KIBRIS ADASI VE ÖNEMİ

Eyvan Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ömer Kılıç Kıbrıs İkinci Barış Harekatı'nın yıl dönümü olan 14 Ağustos'da gazetemiz okurları için 'Kıbrıs Adası ve Önemi'ni yazdı.

Kıbrıs Akdeniz’in üçüncü büyük adasıdır. Asya, Afrika ve Avrupa’nın arasında adeta bir eklem durumunda olan Kıbrıs’ın önemi jeopolitik ve jeostratejik değerinin öneminden kaynaklanmaktadır. Kıbrıs, coğrafi konumu itibariyle Doğu Akdeniz’in takriben ortasına yakın bir yerde bulunmakta ve bu konumu ile bölgenin kontrol altında tutulmasında etkili olmaktadır. Türkiye’nin güney sahilleri ve limanları, Suriye, İsrail, Süveyş Kanalı ve Mısır’a uzanan bölgedeki deniz yolları, tamamıyla Kıbrıs’ın etki ve kontrol alanı içinde bulunmaktadır. Kıbrıs, Akdeniz’den gelen bütün istikametlere Ortadoğu’yu kapatmakta veya açmaktadır. Ortadoğu’nun zengin petrolleri göz önüne alındığında Kıbrıs’ın önemi biraz daha artmaktadır. Kıbrıs’ın önemi Süveyş Kanalı açıldıktan sonra daha da artmıştır. Kıbrıs, dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip olan Ortadoğu üzerinde kontrol kurmaya ve bu bölgeye el atmaya imkân veren Doğu Akdeniz’deki konumu ile jeostratejik önemini devam ettirmektedir. 

Kıbrıs, uygun deniz ve hava üssü karakteri ile Doğu Akdeniz’de deniz ve hava üstünlüğü kurmak isteyen güçler için çok önemli bir yerdir. Kıbrıs’ta deniz ve hava üssü olan güçler Ortadoğu’da ortaya çıkabilecek durumlara süratle müdahale etme imkânı elde etmiş olurlar. Kıbrıs’ın konumu aynı zamanda Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’e yönelik etkin bir elektronik istihbarat ve elektronik harp merkezi olmaya imkân vermektedir.

BARIŞ HAREKÂTINI HAZIRLAYAN KOŞULLAR
Bu denli öneme sahip olan ada geçmişte birçok devletin kontrolüne geçmiştir. Kıbrıs, 1571 yılında Osmanlı hâkimiyetine geçti ve Kıbrıs’taki Osmanlı hâkimiyeti 1878 yılına kadar devam etti. Kıbrıs’ın idaresi, 1878 yılında geçici olarak İngiltere’ye verildi. Adada bulunan Rumlar Kıbrıs adasının "Yunanistan'a bağlanması" anlamında ENOSİS politikasını gütmeye başladılar. Bu politika 1931 yılı içerisinde adada bir ayaklanma ile kendini belirgin bir şekilde gösterdi. Türklerde adanın bütünlüğünden yana olan İngiltere ile birlikte hareket ettiler. İngiltere, 1960 yılına kadar Kıbrıs’a hâkim oldu. 

1960 yılında, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Bu cumhuriyet uzun ömürlü ve kalıcı olmadı. Çünkü Kıbrıslı Rumlar Enosis girişimlerine devam ettiler ve yüzlerce Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rumlar tarafından katledildi. Garantör devletlerden biri olan Türkiye, 1964 ve 1967 yılları arasında Kıbrıs’ta Rum lider Makarios ve Yunanistan tarafından Enosis yönünde girişimlerde bulunulması üzerine adaya müdahale etmek istemiş ancak her ikisinde de ABD devreye girmiş ve diplomatik yollardan sorun geçici olarak çözülmüştü. 

