Bağcılar Hasan Nail Canat Bilgi Evi ve Kültür Merkezi'nde sunuculuğunu ve oturum başkanlığını spiker ve eğitimci-yazar Sırrı Er'in yaptığı anma programına karikatürist Yalçın Turgut Balaban, şair ve yazar Ahmet Mercan, gazeteci-yazar Ekrem Kızıltaş ve gazeteci-yazar Demet Tezcan konuşmacı olarak katılarak merhum Canat’la ilgili değerlendirmelerde bulundular.
Kalabalık bir davetli topluluğunun ilgiyle izlediği programda merhum Canat’la ilgili sinevizyon gösterisi de yapıldı ve hatıralar paylaşıldı. Programda merhumun yazdığı “Erik Ağacı Destanı” şiiri de Sırrı Er tarafından okundu.
Programın açılış konuşmasını yapan Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, Canat'ın camianın nadir yetiştirdiği sanatçılardan birisi olduğunun altını çizdi. Çağırıcı, "Sanatçılar aynı zamanda bir ülkenin her yönüyle gelişmesine vesile olmaktadırlar. Ülkemizin büyük bir değeri olan Hasan Nail Canat'ın adını programı düzenlediğimiz bu salona verdik. Onun adını Bilgi Evi ve Kültür Merkezi'nde yaşatacağız" şeklinde konuştu.
Gazeteci-Yazar Demet Tezcan, 1930 ile 1980 yılları arasındaki yazılan ve oynanan tiyatro oyunlarının Fransa'dan alındığını söyledi. Müslüman camianın değer yargılarının bu oyunlarda yok sayıldığını ve alay edildiğini vurgulayan Tezcan, Canat'ın buna karşın bir misyon çizdiğini söyledi.
İlaç adıyla izin
Şair-Yazar Ahmet Mercan da Canat ile ilgili hatıralarını paylaştı. Önceki yıllarda yaşadığı ilginç bir hatırasını paylaşan Mercan, bir tiyatro oyununu sergilenmesi için emniyetten izin alınmasını şu sözlerle anlattı:
"Her tiyatro oyunu öncesinde emniyetten izin alınıyordu. Bir oyun öncesi emniyetten izin alınması gerekiyordu. Kendilerine bir yazı sunuldu. Kağıdın üzerinde tesadüfen bir ilacın adı yazıyordu. Yazıyı okuyan yetkili, o ilacın adını söyleyerek, 'bu oyunun oynanmasında bir mahsur yoktur' demişti. O sıkıntılı yıllarda böyle ilginç olaylar da yaşadık."
Canat'ın, 'deli olmayan tiyatrocu olamaz', sözüne atıf yapan Mercan, Canat'ın oyunlarını zor şartlarda oynadıklarını söyledi. Mercan, "Sahne insanın egosunu en çok gösterme imkanı bulduğu yerdir. O, şeytanın karargahını basmaya gidip orada hak sözünü söylemek isteyen kişiydi" dedi.
Karikatürist Yalçın Turgut Balaban da,Büyük Doğu'nun İslam'ın emir subaylığını yapan aksiyon hareketi olduğunu anlattı. Balaban, "Hasan Nail de çok iyi bir Büyük Doğu'cuydu. O, Büyük Doğu'nun bir neferiydi. Her şeyiyle kendine biçilen rolü oynamanın cehdi içindeydi" diye konuştu.
Dizilerdeki bizden biri
Gazeteci-Yazar Ekrem Kızıltaş da Canat'ın tüm meselesinin inandığı değer verdiği şeyleri uygun dille bu ülkenin insanına öncelikle gençlerine anlatmak olduğunu kaydetti. Romanlarında çocukları ve gençleri hedef alıp çalışmalarını bu yönde geliştirdiğini belirten Kızıltaş, şöyle konuştu:
"Son 50-60 yılda sinema, tiyatro, televizyon bize çok şeyler kaybettirdi. Oturup düşünürsek bu sahada yanlış yaptığımızı anlarız. Rahmetlinin babası, 'soytarımı olacaksın' diyerek onun oyuncu olmasına karşı çıkmasının ardından, müftülükle bağlantılı bir derneğin salonunda sergilediği oyununu görünce, 'evladım bundan sonra yanındayım.' diyor. 50'li yıllardan itibaren Türkiye sinema ve tiyatroda 90 sonrası da TV kanallarının çıkmasıyla içki, kumar gibi zararlı alışkanlıklar normal sıradan şeyler gibi anlatıldı. Bize bu oyunlar ve diziler çok şey kaybettirdi" dedi.
Tiyatro ve sinema oyuncusu Ulvi Alacakaptan da Canat ile yaşadıkları hatıralarını ve düşüncelerini paylaştı.