'KÜLTÜR YAĞMALAMASINI BELGELEDiNiZ'

Kayseri Valiliği ve ORAN Kalkınma Ajansının 'Kentimi tanıtmaya gönüllüyüm' projesi kapsamında satın alınıp okullara dağıtılan bazı eserlerde müstehcen bölümlerin ortaya çıkmasına tepkiler sürüyor. Bu konuda görüşlerini aldığımız Kayseri kültürüne büyük hizmetler yapmış, şehrimizle ilgili en çok kitabı yazmış olan tanınmış şair-yazar Muhsin İlyas Subaşı öncelikle konuyu belgelediğimiz haberlerimizden dolayı tebrik ve teşekkürlerini iletti.

“Ciddi ve saygın bir gazetecilik örneği göstererek, kültürümüzün nasıl yozlaştırılıp, kültür adına nasıl dehşetli bir yağmalamanın yapıldığını belgeleyen haberciliğinizi takdirle karşılıyor ve sizleri tebrik ediyorum. Ayrıca, böyle bir konuda işin merkezinde olmamız gerekirken, hiç haberdar bile edilmediğimizi ve bu tür kirli işlerin kapalı kapılar arkasında ne hallere sürüklendiğini de göstermeniz önemli bir hizmet olmalıdır.” diyen Subaşı görüşlerini şöyle ifade etti;

40 eseri var
“Bakınız, bu şehrin tarihi, kültürü, edebiyatı üzerine yazan yalnız o müstehcen romanları yazan arkadaş olmadığı gibi ben de değilim. Genel kabul görmüş birçok arkadaşımız vardır, çok sayıda eser yayınlamışlardır, ama nedense bunlar bu işin içinde bulunmamaktadırlar. Başkaları adına söz söyleme yetkim yoktur, ancak kendi durumumu böyle bir olayda nasıl dışlandığımızın bir göstergesi olarak arz etmek istiyorum:

Yazı hayatımda 55 yılımı geride bıraktım. İlk yazarlığım, 1963 Mayıs’ında ‘Kayseri Ekspres’ adıyla bir günlük gazete çıkarmak suretiyle başladı. Arkasından 1968’de ilk şiir kitabımı, Kayseri’de 1979’ yılında aylık ‘Küçük Dergi’yi çıkardım. Türkiye genelinde çok olumlu bir iz bıraktı ve hala kendisinden söz ettirmeyi başardı. Bugün yayınladığım kitaplarımın sayısı 40’a ulaştı. Üstelik bunlar içerisinde 3, 5, 8 baskı yapanlar oldu. 5 bin 10 bin satanlar oldu. Eserlerimin birçoğu önemli edebiyat kurumları tarafından ödüllendirildi.

Bu şehirde yaşıyor, bu şehirde üretiyor, buradan Türkiye’ye açılan bir yazar olmama rağmen, bugüne kadar idrak körlüğü içerisinde olan bürokrasiden, vilayetin sorumlularından herhangi bir açık destek görmedim. ‘Şehrimi Tanıtmaya Gönüllüyüm’ projesini hayata geçiren bir kurum, bunu içerisinde müstehcen sahneler olan romanla mı yapmalıydı bunu? Bir kişiye geniş maddi imkân sağlayarak mı olmalıydı bunlar?
 
