KÖŞEBAŞI
Rıfat Yörük ve Bünyamin Gültekin'in hazırladığı "Köşebaşı" bu hafta da meselelere farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor.
ASPARAGAS

COCA-COLA’DAKİ “HİDAYET” ÖYKÜSÜ
Dünyaca ünlü içecek markası Coca-Cola’nın kurucusunun gizli bir Müslüman, markanın ilk halinin “Hoca-Cola” olduğu, açıklanmayan formülünde ise “zemzem” bulunduğu ortaya çıktı.

Araştırma-Karıştırma Servisimizin edindiği Coca-Cola’nın formülü gibi çok gizli bilgilere göre yeni Müslüman olan Amerikalı Eczacı Dr. John Pemberton hidayetini İslam’a hizmet edecek bir buluşla taçlandırmak istedi. Amerika’yı ziyarete gelen ve hidayetine vesile olan Osmanlı kadısı “Çolak Hoca” sayesinde tanıyıp sevdiği Meyan Kökü şerbeti ile zemzemi karıştırarak bu içeceği bulan (1886) ve adına hocanın anısına “Hoca-Cola” diyen John Pemberton (Can Pembe) bu buluşunu piyasaya sürdü. Bu şerbeti içenlerin öncelikle alkolden kurtulacaklarını, içindeki “zemzem” sayesinde İslam’a ısınacaklarını, en azından düşman olmayacaklarını düşünen Pemberton kazandığı parayla da Müslümanların vakıflarına gizlice bağışlarda bulunup bir taşla iki kuş vurmak istedi. Ancak hocası bu adla ticari başarı sağlayamayacağını belirterek Amerikan telaffuzuna en uygun olan “Coca-Cola” haline dönüştürdü.
Çolak Hoca’nın “Can” diye çağırdığı Pemberton alabileceği tepkileri düşünerek Müslüman olduğunu ömür boyu ailesinden bile sakladı. Sakal bırakan ve markasının sloganlarını dahi İslami hassasiyetle seçen Pemberton, “Coca Cola: Hayatın gerçek tadı” ve “Coca-Cola ile her şey daha iyi gider” derken bile “İslam: Hayatın gerçek tadı”, “İslam ile her şey daha iyi gider” demek istiyordu.
Pemberton'ın ölümünün ardından vasiyeti üzerine yine kendisi gibi “gizli Müslüman” olan Atlantalı işadamı Asa Candler (İsa Kentler) işin haklarını satın aldı. Candler, şirketin ilk başkanı ve markaya gerçek vizyonunu kazandıran kişi oldu.
Firmanın kurucusu Pemberton’un vasiyetinde geçen “benim Müslüman olmama bir Türk vesile oldu. Zaman içinde mutlaka bir Türkü firmamızın başına geçirin” sözleri üzerine de Muhtar Kent 2008’den itibaren şirketin CEO'luğunu yürütmeye başladı.
Milli gıybet ve ihbar oranlarında artış!
Edindiğimiz bilgilere göre FETÖ soruşturması kapsamında yürütülen çalışmalar sonucu akademisyenlerin “kişi başına düşen milli gıybet ve ihbar oranları”nda yüzde 40 artış gözlendi. Bu sevindirici durum sayesinde ülkemizin gıybet ortalaması da artarken, dünya sıralamasındaki yerimiz ise 10 basamak birden yükseldi.
Bilindiği gibi daha önce maaşlara yapılan yüzde 30 zam nedeniyle de akademik camiada “biat oranı” yüzde 100 artmıştı.
YÖK yetkilileri bu gelişmeleri sevindirici bulduklarını belirterek “işte bize lazım olan akademisyen modeli: Biatçı ve gıybetçi. İlla ‘Bilimsel araştırma, eser ve özgürlük’ diye tutturanlar lütfen bizi daha fazla meşgul etmeden yurtdışına çıksınlar” dediler.
Mehtap Karakaya Yörük
AKADEMİK ASPARAGAS
Meslek aşkı
Melikgazi Belediyesi basın yayın biriminde çalışan meslektaşımız Cenani Ayaydın’ın, en iyi fotoğrafı yakalamak için sarf ettiği bu çaba “meslek aşkı insan neler yaptırıyor” dedirtti.
****
Başkanın ince mesajı!
Develi Belediye Başkanı sayın Mehmet Cabbar; cuma, kandil, bayram gibi özel günlerde mutlaka mesaj atar ve günün anlamına uygun içerikler paylaşır. Sayın Cabbar en son attığı cuma mesajında şu hadis-i şerifi paylaştı:
“Kim mümine zarar verirse Allah da onu zarara uğratır. Kim de mümine meşakkat verirse, Allah da ona meşakkat verir.”
Ancak bu mesajın ‘Develi’de bitmeyen pazar’ haberimizin ardından gelmesi haber merkezimizde “Başkan acaba ince bir göndermede mi bulundu?” yorumlarına yol açtı.
NOT: Bu “Pazar” haberiyle ilgili olarak akşam halk otobüsüyle eve dönerken belediyeden bir yetkili aradı ve uzun uzun bilgiler verdi. Ben de “şu an bir hamam-büs’te seyahat ediyor ve ter boşandıkça kulaklarınızı çınlatıyordum.” dedim ve ekledim: “Şu anda sesinizi tam duyamıyorum. Not alacak durumda da değilim. Lütfen bu mesajınızı yazılı olarak iletin.” Ancak aradan bir hafta geçmesine rağmen hala bize ulaşan bir açıklama yok!
****

