KIBRIS GAZİLERİ ŞANLI ZAFERİ ANLATTI

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ta başlattığı ve 14 Ağustos'ta Türk Birlikleri'nin başkent Lefkoşa'ya girmesiyle sonuçlanan askerî harekt anlamına gelen Kıbrıs Barış Harekatı tarihimizin sayfalarına altın harflerle yazılan bir zafer. Türk zaferi olarak adlandırılan bu harekatın ardından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu.

 Kayseri Gündem Gazetesi olarak üzerinden 42 yıl geçen şanlı zafere tanık olan Kıbrıs gazilerimizi bulduk ve kahramanlık destanını bir de onların ağzından dinledik. 


Ateş altında paraşütle iniş
Harekata o zamanki adı Hava İndirme Tugayı olan Kayseri 1. Komando Tugayı’ndan katılan Emekli Astsubay Piyade Kıdemli Başçavuş Mahmut Memiş duygularını ve yaşananları şu şekilde özetledi:
“1974 yılında o zamanki ismiyle Hava İndirme Tugayı olan Kayseri 1. Komando Tugayı’ndan 20 Temmuz saat 11.00’de ikinci kısım olarak Kıbrıs’a gittik ve atladık. Birinci kısım saat 07.00’de gitti ve atladı. Bizden önce atlayan tabur, Kıbrıs Rum Kesimi henüz uyanmadığı için silah atışı ile karşılaşmadan indiler. Bizim atladığımızda da yangın bombalarıyla ekin tarlalarını yaktılar. Uçaksavarlarla bizi ateş altına aldılar. Biz o şartlar altında paraşütle indik. Tabi bu paraşütle atlama işi eğitim işi. Rum askerleri eğitimli olmadığı için biz inmeden önce bize nişan alıyorlardı. Kurşun bize gelene kadar biz iniyorduk. Yaralanmadan indik ama aşağıda yangın olduğu için paraşütümüz ve bir çok eşyamız yandı. Atladıktan sonra işaret fişeklerinin rengine göre her birlik kendi komutanın etrafında toplanıp daha önce belirlenmiş olan hedefe doğur hareket ettik. 
Yunan alayını püskürttük
Biz 4. Tabur 1. Bölük olarak Kıbrıs’ta bulunan barış alayına takviye olarak gidecektik. Harekata katıldığımızda Kıbrıs’ta bulunan Yunan alayı, Kıbrıs Barış alayını tanklarla çevrelemişti. Barış alayı, barış için gittiğinden piyade tüfeğinden başka bir şeyi yoktu. Yunan alayını püskürterek çemberi yıktık ve barış alayını kurtardık. Daha sonra oralarda mevzilendik. Diğer taraftan Bolu Komanda Tugayı bu taraftan ise Kayseri 1. Komanda Tugayı olarak Beşparmak Dağları’nda birleştik. Daha sonra Beşparmak Dağları’nda arama yaparak Dikoma bölgesine doğru hareket ettik. Oraları temizleyerek geriden gelen piyade alayımıza teslim ettik. Yunanistan’da bulunan albayların isyanıyla Yunanistan ile bir harp ilan etme durumu ortaya çıktı. Tekrar Lefkoşa tarağında toplandık. Yunanistan ile harp olsaydı oraya atlayış yapacaktık. Daha sonra onlar Yunan albayları devirince o iş kaldı. Böylelikle 1 hafta içerisinde 1. Harekat bitti. Daha sonra 14 Ağustosa kadar birliklerin toparlanması, mevzilenmesi gibi işler yapıldı. 14 Ağustos’ta yapılan plana göre Kıbrıs tam manasıyla alınamadığı için 2. Harekat başladı. Çizilen sınır dahilinde bu harekatta 3-4 gün içinde tamamlanarak şu anki sınırlar çizildi. Böylelikle Kıbrıs Harekatı bitti. Daha sonra biz tekrar tugay olarak Türkiye’ye döndük. Yapılan harekatta Türk askerinin kahramanlığı her zaman göz önündeydi.  Toplamda 10 günlük bir sürede Kıbrıs Harekatı dahilinde istenilen sınırlar elde edilmiş oldu.”