Bu arada Makarios Türkiye’nin tehditlerini göz önüne alarak Enosis politikasında değişikliğe giderek bağlantısız Kıbrıs tezi üzerinden uzun vadeli bir Enosis politikasını savunmaya başladı. Bu arada 1967 yılında Yunanistan’da iktidara gelen Albaylar Cuntası ise halk nazarındaki itibarını artırmak kendi meşruiyetlerini sağlamak adına Enosis konusunda ısrarlı davranınca Makarios ile aralarının açılmasına neden oldu. Bir an önce Enosis’i gerçekleştirmek isteyen Cunta iktidarı ile de Türkiye bu konuda gerginlik yaşamaya başladı. Türkiye’de Kıbrıs’a bir gün çıkarma operasyonu yapmak durumunda kalınabilir endişesiyle bu tarihten itibaren askeri hazırlıklar yapılmaya başlandı. 

Yunanistan’da iktidara gelen Albaylar Cuntası kendileri gibi düşünmeyen Kıbrıslı Rum lider Makarios’a karşı suikast girişiminde dahi bulundular. 1970–74 yılları arasında iki kez bu suikastlardan kurtulmayı başaran Makarios bu dönemde Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti politikasına daha da sarıldı.
1973 yılına gelindiğinde Yunanistan’da Cunta iktidarı içinde bir darbe daha gerçekleşerek iktidara aşırı milliyetçi ve Makarios karşıtı olarak bilinen Yuannides geçti. Yeni darbeci hükümet Makarios’a tamamen karşıydı ve onun bir an önce iktidardan gitmesinden yanaydı. Nihayetinde Makarios’a karşı Yunan hükümetinin planlayıp desteklediği darbe harekâtı 15 Temmuz 1974’de gerçekleştirildi ve iktidara aşırı milliyetçi ve Türk düşmanı olarak bilinen Nikos Sampson getirildi.

Darbe lideri Nikos Sampson’un adayı Yunanistan’a bağlanmayı planlanması, kaldı ki Türkiye’nin adaya çıkarma operasyonu yapmış olduğu sırada Enosis taraftarı EOKA’cı Kıbrıslı Rumların Muratağa, Sandallar ve Atlılar köyünde yapmış olduğu katliamlar Sampson idaresinin Türklere karşı olan tavrının hiç de dostane olmadığını göstermesi bakımından önemlidir. 

1974 yılında Yunanistan’ın adaya doğrudan askeri bir yolla müdahalede bulunması anayasaya aykırıydı. Türkiye bu durumu kabullenmedi. Türkiye kendi çıkarlarını ve adada yaşayan Türk toplumunun çıkarlarını gözetmek durumundaydı.  1974’te Türk sahillerine sadece 40 mil uzaklıktaki bir adada rakip ülke Yunanistan’ın müdahalesi yaşanıyordu ve darbenin liderleri Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesi niyetini açıkça ifade ediyorlardı. Bu şartlar altında Türkiye’nin askeri müdahalede bulunmaması imkânsız gibi görünmekteydi.

15 Temmuz 1974 darbesi sonrası Türkiye barışçıl yollardan meseleyi halletmek için gerekli girişimlerde bulundu fakat girişimlerden istenilen sonuç elde edilemedi. Londra’da yoğun diplomatik temaslarda iki gün geçiren Başbakan Bülent Ecevit yurda dönüşünde komutanlarla yaptığı toplantıda harekâtın amacı ve adının ‘Barış Harekâtı’ olduğunu belirtti. Bu harekâtın amacı Kıbrıs’ın bağımsızlığını sağlamak ve Kıbrıs Türk toplumunu korumaktı.

Bu arada Yunanistan, İngiltere ve ABD Türkiye’nin asla harekât yapamayacağını düşünmekteydiler ve Türklerin blöf yaptıklarını söylemekteydiler. Onlara göre merak edilecek bir şey yoktu. Çünkü ‘Türkler birkaç yılda bir böyle denize açılırlar ve Akdeniz havası alıp geri dönerler’ deniliyordu. 
Fakat elli yıldır savaşmayan Türk Silahlı kuvvetleri Türk Deniz, Kara ve Hava kuvvetlerinin ortak bir eseri olan Birinci Barış Harekatını gerçekleştirdiler.