Kayserili iş ilanı verirse!
İstanbul’da tecrübeli şoför çalıştırmak isteyen Kayserili bir işverenin verdiği ilanda ‘Kayserili’ detayı düşündürdü ve gülümsetti.
O şemsiyeyi n’apayım?
Dün bir ajansımız Meteoroloji Bölge Müdürlüğü’nden aldığı bilgileri “Kayseri’de yarın şemsiye almadan dışarı çıkmayın” başlığıyla haberleştirdi. Biz de sıcaklardan bunalan ortalama her Türk vatandaşı gibi çok sevindik ve önce web sayfamıza sonra da gazete sayfamıza bu haberi yerleştirdik. Sabahleyin bazı gazetelerimizin de haberi manşetten verdiğini gördük.
Ancak gün boyunca güneş hep yüzünü gösterdi. Öğleden sonra bir ara bulutlar toplanmaya başlayıp güneşi kapattı. Ancak yarım saat sonra güneş yeniden hakimiyetini ilan etti.
Biz de haberi 1. sayfadan görmüştük. “Eyvah! Milleti şemsiye almaya yönlendirdik. Sonra bize kızmasınlar!” diye düşünürken gazetemizin telefonu 17:00 civarında çaldı. Arayan Kamil isimli bir vatandaştı. Aynen şunları söyledi;
“Kardeşim! Ben size güvenerek koca siyah şemsiyemi alarak evden çıktım. Bu sıcaklarda gün boyu taşıdım. Bana gülenlere ısrarla haberinizi hatırlatarak ‘son gülen iyi güler. Islanınca ben de size güleceğim’ dedim. Ancak şu ana kadar tek bir damla dahi düşmedi. Şimdi bu şemsiyeyi n’apayım?”
Valla Vatandaş Kamil haklı! Biz de siz değerli okurlarımıza soruyoruz: “Vatandaş Kamil o şemsiyeyi n’apsın?”
NOT: Tam köşemizi hazırlayıp sayfaları baskıya yollayacakken beklenen yağmur başladı. Vatandaş Kamil’in şemsiyesi en azından iş çıkışı işine yaradığı için durumu kurtardık sayılır.
Ahh yirliler ahh neyin kafasındasınız:)
Bakmadan Geçme