O günleri anlatırken gözleri doldu
Harekata Osmaniye 50. Piyade Alayı’nda görevli olarak 1. ve 2. Harekata fiilen katıldığını anlatan emekli piyade er Seyit Halil Kandemir duygularını dile getirirken adeta o günlere geri döndü. 
Harekatın ikinci gününde Alay Komutanları Piyade Albay Halil İbrahim Karaoğlanoğlu’nun şehit düştüğünü buğulu gözlerle anlatan Gazi Seyit Halil Kandemir zaferi şu şekilde özetledi:
“Birinci harekatta çok dar bir alana sığınmıştık. Neredeyse düşmanın attığı top mermilerinin yüzde yüz isabet edeceği bir alandaydık. İkinci harekatta Girne’yi geçtikten sonra Rum muhafız alayı diye bir alayı boşalttık. Elimizdeki malzemeler iş görmez haldeydi veya yeterli değildi. Bu alayda kıyafetimizi, mermilerimizi, teçhizatımızı yeniledik, çoğalttık. İstikametimiz Girne ve Magosa idi. Girne Boğazı’ndan geçeceğiz. Tam boğaza geldiğimiz esnada “Ateşkes” emri verildi. Bu emre riayet ettik. 14 Ağustos’a kadar bu emre uyuldu. O dönem Dışişleri Bakanımız olan Turan Güneş, Cenevre görüşmelerine gitti. “Kızım Ayşe tatile çıksın” diye bir parola vermiş. Anlaşmazlık olduğu zaman bu parolayı kullanıyor, biz de ikinci bir harekata başlıyorduk.  İkinci harekata başladığımızda Girne Boğazı’ndaydık. Sol tarafımıza Kayseri Hava İndirme Tugayı indi, sağ tarafımıza ise Bolu Hava İndirme Tugayı indi. Malzeme yönünden kısırdık. İrtibat sağlanamıyordu. Dost kim, düşman kim tespit edemiyorduk. Burada Kayseri Hava İndirme Tugayı ile Bolu Hava İndirme Tugayı birbirini düşman zannederek atış yapmaya başladılar. Tabi biz bu sırada tam ortada kaldık. Kendi kendimize de zayiat verdik. Ondan sonra dost birlikler birbirini anlayınca boğazı geçtik. Bizim alayı Lefkoşa istikametini verdiler. Ercan Havalimanı’na doğru yol aldık. Lefkoşa’yı düşüreceğimiz zaman yeniden “Ateşkes” emri geldi. Ama çembere aldık. Giriş çıkışları kontrol altına aldık. Ateşkes emri verildikten sonra terhis oluncaya kadar orada hizmet ettim.  

Arkadaşlarım beni düşmandan kurtardı

Unutamadığım birçok anım var. Küçük bir radyom vardı. Kıbrıs Bayrak FM’den haberleri dinliyordum.  Haberlerde “Türklere şöyle, böyle yaptılar. Camilerini istila ettiler. Lavaboya çevirdiler. Şunu ettiler, bunu ettiler” şeklinde haberleri duyunca Zonguldaklı ve Bingöllü bir arkadaşımla birlikte üçümüz kendimize hakim olamadık. Yasak olmasına rağmen düşman tarafına geçtik. Denizin kıyısına vardık. Yukarıdan aşağıya bakınca iki tane düşman askeri gördük. Bunları teslim aldık. Birliğimize getiriyoruz. Fazla yaklaşmışım düşmana. Geri döndü tüfeğimin namlusuna el atınca sırt üstü yere yattım. Arkadaşlarım beni kurtardı. Sonra birliğe getirdik. İfadeleri alındı. Bu olayı hiç unutamıyorum.”