TÜRK GENELKURMAY BAŞKANLIĞI’NIN HAREKÂT HAZIRLIKLARI
Kıbrıs Barış Harekâtı’na, Konya’daki II. Ordu Komutanı Orgeneral Suat Aktulga’nın 
sorumluluğunda, II. Ordu Komutanlığına bağlı VI. Kolordu’nun gönderilmesi kararlaştırıldı. VI. Kolordu Komutanı Nurettin Ersin’in emrinde; Çakmak Özel Görev Kuvveti, Komando Tugayı, Hava İndirme Tugayı, 39. Piyade Tümeni, 28. Piyade Tümeni, Kıbrıs Türk Alayı ve Bayraktarlık emrindeki tüm Kıbrıs Mücahitleri verilmiş bulunmaktaydı.

Genelkurmay Başkanlığı’nın Kıbrıs Barış Harekâtı için hazırladığı iki aşamalı planın birinci safhasında;
Lefkoşe ve Boğaz Sancaklarının Mücahitleri ile Kıbrıs Türk Alayı, Girne Boğazı- Gönyeli- Lefkoşe bölgesini güven altına alacaklardı. Hava İndirme Tugayı paraşütle ve Komando Tugayı helikopterle bu bölgeye indirilecekti. Çakmak Özel Görev Kuvveti, Girne’nin Batısındaki Pladini plajından kıyıya çıkarılacak ve bu çıkarma hava indirmesi ile birleşecekti.

İkinci safhasında ise;
Eğer ihtiyaç hissedilirse Kıbrıs Türk toplumu için güvenlik sağlayacak olan Lefke-Lefkoşe-Magosa hattına kadar Kuzey Kıbrıs, daha sonra yapılacak takviyeler ile ele geçirilecekti.

Deniz çıkarma birliği, Çakmak Özel Görev Kuvvetiydi. İki taburlu Deniz Piyade Alayı, bir topçu ve bir tank bölüğü Ertuğrul gemisine yerleştirilerek Mersin’den harekete hazır hale getirildi. Komando Tugayı 280 araçla Bolu’dan yola çıkarak 1100 kilometrelik yol boyunca tek bir kazaya yol açmadan Taşucu’nun güneyinde Kıbrıs’a en yakın Ovacık’a geldi. Hava İndirme Tugayı, tüm hazırlıklarını yaparak 20 Temmuz 1974 sabahı Kayseri Erkilet havaalanından harekete geçmek üzere tüm hazırlıklarını tamamladı. Lefkoşe’nin Kuzeyindeki Kıbrıs Türk Alayı, Hava İndirme Tugayı’nın inme ve Komando Tugayı’nın atlama yerlerini havadan görünecek şekilde işaretledi ve bölgeyi Lefkoşe ve Boğaz Sancaklarının Mücahitleri ile birlikte güvenlik altına aldı.

BİRİNCİ BARIŞ HAREKÂTI (20-23 TEMMUZ 1974)
Tınaztepe, Adatepe, Çakmak, Kocatepe muhripleri ile Berk firkateyni himayesindeki Ertuğrul gemisi ve 33 çıkarma aracından kurulu Türk çıkarma filosu 19 Temmuz 1974’te saat 11.30’da Mersin’den hareket etti. Türk çıkarma filosu Girne’nin Batısına doğru yol alırken, 6 tane boş Türk ticaret gemisinden oluşan sahte çıkarma filosu Magosa’ya doğru yol almaktaydı.

Türk çıkarma filosu 6 millik bir hızla 21 saat süren uzun yolculuk neticesinde, 20 Temmuz 1974 sabahı Girne’nin Batısındaki Pladini plajına vardı. Türk jet uçakları, çıkarma harekâtı başlamadan önce çıkarma mevkii olan Pladini plajının ilerisindeki dağlarda önceden belirlenen hedefleri bombaladılar. Su Altı Arama Timi’nin Pladini plajında mayın ve su altı engeli aramasından sonra ilk çıkarma aracı saat 08.50’de sahile kapak attı. Çakmak Özel Görev Kuvvetini oluşturan birliklerin bu şekilde sahile çıkmaları sırasında uygulanan sahte çıkarma harekâtı Rum Milli Muhafız kuvvetlerinin dikkatini Magosa’ya kaydırdı. Çıkacak birliklerin Magosa kalesine çekilmiş bulunan Magosa Sancağı Mücahitleri ile birleşeceğini sanan Rum Milli Muhafız kuvvetleri buraya oldukça büyük bir güç yığdılar. Çakmak Özel Görev Kuvvetine başlangıçta tepkisiz kalan Rum Milli Muhafız kuvvetleri ilk ciddi karşı koymalarını saat 13.00’den sonra gösterdiler. Çakmak Özel Görev Kuvveti toparlanır toparlanmaz doğu, batı ve güney yönünde harekete geçti.

