakat düşman devletlerin Türk esirlere gösterdiği muameleye göre misilleme amacıyla haberleşme imkanlarında kısıtlama olabilmekteydi. 1917 yılı başlarında haftada 10,000 ila 12,000 civarında mektup üsera garnizonlarına ulaşmaktaydı. Esirlere aileleri ve yardım kuruluşları tarafından yardım amacıyla koli ve para gönderilebilmekteydi.

 

Esirlerin yaşam şartları       

Türkiye’de kurulan esir garnizonlarının geneline bakıldığında esirlerin bazı küçük problemlere rağmen yaşamlarından memnun oldukları görülmektedir. Esir garnizonlarının şehir merkezlerinde kurulması esirlere sunulan haberleşme, sağlık, iaşe, ibadet gibi konularda esirlerin oldukça iyi imkânlardan yararlanmalarını sağlarken toplumla iç içe olmaları sosyal ve psikolojik açıdan esaret günlerini daha kolay geçirmelerini sağlamaktaydı.

Tarafsız bir heyet olarak üsera garnizonlarını gezen Kızılhaç Heyeti’nin raporlarına göre, esirler garnizonlardaki komutanlarının tavırlarından son derece memnundular. Esirler her gün yürüyüş ve fiziksel egzersizler yapabilmekte ve özellikle de İngiliz esirler futbol oynayabilmekteydi. Esirler belli aralıklarla bulundukları şehri gezmekte hatta alışverişe çıkabilmekteydi. Garnizonlarda esirler için sosyal alanlar da oluşturulmuştu. Yemek salonları, dinlenme odası, kantin, mutfak, ayin odası gibi mekânlar mevcuttu. Esirler kendilerine verilen kitapları okuyabiliyor, kart oyunları oynuyor ve satın aldıkları müzik aletlerini çalabiliyorlardı. Kamplarda her esire ayrı tabak verilemediği zamanlarda Türk usulü on porsiyonluk büyük tabaklar kullanılıyordu.

Talimatname gereği maaşları ödenmeden önce esir subayların rütbeleri araştırılır ve savaş esiri rütbeli askerler aylık ücretlerini tutuklanmalarından itibaren almaya başlarlardı. Bu aylık ücret Osmanlı ordusunda bulunan askerlerle aynı miktardaydı. Sadece, Osmanlı savaş esiri rütbeli askerlere düşman tarafından aynı şekilde muamele edilmediği takdirde, Başkumandanlığın vereceği emirle Türkiye’deki esir rütbeli askerlere yapılan para yardımında indirime gidilirdi.

Esirler Toros tünellerinde çalıştırıldı

Lahey Sözleşmesi ve Esir Talimatnamesi’nin ilgili maddeleri doğrultusunda esirlerin iş gücünden yararlanmak ve bakım masraflarını azaltmak amacıyla yabancı esirlerin çoğunluğu Toros Tünelleri inşaatında çalıştırılmaktaydı.  Bunun yanında çiftlikler,  belediyelerin temizlik işleri, seyyar hastaneler, madenler, yol inşaatları ve orman işletmeleri gibi farklı iş kollarında değişik milletlerden esirler çalıştırılmaktaydı.

Osmanlı Devleti için hayati önem taşıyan Suriye ve Irak cephelerine asker ve malzeme sevkiyatını kolaylaştırmak için savaş devam ederken Toros tünellerinin tamamlanması amacıyla inşaat çalışmalarına da hız verilmişti. Toros tünellerinin tamamlanabilmesi amacıyla Osmanlı ordusu tarafından esir alınan İtilaf esirlerinden tahmini olarak on bir bin kişi özellikle de Kutü’l Amare’de ele geçirilen esirler Birinci Dünya Savaşı boyunca Pozantı, Bilemedik, Amanos gibi kamplarda sivil mühendislik adı altında çalıştırılmıştır. Demiryolu inşaatında çalıştırılan esirlere mesailerine göre ücret verilmekte olup esirlere verilen ücretler inşaatı yapan şirket tarafından ödenmekteydi. 

                                     

Esirlerin ülkelerine iadeleri

30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında Osmanlı Devleti’nin elinde, 9500 civarında İngiliz savaş esiri vardı. Osmanlı devlet adamları tarafından daha Mondros müzakerelerine devam edilirken, İtilaf esirlerinin serbest bırakılmasının isteneceği hesap edilerek esirlerin büyük merkezlerde toplanmasına başlanmıştı. Teslim merkezlerine sevk edilen savaş esirlerinin sevk ve iaşe masrafları Osmanlı Devleti tarafından karşılanmıştır. İngiliz kaynaklarına göre Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığı sırada, Kutü’l-Amare’de esir düşen 2.680 İngiliz astsubay ve erden 1.306’sı ölmüş ve 449’unun izine rastlanmamıştır. 10.486 Hint kökenliden ise 1.290’ı ölmüş ve 1.773’ünün izine rastlanmamıştır.

Mondros Ateşkes Antlaşması Kut’ül Amare esirlerinin ülkelerine dönebilmelerine imkân sağlanmışsa da bazı Hint kökenli esirler ülkelerine dönmeyip  bulundukları yerlere yerleşmek istemiştir. İngiliz temsilcilerin de onay vermesiyle bu esirler bakanlar kurulu kararı ve Padişahın onayı ile Türk vatandaşlığına geçirilmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türk vatandaşlığına geçerek Türkiye’de kalmış Müslüman Rus esirler genellikle Kocaeli, Ankara, Niğde, Eskişehir ve Bursa gibi illere yerleştirilmişlerdir.

 

Bakmadan Geçme