Kıbrıs’a varamadan şehit düşeceğiz sandık

Harekata katılan gazilerimizden Osman Balcı Hatay’ın Dörtyol ilçesinde askerlik hizmetini sürdürürken ansızın kendilerine bu görevin tebliğ edildiğini ve hiç düşünmeden gittiklerini anlatarak “Bir daha deseler yine giderim” dedi. 
1954 Bünyan doğumlu,  4 oğlu, 1 kızı olan aynı zamanda Muharip Gaziler Derneği Kayseri Şube Başkanı olan Osman Balcı, yaşananları şu şekilde dile getirdi:
 “2002’den beri dernek başkanlığı görevini yürütüyorum. Kıbrıs Gazisiyim. 1974’te evliydim ve 1 çocuğum vardı.  Dörtyolda iken bir gece Osmaniye’ye çağırarak şoför olduğum için büyük tırlara verdiler. Tır cephane yüklüydü. Gemiye bindik. 20 Temmuz 1974 sabahı Girne’ye çıktık. Yalnız oraya ayak basmadan önce yoğun bir şekilde havan mermilerine tutulduk. Kendi kendimize ‘Her halde Kıbrıs’a ayak basamadan şehit olacağız’ diye düşündük. Ama Allah’ın izniyle karaya çıktık. Topçularla birlikte portakal ve zeytin ağaçlarının arasına konuşlandık. Oradan sürekli Beşparmak Dağları’ndaki düşman askerlerine top mermisi, havan mermisine tuttuk. Ben de şoför olduğum için askerlere, birliklere sürekli cephane taşıdım.  Allah’a çok şükür oradaki Türkleri hürriyetine kavuşturduk. Rumlar ise oradan kaçtılar. Ben şuna şahidim; “Vardık baktık ki düşman askerleri topun ağzına mermiyi sürmüşler, hedefi almışlar, sadece tetiği çekmek kalmış.”  Fakat iman zayıflığı olduğu için tetiği çekmeden kaçmışlar. Topları onların üzerine döndürdük ve kendi topları ile onları yerle bir ettik. Yanımda birkaç kardeşim şehit oldu. Bir asteğmen yanımda yaralandı. 

Vatan denince bizim için her şey bitmiştir
Bize hep şunu soruyorlar: “Kıbrıs’a giderken gönüllü mü, yoksa gönülsüz mü gittiniz?” Vatan, bayrak, Kur-an dedikten sonra bizim için her şey bitmiştir. Biz gönlümüzle gittik oralara. Giderken sorulmadı ama sorulsaydı da yine hiç düşünmeden giderdim. Şehit olmazsa gazi olmaz, gazi olmazsa şehit olmaz. Bu topraklarda hür isek Çanakkale’de verdiğimiz şehitler, istiklal savaşında verdiğimiz şehitler sayesindedir. Biz onların torunuyuz. Biz de Kıbrıs’ta bunu yaptık. Abilerimiz Kore’ye gittiler destan yazdılar. Türk askerinin gücünü tüm dünyaya gösterdik. Kıbrıs’ta ben şunu duydum. Makaryos’un ekibi şöyle demişti: “Eğer Beşparmak Dağları’nı 6 yılda elimizden alırlarsa 6 ayda aldık diye övünsünler.” Çok şükür biz iki günün içinde orayı bitirdik. Eğer barış güçleri oraya girmeseydi de iki gün daha verilseydi bize Kıbrıs’ta Rum diye bir şey kalmayacaktı. Ama barış gücü girince Ateşkes ilan etti. Böylelikle Kuzey biz de kaldı güney onlarda.  

Aileme öldü haberi gelmiş
20 ay Türkiye’de 16 ay Kıbrıs’ta kaldım. Bir ara öldü haberim gelmiş. Ailem perişan olmuş. Daha sonra göndermiş olduğum bir mektupla her şey düzeldi. Allah’a şükür sağ salim döndük. “
Haber/Fotoğraf: Ramazan Karakuş
Yorumlar 1
hasan öztan 20 Ağustos 2016 06:36

ben hv ind tug 2. tb 3. bölük silah tk çavuşuyum 20 temmuz sabah 4. uçak 4. paraşutçu olarak 0705 te kıbrısa indim sayfanın başında astsubay ilk gidenlerin ateşle karşılaşmadığını yazmış benim uçağımın jakmaster subayı bizleri atarken elinden vuruldu tarlalardaki mahsul yanıyordu birkaç arkadaşımız ateşin içine düşerek şehit oldu yere indikten yarım saat sonra çok yoğun topçu ve havan ateşine tutulduk bölükler karıştı tanımadığımız bölükte iki gün çarpıştık ancak 22 temmuz günü kendi birliğimizle birlikte girneye taaruza geçtik

Bakmadan Geçme