Çıkarma harekâtına paralel olarak gerçekleştirilen hava indirme harekâtı 20 Temmuz 1974 sabahı saat 06.05’ten itibaren gerçekleştirildi. Kıbrıs’a ilk ayak basan Türk askeri onlardı. Uçakların taşıma kapasitesi yeterli olmadığından dolayı ancak iki tabur inebildi. Hava İndirme Tugayının 1. Paraşüt Taburu Pınarbaşı’ya, 2. Paraşüt Taburu Gönyeli’ye indi. İlk taburlar inerken ciddi bir ateşle karşılaşmadılar. Uçakların ikinci kafileyi getirmesi beş saat sürmekteydi. Saat 11.15’te 3. Paraşüt Taburu Pınarbaşı’ya, 4. Paraşüt Taburu Gönyeli’ye indi. 3. ve 4. Paraşüt Taburları ilk inen taburlar kadar şanslı değillerdi. Yoğun topçu ve havan ateşine tutuldular. Bu nedenle dağınık olarak inebilen taburlar bir hayli zor şartlarda toparlanabildiler.

Komando Tugayı da 20 Temmuz 1974 sabahı harekete geçti. Komando Tugayı’nın 1. Komando Taburu saat 07.40’da Ovacık’tan 72 helikopterle havalandı. Dünya tarihinde ilk kez bu denli çok helikopter havalanarak harekât yapmaktaydı. Vietnam’da bile Amerika bu kadar çok helikopter havalandırarak harekât yapamamıştı. Kırk dakikalık bir yolculuktan sonra 1. Komando Taburu saat 08.20’de Pınarbaşı’ya indi. Ovacık’a gidip 2. Komando Taburu’nu yükleyen helikopterlerin tekrar Kıbrıs’a dönmesi üç saati buldu. Diğer Komando Taburları’da Pınarbaşı ve Gönyeli’ye indirildiler.

Kuzey Kıbrıs kıyıları boyunca uzanan yüksek, ormanlık ve yol vermez Beşparmak Dağları, inen birliklerle çıkan birlikleri bir duvar gibi ayırdığından, Lefkoşe – Girne yolunun geçtiği Beşparmak Dağları’nın o bölgedeki tek geçidi olan Girne Boğazı’nın önemi çok fazlaydı. Bu sebeple 1. Komando Taburu, Doğruyol tepesine karşı taarruza başladı ve sabaha kadar Doğruyol Tepesini ele geçirerek Girne Boğazı’nı kontrol altına aldı. 

Harekâtın ikinci gününde, Çakmak Özel Görev Kuvveti, Rum Milli Muhafız kuvvetlerinin yoğun topçu ve havan ateşleri nedeniyle yeterince ilerleyememekteydi ve daracık bir alanda sıkışık bir vaziyetteydi. Hava İndirme Tugayının taarruzları Rum Milli Muhafız kuvvetlerinin yoğun top ve havan ateşleri nedeniyle fazla gelişemezken bazı bölgelerde ise kısmi başarılar elde edilmekteydi. Rumların Türk kuvvetlerine karşı tavırları ise; havadan inen birliklerle, denizden çıkan birliklerin birleşmesini engellemek ve bu birlikleri imha etmek şeklindeydi. 

