KÖŞE BAŞI

Rıfat Yörük ve Bünyamin Gültekin'in birlikte hazırladıkları "Köşebaşı" konulara yine farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor.

Alaylı-Mektepli tartışması

Mersin Erdemli Belediyesi’nin düzenlediği ‘3. Kızkalesi Medya Yarışması’ dolayısıyla geçtiğimiz hafta sonunu Mersin’de geçirdik. İlçe belediyesi tarafından yerel ve ulusal medya temsilcilerini bir araya getirildiği başarılı bir programa imza atıldı. Kayseri’den de cemiyet başkanımız Metin Kösedağ ve 5 gazeteci arkadaşımızla dahil olduğumuz organizasyonda biri gazetemize olmak üzere 5 ödül ile geri döndük. Bu anlamda Kayseri, Erdemli’deki programa damgasını vurdu.
Organizasyon ufak aksaklıkların dışında başarıyla yürütüldü. Ancak programın ilk günü alaylı-mektepli tartışmasına sahne oldu. Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Filiz Yıldız’ın da panelist olarak yer aldığı ilk günkü programda ‘Kadın ve Medya’ konusu masaya yatırıldı. Akademisyenlerin basında yer alan haberlere getirdikleri eleştiriler ve ‘Keşke siz gazeteciler bizim yanımızda staj görseydiniz’ söylemi panele katılan meslektaşlarımız tarafından aynı üslupla karşılık buldu. Meslektaşlarımız gösterilen bir örnek haber üzerinden akademisyen hocalarımıza ‘Siz olsanız hangi başlığı atardınız’ diyerek köşeye sıkıştırmak istedi. Bir diğer meslektaşımız ise, “Keşke siz akademisyenler bizim yanımızda staj görseydiniz” şeklinde karşılık vermesi ortamın biraz gerilmesine sebep oldu.
İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu olarak bu çatışmaya ilk defa şahit olmuyorum. Birçok örnek verilebilirim. Ama zorunlu stajını Hürriyet gazetesinde tamamlayan arkadaşlarımın benimle paylaştıkları bir anekdotu aktarmak istiyorum. 

Gazetenin İstanbul’da bulunan merkezinde staj yapan arkadaşlarım, yaptıkları haberi editörün masasına bırakır. Editör haberi inceledikten sonra haberin olmadığını söyler. Arkadaşlarımızdan ‘Ama biz okulda böyle öğrendik.’ cevabına ise şu karşılığı verir: ‘Okulda öğrendiğiniz her şeyi unutun.’
Okulda sektörde yapılan yanlışlar, sektörde ise okulda anlatılanların unutulması isteniyor. Olan yine arada kalan İletişim Fakültesi mezunlarına oluyor.

DİL YAREMİZ     

ÖNEMLE DUYURULUR!

Bir refikimizin bina girişindeki tabelasında “duyrular” yazılıyor. Kendilerine önemle duyurulur!
 

Oto kütüphanesi!

Kayseri Oto Sanayisi’nin emektar ve sevilen oto tamircisi Ahmet Erdem, başarılı işler yapmasının yanısıra dükkanında her zaman çeşitli kitaplar bulunduruyor. Erdem, arabasını bekleyenlerin kitap okumasına vesile olduğu gibi boş vakit olduğunda kendisi de okumayı ihmal etmiyor. Erdem’i ziyaretimizde karşılaştığımız bu tablonun herkese örnek olması temennisiyle…
 

Şairler ağaç olsaydı…

 
Şairler hangi ağaçlara benzerler? Attila İlhan ağaç olsaydı hangisi olurdu? Ya Necip Fazıl? Çınar mı yoksa çam mı?  Peki Nazım Hikmet? Ceviz ağacı ona en yakışan ağaç olmaz mıydı?
Şair Arif Ay, aylık edebiyat dergisi Edep’in ikinci sayısında şairleri ağaçlara benzetti. Ay, ünlü şairlerimize bakalım hangi ağaçları yakıştırmış?

 Şairleri ağaçlarla adlandırsak:
 
Namık Kemal – harnup
Yahya Kemal – servi
Ahmet Haşim – defne
Mehmet Akif – hurma
Necip Fazıl – çınar
Asaf Halet Çelebi – ıhlamur
Nazım Hikmet – ceviz
Ziya Osman Saba – portakal
Cahit Sıtkı Tarancı – ayva
Orhan Veli – kavak
Oktay Rifat – badem
Melih Cevdet Anday – çam
Fazıl Hüsnü Dağlarca – ahlat
Attila İlhan – dut
İlhan Berk – söğüt
Ece Ayhan – limon
Behçet Necatigil – nar
Cahit Külebi – akasya
Ahmet Muhip Dıranas – sedir
Nuri Pakdil – incir
Sezai Karakoç – zeytin
Cemal Süreya – meşe
Edip Cansever – iğde
Hilmi Yavuz – şimşir
Turgut Uyar – kiraz
Cahit Zarifoğlu – ardıç
Erdem Beyazıt – kestane
Akif İnan – asma
Alâeddin Özdenören – erik
  

GÜNÜN ÇİZGİSİ


 

Bakmadan Geçme