Şehrimiz böyle mi tanıtılır?
Bakın mesela, daha önce yayınlanan birçok kitabım var: Bunlardan, bu proje kapsamında yer alması gereken eserlerimi arz edeyim: ‘Dünden Bugüne Kayseri’, Kayseri’nin kuruluşundan günümüze kadar geçirdiği evreleri tarihi, kültürü ve ekonomisiyle anlattığım bir kitaptır. ‘Kayseri’nin Manevi Mimarları’, bu şehirde yetişmiş önemli Türk ve İslam büyüklerini anlattığım bir çalışmamdır. Kitabı Diyanet Vakfı yayınlamıştır. ‘Bu Şehrin Hikâyesi’, kendi türünde örneği olmayan, şehrin kuruluşundan bugüne kadar gelen macerası kısa anekdotlar şeklinde anlattığım bir eserimdir. Ticaret Odası özel prestij baskıyla meraklısına sunmuştur. ‘Ağırnaslı Sinan’ büyük Mimarımız Sinan hakkında yapılan önemli çalışmaları topladığım bir eserdir. Bunun ikinci Baskısını da Çekül Vakfı yapmıştır. ‘Taşla Konuşan Deha’ Sinan hakkında yapılmış deneme tarzında bir çalışmamdır. İlk baskısını Büyükşehir Belediyesi gerçekleştirdi. Daha sonra bir başka yayınevi tarafından yayınlanmış ve üç baskı yapmıştır. ‘Şehirname’ Şehir kültürü üzerine yapılmış monografik bir deneme kitabıdır. Büyükşehir Belediyesi yayınlamıştır. Bunlar, tamamıyla Kayseri’ye konu alan kitaplardır. Şehri tanıtacaksanız ilk müracaat edeceğiniz eserler bunlar olmalıydı.

Böyle bir programa roman alınacaksa, seksi konu edinen romanlar mı olmalıydı? Sinan’ın sanat dehasını anlatan ‘Aşkımı Taşla Yazdım’; Talas doğumlu Yaman Dede’yi anlatan ‘Aşkta Yanan Dede’ , Kayseri’de yaşayan bir Alman Hanımın macerasını anlatan ‘Güneşe Uçan Kelebek’, Kayseri ‘deki okul dönemimi anlattığım ‘Ateşi Gül Eylemek’ ve Şifaiye Giyasiye Medresesinde kabri bulunan, bu medreseyi yaptıran Gevher Nesibe’yi anlattığım, ‘Aşk Prensesleri de Öldürür’ isimli romanlarım, bu şehrin kültürünü ülke kültürüyle bütünleştiren eserlerimdir. Bunlar, büyük kabul gördüler. Bunlardan 8 baskıya ulaşanlar oldu. Buna rağmen, biz bu projenin hiçbir noktasında yokuz, ama bir arkadaşımız nasıl olmuşsa, şehir tanıtımına uzaktan yakınan katkı sağlamayan üstelik bazılarında çirkin pornografik ifadeler bulunan 12 romanıyla bu projenin tamamını kapatıvermiş.

Burada bu eserlerin sahibini suçlama niyetinde değilim. Bir yazar istediği konuyu istediği şekilde yazabilir. Ancak bir öğretmen yazarın öğrencilere verilecek kitaba bunları nasıl katar, bunun ahlaki tarafını anlatan var mıdır bilemiyorum. Değilse, Türkiye’de porno türünden çok sayıda roman vardır, bundan sonra olacaktır belki de. Ancak resmi bir kurum böyle anlayışa nasıl çanak tutar bunu anlamakta zorlanıyoruz.
 
Koruma, kayırma projesi
Burada Sayın Vali’nin önsöz yazması hususundaki savunma mantığını anlamak mümkün, ama Onu bu işin içine çekenler ortada yoktur. Bizce bu meselenin bam teli buradadır. Vali’nin sorumluluğu da burada başlamaktadır. Öncelikle bir koruma, kayırma ilişkisinden hareket edilerek bu proje oluşturulmuşa benzemektedir. Vali, kendisini bu bataklığa çekenlerden A’dan Z’ye hepsinden, birilerinin, bazılarını korumaya kalkmasına bakmaksınız hesap sormalı, sonra da kendisi ilgili kurumlara hesabını vermelidir. Bizim beklentimiz budur.

Herhangi bir çıkar düşüncesi içerisinde olmaksınız, sadece Kayseri kültürünün sürüklendiği bu üzücü durumun boyutlarının daha iyi anlaşılması için belirttim bunları... Biz, bugüne kadar bu şehrin bürokrasisinden, birkaç özel ilginin dışında, herhangi bir destek görmeden bugünlere geldik, geleceğe de yine kendi irademiz ve gayretimizle yürüyeceğiz.”

(Kayseri Gündem)
 

Bakmadan Geçme