Harekâtın başından itibaren halkın harekâtı en üst seviyede desteklediği dışta ise olumlu karşılandığını söylebiliriz. Fakat Ateşkes için dış baskılar Türk hükümeti üzerinde yoğunlaşmış bulunmaktaydı. Özellikle Birleşmiş Milletler, NATO, Amerika ve Sovyetler Birliği bu yöndeki baskılarını arttırdı. Dış baskıların artması neticesinde, Türk hükümeti, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 353 sayılı kararını kabul ederek 22 Temmuz 1974 saat 17.00’den itibaren ateş kesmeye karar verdi. Yunan askerî hükümeti de ateş kesmeye razı olduklarını bildirdi.

Türk hükümetinin ateşkes kararı Başbakan Bülent Ecevit tarafından saat 10.00’da düzenlenen basın toplantısında açıklandı. Başbakan Bülent Ecevit, Türk hükümetinin ateşkes kararını açıkladığı sırada Kıbrıs’ta inen birlikler ile çıkan birlikler birleşmiş bir durumda değildi. Pladini plajına çıkacak olan yardımcı Bora Özel Görev Kuvveti’nin çabalarıyla bu birleşmenin saat 17.00’ye kadar gerçekleşmesi ve güvenli bir askeri bölgenin ele geçirilmesi beklenmekteydi. 22 taşıma aracı ve Donatan ile Truva gemilerine binmiş olan Bora Özel Görev Kuvveti, Pladini plajına 21 saatlik bir yolculuk sonrasında 22 Temmuz 1974’de, saat 10.30’da varabildi.

Bora Özel Görev Kuvveti, Rum Milli Muhafız kuvvetlerinin top ve havan ateşleri altında saat 10.30’da başlattığı çıkartmayı saat 15.30’da tamamladı. Bora Özel Görev Kuvveti’nin taarruzları neticesinde Girne Boğazında Komanda Taburu ile birleşme sağlandı. Böylece inen birliklerle çıkan birlikler birleşmiş oldu. Bora Özel Görev Kuvveti, Komanda Taburu ile birlikte saat 17.00’de Girne’ye girdi.

Başarılı Birinci Barış Harekatı’ndan sonra Kıbrıs’ta, Nikos Sampson 23 Temmuz 1974’te 
Cumhurbaşkanlığından çekildi ve onun yerine Rum Temsilciler Meclisi başkanı Glafkos Klerides geçti. Yunanistan’da ise askerî hükümet idareyi sivillere devretme kararı aldı ve yedi yıldır Fransa’da sürgünde bulunan Konstantin Karamanlis’i hükümeti kurması için Yunanistan’a çağırdı. Konstantin Karamanlis, 24 Temmuz 1974’te hükümeti kurdu ve Dışişleri Bakanlığına Yorgo Mavros’u getirdi. Böylece Yunanistan’da 1967’den beri devam eden askerî rejim son bulmuş oldu.

Ardından Kıbrıs’ta barışın sağlanması için taraflar arasında 1. ve 2. Cenevre görüşmeleri yapıldı. Fakat bu görüşmelerde istenilen sonuç elde edilemedi. İş yine askeri harekâta kaldı.
İKİNCİ BARIŞ HAREKÂTI (14-16 AĞUSTOS 1974)
Birinci Barış Harekâtı’ndan sonra, 39. Piyade Tümeni’nin geri kalanı ve 28. Piyade Tümeni Kıbrıs’a gönderilmiş bulunmaktaydı. Bu birliklerin Kıbrıs’a gönderilmesinin başlıca iki nedeni vardı. Birinci neden,Girne ve Lefkoşe arasındaki dar bölgede sıkışık vaziyette olan Türk birliklerinin güvenliklerini sağlamaktı. İkinci ve asıl önemli neden ise, Cenevre Konferanslarından bir sonuç alınamazsa, Kıbrıs Türk toplumu için güvenlik sağlayacak olan Lefke – Lefkoşe – Magosa hattına kadar Kuzey Kıbrıs’ın ele geçirilmesini sağlamaktı.

İkinci Cenevre Konferansı’nın sonuçsuz dağılmasının hemen ardından 14 Ağustos 1974 sabahı saat 04.30’da Kıbrıs’taki Türk birlikleri Girne kıyısından Magosa’ya doğru ilerlediler. Böylelikle askeri harekat başlamış oldu.

İkinci Barış Harekatı’nın başlamasından altı saat sonra bir basın toplantısı düzenleyen Başbakan Bülent Ecevit, Kıbrıs’ın meselelerine müzakere yoluyla çözüm aranabilmesi için durdurulan harekâtın, bu arayışlardan sonuç alınamayacağı belli olunca, tekrardan başlatıldığını açıkladı. Başbakan Bülent Ecevit’e göre; İkinci Barış Harekâtı’nın amacı Kıbrıs’ı kurtarmak ve bağımsızlığını korumaktı. Bu harekât amacına ulaştığında, Kıbrıs’ın Türk halkıyla birlikte Rum halkı da güvenliğe ve sürekli barışa ulaşmış olacaktı. Bu harekât Yunanistan’a ve Kıbrıslı Rumlara karşı değildi. Amaç, Kıbrıs’ta kurulacak dengeyi tekrar Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlarla eşit şartlar altında işbirliği yaparak beraberce sürdürmek, güçlendirmekti.

Askeri harekâtta istenilenin elde edilmesi ve artan baskılar üzerine, 16 Ağustos 1974’te Başbakan Bülent Ecevit, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar ile görüştükten ve Bakanlar Kurulu’nu topladıktan sonra saat 14.30’da düzenlediği basın toplantısında, Türkiye açısından İkinci Barış Harekâtı’nın hedeflerine vardığını ve saat 19.00’dan itibaren ateşkesin uygulanacağını bildirdi. Kıbrıs’taki Türk birlikleri saat 19.00’da ateş kestiklerinde, Kıbrıslı Türkler için güvenlik sağlayacak olan Lefke-Lefkoşe-Magosa hattına kadar Kuzey Kıbrıs’ı ele geçirmiş bulunmaktaydılar.

Yapılan iki harekât sonrasında yapılan görüşmeler, hazırlanan planlar ve nihayetinde Kıbrıs Türk halkı, Kıbrıs Türk Federe Meclisi’nin ‘kendi kaderini belirleme’ hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk Federe Meclisi’nin oy birliği ile aldığı 50 sayılı karar ile ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan ettiğini tüm dünyaya duyurdu.
Sonuç olarak, 1974 yılında Türkiye’nin adaya yapmış olduğu çıkarma harekâtı sadece adada yaşayan Türkler için olumlu bir sonuç doğurmamış, aynı zamanda uzun zamandır ENOSİS kavgası veren aşırı sağcı Rumlar ve sol görüşlü Rumlar arasındaki kavganın da son bulmasına yol açmış ve bir başka bir deyimle Kıbrıs Rum toplumu bu harekât sonrasında Kıbrıs Cumhuriyeti etrafında birleşmiş ve Nisan 1967 yılında Yunanistan’da iktidara gelen Albaylar Cuntası iktidarı da son bulmuş Yunanistan yeniden demokratik hayata dönmüştür. 

Bununla beraber zaten ekonomik, kültürel ve sosyal yönlerde uyum içerisinde olmayan Türkler ve Rumlar kesin çizgilerle ayrılmışlardı. 14 Ağustos 1974’te İkinci Barış Harekâtı başlatıldı ve bu harekatın sonucunda Kıbrıs’ta bugünkü Türk-Rum sınırı belirlendi ve Kıbrıs’ın %36’sını kontrol altına alındı. Soydaş Türk halkı burada özgür ve bağımsız olarak yaşamaktadır. Kıbrıslı Rumlar da kendi kontrollerinde tuttukları bölgede özgür ve bağımsız olarak yaşamaktadırlar. Diğer taraftan İngiltere de Kıbrıs’ın iki ayrı bölgesinde; Ağrotur ve Dikelya’da bulunan üslerinde hâkimiyetini devam ettirmektedir.

Not: bu yazının hazırlanmasında;
Gürhan Yelice: 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatını hazırlayan Koşullar,
Serkan Açıkgöz: Kıbrıs Barış Harekatı ( 20 Temmuz 1974) adlı yüksek lisans tezlerinden faydalanılmıştır.

Bakmadan Geçme